@n4zlece
|
Aresin kollarına düştüğümde gülümseyerek beni süzdü. Bir insan birinden bu kadar nefret ediyorken nasıl hala çapkınlık peşinde koşabilirdi anlamıyordum.
"Kollarım rahat galiba."
Hala onun kollarında olduğumu farkedip aniden toparlandım. Üstümü başımı düzelttim, Ares yüzündeki gülümsemeyi hızla sildi. Önüme baktığımda Zeus ile göz göze geldim.
"Kapıyı mı dinliyordun Diana?"
Telaşlandım.
"H-hayır ben tam kapıyı tıklatacakken Ares kapıyı açınca şey old-."
Zeus lafımı kesti.
"Neyse ne Diana. Ares'in anlattıkları doğru mu?"
Zeus'un gözlerinin içine baktım.
"Bilmiyorum. Böyle bir şey yapabildiğimi de bilmiyordum."
Zeus yanıma yaklaştı.
"Elimi tut."
Yavaşça elimi uzattım, hala gözlerimin içine bakıyordu. Elini tuttuğum anda göz bebekleri büyüdü ve aniden elimi bırakıp geriye doğru bir adım attı. Ellerini masaya koydu. Derin derin nefes alırken konuştu.
"Bu nasıl mümkün olabilir?"
Ares sıkıca kolumu tutup beni kendine çevirdi.
"Babama ne gösterdin!"
Tıslayarak konuştuğu kelimelerde bile siniri belli oluyordu.
"B-ben bilmiyorum."
Telaşlanmıştım. Birinin elini tuttuğumda ne gördüğünü bilmiyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Ares sırtında bir kılıç kaftanı varmış gibi elini arkaya attı. Gerçi çektiğinde kılıcın keskin sesi gelmişti. Eli boştu ama yavaş yavaş elinde büyük bir kılıç belirdi.
Korkuyla geriye doğru adım attığımda hızlıca kılıcını savurdu. Zeus beni belimden tutup kenara çekti.
"DUR ARES!"
Zeus'un bağırmasıyla Ares kendine geldi. Sinirle kılıcını sanki vücudunda onun için bir yer varmış gibi yerleştirdi ve kılıç yok oldu. Zeus omuzlarımdan tutup beni sandalyeye oturttu. Kendinde değil gibiydi. Masada duran bir bardak suyunu içti. Birkaç dakika kimse konuşmadı, Zeus kendine geldikten sonra tekrar bana baktı.
"Gözlerimin içine bak."
Dediğini yapıp gözlerine odaklandım. Beni etkisi altına almış gibiydi. Gözlerimi başka hiçbir yere çeviremiyordum. Sesi boğuk bir şekilde kulağımda yankılandı.
"Güç kopyalamayı biliyor musun?"
Sadece gözlerinin içine bakabiliyordum. Ne söylediğimin veya ne yaptığımın farkında değildim. Sanki zaman durmuştu.
"Hayır."
"Ares'e ne gösterdin?"
"Bilmiyorum."
"Bana ne gösterdin?"
"Bilmiyorum."
"Bunu başka birine yaptın mı?"
"Bilmiyorum."
Zeus gözlerini benden çevirdiğinde hayata dönmüş gibi hissediyordum. Ares'in sesi duyuldu.
"Bu nasıl olabilir baba?"
Zeus düşünceli sesiyle konuştu.
"Bilmiyorum Ares. Gördüğün gibi yalan söylemiyor."
Ares odanın içinde turlarken tekrar konuştu.
"Belki de yaptığın büyü işe yaramıyordur."
Araya girip Zeus'a döndüm.
"Ne büyüsü?"
Zeus bıkkınlıkla bana döndü.
"Yalan söylememen için sana büyü yaptım. Ama bunu engellemen mümkün değil. Hiç kimse bunu engelleyemez."
Demekki o yüzden gözlerimi Zeus'tan alamıyordum. Stresten parmaklarımla oynamaya başladım.
"Peki şimdi ne olacak?"
Zeus ayağa kalktı.
"Bunu araştıracağım Diana. Bu süreç içinde seni hep izliyor olacağım."
Sözlerini bitirdiğinde Ares'e döndü.
"Bunu kimse bilmeyecek Ares."
Ares kafasını yana yatırıp babasını onayladı.
"Ders'e geç kaldınız. Diana Ares'in yanına geç, sizi direk derse göndereceğim.
Ayağa kalkıp Ares'in yanına geçtim. Zeus elini döndürüp etrafımıza siyah dumanı sardı. Dumanın içinden çıktığımızda mavi tonlarında bir odaya girdik. İlerde sadece ellerin bulunduğu bir heykel vardı. El ele tutuşmuş gibi görünen heykelin parmak aralarından içinde küçük ışık süzmelerinin bulunduğu su akıyordu. Heykelin önünde orta yaşlarda bir adam duruyordu. Bizi gördüğünde neşeli sesiyle konuştu.
"Sonunda geldiniz arkadaşlar. Ben Fedor. Işık dersinde size ben yardımcı olacağım."
Etrafıma baktığımda Adonis'i gördüm. Hemen yanına gidip koluna girdim. Şefkatle konuştu.
"Ne olduğunu öğrenebildin mi?"
Kafamı salladım ve cevap verdim.
"Evet öğrendim. Dersten sonra konuşuruz olur mu?"
Gülümsedi.
"Pekala."
Fedor'un sesiyle önümüze döndük.
"Işık dersinde elementleri nasıl kontrol edeceğinizi öğreneceksiniz. Nasıl olacağını size anlatacağım."
Gözleriyle yanına çağıracak birini aradı.
"Kate sen gel bakalım."
Kate tedirgin gözlerle etrafına baktı. Arkadan bir ses Fedor'a cevap verdi.
"Kate gelemez Fedor. Zeus onun güçlerini elinden aldı."
Herkes gülüşüyordu. Kate öfkeyle odadan çıktı. Onun için üzülmüyordum, daha fazlasını hakediyordu. Fedor başka bir öğrenciyi çağırdı.
"Ophion sen gel o zaman."
Ophion heykellerin olduğu tarafa geçti. Onu daha önce hiç görmemiştim.
"Bugün su elementi ile ilgili çalışacağız. Arkadaşınız Adonis bir su tanrısı olduğu için size nasıl yapacağınızı gösterecek."
Fedor davetkar bir şekilde eliyle Adonis'i çağırdı. Adonis keyifle heykelin önüne geçip konuşmaya başladı.
"Suyu kontrol etmek istiyorsanız onunla bir bütün olduğunu hayal etmeniz gerekiyor."
İki avucunu birbirine karşı çevirdi. Elinde hayali bir top varmış gibi ellerini döndürüyordu. Yavaş yavaş ellerinin arasında su damlacıkları belirmeye başladı.
"Eğer bunu yapmak istiyorsanız gözlerinizi kapatıp gerçekten hayal etmeniz gerekiyor."
Gözlerini kapattı ve elindeki su damlası daha çok büyüdü. Gözlerini açıp gülümsedi.
"İşte böyle."
Elindeki su kütlesini havaya fırlattı ve ufak çaplı bir yağmur oluşturdu. Su tanrısı olmak ona yakışıyordu. O bunun için doğmuştu. İyice Adonis'i inceledim, çok huzurlu gözüküyordu ve bir o kadar da hoş. Hayranlıkla onu izliyordum. Arkamdan gelen sesle irkildim.
"Çok mu hoşlandın?"
Bu Ares'in sesiydi. Arkamı dönmeden cevap verdim.
"Düşüncelerimi okumayı ne zaman bırakırsın?"
Kulağıma iyice eğilip fısıldadı.
"İstediğim şeyi alana kadar."
Kulağıma üfleyerek konuşuyordu. Fedor'un sesiyle ona döndük.
"Umarım anlamışsınızdır. Ophion dene hadi."
Ophion gözlerini kapattı Adonis gibi ellerini döndürdü ama hiçbir etkileşim olmuyordu. Biraz daha çabaladığında olmayacağını anladı ve vazgeçti. Fedor tekrar konuştu.
"Her zaman olacak diye bir şey yok. Aranızda gönüllü var mı?"
Ares elini kaldırdı.
"Buyur Ares."
Ares yanımdan geçerken duraksadı ve tekrar fısıldadı.
"Umarım istediğim şeyleri düşünürsün."
Dudaklarını yalayıp heykelin önüne geçti. Ona karşı hiç bir şey hissetmiyordum. Hatta nefret ediyor bile olabilirdim. Çok değişken bir insandı. Bir anı bir anını tutmuyordu.
Ellerini döndürüp havaya kaldırdı. Büyük su kütlesini bir kuş şekline döndürdü. Ellerini bıraktığında su dağıldı ve herkesin üstüne döküldü. Bu derste ıslanmamak pekte mümkün değildi. Bana bakıp göz kırptı. Herkes onu alkışladı ve oda yavaş yavaş yanımdaki yerini aldı.
"Neden hiç bir şey düşünmedin?"
Hafifçe yandan gülümsedim.
"Çünkü sana karşı hiç bir şey hissetmiyorum."
Kaşlarını kaldırdı. Bir şey söyleyeceği esnada Fedor bana seslendi.
"Hadi Diana sıra sende."
Heykelin önüne geçtim. Adonis yanıma geldi.
"Fedor izin verirsen Diana'ya yardımcı olmak istiyorum."
Fedor gülümsedi.
"Tabiki Adonis."
Fedor geri çekilip arkasındaki taşa yaslandı. Adonis nazikçe arkama geçip bileklerimi tuttu.
"Şimdi gözlerini kapat."
Dediğini yapıp gözlerimi kapattım.
"Su ile bir bütün olduğunu ve onun sana huzur verdiğini düşün."
Kulağımın yanında konuşması içimi gıdıklamıştı.
"Hayal et Diana, suyun senin bedeninden çıktığını hayal et."
Ellerimi nazikçe döndürüyordu. Sevinçli sesiyle tekrar konuştu.
"İşte oldu."
Gözlerimi heyecanla açtığımda ellerimin arasında bir su damlası oluşmuştu. Fedor yanımıza yaklaştı.
"Tebrik ederim Diana. İlk dersine göre gayet iyi."
Gülümseyip yerime geçtim. Adonis ile göz göze geldiğimizde samimi bir şekilde gülümsedi. Tekrar Ares'in sesini duydum.
"Bir savaş tanrısı varken su tanrısını mı seçiyorsun?"
Ukala bir şekilde sorduğu soruya yüzüne bakmadan cevap verdim.
"Güldürme beni. "
Sesi şaşkın çıkıyordu.
"Neden gülecekmişsin?"
Arkamı dönüp gözlerinin içine baktım.
"Gülemez miyim?"
Tekrar önüme döndüğümde ellerini belime koydu. Kulağıma yaklaşıp sessizce konuştu.
"Söylesene Diana? Senden bu kadar nefret edip aynı anda nasıl ilgi duyabiliyorum?" |
0% |