@n4zlece
|
Geçit kapanıp tuğlalı duvara dönüştü. Duvarı yumruklamaya başladım.
"ANNE!."
"ANNE BENİ DUYUYOR MUSUN?"
Neler olduğunu anlamıyordum. Kafamı duvara koyup bunların bir rüya olmasını diledim. Belki de rüyaydı.
Hemen kolumu cimcikledim. Acı vardı. Bu şey tamamen gerçekti. Arkamdan bir sürü hırıltılı ve ince ses duydum.
"Bu o mu."
"O gelmiş."
"Fazla yaklaşmayın."
Yavaşça arkamı döndüm. Arkamda düzinelerce küçük yeşil şeyler vardı.
"S-siz goblinsiniz."
Kekeleyerek tekrar konuştum.
"B-bu. Bu gerçek olamaz."
Onlara doğru bir adım attım. Korkuyla geri kaçtılar. Bu kesinlikle gerçek değildi. Goblinleri filmlerde görüyordum, tamamen bir hayal ürünü olduklarını biliyordum. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp bir adım daha attım. Bu sefer çığlıklarla kaçmaya başladılar. Dümdüz zifiri karanlık yosunlu koridorun sonunda kayboldular.
Korkuyordum. Nereye gideceğimi ne yapıcağımı ve nerde olduğumu bilmiyordum.
Elimi açıp sıkıca tuttuğum kolyeye baktım. Zorla tuttuğum gözyaşlarım artık kendilerini serbest bırakıp akmaya başladılar. Gözlerimi sıkıca kapatıp uyanmayı istedim.
Gözüme gelen ışıkla gözlerimi açtım. Kolye parıl parıl parlıyordu. Kolyeden çıkan küçük mavi ışık süzmesi biraz ilerleyip yolu aydınlattı. Yosunlu koridorda yavaşça adım atmaya başladım. Ben ilerledikçe ateş böceğini andıran ışık bana yolu gösteriyordu. Birkaç adımdan sonra dümdüz tuğlalı bir duvarın önüne geldim.
Işık tekrar kolyeye geri döndü. Annemin sözleri tekrar kulağımda çınladı.
'Kolye sana yolu gösterecek diana.'
Avucumu açıp mavi taşlı yanlarında kanat olan kolyeye tekrar baktım. Yavaşça kolyeyi alıp ön tarafını duvara doğru uzattım. İşe yaramıştı, tuğlalar yana doğru açılıyor ve açılan yerden bembeyaz ışık geliyordu. Tuğlalar tamamen açıldığında karşımdaki manzara donup kalmamı sağladı.
Gökyüzündeydim.
Bulutların üstünde kanatları olan insanımsı varlıklar oturuyorlardı. İleriye doğru bir adım attım, herkes korkmuş gözlerle bana baktı ve bulutlar hızlı bir şekilde gitmeye başladı.
"Kayıp mı oldun küçük kız?"
Duyduğum tanıdık sesle sağ tarafıma doğru döndüm.
Maria?
Gözlüklerini havalı bir şekilde çıkarttı. Donup kalmıştım. Bir sürü şey sormak istiyordum ama ağzım resmen mühürlenmişti. Bana yandan bir gülüş attı.
"Şimdi bir garip oldu tabi. Baştan alalım."
Öksürüp sesini tazeledi ve arsızca tekrar konuştu.
"Merhaba tanrıçam ben Maria sizin ruh rehberinizim."
Anlamsız gözlerle Maria'nın suratına bakıyordum. Söylediklerinden zerre bir şey anlamıyordum.
"Daha açıklayıcı anlatayım o zaman. 6 sene önce Zeus tarafından ruh rehberiniz yapıldım. Elena ile görüşüp sizin ruh rehberiniz olduğumu ve artık devamlı yanınızda olmam gerektiğini söyledim. Oda tabiki memnuniyetle kabul etti."
Elena mı? Zeus mu? Ruh rehberi??
Hala konuşmuyordum. Maria olarak bildiğim kadın koluma girdi.
"Buyrun tanrıçam size yolda her şeyi anlatacağım."
Yüzüme bakıp samimi bir gülüş attı.
"İzninizle."
Elimi kaldırıp avucumun içini karşı tarafa tuttu. Aniden etraftan gelen cam parçaları yavaş yavaş ileriye doğru bir yol oluşturdu. Yolun sonunda bulutların arasından koskocaman kanatları olan bir yapı çıktı.
Büyülenmiş bir şekilde karşıma bakıyordum.
"Evinize hoşgeldiniz."
Maria'nın sesiyle ona doğru döndüm. Derin bir nefes aldım.
"Ne oluyor Maria?"
Samimi bir gülüş atıp tekrar koluma girdi ve elini belime koyarak beni nazikçe itmeye başladı. Her adım attıkça ayaklarım titriyordu.
Gerçekten gökyüzündeydim.
"Ben Maria sizin ruh rehberinizim. Dediğim gibi Zeus beni ruh rehberiniz olarak atadı. Bu arada Zeus bu gördüğünüz her şeyin sorumlusudur. Ayrı-."
Lafını kesip cevap verdim.
"Sizli bizli konuşmana gerek yok."
Kafasını öne eğdi.
"Pekala. Dediğim gibi Zeus buranın sorumlusudur bir nevi patron olarak düşün. Zeus tanrıların ve insanların babasıdır. Ayrıca çok çapkındır."
Göz kırpıp güldü ardından devam etti.
"Annende bir ay tanrıçasıydı. Tanrıçaların evlenip çocuk yapması kesinlikle yasaktır. Annen bu kuralı çiğneyip baban ile birlikte dünyaya kaçtı ve evlendi. Ha bu arada baban zamanında annenin ruh rehberiydi. Yani babanın da her şeyden haberi var. Eğer bir tanrıçanın çocuğu olursa çocuk 18 yaşına girdiğinde güçler ona devredilir, bu sayede muhafızlar annenin yerini buldu. Şimdi diyeceksin ki sen ruh rehberim olarak atandın annemi gördün neden Zeus'a söylemedin. Onuda şöyle izah edeyim, kim olursa olsun hiç kimse ruh rehberini izleyemez ve takip edemez bu yüzden annenin izini bir türlü bulamadılar. Ayrıca ruh rehberlerinin hiçbir gücü yoktur. Sadece tanrıçalarının yanında durup onlara yol gösterirler."
Derin bir nefes aldı.
"Anlayacağın yeni ay tanrıçası sensin burasıda senin yeni evin."
Göz kırptı. Gözü elime ilişti ve kolyeyi gördü.
"Unutmadan söyleyeyim, bu kolyeyi sakın boynundan çıkartma. Bu tanrıça anahtarıdır. Zaten ilerde onunla bir bütün olacaksın ama şimdilik yanından ayırmaman lazım."
Kolyeyi elimden alıp narince boynuma taktı. Stresten midem bulanmaya başlamıştı ve inanılmaz derecede başım ağrıyordu. Biraz daha yürüdükten sonra sonunda gördüğüm o yapıya ulaşmıştık. Yapı diyorum çünkü ne şato ne köşktü. İnanılmaz büyük bir yapıydı. Meraklı gözlerle Maria'ya döndüm.
"Burası neresi?"
Gülümsedi ve tekrar gözlüğünü havalı bir şekilde taktı.
"Khaos'a hoşgeldin tanrıçam."
Hızlıca içeri girdi. Bende onu takip ettim. Büyük girişten içeri girdiğimizde her şey dünyada olamayacak kadar güzeldi. Etrafta uçan küçük periler, goblinler kocaman avizeler ve daha sayamadığım bir sürü şey vardı. Ben ağzım açık bir şekilde etrafa bakarken yaşlı bir ses duyduk.
"Elena bu sen misin?"
Hızla yan tarafıma döndüm. Genelde filmlerde gördüğümüz beyaz sakallı yaşlı birisi karşımda duruyordu.
"Elena mı dediniz?"
Maria lafa girdi.
"Thetis o Elena değil Elena'nın kızı Diana. Yeni ay tanrıçamız."
Adam kaşlarını kaldırıp beni inceledi. Düşünceli bir sesle cevap verdi.
"Demek öyle."Dedi ve tekrar ekledi.
"Annene çok benziyorsun diana. Umarım sende onun gibi tanrıçalığa hemen alışırsın."
Başımın zonklamasına aldırış etmeden cevap verdim.
"Annemi nereden tanıyorsunuz?"
Yaşlı adam gülümsedi.
"Ben annenin ışık hocasıydım. Çok uzun zaman oldu. Derslerinde de çok iyiydi."
Hırıltılı ve yaşlı çıkan sesinden kelimeler zor seçiliyordu. Maria bize dönüp konuşmaya girdi.
"Zeus bizi bekliyor. Biraz daha geç kalırsak yatak yerine zindanda uyuyacağız."
Zindanda mı?
"Görüşürüz thetis.
Beni çekiştiriyor bir yandan da thetis'e el sallıyordu.
Ani bir hareketle kolumu elinden kurtardım.
"Maria biraz yavaş olur musun?"
Duraksayıp yüzüme baktı.
"Diana, biliyorum her şey üst üste geldi şu an ne olduğunu anlamıyorsun ama acilen Zeus'un yanına gitmemiz lazım. Onunla görüştükten sonra sakince sana her şeyi anlatıcam söz veriyorum."
Bakışları çok çaresizdi. Duyduğumuz çan sesiyle gözleri kocaman açıldı.
"Geç kaldık."
Anlamsızca ona baktım.
"Neye geç kald-"
Lafımı bitirmeden etrafımızda kapkara bir duman belirdi. İçinden iri cüsseli bir adam çıktı. Yavaşça Maria'ya yaklaştı.
Maria hemen kafasını öne eğdi.
"Efendim kusura bakmay-"
Adam elini açıp yavaşça döndürdü. Maria'nın etrafında siyah bir duman oluşmaya başladı.
"Efendim yapmayın lütfen."
Etraftaki periler korkmuş gözlerle bize bakıyordu. Maria'nın etrafındaki yoğun duman bir anda siyah büyük bir yılana döndü. Hızlı bir şekilde Maria'nın bütün bedenini sardı. Adam elini döndürdükçe yılan Maria'yı daha çok sıkıyordu.
Hiçbir şey gerçek gelmiyordu. Ne yapıcağımı bilmiyordum. Maria'nın gözleri yerinden fırlıyıcak gibi oldu. Ani bir hareketle önüne geçtim. Sert ve tok bir sesle bağırdım.
"YETER."
Adam elini indirdi. Bir anda yılan yok oldu ve Maria sertçe yere düşüp öksürmeye başladı.
Karşımdaki adamın kim olduğunu bilmeden dimdik karşısında duruyordum. Saçımın bir tutamını eline doladı.
"Sen Diana olmalısın."
Boş gözlerle ona bakıyordum.
Yüzüne yerleştirdiği sahte gülümseme birden soldu. Arkasını dönüp otoriter ve tok bir sesle tekrar konuştu.
"Gidelim."
Önünde tekrar kapkara bir duman belirdi ve içinde kayboldu. Maria'ya dönüp yavaşça onu kaldırdım.
"İyi misin?"
Cılız bir sesle cevap verdi.
"İyiyim."
Üstünü silkeleyip tekrar konuştu.
"Sana geç kaldığımızı söylemiştim."
Derin bir nefes aldım.
"O kimdi?"
Korkmuş gözlerle yüzüme baktı.
"Zeus." |
0% |