@nadiirsevvaal
|
Uzun rakıbeyazı tırnakları; dalı andıran parmakları, ufak gözleri ve bembeyaz elleriyle yavaşça ufuktan çok çok uzakta, bir hüzmenin içindeki yaratığı andıran bakışlarıyla, ellerini Umay'ın üzerinde gezdirmeye başladı. Sehpanın üzerinde duran pembe suyu avuçlarının içlerine aldı ve beyaz uzun tırnaklarıyla üstteki tıpasını yukarıya doğru fırlattı. İki kez parmaklarını şişeye vurduktan hemen sonra elindeki şişeyi umayın üzerine dökmeye başladı. Umay gözlerini istemsizce kırpıştırıyordu. Bir anda yerinden bir rüzgar esmişçesine doğruldu ve sırtında oluşan siyah ve kalın kanatlarını hissetti. Annesinin endişeli sesini duydu:”Umay, kızım aynaya doğru gel!” “Anneciğim seni dinleyeceğim! Diye bağırdı Umay. Umay kanatlarını çırptıkça odada oluşan rüzgar yaratıkları oradan oraya savuruyordu. Arada duyduğu canı acınası ses, kulaklarını tırmalıyordu. Aynaya doğru hareketlendi ve içine girdi. Kendini bir zaman hüzmesinde oradan oraya savrulan beceriksiz bir peri gibi hissediyordu ki ama zaten esasında o bir su perisiydi. Kaf dağının ardındaki o gizli ülkede yaşıyordu. Yıllar önce en güçlü peri, Sedera çok güçlü bir büyü yapmıştı. Bu büyüsü tüm peri diyarını karanlığa itmişti. Ve o günden beri iyiler ile kötüler birbirine karışmıştı. İyilik her zaman üstündü ama kötülük o kadar kötüydü ki iyiliği bir gün alt edeceğinden tüm periler endişeliydi. Bunun için karanlığın bekçileri dediğimiz (kötülüğün bekçileri) çok çalışıyorlardı .Aslında tüm perilerin kalbi ilkten iyiydi. Ama sonradan karardı ve katılaştı. Katılaşınca bazı periler kötülüğün, o cazibeli görünüşüne boyun eğemediler. |
0% |