@naginiy
|
"Bazı ruhlar, evvelden aşinadır birbirine..." Yoğun kar yağışından dolayı öğrencilerden bazıları sınıflarında oturmuş sohbet ediyor, bazıları ise bu karın kaçırılmıycağını düşündüğü için bahçede eğleniyorlardı. En değerli zamanlarında olduklarına dair bir fikirleri yoktu tabii. Yetişkin olduklarında 'keşke liseye geri dönsem, tek derdim derslerim olsa' diyecekti bir çoğu. Ancak zamanı geri alma gibi bir şansları olamayacaktı... Elfida,kantinden aldığı o günün 16.peçetesiyle sınıfına doğru çıkıyordu. Feci grip olmuştu. Etrafta sümüklü sümüklü dolanmaya katlanamadığı için de kantinde ki tüm peçeteleri satın almak zorundaydı. Merdivenleri çıkarken dışarıda yağan kara içinden tekrar lanet etti. Ne vardı yani güzelim yaz günleri geri dönse, bahçede gezip eğlense, incecik giyinse bile hasta olmasaydı... Başını sallayarak iç geçirdi. Merdivenleri çıkarken hasta ciğerleri onu zorluyordu. Birkaç defa öksürdü ama bu lanet öksürme hissi gitmiyordu.İçinden 'birgün bu merdivenler benim sonumu getiricek' diye geçirip kendi kendine sırıttı. Yine saçma sapan düşüncelerine dalmışken önüne bakmadan yürüyordu. Aslında bakışları önündeydi ama düşünceleri onun önünü görmesine engel oluyordu. Sınıfına doğru yürürken aniden yüzünü bir şeye çarptı ve geri sendeledi. Tam düşecekken çarptığı kişi kolundan yakalayıp engel oldu. Elfida, filmlerde böyle sahnelerde insanların hayatının aşkını bulduğunu bildiği için heyecanla kafasını kaldırdı. Görmeyi beklemediği tek yüz ise Demir'di. Şaşkın bakışlarla ona bakıyordu. "Önüne baksana mavi kafa!" Saçlarının aralarında mavi tutamlar olduğu için Demir'in ona taktığı bir lakaptı bu. Elfida, inatçılığını burda da göstermiş okulda yasak olmasına rağmen saçlarındaki mavilerinden vazgeçmemişti. Bunu Demir'den duyunca saçlarını kökünden kesme isteğine engel olamıyordu ama. Bıkkınca göz devirdi. "Bir an için insan olduğuna inanmıştım... Ama nerde bay Lazkopat hiç değişir mi?!" Lazkopat ise Elfida'nın Demir'i sinir etmek için en çok kullandığı kelimeydi. "Hem çarpıyorsun, hem düşme diye seni tutuyorum teşekkür etmen gerekirken üstüne bir de laf yiyorum. Sen cidden bi değişiksin.." Demir, sen adam olmazsın bakışlarıyla başını iki yana salladı. Elfida,Elini az önce çarptığı alnına koyup yalandan ovuşturdu. "Kafamı yardın be ne teşekkürü!" "Üstüne üstlük sümüklü suratını formama sürdün! Bunu yaksam iyi olacak." Demir, iğrenerek üzerindeki gömleğe baktı. Elfida'yı delirtene kadar uğraşıyordu. "Kusura bakma ya peçetemin sonuna gelmiştim de. Malum sümüklüyüm ben biraz bu aralar." Demir, gömleğinin koluna baktı, ardından karşısında sırıtan kıza döndü. Sinirle bağırdı. "Bende seni seviyorum lazkopatcım." Demir içinden sabır diledi. Gömleğine tiksinti dolu bakışlar attı. "Bu kız beni tımarhanelik edecek!" ******** Askeriye de sular son günlerde durgundu. Herkes sakindi ve eğleniyor gibiydi. Hiçkimse orda olmaktan rahatsız değildi. Şafak timi,son görevlerini iyi tamamlamış olmanın rahatlığıyla bahçedeki çardaklarda oturuyorlardı. Ömer, Gülce ile uğraşıp onu sinir ederken;Gülce'yi savunan Oğuzdu. Salih, Musa ve Uğur'la her zamanki gibi dalga geçmekle meşguldü. O ikisi timin en küçükleri oldukları için bu onların kaderleriydi. Demir ise aklını kurcalayan gerçekleri havaya bakarak sorguluyordu. Yeni doktoru tanıdığına emindi. Ne kadar hafızasını zorlasa da çıkaramıyordu. O yüzü daha önce gördüğüne adı gibi emindi oysaki. "Komutanım! Duyduklarıma inanamıycaksınız! Resmen tüm askeriye bu konuyla çalkalanıyor!" Gülce, Ömer'den kurtulup Demir'e baktı. Timde onu ciddi ciddi ve sıkılmadan tek dinleyen Demir'di. Kafasıyla ne öğrendin anlamında bir işaret yaptı. Gülce, heyecanla anlatmaya başladı. "Aşağıdaki köyün ağası Arif ağayı tanıyorsunuz değil mi? Hani geçen ay bizi büyük oğlunun düğününe çağırmıştı" Hepsi onu başıyla onaylayınca devam etti. "Hah işteonu dövmüşler!" "Kusura bakmayın Gülce komutanım ama o adama normal bir insanın dokunabileceğini sanmam. Manyak herifin teki" Gülce gülümsedi. "Asıl bomba bu değil!" Tüm tim dikkat kesilmişti. "Asıl bomba şu ki; adamı döven bizim yeni doktormuş!" Gülce gülümserken, diğerlerinin gözleri şokla açıldı. Demir içinden ufak bir küfür mırıldandı. O kadını neden tek başına göndermiştik!? Arif ağa hem iri yarı bir adamdı hem de Van'ın en büyük köylerinden birinde ağaydı. Kimse ona pek bulaşmak istemezdi. "Bu imkansız o minnacık kadının Arif manyağına gücü yetmez." Oğuz inanamayarak konuştu. "Eğer bu olay doğruysa doktor esaslı kadınmış valla gardaşlar." Salih, etkilenmiş gibiydi.
"Buyrun? Bir sorun mu var?" Kibar konuşmasıyla şafak timi duyduklarına bir kez daha şaşırdı. Bu minnoş kadın mı dövmüştü ağayı? Gülce tatlı tatlı sırıttı. "Oturun lütfen, rahatsız olmayın... Eğer rahatsız olmazsanız birkaç şey sormak istiyorum" Efil, gülümsedi. Bu tatlı kadını kırmak istemiyordu. Salih biraz yana kayınca oturdu. Demir'in tam karşısındaydı. "Ya doktor bacım sen ağayı dövdün mü dövmedin mi?" Salih'in sabırsız sorusuyla tüm gözler ona dönmüştü. Gülce'nin ölümcül bakışları da üzerindeydi. "Eemm şimdi şöyleki... Yani evet bi olay oldu ama dövmek denmez gibi..." "Nasıl yani adamı dövmedin mi?" Demir,sırıtarak sordu. Olayın asıl halini bilmesi Efil'i sinir ediyordu. "Adamın burnunu mu kırmış!?" Efil, gözlerini hafif bir utançla kapadı. "Öyle oldu valla..." Kızın gergin halini Ömer'in gülüşleri kırdı. "Valla doktor hanım senden korkulur ha! O adama bugüne kadar yamuk yapan olmamıştı, sen direkt herifin burnunu yamultmuşsun." Ömer'e eşlik eden Salihdi. "Valla doktor bacım esaslı kadınmışsın cidden! Vallahi helal olsun" Diğerleri de onaylar mırıltılar çıkarırken Efil, Demir'e kitlenmişti. Bu herif onu rezil etmek zorunda mıydı!? Onlar hala konuşurken yavaşça kalktı."Ben artık işimin başına gideyim, iyi günler." Hızlı adımlarla uzaklaşırken Demir'in eğlenceli sesini duydu. "Aman doktor eline koluna hakim ol, bir kaza çıkmasın!" ********** Efilden Karşımdaki askere uzun laf anlatmalarımdan sonra, rapor veremeyeceğime ikna etmiştim. Genç çocuk -muhtemelen zorunlu görevindeydi- görevlerden kaçmak için yaklaşık yarım saattir rapor vermem için yalvarıyordu. Sorun şu ki adam taş gibiydi, hiçbir sorunu yokken rapor veremezdim ki. Askeri odadan çıkarınca kendimi iki kişilik koltuğa bıraktım. Yorucuydu. Kapı tekrar açıldı. Allahtan bu sefer gelen Zeliş'di.Yorgun bir tebessümle ona baktım. "Nerelerdeydin sen?" Üzerindeki hemşire üniforması, kızıl saçlarıyla resmen bütünleşmişti. Saçlarını dağınık bir topuz yapması onu daha tatlı gösteriyordu. Gülümseyerek yanıma oturdu. "Albayın ilaçlarını götürdüm. Ama odası epey kalabalıktı." Biz yorgun yorgun otururken kapı açıldı. Sabah çardakta gördüğüm iki asker gelmişti. "Nasıl oldu bu?" Oturan mavi gözlü asker, yanındaki sarışın askere dik dik baktı. "Bu gerizekalı arkadaşımız ismi lazım değil Ömer! Kaynar su döktü de" Ömer dediği sırıtırken onun delici bakışları hala dik dik bakıyordu. "Burda bekleyin, hemen krem alıp geliyorum." Hızlıca revirden çıktım. Koşar adım merdivenleri indim. İlacın olabileceği yeri düşünürken aniden başım oldukça sert bir şeye çarptı. Ben çarpmayla düşerken belimde hissettiğim el düşmeme engel olmuştu. Ani korkuyla kapanan gözlerimi açtım. Demir mi?! "iyiyim iyiyim..." Garip bakışlarla beni süzdü. Maşallah herif kas yığını olduğu için duvara çarpma etkisi yaşamıştım. Belki duvara vursam daha az acırdı.Bi denese miydim? "Yürürken önüne bak doktor." Göz devirdim. Tam ben değişeceğine inanırken beni zortlatmayı alışkanlık yapmıştı. "Sağolun yüzbaşı, söylemeseniz mazallah gözüm kapalı falan yürürdüm!" Gözlerimi kısıp ona baktım. Dur bir dakika sanki dejavu yaşıyordum! Sanırım bu adamdan kaçmak kolay olmayacaktı... |
0% |