5. Bölüm

5.BÖLÜM

İm just girl
naginiy

Keyifli okumalar…<33

"İçimde ki çocuk onunla birlikte geri geldi..."

 

"HADİ ELFİDA!" Genç kız, yan taraftan gelen çığlıkları duyamayacak kadar gergindi. Sınıflar arası futbol turnuvası her yıl gerçekleşirdi. Bu liseli gençler için namus meselesi gibi bir şeydi tabii. Elfida ise kendi sınıfında ki erkek yetersizliğinden kendini bir anda kalede bulmuştu. Sınıftakiler buna şuanda pişman olmuş olabilirdi.. Yaklaşık 5 gol yemişti. Neyseki takım arkadaşları durumu eşitlemişti. Hatta sonradan öne geçmişlerdi bile. 6-5 öndeydi 10/C, 12/B'ye karşı.

 

Elfida'nın sinirini bozan ise karşı takımda ki Demir'di. Gollerden dördünü Demir atmıştı ve her golünde yüzündeki o pis sırıtışla Elfida'ya göz kırpmayı ihmal etmemişti.

 

Elfida, toptan ne kadar çekinse bile durumu eşitlemek için kaleye doğru son hız koşan Demir ile pozisyonu korudu. Maçın bitmesine çok az kalmıştı. Şuan gol yiyemezdi özellikle Demir'den hiç yiyemezdi. Demir, terten dağılmış saçları ve sırılsıklam olmuş siyah tişörtü ile kaleye koştu. Arkasından gelenleri umursamadan kalenin önünde yavaşladı. Elfida'ya son bir bakış attı. Elfida ise en ters, savaşa hazır bakışları ile cevap verdi ona. Demir geri çekilip en sert şutunu çekti. Elfida sağ taraftan gelen topa doğru atladı. Herkes nefesini tutmuş beklerken top nerdeyse girmek üzereydi.

 

Elfida, topu yakalayıp yere düştüğünde hoca düdüğü çaldı ve sevinç çığlıkları duyuldu. Genç kız kendini yere atarken, Demir içinden küfürler yağdırdı. Takım arkadaşları yerdeki Elfida'ya doğru koştu. Sınıftaki en yakın arkadaşı Eren, kızı omuzlarına aldı. Elfida adına yapılan tezahüratları duyabiliyordu. Neşeyle kahkahalar attı.

 

Demir'in sinirden kızarmış suratına baktı. Göz kırptı. Demir sinirle kendi takım arkadaşlarının yanına yürürken Elfida hemen Eren'in omuzlarından indi. Şu an bu sinir etme fırsatını kaçıramazdı. Koşarak arkasından gitti.

 

"Pişt lazkopat!" Demir sinirle ona baktı.

 

"Ne var!" Elfida, alayla dudak büzdü. Maçtan önce ona yaptığı şakaların acısını çıkarmakta emindi.

 

"aaa ama ağlayacaksan oynamayalım ya!" Demir, tamamen kıza döndü.

 

"Ben ağlamam mavi kafa." Elfida ismiyle göz devirdi. Elindeki kaleci eldivenlerini çıkardı. Demir,ona ne yapıyorsun bakışları atarken Elfida aniden Demir'in elini tutup çıkardığı eldivenlerini ellerine bıraktı.

 

"Ne bu şimdi?" Elfida, sırıttı.

 

"Git bidahakine öğrende gel tamam mı? Belki eldivenlerim sana yardımcı olur." Göz kırpıp takım arkadaşlarının yanına koşarken Demir bir süre elindeki eldivenlere saf saf baktı.Kafasını iki yana salladı.

 

"Yemin ederim fıttırıcam." Kendi kendine söylenerek yürüdü."Gram aklım kalmadı oğlum benim ya şu mavi kafalı yüzünden!"

....

 

15 GÜN ÖNCE SURİYE-ŞAM

 

Yaşlı adam, yorgun adımlarıyla evine ilerledi. Ev demeye bin şahitti gerçi. Harap olmuş tek katlı evin kapısını omzuyla zorlayarak açtı. İçerideki içki kokusuyla yüzünü buruşturdu. Yırtık ceketini çıkarıp koltuğa fırlattı. Kendide tam karşıdaki koltuğa oturdu. Derin bir iç çekti. Karşısında duran minik fotoğrafı aldı. Fotoğraf bir aile fotoğrafıydı;

 

Aldinç Ailesi...

 

Beyaz perdenin önünde tüm ailem duruyordu.Önce fotoğrafta kendi yanında oturan kadına baktı. Sarı bukleli saçlarını omuzlarından salık bırakmış,gülümsüyordu: Bahar ALDİNÇ...

 

Kadın kucağında ikiz oğullarını tutuyordu. Bebeklerden biri esmerken diğeri kumraldı. Esmer olan sinirli bakışlarıyla kameraya bakıyordu; Ateş. Kumral olan ise annesinin dalgalı saçlarına uzanmış gülümsüyordu;Rüzgar...

 

Annelerinin tam arkasında duran uzun boylu süliete kaydı bakışları. Çatık kaşları,bembeyaz teni ve kumral saçlarıyla zoraki bir gülümseme sunmuştu kameraya; evin en büyük abisi Şafak ALDİNÇ...

 

Şafak’ın hemen yanında ise ne tatlı gülümsemesiyle oradaydı kızı. Simsiyah, tıpkı babası gibi olan saçlarını annesi örmüştü kızın. Üzerinde ki pembe elbisesi hafif kırışıktı. Parlayan gözlerle ekrana bakıyordu; Elfida ALDİNÇ...

 

Ve son olarak kendisini gördü. En sert bakışlarıyla ailesinin tam ortasında oturuyordu. Yıldırım ALDİNÇ...

 

Çalan telefonuyla resmi bıraktı. Arayan ismi görünce anlık bir telaşa düştü. Açmazsa başına gelecekleri bildiğinden hemen telefonu açtı.

 

"Halis Ağam buyur?" Karşıdan sert bir ses geldi.

 

"HANGİ CEHENNEMDESİN YILDIRIM!" İç çekti. Bu sefer büyük boka girmişti. Eliyle yüzünü sıvazlerken karşıdan gelen küfürleri duydu.

 

"PARAMI BUGÜN GETİR DEMEDİM Mİ LAN SANA!" Ses karşısında irkildi.

 

"Ağam biliyorsun-"

 

"HİÇ Bİ BOK BİLMEK İSTEMİYORUM YILDIRIM! SANA SÖYLEDİM YA PARAM YA CANIN DEDİM!"

 

"Ağam noğlursun bağışla,bu sefer Vallahi ödiycem" Gülme sesleri geldi. Garipsedi yaşlı adam.

 

"Ya da vazgeçtim ulan"

 

"Nasıl?" Halis ağa, arkadan muhtemelen yemek yiyordu. Çiğneme seslerine gülüş sesleri karıştı. Halis, doğunun en büyük ağalarındandı. Devlete karşı ayakta durmaya çalışıyordu. Tüm pis işleride o çeviriyordu. Yıldırım, hayatının en büyük hatasını yapmıştı.

 

"Senin canını almıycam" Yıldırım, derin bir iç çekerken aniden nefesi ciğerlerinde kaldı." Duydum ki 4 evladın varmış,Yıldırımcım.."

 

"Abi-"

 

"Sus lan! Benim lafımı kesme." Yutkundu Yıldırım. Adam gevşek gevşek devam etti.

 

"Şimdiiik Yıldırımcım sen malum ki bana borcunu ödemedin. E zaten kendine bok çukurunda yaşıyorsun. Ben seni öldürürsem seni kurtarmış olurum." Pisçe güldü. Sayfa çevirme sesleri geldi. "O yüzden söyle bakalım, Ateş mi? Rüzgar'mı? Yoksa Şafak'mı? Seç bakalım." Yıldırım donduğunu hissetti.

 

"Abi kurbanın olayım yapma. Onlara dokunma ne olursun!" Halis ağa güldü.

 

"Yook öyle ya ma seç oğlum işte! Bak ne kadar iyi bir adamım hepsinide öldürebilirdim ama sana soruyorum." Yıldırım, ağanın aklımdakini yapabileceğini biliyordu. İç çekti. Oğullarının canıma kıyamazdı.

"Bak üçten geri sayıyorum. Sen seçmezsen ben seçerim ona göre ha!"

 

"Üç"

"iki"

"bi-"

 

"KIZI AL! OĞULLARIMA DOKUNMA! ELFİDA'YI AL!" Halis ağa güldü.
"Vay be baba gibi babasın ha!" Yıldırım yutkundu.

 

"Van'da! Van'da görev yapıyor. Kıza naaparsan yap ama oğullarıma dokunma."
"Emin misin Yıldırım'cım bak son kararın mı?" Yıldırım Aldinç, kendi ağzıyla kızını ölüme soğukkanlılıkla uğurladı.

 

"Kızı öldür."

.....

 

“Benim bu hayatımda karlar fırtınalar var

 

Çektiklerimi bilse dağlar taşlar hep ağlar

 

Benim bu hayatımda karlar fırtınalar var

 

Çektiklerimi bilse dağlar aşlar hep ağlar

 

Kimselere vermesin tanrım böyle çileler,

 

İnsan dertli olunca hiç bitmezmiş geceler.

 

Kimselere vermesin tanrım böyle çileler,

 

İnsan dertli olunca hiç bitmezmiş geceler.

 

Sabır ver,sabır ver

 

Allah’ım sabır ver

 

”Allahım sen gerçekten sabır ver!” Bergen’in sesini mutfağa giren Rüzgar kesti. Kahvaltı hazırlarken kafamı dağıtmak için açtığım şarkı beni daha çok dertlendirmek dışında bir halta yaramamıştı.

 

”Abla beynimin içine sıçtın sabahtan beri ya!” Salatalık doğrarken ona ters bir bakış attım.

 

”Sanane be! Ben senin cıstağına, sarışınlarına karışıyo muyum?”

“Bunu hakaret sayarım yalnız! Ateş dinliyor bi kere onları.” Gözlerimi kıstım. Omuz silktim.

 

”Her ne haltsa.” Doğradığım salatalıklara uzanmaya çalışınca eline patlattım. Üfleyerek tezgaha yaslandı.

 

”Hayırdır sabah sabah ne bu dert? Karadeniz’de gemilerin mi battı?” Elimdeki buçakla ona döndüm.

 

“Asıl sen neden sabah sabah bu kadar meraklandın?”

​​​​​​“ALADDİN’E SİHİRLİ LAMBAYI BEN SATTIM,

GİTTİM KENDİME BİR SAAT ALDIM

SUBMARİNER..SUBMARİNER”

Ateş, olağanüstü bir neşeyle böğüre böğüre şarkı söyleyerek mutfağa girdi. Rüzgar göz devirirken ben sadece gülümseyerek izledim. Alışmıştım artık.

“Ateş! Hilal’i uyandıracaksın!” Pek umursamadı.

Gerçekten garip bir neşeyle yanıma gelip yanağımdan şap diye öptü. Şarkı söylemeye devam etti. Rüzgar en sonunda onu durdurdu.

”Hayırdır lan? Ne bu neşe sabah sabah? Daha karga bokunu yemeden.”
“Valla bugün seni hiç çekemem Rüzgar. O kendi bozuk kafanla benimkini de bozamazsın.”

Ne bu hal? Bakışımı atınca hemen döküldü.

 

”Ceylan Gözlüm engelimi açtı.” Rüzgar’ın kaşları şokla havalandı. Bense alayla kahkaha attım.

”Vallahi abla ya!”
“Oğlum bu Azrail vs Ibrahım Tatlıses savaşını azrailin kazanmasıyla aynı ihtimal.” Ateş, gözlerini koşarak bize baktı.

”Vallahi sizi ikna etmekle uğraşamam-“ Aniden bakışları beni bulunca sözü yarım kaldı.”Abla! Neyin var senin?” Endişeyle bakarken güldüm.Rüzgar, ben demiştim gibi bakıyordu.
“Bişey yok ya.”

”Sallama” iç çektim.

”İçimde yine kötü bir his var” dediğimde ikiside sabır çekti. Genelde fazlaca içimde kötü bir his olurdu.

”Şaşırdık mı?” Ateş başını iki yana salladı. Dün geceden beri içime öküz oturmuştu. Garip bir rahatsızlık hissediyordum ve beni korkutan hislerimin güçlü olmasıydı.
“Şu içindeki his benim sonum olacak valla.” Rüzgar söylene söylene içeri geçerken Ateş bana biraz daha baktı. Ciddice sordu;

”Abla?”
“hah?”
“Müneccim boku falan mı yedin sen?”
“Ne?!”
“Ne bileyim bi hisler falan geldi sana bu ara. Çarptılar mı gece seni naaptılar.” Bıçağımı ona doğrulttum.

”Ateş! Kaybol!”

…..

Gergin adımlarla askeriye koridorunda ilerledim. Demir’i iki gündür hiç görmemiştim. Göreve gittiklerini duymuştum, içimdeki anlamsız merağı ise anlayamıyordum! Ne diye o ultra mega büyümüş lazkopatı merak ediyordum ki?! İç çekerek yürümeye devam ettim. Yemekhanenin içine baktım. Şafak timinden kimse yoktu. İç çekerek geri döndüm.

Arkamı döndüğüm an ise duvara çarptım. Bi dakka duvarın burda ne işi vardı lan!? Başımı kaldırınca malum şahısı gördüm. Üstten üstten bana bakıyordu.

”Doktor?”
“Yüzbaşı?”
“Hayırdır sen? Ne işin var burda?” Sırıttı. “Birini mi arıyordun?” Kafa sallayarak onu onayladım. Yiğitliğe bok sürdüremezdim şuan.

”Evet.”

”Kimi?” Etrafı hızlıca taradım. Bakışlarım arkada ki Gülce’ye takıldı. Gülümsedim.

”Gülce’yi!” Bakışları bocaladı. Gülerek yanından geçip yine şaşkınca bakan Gülce’nin koluna girdim.

”Beni mi?” Şaşkınca sordu.
“Tabii seni canım! Başka kimi arıyıcam ben?” Gülce’ye yardım isteyen bakışlar attım. Yani dışardan biri şu halimi görse 112’yi arardı ama Gülce anlamamakta ısrarcıydı.

Tam ağzımı açacakken kolumdan tutup çekildim. Hödük herifin yine duvar gibi olan göğsüne çarptım. Kendi yürümeye başlayınca beni de arkasından sürüklemeye başladı. Biraz daha hızlı çekerse yere yapışacak gibiydim. Ayaklarım birbirine dolanıyordu.

”Ne yapıyorsun be!” Kolumdan çekip beni kendi hizasına getirdi.

”Revire gidiyorum?”
“Niye?”
“Caner’le karşılıklı bi tavla falan atarım diye!”dalga geçmeye başlayınca gözlerimi kıstım. Pislik!

”Yaramı göstericem.” Gözlerim endişeyle büyüdü. Kalbim göğüs kafesimde çarptı. Elime koluna koyup etrafına baktım.

”Ne yarası! Ne oldu! Neren açıyor!?” Gülüşü büyüdü.

”Sakin ol doktor, ölmüyorum. Alt tarafı sıyırdı. Bu kadar endişeleneceğini bilsem önceden atlardım kurşunun önüne” Dedikleriyle kalbim şaha kalktı adeta.

Dangalak! neden böyle salak salak konuşuyordu ki ama. Öliyim istiyordu kesin bu adam! Beni 4 yıl okulda öldüremeyince kalbime suikast düzenliyordu!

Bişey demeden önden ilerlemeye başladım. Heyecanla atan kalbim ise bana pek yardımcı olmuyordu. Ellerimi heyecanla önlüğün cebine koymaya çalıştım. Arkamdan gelen gülme tınılarını duyabiliyordum. Revire hızlıca girdim. Arkamdan girip kapıyı kapattı. Oturmasını işaret edince şaşırtıcı bir şekilde sessiz sedasız oturdu. Eldivenlerimi takarken aniden üzerindeki kazağı çıkardı.

Oha! Bu nası vücut be! Bu karın kaslarını nasıl yaptı bu lazkopat ya! Topa bile vuramazki bu,nasıl yaptı bu kadar kası?!Oda fazla mı sıcak?

Sakin kalmaya çalışarak yanına yürüdüm. Her gün lisede ki hasımımın karın kaslarıyla bakışmıyordum ki!

Sol karın boşluğunu sıyırmıştı. Bakışlarım biraz yukarı çıkınca göğsünde ki izleri gördüm. Umursamamaya çalıştım.Yanına yaklaşıp yarayı kontrol etmeye çalıştım. Adi herif pisliğine bakışlarını üzerimden çekmiyordu! Dik dik kafamı kaldırıp ona baktım.

“Şanslısın ufak bir yara, birkaç dikişe hallolur.” Umursamazca konuştum. Ya da onu ilgilenmediğime ikna etmeye çalışır gibi..
“Kusura bakma ya, sana da zahmet verdik böyle.” Göz devirdi,
“Saçma saçma konuşma” Dikiş malzemelerini alıp geri döndüm.

“Niye bu kadar gerildin doktor? Seni tanımasam ilk defa dikiş atıyor diycem.”

İnsan sarrafı falan mı bu herif acaba? Nerden anladı gerildiğimi?

Salak kız! Adamın yanında ecel teri döküyordun!

“Ne gerginliği canım? Her zamanki halim bu.” Tabi tabi der gibi kafa salladı. Dikişe başladım. İğneyi biraz bastırınca acıyla inledi.

”Yavaş be kızım!” Sırıtma sırası bendeydi.

”Aa bak sana kelebek iğnesi getirecektim! Tüh ya nası unuturum?” Göz devirdi.

“Doktor.”

”Hıh?” İşime odaklanmaya çalıştım.

“Bence sen buraya intikam için geldin.” Aniden kafamı kaldırdım.Şaşkınca baktım.
“İntikam mı?” Kafa salladı.

”Bunun tesadüf falan olduğuna inanmamı beklemiyorsun herhalde.Bir anda çalıştığım yere geliyorsun. Üstüne üstlük sürekli etrafındasın?” Gözlerim şokla açılırken o aniden yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

”Suikast falan mı düzenleyecektin yoksa? “ Ağzım şokla aralandı. Tek elimi ağzıma kapattım.

”Ne drama queen çıktın be! Alt tarafı iğne yaptım yani! Ayrıca bura senin çalıştığın yerde bana ahır mı!?” Güldü.

Gülüşü niye bu kadar rahatlatıcı Efil?

İğneyi tekrar sertçe çektim.

“Pek inandırıcı değil gibi doktor.” İpi düzeltirken içimden sabır çektim.

”Çok inanarak boş konuştuğunu farkettim yüzbaşı.” Tam bana cevap verecekken çalan telefonum aramıza girdi. Cebimden çıkardım.

Rüzgar arıyordu. Dikişe devam ederken hoparlörü açıp bacağıma koydum. Demir’in konuşmaları duyması beni rahatsız etmezdi. Bakışlarımız birleşince sanki anlıyor gibi baktı. Kopkoyu gözlerinde o an anlayamadığım bir şey geçtiğine emindim.

”Abla!” Rüzgar’ın neşeli sesi geldi.

”Efendim?” Heyecanla konuştu.

”Denene sonuçları geldi abla!” Gülümsedim. Son birkaç gündür en çok beklediği şeydi. Rüzgar, ODTÜ de okumak istiyordu. İyi bir sıralamayla gireceğine de emindim. Gerçekten çok çalışıyordu. İçimdeki tek burukluk ise onu daha fazla destekleyememekti. Ne özel okula yollayabiliyordum ne de dershaneye gönderebiliyordum. Yine de kendi kendine bu kadar çalışması beni gururlandırıyordu. Rüzgar da kendini görüyordum biraz da… Bende o evde tüm gün çalıştığım için geceleri uyumadan çalışmak zorunda kalıyor, tek başıma mücadele ediyordum. Aramızdaki tek fark ise beni destekleyen bir annem vardı. Önünde sadece beni…

”Eee sonuç?” Gülme sesleri geldi.

”105 TYT, 72 AYT!” Gülüşüm büyüdü. Emeklerinin karşılığını alıyordu.

“OHA! Helal be! Aferin Rüzgar, vallahi başardın lan!” Heyecanla konuşunca Demir’de hafifçe gülümsedi.

“Eee bunun şerefine dediğim şeyi alıyor musun?” Fırsatçı kardeşim yine iş başındaydı ama bu sefer haketmişti.

”Eve geldiğimde bakarız.” İğneyi son kez çektim. “Ateş”in netler ne alemde?”

“Daha görmedim. Sorunca ararım seni. Öptüm ablaların reisi!” Gülümsedim. Telefon kapandığında dikişe bitmişti. Ayağa kalktım.

”bitti…”

“Saol..” Aramızda ki didişme sanki kendini birkaç anlığına tatlı bir havaya bırakmıştı. Tam giyinmesi için arkamı dönecekken aniden bileğimden tuttu.

”Elfid-“ Lafını kesen tekrar çalan telefonumdu. Rüzgar olduğunu düşünerek elime aldım. Yabancı numaraydı.

“Alo? Buyurun?” Karşıdan duyduğum sesle olduğum yere çakıldım.

“ELFİDA!” Hoparlörün açık olduğunu bile farkedememiştim. Demir, bileğindeki tutuşunu sıkılaştırdı. Ters giden bir şey olduğunu anlamıştı. Ayağa kalktı o da.

“ELFİDA! DUYUYOR MUSUN?” Kendime gelemedim bir an için. Sonra ise titreyen sesimle konuştum.

”A-abi…” Şafak abim, yıllardır kayıptı.Annemin ölümünden sonra bizi terkedip gitmişti. Şimdi yıllar sonra onun sesini duymak içimde inşa ettiğim tüm duvarlarımı yıktırmıştı bana. Dengede duramadım. Demir’e tutundum.

“ELFİDA BENİ DİNLE! ORDAN HEMEN UZAKLAŞ! ONLAR SENİ BULMADAN KAÇ ELFİDA!”

”abi…N-nerdesin?” Tek düşünebildiğim oydu. Yıllarca onu aramıştım. Dünyadaki tek sığınağımız abimdi bizim. Benim, Rüzgar’ın, Ateş’in… Uzun bir süredir ise sadece üçümüz vardık. Ona kızgındım, kırgındım ama onu hep anlamaya çalışmıştım. Aniden bizi terk ettiğinde bile bir bildiği vardır demiştim. Şimdi ise onun sesini duyduğum için ne hissedeceğimi bile bilmiyordum. Ne yapmalıydım ki…?

”Elfida, nolursun kaç abicim…. Seni bulamasınlar. O it senin adını vermiş, her yerde seni arıyorlar.” Sesi yumuşadı. Küçükken beni bir şeye ikna etmek istediğinde kullandığı ses tonunu kullanınca gözümden bir damla yaş aktı.Olayı yeni farkediyor gibiydim.

”K-kim…Kim beni arıyor?” İç çekti abim.

”Elfida, babam seni kurban etmiş… Halis ağaya…” Ben babamın beni kurban etmesine takılırken Demir’in son duyduğu isimle kaşları çatılmıştı.

 

Bölüm : 17.12.2024 21:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...