6. Bölüm

6.BÖLÜM

İm just girl
naginiy

“Külü ateşle korkutamazlar….Ben zaten yanacağım kadar yandım..”

 

Bir kızgınlık vardı içimde, ağlayarak atamadığım..Çabasızlığa karşı olan bir kızgınlık... Babama karşı… Hiç çabalamadan vazgeçmişti benden, kendi kızından, kanından.. Bu kadar mı değersizdim onun gözünde? Ölüme feda edilecek kadar mı nefret ediyordu benden? En ağır suçu işleyenler bile nefreti haketmezken ben ne yapmıştım da babamın nefretini kazanmıştım?

 

Gerçi doğduğum gün başlamıştı bu nefret. Kız olduğumu öğrendiğinde… İstememişti beni, dövmüştü, sövmüştü ama bir baba bu kadarını yapar mıydı? Oğullarını kurtarmak için kızını feda edermiydi? Ama en çok kendime kızgındım ben. Dayanabiliyor oluşuma kızgındım. Neden etrafı yakıp yıkıp ağlamıyordum ki! Öfkemi dışarı vurmak, nefret kusmak istiyordum. Sadece normal bir hayat isteyen bir kızdım ben. Bana insanlar neden çok şey istiyormuşum gibi davranıyordu? Sadece anlaşılmak için çaba göstermediğim bir yerde olmak istiyordum… Asla bulamayacağıma emindim.

 

Yanılmışım…

 

Destek verircesine kolumdaki elini belime koydu Demir. İdrak edemiyordum şuan yaşananları. Abim yıllar sonra ilk kez aramıştı ve dediği ilk şey ‘Kaç Elfida!’ ydı. Hayatım boyunca kendimi hep ikinci plana atmıştım. Sadece kardeşlerimi korumak için yaşamıştım. Bana bir şey olursa tek aileleride ölürdü ve ben Elfida olarak buna izin vermezdim. Şuan Efil’i geri plana atmam lazımdı. Babamın bana açtığı savaşta karşılıksız kalmıycaktım. Bir korkak gibi kaçmazdım. Öldürmek mi istiyordu hodri meydandı.

Sertçe gözyaşlarımı sildim. Botlarımı daha sert yere bastırdım. Abim hâlâ beni ikna etmek için bir şeyler anlatıyordu.

”Yeter!” Sert sesimle sustu.
“Elfida bu sandığın gibi ufak bir-“ Onun sesini duydukça içimdeki ağlama isteği artıyordu. Neden kendini bu kadar özletmişti ki… Annem gittikten sadece bir kaç gün sonra gerçeklerin yükünü kaldıramamış kaçıp gitmişti. Beni, Ateş’i ve Rüzgar’ı babamın ellerine bırakıp kaçmıştı. Bir yanım onu hiç affetmeyecekti. Tıpkı benim yıllarca yaptığım gibi bize sahip çıkmalıydı. En azından omuzlarımda ki yüklerin birazını alabilirdi. Tek başıma savaşmaktan yorulmuştum…Anlamıyor muydu? Oysa abiler kız kardeşlerini anlamazlar mıydı? Bilmiyordum. Benim abim benim için gitmişti.

Sert sesim duyuldu.

”Seni ilgilendirmez.Hayatım çok umrundaymış gibi davranmayı kes.!” Abimin yutkunuşunu duydum.
“Elfida!-“ Lafını kestim. O ismi duymaya tahammülüm yoktu. Bana babamı hatırlatmaktan başka bir boka yaramıyordu. İçimde ki hırslı, öfkeli ve nefret ettiğim o kadını dışarı çıkarmaktan başka bir işe yaramıyordu.

”Şunu söylemeyi kes!” Bağırdım. İlk defa abime bağırdım. “Elfida öldü! Sizin yüzünüzden öldü! O adam öldürdü onu! Sense gömdün onu Şafak ALDİNÇ! Sen beni terk ettiğin gün kendi ellerinle gömdün beni, Elfida’yı! Şimdi sanki çok umrundaymışız gibi konuşmayı kes. Kendi işine bakmaya devam et.” Sesim titredi “Birdaha da arama. Bizden uzak dur.” Telefonu kapatırken içimden tek bir şey geçirdim. Tıpkı küçük Elifda’nın abisiyle her kavga ettiğinde yaptığı gibi;

Abi noğlursun küsme… Senden başka arkadaşım yok ki abi… Ne olursun gitme abi!


​​Bakışlarım Demir’e döndü. Gözlerinin içinde anlamadığım bir şey vardı.
“Dikişin bitti… Gidebilirsin.” Onun gitmesi ve benimde ağlamam gerekti. Gözyaşlarım patlamaya hazır bomba gibi beklerken onları biraz daha tutmak için mücadele veriyordum. Aniden kolumdan tutup beni göğsüne yasladı. Sanki bunu bekliyormuş gibi başımı göğsüne yasladım. Elini saçlarımın uçlarına değdirdi. Saçlarımın dalgalarında gezdirdi. İç çektim.

“Ağla… Akıt gözyaşlarını doktor.” Dingin sesiyle aynı anda gözyaşlarım hücum eder gibi akmaya başladı. “Yeter ki dışarı akıt. İçinde kalanlar daha çok canını yakar…Korkma, ağla” Sözleriyle ağlamışım arttı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. İçimde tuttuğum her şeyi, bütün yüklerimi bir kaç saniyeliğine bıraktım. İçim çıkana kadar sadece ağladım. Demir ise tıpkı annemin her ağladığımda yaptığı gibi saç buklelerimle oynadı.

Ne kadar zaman geçti bilmiyoru, başımı kaldırdım. Ağlamaktan yüzüm kızarmış olmalıydı. Burnumu çektim. Şuan sümüklerimle görünmek pek istemezdim. Kafamı kaldırıp önümde ki dev adama baktım.

”Saol…” Dudağının kenarı kıvrılırken son kez elini saçımda gezdirdi. Ardından birkaç adım geriledi. Yüzünde içimi hoş eden gülüşü belirdi. Kapıya doğru geri geri adımladı. Elini kapıya atıp açtı. Bakışları kısa bir an için saçlarımdaki maviliklere kaydı.
“Her kötü hissettiğinde başını kaldırman yeter doktor…Orda bekliyor olurum...” Yüzümde alık bir gülüş belirdi. Güldükçe yanaklarım daha çok kızarıyordu. Onun gülüşü durdu. Hafifçe yutkunda tam çıkacakken tekrar bana döndü.

”Ayrıca şöyle gülmesene kızım. Kalbime kurşun sık daha iyi!”

….

Yorgun adımlarla merdivenleri çıkmaya devam ettim. Dün geceden beri nöbetteydim ve üstüne bugün yaşadıklarım eklenince benim için zor bir gün olmuştu. Merdivenleri çıkarken sanki bir an için binanın sallandığını hissetim. Muhtemelen çok yorgun olduğum için başım dönüyordu.

Evin kapısına geldiğimde içerden gelen bağırış seslerini duydum. Zile bastım ama kimse açmamıştı. Sabah ki duyduklarımdan sonra içimde ki korkuya engel olamadım. Titreyen ellerimle çantamdan anahtarımı çıkardım. Kapıyı açıp içeri geçtim. Ayakkabılarımı bile zor çıkarmıştım. Anahtarımı kenara koyup içeri girdim. Bağırış sesleri artmıştı. Salona yürüdüm.

”Ateş! Rüzgar! Ne oluy-“ Burnuma vuran sert cisimle sözüm yarıda kaldı. Burnumu kıracak bir sertlikteydi.Yüzüme çarpan 1200 sayfalık ansiklopedi yere düşerken başımın dönmesi arttı. Burnumda bir sıcaklık hissettim ardından kendimi derin bir boşluğa bıraktım. Son duyduklarım Ateş’in bağırışlarıydı.
…..

Ateş gergin adımlarla hastane koridorunda yürüyordu. Rüzgar ise başını kollarının arasına koymuş bekliyordu. Ablalarının çok ağır bir durumda olmadığını biliyorlardı. Asıl korktukları uyanınca yaşanacaklardı.

“Neden hâlâ uyanmadı ki?!” Ateş gergin adımlarını sürdürdü. Rüzgar ona sen mal mısın? bakışlarını attı.
“Gerizekalı! Kadının kafasına 4 kiloluk kitap fırlattın. O benim kafama gelse en az 3 ay komada kalmam garantiydi.” Sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Doktor, burnunun çatladığını söylemişti. Asıl sorun ise Efil zaten 4 sene önce burnunu estetik yaptırmıştı. Eğer burnunda en ufak bir iz olduysa ikisini de diri diri gömerdi.

“İçeri girip fişini mi çeksek!?” Ateş dolanmayı kesti.
“Mamak malak konuşma!” Rüzgar, yiyeceği azarı hayal edebiliyordu.

”Canım gıt kardeşim!” Sesinin biraz yükseldiğini farkedince biraz kıstı. “Şimdi biz çekmezsek ablam uyanınca bizim fişimizi çekecek!” İkisi ne yapacaklarını düşünürlerken arkadan tanıdık bir ses duydular,

”Ateş? Rüzgar?” Demir, sert adımlarıyla onlara doğru geliyordu. Üzerinde siyah kot pantolonu ve siyah gömleğiyle görenlerin bir daha dönüp bakmasını sağlıyordu. Yanında ise en az onun kadar iyi görünen Oğuz ve en arkada konuşa konuşa gelen Ömer vardı.
Ateş, Rüzgar’a kurtarıcımız geldi der gibi göz kırptı. İkiz oldukları için birbirleriyle ayrı bir dil konuşuyor gibiydiler. İyice yaklaştıklarında Demir bir adım öne çıktı.

”Hayırdır? Ne işiniz var bu saatte burda?” Saat nerdeyse gece yarısı olmak üzereydi. Ateş hemen Drama Queen modunu açtı. Demir’in koluna yapıştı.

”Seni Allah gönderdi Demir abi!” Demir, anlamazca baktı. “Canımız tehlikede!”

”Ne?” Arkadaki üçlü aynı anda sordu. Demir, Rüzgar’ın daha mantıklı olacağını düşünerek ona bakınca o da iç çekti.

”Vallahi bu sefer haklı abi… Boku baya baya yedik.”

“Şunu bi düzgünce anlat-“ Demir’in lafını karşılarında ki odadan gelen çığlık sesi kesti. Hepsinin bakışları kapıya dönmüştü.

”Siktir uyandı…” Rüzgar korkulu bakışlarla kapıya yürüdü. Kapıyı sanki çok normal bir durummuş gibi tıkladı.

”Abla?” Kapı açıldığı an dışarıya doğru yastıklardan biri fırladı. Rüzgar’ın geriye çekilmesiyle yastık Ateş’i tam anlından vurdu.

Ya ama başlarım böyle işe ha! Görmeden bile nasıl beni vurabilir anasını satayım ya!” O söylenirken içerden Efil’in sert sesi çığlık tonunda geldi.

”ATEŞ!” Ateş yastığa korkuyla sarıldı. Ömer ise biraz öne çıkıp Demir’e fısıldadı.

”Komutanım bence bizim bu kadını tımarhaneye kapatmamız lazım.” Aynı anda kapıdan burnunda ki sargılarla Efil çıktı. Burnu biraz morarmıştı ve tamamen sargıdaydı.Öfkeli bakışları etrafda gezindi. Avını arıyan bir kaplan gibi süzdü. Demir’i görünce ani bir duraklama yaşadı. Gözleri bir an için parladı. Sonra başını beklediği avına çevirdi. Ateş tam karşısında yastığa sarılmış duruyordu. Sırıttı.

”Ablacığım? Uyandın mı?” Efil ise anında üzerine atlamak için ileri yürüdü. Tam yakalarından tutacakken Demir onu belinden yakalayıp geri çekti. Ateş korkuyla Oğuz’un arkasına saklanmıştı.
“Güvenlik çağırın canım tehlikede!” Etraftaki insanlara bağırmaya başladı. Efil ise Demir’den kurtulmaya çalışıyordu. Öfkeyle bağırdı.

”Gel gel! Göstercem sana ben gel” Ateş Oğuz’un arkasına daha çok sindi. Yanından geçerken Rüzgar’a da bir tane patlatmayı ihmal etmemişti Efil. Kenarda gördüğü ufak tahta parçasını Ateş’e fırlattı. Demir, canını yakmadan onu tutmaya çalıştığı için zorlanıyordu.

”BURNUMU KIRDIN LAN!”

“Abla abartma ya! Alt tarafı çatlak! Kırık olsa duramazsın!” Efil öfkeyle bağırdı.

”GERİZEKALI VELET! Burnum estetik benim!” O bağırıken Demir onu odasına sokmaya çalıştı. “Spastik görünümlü insanlıktan nasibini almamış velet!”diye son kez bağırdı Efil. Ardından odaya çekildi ve kapı kapandı…

EFİLDEN

Bakışlarımı karşımdaki 2 katım olan adama çevirdim. Bana bıkınca bakıyordu.
“Ne?!” İç çekti.
“Sen harbi harbi delirmişsin ha.Kafayı iyi üşütmüşsün.”Göz devirdim.

”Sanki siz çok normalsiniz ha! Tek deli benim aynen!” Yanından geçip odanın tuvaletine yürüdüm. İçeri adım atar atmaz bakışlarım aynaya kaydı. Burnumda hafif bir kemer olduğu için yıllar önce ilk maaşımı alı almaz estetik olmuştum. Şuanda ise güzeller güzeli değerli burnum yamuktu! İç çekere dudak büzdüm. Elimi sargılı burnuma koydum.

”Haftaya 5.yılımızdı…Ne güzel yıl dönümümüzü kutlayacaktık! Salak Ateş ayırdı bizi!” Devasa hasmım gömleğinin kollarını kıvırarak yanıma geldi. Kapıya yaslandı.

”Ne anlatıyorsun sen?” Ona ters ters baktım. “Ne yıldönümü kızım?” İç çektim.

”Burnumun yıl dönümüydü…” Gözleri ciddi olduğumu anlamaz için kısıldı.

“Estetik miydi?!” Şaşırmıştı. “Vay be, hep yaptırcam derdinde sana götümüzle gülerdik.Valla helal olsun.Gerçi artık başın sağolsun. İçine sıçıldı çünkü” Yan tarafımda duran sabunu hızla alıp ona fırlattığımda son anda geri çekilip kurtuldu.

Adam asker kızım! Kaç kurşundan kaçmıştır, sabundan mı kaçamıycak?

“Sen niye geldin ya!” Eski konumuna döndü.
“Sana gelmedik herhalde, işlerim vardı geçerken ikizleri gördüm. Malum çocuklarında canı tehlikede” Yanından geçip yatağıma ilerledim.
“Abartma. Henüz onları kesecek kadar fıttırmadım kafayı.” Karşımda ki koltuğa oturdu.
“Hiç inandırıcı gelmedi.” Gözlerimi kısıp ona malsın bakışlarımı attım. Bir süre karşımda oturup beni inceledi.

”Çok acıdı mı?” Başımı iki yana salladım.

”Acı hissetmeye fırsat olmadan bayıldım.” Güldü.Bende hafifçe sırıttım. Aniden gülmeyi kesti.

“Evinizde kamera falan var mı?” Ciddi sorusuyla şaşırdım.

”Hayır neden?”

”Düşüş anınını görmek isterdim.” Kısık kahkahasıyla bu sefer yanımda ki yastığı alıp fırlattım. Bu seferde havada yakalamıştı adi herif.

Bir dahakine alnının çatından vurmazsam benimde adım Efil değil!

“Gel ben sana canlı göstereyim istersen!?” Gülüşü büyüdü. “Salaksın.” Kafa sallayıp resmen bana he he dedi. Şuan burda bu adamı boğabilir miydim?

Ayneeeennn 2 metre herifi kesin boğarsııın! Aynen!

Acaba bir tek benim iç sesim mi sorunlu diye düşünürken kapım lank diye açıldı. Ateş içeri daldı.

”Abla?”
“Ya şu kapıyı bir kerede çal ya! Dingonun ahırınamı giriyorsun?” Ona zaten çok sinirliydim ama Ateş ilk defa ciddi duruyordu.
“Ulan sayın ablacım! Şurda önemli bir şey var. Günlük kapı azarımı sonra at tamam mı?” Dışarıdan aniden Rüzgar”ın bağırışları gelince Ateş yüzünü sıvazladı.

“Ya başlıycam artık sizin şu öfkenize ha! Adamı hasta ettiniz ya! Valla bu ailede ki tek normal olmak çok zor..” Demir ayaklanıp hemen dışarı çıkınca bende ayaklandım. Kapıdan onun arkasından hemen çıktım. Bakışlarım önce Rüzgar’a değdi. Beyaz teni sinirle kızarmış. Gözünün kenarında onun nefret ettiği benim ise çok sevdiğim damar belirginleşmişti.

Bakışlarım onun karşısına döndü. Bir adımım önde diğeri arkadayken olduğum yerde kaldım. Şafak ALDİNÇ kanlı canlı karşımdaydı…

Bölüm : 29.12.2024 18:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...