Siyah bluzum ve siyah pantolonuma tatmin olmamış bir şekilde baktım. Bluzumu pantolonumun içine sıkıştırıp üzerine bir kemer taktım. Saçlarım salık bırakmak yerine yukardan topladım. Kulaklarımın üzerine gelen küçük saçlarımı umursamadım. Kulaklarıma halka küpelerimi takıp üzerime siyah kapüşonlumu geçirdim. Tam olarak hazır hissediyordum kendimi, bowlinge gideceğimiz için heyecanlı değildim ama hafta sonu dahi olsa Özgür'ü görme düşüncesi beni mutlu ediyordu.
Banyoya girip aynanın önündeki toz pembe rujumu elime aldım. Dudaklarıma rujumu sürdükten sonra dağılması için dudaklarımı birbirine sürttüm. Rimelimide sürdükten sonra parfümümü sıkıp banyodan çıktım.
Mutfakta uğraşan anneme seslenip " Anne ben çıkıyorum" dedim.
Annemin mutfaktan gelen sesleri kesilmişti, mutfak kapısının yanından annemi görmem ile gülümsedim.
-Sen ciddisin?
Ne yani dün bir saat boyunca konuşmuştum ve arkadaşım olduğuna inanmamış mıydı?
-Evet anne, neden inanmadın ki?
Annem yanıma gelip " İpek, kızım senin şimdiye kadar arkadaşım dediğin birisi olmadı. O yüzden inanamadım sana, hatta sana bir sır vereyim" dedi. Sonrada sessizce fısıldadı " O arkadaşını görene kadar bir arkadaşın olduğuna inanmıcam" dedi.
Gözlerimi devirip " Keyfin bilir ve şimdi izninle kapıda beni bekleyen arkadaşımın yanına gideceğim" dedim. Annem bir anda ciddileşerek " O, yani arkadaşın burada mı?" dedi. Annemi kafamı sallayarak onayladım.
-Görüşürüz anne!
Beyaz ayakkabılarımı ayağıma geçirip merdivenlerden hızlıca indim. Demir kapıyı açar açmaz karşılaştığım Özgür'e gülüp sarıldım.
Geri çekilip ellerimi saçlarına uzatıp karıştırdım " Amanda aman kimler gelmiş beni almaya" dedim.
Özgür bozduğum saçlarını düzeltip " İpek ne yapıyorsun ya çok uğraştım bu saçı yapmaya" dedi.
-Öyle mi bence boşuna uğraşmışsın çünkü şimdi daha güzel oldu.
Özgür saçlarını düzeltmek için kaldırdığı elini geri indirip " Gerçekten mi?" dedi.
Gülümseyerek " Gerçekten tabi" dedim. Özgür'ün koluna girip sokakta yürümeye başladık.
Özgür bana dönüp beni gözleri ile taradı.
Özgür" Ne bu halin? Birisi mi öldü, yoksa cenazeye falan mı gidicez" dedi.
-Ha-ha-ha zevzeklik yapma!
Özgür yüzünü buruşturup " Her neyse bir şey demiyorum" dedi.
Kafamı onaylarcasına salladım sonuçta canıma minnet. Önüme çevirdiğim gözlerimi saniyeler sonra Özgür'e çevirdim. Kırmızı kısa kollu bir tişort ki üzerinde durarak tekrar söylüyorum, kısa kollu. Kot pantolonu ve beyaz ayakkabıları ile gayet şık duruyordu. Tabi ekim ayının son günlerini yaşamasaydık yaz için oldukça güzel bir kombindi.
-Özgür sen manyak mısın?
Özgür " O niye be?" dedi, ani sorum karşısında.
Boşta duran elimi başıma koyup " Üzerinde neden tişort var Özgür? Hasta mı olmak istiyorsun?" dedim.
Özgür kaşlarını çatarak " Öyle bir niyetim yok ama bana çorba yapacağını söylersen hasta olmayı düşünürüm" dedi. Koluna hızlı bir yumruk atıp " Sana çorba yaparım ama içine zehirde atarım" dedim.
Özgür " Ya makarnam beni bu kadar düşünmene gerek yok" dedi. Sokağın sonunu gösterip " İzel'e verdim ceketimi" dedi. Gözleri ile işaret ettiği yere baktığımda İlker ve İzel'i görmem bir olmuştu.
İzel üzerine krem rengi bir kazak, onun üstüne de aynı renk tonlarında bir hırka giymişti. Altına dizlerinin biraz üstünde bir etek giymişti. Ayağına geçirdiği botları ile gayet şık duruyordu.
Kısa saçlarını salık bırakmış ve sıkılmış bir yüz ifadesi ile bizi izliyordu. İlker ise siyah boğazlı bir kazak giyip üzerine siyah deri ceketini giymişti. Siyah pantolonu ve beyaz ayakkabıları ile benim erkek versiyonum gibiydi.
Yanlarına vardığımızda İzel " Sonunda" dedi.
İlker telefonunda olan bakışlarını bize döndürüp " Selam" dedi.
Gözlerim telefonunu tuttuğu eline kaymıştı. Elinin üst tarafı kızarmış bir kaç tanede çizik izi vardı. İlker'e her ne kadar ne olduğunu sormak istesemde bunu yapmadım.
Özgür" Hadi arkadaşlar hadi, otobüs kaçacak" dedi.
İzel " Gerçekten bunu yaptığıma inanamıyorum" dedi.
Özgür gözlerini kısıp " Ne o, yoksa evde oturup televizyon mu izlemek isterdin?" dedi.
İzel" Aslında biliyor musun tam olarak bunu yapmak istiyorum. Sıcak evimde oturup tv izlemek" dedi.
Özgür " Bazılarımız rahat rahat oturamıyor ama İzel. O yüzden geliyorsun" dedi.
-Devamke
Bana dönen bakışlara " Ne ortalığıda mı yumuşatmayayım?" dedim.
İlker" Sen eksik kal İpek böceği" dedi.
İsmim ile dalga geçilmesinden nefret ediyorum ve bunu her ne kadar belli etsemde İlker bir türlü bu huyundan vazgeçmiyordu.
Sonunda tek beden halinde otobüse kendimizi atabilmiştik.
Tek sıkıntı vardı o da bütün otobüsün yaşlılar ile dolu olmasıydı. Hepimiz çok kibar çocuklar olduğumuz için otobüsün en arkasına ilerlemiştik. Otobüsün tıklım tıklım olması ile hepimiz tek vücut haline gelmiştik.
Özgür ve İzel yanımdaydılar, İlker ise tam karşımdaydı ve üzerimde duran demire tutunmuştu. O önümde olduğu için tutunma gereksiniminde bulunmamıştım.
Gözlerimi İlker'e çevirdiğimde göz göze gelmiştik. Ağzını oynatarak " İpek böceği" dedi. Onun bu haline gözlerimi devirdim. Gayet havalı olabilirdim ta ki bir anda havam sönmeseydi.
Otobüsün ani fren yapması ile tutunmadığım için İlker'e yapışmıştım. İlker boşta duran eli ile belimi kavramıştı. Son anda düşmekten kurtulduğum için rahat bir nefes vermiştim. Saçlarımı düzeltip bakışlarımı Özgür'e çevirdim. Bana sırıtarak bakıyordu, ne yapmıştım yine?
Gözleri ile işaret ettiği yeri görünce gözlerimi kocaman açmıştım. İlker hâla belimi tutuyordu. İlker'e dönüp pekde sevecen olmayan gülüşümü attım.
-Acaba belimi bıraksan mı?
İlker anlamsız bakışlar atıp bir anda elini çekti. Boşluğun verdiği his ile yerimden kımıldamıştım.
Alt dudağıma işkence ederken yanımda duran demire tutundum. Sadece bir gün, bir gün olsun rezillik çıkarmasam ne olurdu acaba?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |