
-İyiyim Özgür
Gözlerimi devirip " Moralimde bozuk değil" dedim.
-Ne? Ne alaka şimdi? Araya mı sıkıştırdın?
Ben bu çocuk ile ne yapacaktım.
-Neyin cevabını alamadın? Hee onu diyorsun. Evet evet Özgür en çok seni seviyorum oldu mu?
Masamın yanındaki çantamı alıp odamdan çıktım.
-Evden çıkıcam şimdi, on beş yirmi dakikaya orada olurum.
Telefonumu kapatıp ayakkabılıktan beyaz spor ayakkabılarımı aldım. Dış kapıyı açıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kapıyı sessizce çekip evden çıktım.
Okula vardığımda herkeste bir telaşın olduğu bariz belliydi. Ellerinde çalışma kağıtları vardı. Bugün ki sınavın din kültürü olduğunu bildiğim için falza çalışmamıştım.
Çantamı sıranın üzerine bırakıp Özgür'ün sınıfına girdim.
Özgür beni görünce " Aşk bahçemi süsleyen ipek böceğim misin?" diye şarkı söylemeye başlamıştı. Sınıftakiler Özgür'ün şebekliğini bildiğinden gülüp önlerine geri dönmüşlerdi.
Özgürün yanına gidip " Eğil" dedim.
Özgür gözlerini kocaman açarak " Yoksa beni dövecek misin? Gerçi bu boyla biraz zor ama" diyip kahkaha attı.
Gözlerimi kısıp " Zevzeklik yapma Özgür. Ayrıca istesem sıranın üzerine çıkıp sana yetişebilirim" dedim.
Özgür " Ee o zaman çık" dedi.
-Çok konuşma eğil, ayrıca üşendim.
Özgür başını öne eğince saçlarını karıştırıp " İpek böceği he? Göstericem ben sana ipek böceğini "diyip saçlarını çekiştirdim.
Özgür yalandan yere bağırarak " Ahh acı bana İpek. Acı bana efendimisss" dedi.
Bu haline daha fazla dayanamayıp saçlarını bırakıp güldüm.
Özgür doğrulup saçlarına elleri ile şekil vermeye çalıştı. Ama bence başaramayacaktı, biraz fazla mı dağıtmıştım acaba? Aman neyse...
Özgür " Düzelmedi dimi?" dedi saçlarını göstererek.
Parmaklarımı birbirine yaklaştırıp " Yani şu kadar falan düzeldi" dedim.
Özgür bir müddet daha saçları ile uğraştı. Sonunda pes edip elimden tutarak sınıftan çıkardı.
-Nereye gidiyoruz?
Özgür " İzel'in yanına" dedi.
-Ya ama hayır, bütün hayat enerjimi İzel'in soğuk duvarlarını kırmaya çalışarak harcayamam.
Özgür " Ee sende o zaman o soğuk duvarları kırmaya çalışma" dedi yandan bir gülüş sergileyerek.
Özgür'ü durdurup " Nasıl yani?" diye sordum.
Özgür " Şahsen ben öyle yapıyorum" dedi. Sonrada bir sır verecekmiş gibi eğilerek kısık sesle " Yıllardır böyle yapıyorum en etkili çözüm" diyip göz kırptı.
Gülerek " İzel duymasın" dedim.
Özgür önden önden yürürken " Hayatımda kendimden çok sana güveniyorum. Sende söylemezsin zaten" dedi.
Arkasından yürürken gülümsedim. Cidden ben önceden ne yapıyordum? Sınıfta mı oturuyordum her gün? Kusura bakma ama eski ben sana acıdım.
Uzun bacakları sayesinde hızlı yürüyen Özgür'e yetişmek için adımlarımı hızlandırdım. Yakaladığım koluna girerek soluklandım.
Özgür yandan bir bakış atıp " Yoruldun mu?" dedi.
-Yok yorulmadım! Ben öylesine nefes nefese kalmış gibi yapıyorum.
İzel'in sınıfı koridorun sonunda olduğu için geri dönüş yolumu düşünmeye başlamıştım.
Özgür'ün beni dürtmesi ile " Ne oldu?" dedim.
Özgür " Kapının önünde mi bekleyeceğiz? Girsene içeri" dedi.
Gözlerimi ayaklarımdan çekip Özgür’ün dediği yere baktığımda çoktan İzel'in sınıfının önüne geldiğimizi fark etmiştim. Özgür’ün sınıfa girmesi ile bende peşinden içeri girmiştim. İzel orta kısımda en arkanın bir önünde oturmuş, karşısındaki İlker ile konuşuyordu.
Özgür " Demir adam sende mi buradaydın?" dedi.
İzel'in önünde oturan İlker Özgür'e doğru dönüp
" Tabi lan ne sandın? Fırtınayı burada yalnız mı bırakacaktım" dedi.
Eğilip İzel'in yanağını sıktı. İzel gülümsedi.
Bir dakika ne yaptı? Gülümsedi mi? İzel mi? Yok ya gözlerim yanlış görmüştür.
Özgür " İzel annem sen gülümsemeyi bilir miydin?" diyerek İzel ile dalga geçiyordu.
Kapının yanında dikilmiş, İzel'n etrafına dizilmiş üçlüyü izliyordum.
-Gözlerim yanlış görmemiş.
Diye mırıldandım, benim orada olduğumu fark eden İzel ile İlker'in gözleri bana döndüğünde
İzel " Gelsene kızım ne el gibi dikiliyorsun orada" dedi.
Gözlerim İlker'e takıldığında yutkundum. Bakışları...değişikti sanki bir şeyleri hâla adlandıramıyor gibi.
Gözlerimi İlker'in üzerinden çekip yanlarına ilerledim. İzel " Ee bugün ki sınava çalıştınız mı?" dedi.
Benim yanlarına gelmem ile sanki bütün neşeleri kaçmış gibiydi. Acaba ben mi yanlış anlıyordum.
Özgür ellerini saçına götürüp geriye doğru taradı " Kızım ben yedi yirmi dört hazırım" dedi.
İzel " Ne alaka?" diye sordu kısa saçlarını kulağının ardına sıkıştırırken.
Özgür " Deli rüzgarım, fırtınam din sınavı bu! Ben ahiret sınavına bile hazırım. Hatta Fatiha suresini bile ezberledim" dedi.
İlker " Peki o niye?" dedi.
Özgür " Allahım IQ seviyem düşüyor, sen tut rabbim. Ulan Necmiye hocanın iki ayağıda çukura girmiş. Ne malum belki bugün sınavı yaptıktan sonra hakkın rahmetine kavuşacak?" dedi.
Gülerek " Saçma sapan konuşma Özgür. Kadını bir rahat bırak" dedim.
Yanında durduğum sıranın üzerine zıplayarak çıkıp oturdum. Ayaklarımı boşluğa doğru çevirip sallamaya başladım.
İzel " Eee daha daha nasılsınız?" dedi.
İlker ile aynı anda " İyi" dedik. Bozuntuya vermeyip bakışlarımı spor ayakkabılarıma çevirdim.
Özgür " Hep böyle sus pus mu olacağız?" dedi.
Omuzlarımı aşağı indirip " Bilmem, olalım mı?" dedim.
Özgür " Hadi hepimiz sustuk, sen susabilir misin acaba?" dedi.
-Ben mi susamam? Bal gibi de susarım. Hem burada benim değil senin çenen düşük, asıl sen susamazsın.
İzel " Aynen İpek, şu an hiç konuşmadın kardeşim" dedi.
Dudaklarımı aşağı doğru büzüp "Ne yapayım?" dedim.
Özgür " Tabiatı böyle" diyip göz kırptı.
Özgür'e dönüp gülümsedim aylar önce yaptığımız Teoman geyiğini hatılarlamıştım bu konuşmasından sonra.
İzel " Teoman mı seviyorsun? Özgür de bayılır " dedi.
İlker " Yaa İpek ve hayatındaki Teomanlar." dedi.
Yanımda oturan İlker'e dönüp " Ne demek istiyorsun sen?" dedim.
İlker'de bana dönüp " Bilmem, ne söylemek istiyorum ben?" dedi.
-İlker yeter!
İlker " Asıl sana yeter İpek" dedi kaşlarını çatarak.
-Şimdi ben mi suçlu oldum? Ayrıca eski sevgilim neden umurunda senin?
İlker " Benim mi? Saçmalama bana ne senin eski sevgilinden" dedi.
-Ya öyle mi neden bana öyle gelmedi acaba?
İlker " Seninle kavga etmek istemiyorum İpek" dedi.
-Sen başlattın!
Özgür " Hop hop gençler bir sakin olun ya" dedi.
Özgür' e dönüp " Sakin mi, sakin mi olayım?" dedim sinirle.
Özgür " İpek sonr-" derken lafını kesip ayağa kalktım " Ben gidiyorum" diyip çıkışa yöneldim kapıdan çıkmadan önce arkamı dönüp İlker'i göstererek " Arkadaşınıza başkalarının hayatına karışmamasını ve bazı şeyleri irdelemeyi bırakmasını söyleseniz iyi edersiniz." diyip sınıftan çıktım.
Uzun koridorda hızla yürüyerek sınıfıma girdim. Sırama oturduktan sonra Deniz sınıfa girmişti
" Eee kraliçem nerelerdeydin?" dedi dalga geçerek.
Deniz'e dönüp " Deniz, inan bana seni bile çekecek gücüm yok" dedim.
Deniz bu çıkışımdan sonra bir şey demeden yanıma oturmuştu. Elindeki çayı masanın üzerine bırakıp çantasından kitaplarını çıkartmak ile ilgileniyordu.
Gözlerimi yanımdaki cama çevirip gökyüzündeki kuşları izlemeye başladım. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızlıca gözlerimi sildim. İlker hep böyleydi, soğuk, kendini beğenmiş, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, insanların kalbini kıran. Ondan uzak durup sanki bir şeyler olmamış gibi davranmaya çalıştığımda, sanki bana inat olsun diye benimle kavga ediyormuş gibi geliyordu.
Ama kararımı verdim. Bundan sonra ne derse desin duymamazlıktan gelecektim. Ona cevap vermek ile uğraşmak istemiyorum. Her seferinde üzülen, kırılan ben oluyordum. Ama bundan sonra İpek Güngören'liğimi konuşturup "Umursamama Kraliçesi" olacaktım.
BÖLÜM SONU
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |