Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm: Bakışlar Canlı, Omuzlar Geniş!

@nana

Güne burun deliklerimden doksan derecelik açıyla beynime sızan güneş ışıklarıyla başladım. Güzeller güzeli annem kadının kahvaltıyı hazırlarken porselen yemek takımlarına röveşata çektiğini küçük ama sevgi dolu odamdan duyabiliyordum. Yatakta oturur hâle gelip ayaklarımı sarkıttığımda yüzümdeki gülümsemenin yüce Rabbim'den belamı bulacağıma dair bir alamet olduğunu bilemezdim. Ayağa kalktım, elimi yüzümü yıkadım ve aşağı indim. Diğer kızların aksine çok farklı ve çok sadeydim. Diğer kızlar muhtemelen şu an kulaklarına makyaj sabitleyici sprey sıkıyorlardı ama ben öyle miyim? Değilim!

"Günaydın Binnur Sultan!" diye cıvıldadım fakat annem pek de neşeli değildi benim aksime. Annem yaklaşık bir ay önce küçük bir çocukla tartıştığı için mapus damlarına düşmüştü fakat Alya teyzem duruma el atıp onun hapis cezasını ev hapsine çevirmeyi başarmıştı. Çocuk kendisi o oyunu sevmiyor diye arkadaşlarının da oynamasını engelleyince annem buna kızmış ve çocuğu uyarmıştı fakat işler bir şekilde bu noktaya gelmişti ve annem bir aydır evi gibi gördüğü parkından ayrıydı, haliyle gülüşünden mızrak gibi güneş ışını fırlatan kadın evdeki avizeye smaç basar hâle gelmişti.

Onu konuşması için zorlamadan sessizce kahvaltı konusunda yardım ettim ve kısa süre sonra yerimize geçtik. Kardeşim Robloxcan masada yoktu çünkü kendi çapında grevdeydi bu yüzden sokakta kendisini oyuna almayan arkadaşlarının önünden ayaklarını yere vura vura geçerek onları gürültüyle protesto ediyordu. Ben Hümanur Süt markasının en sevdiğim peynirlerinden birini ağzıma atarken üstümde bugün gideceğim iş görüşmesinin gerginliği vardı, annem ve kardeşim de farklı konulardan muzdarip olsalar da en az benim kadar gerginlerdi. Masada gergin olmayan tek kişi çay bekleyen babam, Instahan'dı. Sevmediği arkadaşlarını arabasına almadı diye bir hafta kadar onlar tarafından dışlandıysa da kısa süre içinde aralarındaki problemi çözüp yeniden aralarına girmişti. Ha yine aynı hareketleri sergilemişti ama babamın sevenlerinin bir kez daha babamın dışlanmasına göz yumacaklarını sanmıyorum.

Kahvaltımı hızla bitirip odama çıktım. Görüşmeye fazla gecikmek istediğimi sanmıyorum. Kirazlı nemlendiricimden bir ısırık alıp doğal bir kız olduğum için saçlarımı taramadan panda desenli pijamalarımla sokağa fırladım. Karşıdan gelen oldukça pahalı olduğunu düşündüğüm aracın önüne atlarken aklım neredeydi bilmiyorum ama metrelerce yukarı süzüldükten sonra kafama itinayla dışkısını bırakan biricik ebabil kuşlarını selamlarken aklım bana çarpmadan önce tüm haşmetiyle gözlerimin içine bakan arabanın sahibine yüreğimi bıraktığımdan eminim. Hiç değilse aklımın aksine kalbimin nerede olduğu belliydi. Büyük bir kudretle yere çarptıktan sonra ayağa kalkıp üstümdeki kiri pası kabaca temizleyip arabanın sahibine öfke dolu gözlerle bakmaya çalıştım ama o bana beni henüz giremediğim hayatından bir çırpıda silebilecekmiş gibi bakarken bu kudretli bakışlara karşılık öfkemi koruyamazdım.

Aman Allah'ım, o da ne? Aşık mı oluyorum yoksa? Dehşetle kafamı iki yana sallayıp arabanın sahibinin üstüne yürüdüm ve cebimden çıkardığım yarısı yenmiş ve bayatladığı için yumuşamış krakeri göz korkutmak için onun boynuna yasladım.

"Özür dile çabuk!" etkilenmişe benzemiyordu. Aman Allah'ım! Ne cengaver bir yiğitti bu böyle! Gözü pek, bakışları onun yüzünden çakıldığım asfalt kadar kara... Kudretinden elim titredi ve bayat kreker yere düştü.

"Asıl sen özür dile! Hangi sıfatla arabama çarparsın? Arabama çarpmak için benden izin aldın mı?" gözleri eşi benzeri görülmemiş bir öfkeyle kararırken haşmettinden başım döndü ama gururlu duruşumdan ödün vermedim. Ona öfkeyle bakarken o ise hiçbir şey olmamış gibi arabasına bindi ve beni çiğneyerek yoluna devam etti. Yerden kendi çabamla kıyafetlerimi ve geri kalanımı kazıyarak kalkarken asfaltta kalan pandalara iç geçirerek baktım ve yoluma devam ettim. Aktarmalı bir şekilde 16 minibüs ve 7 otobüs değiştirdim ve geri kalan yolu yürüdüm. Gabar dağından hallice bu mekana varabilmek için bindiğim araçlar haricinde tam 2024 adım atmıştım. Her şey senin için hayallerimi süsleyen Hümanur Süt...

Ben sonunda hayatımı değiştirecek kıymetli şirkete yaklaşmıştım ki birkaç metre önüme 2015 model Dacia Duster bir araba park etti. Araçtan inip bana baktı ve utangaç bir şekilde yanıma yaklaştı.

"Afedersiniz, yanınızdan çok hızlı geçtim sanırım. Saçlarınızın bozulmasını istememiştim. Kitappad Cemşitsalan ben." ifadesiz bir şekilde yüzüne bakıp içinde aslında ne kadar materyal bulundurduğumu bilmediğim kara delik potansiyelindeki cebimden, ilkel kabilelersen gasp etmek suretiyle aldığım mızrağı çıkardım ve adının Kitappad olduğunu az önce öğrendiğim gariban elemana savurmadan önce güzeller güzeli ismimi ona bahşettim ve arabasını şereflendirdim.

"Yazarnur Okursoy." mızrak Kitappad'in göğsüne saplanırken Kitappad yere yığıldı. Ben de anormal ve doğal bir kız olduğum için mızrağı eski yerine yerleştirirken yanından geçip binaya ilerlemeye başladım. Arkamdan Kitappad'in cılız sesini duydum ama hiç oraya dönmedim.

"Özür dilerim, mızrağınız benim yüzümden kirlendi." doğal ve hiçbir şeyi sorun etmeyen bir kız olduğum için mızrağımın kirlenmesi de benim için çok önemli değildi. Sonuçta, hangimizin mızrağı tamamen temiz ki? Herkesin dolabında bir adet eli boş gözü yaşlı cebi para yüzü görmemiş ceset vardır demiş ünlü düşünür Nejates Jobs. Haklıdır da bence.

Tüm sıradışılığımla şirkete intikal ettiğimde herkesin bakışları bana döndü. Bu ne canım? Daha önce hiç benim kadar doğal bir kız görmemişler miydi? Tarak yüzü görmediği hâlde kimsenin anlam veremeyeceği bir mucizevilikle muhteşem görünen saçlarımı savurdum fakat dikkat çekmek istemiyordum ama herkesin gözünün üstümde olması bende hepsine dönüp aklıma gelen ilk zincirleme küfür tamlamasını onlara sunmak için beni dürtüyordu. Yine de sabrımı korumayı başardım, öyle de erdemliyim işte.

Döner kapıya Kobra Kai misali uçan tekme atarken bacağım kırılabilirdi ama ne yapayım? Ben buydum işte. Doğal, yaramaz ve sakar...

Mülakatın yapılacağı odanın kapısının önündeyken heyecandan ellerim titriyordu, nefesimi tuttum ve içeri girdim fakat o da ne?

Haşmetli bakışları; saç tellerimi tavada canlı canlı pişirilen hamsiler gibi titreten adam oradaydı. Tam karşımda duruyordu. Bu kaderin cilvesi miydi? Evrenin iyi mi kötü mü henüz karar vermediğim bir oyunu muydu? Bakışlarında kaybolurken kendime meydan dayağı atmak istediğim bu adam benim kaderim miydi? Bu bir işaret miydi? Öyleyse bedbaht kaderimi kabul ediyor ve bu haşin adamı ve öfkesini bağrıma basmayı tercih ediyorum.

Ben ona hülyalı hülyalı bakarken o ise bana beni en yakın su birikintisinde ebediyete uğurlamak ister gibi bakıyordu. Hâlâ nefesimi tuttuğumu yanıma kadar sürünerek gelen Kitappad'i görene kadar fark etmemiştim. Kitappad kapının pervazına tutunarak ayağa kalkmaya çalışırken güçsüz sesiyle konuşmaya çalışıyordu, vay gariban vay.

"Özür dilerim Wattpad Bey, ufak bir talihsizlik oldu. Umarım gecikmemişimdir. İstediğiniz evraklar burada." göt cebinden çıkardığı buruşmuş kağıtları kendisine yaklaşan görevliye uzatırken yeniden yere yığıldı. Bir de bayıl istersen. Her neyse. Demek adı Wattpad'di... Ne kadar da şahsına münhasır bir isim.

Ben ona yine hülyalı hülyalı bakarken o ise bana hâlâ öfkeyle bakmaktaydı. Ben sinirle yanımda son nefesini verircesine kıvranan Kitappad'e öfkeli bir bakış attım, Wattpad'inki kadar insanın içine işleyen bakışlarım yoktu ama ne hissettiğimi hatrı sayılır bir şekilde bakışlarımla yansıttığımı düşünüyordum. Tekmeyi sırtına geçirip ayağa kalkmak için verdiği çabanın boşa girmesini sağladım.

"Acelen varsa ne diye Wattpad Bey'i bekletiyorsun bre gariban!" etrafıma bakındım herhangi bir güvenlik görevlisi görebilmek umuduyla. Bulamayınca bağırıverdim.

"Alın şunu buradan, yerleri kirletmiş hep!" Kitappad sonunda yere yığılırken içeri geçebilmek için ayağımın ucuyla hafifçe ittirdim onu ve bulduğum koltuğa oturdum. Gözlerim doğrudan Wattpad'in gözlerinin içine bakıyordu.

"Sen..." dedi bana, buğulu ve keskin bakışlarla. Önümüzdeki 78 sene boyunca kafayı takacağım, aşkından kavrulup küle döneceğim, rüzgarında savrulup Mecnun misali çöllere düşeceğim insanı bulmuştum. Hafifçe gülümsedim gözlerimi gözlerinden çekmeden.

"Ben." dedim ona, hayatı boyunca benimle sınanmak zorunda kalacağını ona bakışlarımla anlatarak.

Ve böylece bu hikaye belki de hiç bitmemek üzere başlamış oldu.

Bölüm Sonu.

Eğlencesine yazdım, tercihen bir adet kurşun dışında bir şeyle kafamı dağıtmak ve belki de okuyan olursa onun da kafasını dağıtması amacıyla... Wattpad elini eteğini üstümüzden çekmişken uyumak dışında bir şeyler yapmak lüks oldu. Yazım yanlışı vs varsa sallayın gitsin çok da önemli değil gülüp geçin.

 

 

Loading...
0%