Yeni Üyelik
18.
Bölüm

16. Bölüm: ölümden önceki son durak

@naz_2606

YENİ BÖLÜM GELDİİİGGGG

NOT: yeni bölümü en kısa zamanda atacağım

instegram hesabımız 'Kitaplaraşkt1rr' takip ederseniz sevinirim kitap hakkında şeyleri buradan takip edebilirsiniz

 

Asel'den

 

Vücudumda tarif edemediğim bir ağrı vardı. Biri saçlarımı okşuyordu yoksa bu Göktuğ muydu? O olabilir miydi beni kurtarmışlardı belki de?

 

Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama sanki yapıştıtıcıyla gözlerimi birbirine yapıştırmışlardı.

 

Zorlukla gözlerimi açtığımda karşımda Tufan'ı görmeyi beklemiyordum bana gülümseyerek, "Günaydın güzelim," Demişti zorlukla elimi kaldırıp saçlarımdaki ellerini çektim, sinirle, "Çek o pis ellerini," dedim Tufan'ın yüzünde yine o sinir bozucu gülümseme oluştu, "Bekliyor olacağım Asel Göktuğ'u unutana kadar seni bekleyeceğim ardından birlikte olacağız," Dediği şeyler ile gözlerimi kocaman açtım taciz miydi bu tecavüz müydü? Ne fark ederdi ki istemediğim bir şeye zorlanacaktım yine de. Histerik bir kahkaha attım cevap vermeliydim, "Boşuna beklersin Tufan," Dedim alaycı bir tavırla, Tufan ayağa kalkıp ellerini omuzlarıma yerleştirdi ne yapmaya çalışıyordu bu aşağılık herif?! "Bu sözleri sana hatırlatacağım," Deyip öpmüştü... Sadece Göktuğ'umun deydiği dudaklara başka biri değmişti.

 

Tufan odadan çıktığında Aslı'yı fark ettim beni videoya alıyordu gözlerimi kocaman açtım. "O videoyu kime göndereceksin?"

 

Aslı, "Boşver tatlım sen dinlenmene bak."

 

O videoyu Göktuğ'a gönderecekti hayır bu olamazdı Göktuğ çok sinirlenirdi.

 

Kafamı duvara yaslayıp dizlerimi karnıma çektim karnım çok ağrıyordu benim vücudum çok ağrıyordu artık biri yardım etmeliydi bana...

Yıllar öncesi anneme söylediğim söz geldi aklıma 'Anne ben büyüyünce öğretmen olacağım hatta sınavdan yüksek alan öğrencilerime hediye vereceğim ve onları dışarıya çıkarıp orada ders anlatacağım çok güzel bir öğretmen olacağım ben. Okul bittikten sonra kocam beni almaya gelecek birlikte evimize gideceğiz ha bu arada kocam yabancı olacak,' küçük Asel'in hayalleri vardı o öğretmen olacaktı... Kocası onu okuldan alacaktı ha bir de kocası yabancı olacaktı...

Anneme bir başka söylediğim şey geldi aklıma, 'Anne benim düğünüm herkesin ki gibi olmayacak biliyor musun? Ben düğünümde hem şarkı söyleyip hem dans edeceğim belki şarkı söylemem ama pistte sadece ben dans edeceğim,' Annem ise kocaman bir kahkaha atıp, 'Sen neden hep evlenmekle alakalı hayaller kuruyorsun kızım?' Diye sormuştu ben de anneme, 'Çünkü anne ben evlenip çok mutlu olucam çocuğuma çok güzel bir hayat yaşatacağım bir de çocuğumun babası çocuğumu çok sevecek. Benim evliliğim sizin ki gibi olmayacak anne,' Demiştim annemin anında yüzü düşmüş ardından mutfakta işi olduğunu söyleyip gitmişti. Küçük Asel'in hayalleri vardı neden onun hayallerini mahvettiniz?

 

Ben belki de bugün herşeyi unutacaktım o yüzden dibine kadar anılarımı tazelemek istiyordum. Ağrılarıma rağmen ben yaşadığım en güzel anıları hatırlayacaktım şimdi.

 

Koşarak annemin yanına gitmiştim kalçama kadar uzanan saçlarımı açmış elime de tarak almıştım, 'Anne saçımı tarar mısın?' Diye sormuştum anneme o da tarağı alıp saçlarımı taramaya başlamıştı çocukken saçlarımı hiç tarayamazdım hepsi birbirine girer sonra da acıyor diye ağlardım ama sonra büyüdüm saçlarımı kendim taradım hemde hiç birbirine dolaşmadı çünkü Asel saçlarını kesmişti o uzun saçlarla kendisi baş edemezdi çünkü artık annesi yoktu.

 

Yine koşarak annemin yanına gidiyordum annemin yanına gittiğimde heyecanla konuşmaya başladım,'sokakta oynadığım arkadaşım ailesiyle gittiği yeri anlattı anne bana ismi lunaparmış rengarenkmiş orası hatta ata da binmiş bana videosunu gösterdi çok güzel bir yere benziyor biz de gidelim mi?' Diye sormuştum ama ben ne bileyim ki annemin parasının olmadığını sonuçta o zamanlar çocuktum. Hiçbirşey söyleyememişti annem ne bir evet demişti ne de hayır demişti saçlarımdan öpüp gitmişti. Ondan sonra da hiç gitmedim lunaparka büyüdüğüm de kendi ayaklarımın üzerinde durduğumda gidebilirdim ama gitmedim çünkü annemin de gitmeyi çok istediğini düşünüyordum ama annem gidememişti çünkü maddi durumu yoktu. Eğer o lunaparka gitseydim anneme haksızlık edeceğimi düşünmüştüm.

 

Gözlerim istemsizce kapanıyordu artık vücudum dayanamıyordu sanki iflas ediyordu. Daha beş gün vardı ben bir kaç saat dayanamamıştım beş gün boyunca nasıl dayanacaktım?

 

Herşeyi unutmadan önce son kez Göktuğ ile yaşadığımız anları da hatırlamak istiyordum. Hiç unutmasam olmaz mıydı onları? Aklımın bir köşesinde kalsın onlar gitmesinler çünkü benim en mutlu olduğum zamanlardı.

"Buradan senin için çıkış yok Asel."

♡♡♡

"İsmimi nereden biliyorsun?"

 

"seni senden daha iyi tanıyorum Asel."

♡♡♡

"Hissediyor musun?"

 

"N-neyi?"

 

"Sana her yakınlaştığımda vücudunun verdiği tepkileri. Kalbinin hızlanmasını."

 

"B-ben."

 

"Benden hoşlanıyorsun."

♡♡♡

"Teşekkürler kalpsiz adam."

 

"Bir kalbim olduğunu yakında öğreneceksin."

♡♡♡

"Elinle ağzımı kapatmak varken neden dudağıma yapışıyorsun adi adam!"

 

"Canım öyle istedi."

 

"Başlatma canına."

 

"Hoşuna gitmedi mi?"

 

"Hayır gitmedi."

 

"Ama beden dilin öyle demiyor."

♡♡♡

"Kokun neden bu kadar etkileyici?"

 

"Hmm... Kokumu etkileyici mi buluyorsun?

 

"Şey yani ben bulmuyorum birden öyle dedim etkileyici değil kokun."

 

"Ha yani ağzın senden bağımsız mı konuştu?"

 

"Evet öyle öyle oldu yoksa senin kokun beni niye etkilesin?"

 

"O zaman o ağzına eğitim vermelisin içinden geçenleri dışına vurmasın."

♡♡♡

"Sana sarılırsam herşey geçer mi?"

 

"Geçer."

 

"Ama geçmiyor Göktuğ."

 

"Geçireceğiz o zaman Asel. Birlikte geçmesini sağlayacağız."

♡♡♡

"Kızınız çok duygusal herşeye ağlıyor ve bu beni sinir ediyor. Ayrıca kendi bildiğinden hiç vazgeçmiyor."

 

"Ben seviyorum ama bu huylarımı."

 

"Ben de seviyorum fındık burun, ben seni her halinle seviyorum."

♡♡♡

"Birdaha gözlüğümü alma."

 

"Tamam." Deyip gözlüğümü almıştı.

 

"Göktuğ!"

 

"Güzel gözlerini kapatıyor."

♡♡♡

 

"Güzelliğin başımıza bela fındık burun."

♡♡♡

 

"Artçım olmaya hazır mısın?"

 

"Dünden hazırım."

♡♡♡

"Sen bana aşık mı oldun?"

 

"Ben Hiçbir kadına yenilmem diyordum."

 

"Sonra ne oldu?"

 

"Sonra karşıma sen çıktın."

 

"Bana yenildin... Yani bana aşık oldunn."

 

"Sana aşık oldum."

 

♡♡♡

"Başka kızlara sakın gülümseme!"

 

"Anlamadım,"

 

"Diyorum ki.Başka kızlara gülümseme yoksa kendine aşık edersin. Ve ben katil olurum."

 

"Başka kızlar bana aşık olsa ne olur? Benim gözlerim senden başkasını görmedikten sonra."

 

Kafamı yastığa koydum gözlerimden yaşlar akıyordu hâlbuki ben ağlamamak için Göktuğ'a söz vermiştim ağlamayacaktım. Fakat durduramıyordum benden istemsizce akıyorlardı.

 

Onu unutmaya hazır mısın Asel? Değilim iç ses ben onu unutmak istemiyorum. Ben de istemiyorum...

 

"Asel aç gözlerini güzelim diyordu birisi," Asel'de kimdi? Yavaş yavaş gözlerimi açtım tepemde bir adam dikiliyordu. Kahverengi gözleri kahverengi saçları vardı bayağı yakışıklıydı ama neden tepemde duruyordu?

 

Ellerimi göğsüne koyup onu ittirdim, "Sen kimsin neden ağzımın içine kadar giriyorsun?" Adamın hemen arkasında beş kişi daha vardı. Neler oluyordu bunlar kimdi? Bu adam neden benim başımda dikilip uyanmamı söylüyordu ayrıca benim ismim Asel miydi?

 

Benim ismim neydi?

 

Kimdim ben?

 

Annemin ismi neydi?

 

Ya babamın ismi neydi?

 

Neler oluyordu? Neden herşeyi unutmuştum? Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirdim. Yeşil gözlü kız kendini tutamayıp ağlamaya başladı ardından koşarak gelerek boynuma sarıldı. "Asel neden hiçbirşeyi hatırlamıyorsun?" Diye sormuştu fakat ben Asel değildim ve onu tanımıyordum. Omuzlarından tutup onu kendimden ayırdım, "Ben Asel değilim bence siz beni biriyle karıştırıyorsunuz." Ben Asel değilsem kimdim?

 

Neredeyse vücudunun yarısı dövmeyle kaplı olan adam bana sarılan kızı yataktan kaldırdı. Onun gözlerinin içine baktı ardından saçlarından öptü.

 

İçinde bulunduğum odaya baktım ben burayı da bilmiyordum. Ben neden hiçbirşey bilmiyordum? Ellerimi saçlarıma daldırdım, "Kimim ben?" Dedim hepsinin suratına bakarak. Üzerime eğilen adam yatağa oturdu önce yüzüme baktı sonra tereddütle elimden tuttu. "Sen Asel Kılıçsın," Dedi gülümseyerek, "Sen benim fındık burunlumsun," Yüzümü buluşturdum, "Fındık burun mu?" Gözleri buğulaşmıştı sanki, "Sana ilk fındık burun dediğimde de hiç sevmemiştin," Ellerimi büyük ellerinden çektim, "Ben sizi tanımıyorum," Dedim başımı her iki yana sallayarak.

 

Kap kara kaşları olan bir adam önümde diz çöktü, "Güzelim bak sen kaçırıldın ve sana bir iğne enjekte ettiler bunun yüzünden hiçbirimizi hatırlamıyorsun."

 

"Size nasıl güvenebilirim? Bana bir kanıt gösterin çekilmiş olan bir fotoğraf gösterin," Dedim.

 

Üzerime eğilen adam kendi kendine, "Bizim seninle hiç fotoğrafımız yok," Demişti. O zaman ben de onlara güvenemezdim.

 

Yeşil gözlü kız kaşlarını çatmıştı, "Nasıl olmaz?"

 

"Seni bir yere götüreceğim," Demişti üzerime eğilen adam. Onunla hiçbir yere gitmezdim. Başımı her iki yana hayır dercesine salladım. Ayağa kalkıp elimden tuttuğunda, "Bırak beni!" Diye bağırmıştım. Ayağa kalkıp onlardan en uzak köşeye geçtim, "Hiçbirinizle hiçbir yere gelmem ben!" Diye bağırdım tekrardan. Üzerime eğilen adam elleriyle yüzünü sıvazladı acınası bir sesle, "Yapma böyle," Demişti. "Ben birşey yapmıyorum ki," Dedim sessizce.

 

Şuan kafayı yiyecek raddeye gelmiştim. Kim olduğumu bilmiyordum, kimden geldiğimi bilmiyordum, nerede olduğumu bilmiyordum, kaç yaşındaydım, evli miydim, çocuğum var mıydı, okuyor muydum veya çalışıyor muydum? Hiçbir şey bilmiyordum. Yeniden doğmuş gibiydim ama herşeyi nasıl anlayacaktım. Yoksa gerçekten de dedikleri gibi herşeyi unutmuş muydum? Ama nasıl olurdu?

 

Tekrardan hepsinin suratına baktım hepsi acıyan gözlerle bana bakıyordu nasıl bir durumdaydın şuan da bana böyle bakıyorlardı? İçeriye koşarak kızıl bir kız girdi beni gördüğüne çok şaşırmış gibi gözlerini büyütmüştü, "Asel," Diye çığlık atmıştı adeta ardından o da yeşil gözlü kız gibi koşarak yanıma geliyordu ama kara kaşlı çocuk onun kolundan tutmuştu, "O hiçbir şey hatırlamıyor," Demişti ağlamaklı bir sesle. Kızıl saçlı kız olduğu yerde donup kalmıştı, "Na-nasıl hatırlamıyor?"

 

Aşağıdan silah sesleri gelmeye başlamıştı. Odaya bir adam girmişti elinde silah vardı ve hepimizin üzerinde gezdiriyordu. Üzerime eğilen adam büyük adımlarla hiç korkmadan adamın yanına gidip yakasına yapışmıştı, "Allah belanı versin Tufan," Diye adeta kükrüyordu, "Geberteceğim ulan seni," Diye bağırmıştı.

 

Hiç beklemediğim an da kalbimin tam üzerine birşey saplanmıştı. Kızıl kız ve yeşil gözlü kız bana bakarak çığlık attıklarında kalbime baktım. Kanıyordu? Ama neden beni kim vurmuştu? Kimse vuramazdı ki beni.

 

Üzerime eğilen adam bakışlarını benim üzerime çevirdiğinde gözlerine inanamıyormuş gibi bakıyordu yakasına yapıştığın adamı bırakıp yanıma geldi.

 

Canım çok fazla yanıyordu kendimi onun kollarına bırakmıştım. "Hayır Asel'im," Diyordu başını her iki yana sallayarak.

 

Ben hatırlamıştım onu... Göktuğ'du o... Ben de Asel'dim... Birbirimizindik biz...

 

"Göktuğ," Dedim zorlukla, "Ben seni hatırladım Göktuğ'um," Elimi yanağına götürüp okşadım, "Ben seni hatırladım," Dedim tekrardan gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

 

Bana kızar gibi kaşlarını çattı, "Ben sana ağlamayı yasaklamıştım," Dedi ardından sol gözünden bir damla yaş aktı.

 

Ben de kaşlarımı çattım, "Sen de ağlamayacaksın ve... Ve be-beni sevdiğin gibi başkasını se-sevme olur mu?" Dedim zorlukla artık kesik kesik nefesler almaya başlamıştım.

 

Çığlık atarak yataktan kalktığımda odanın içi karanlıktı.

 

Kâbus gördük kâbus gördük... Ölmedik bize birşey olmadı iyiyiz.

 

Odamın kapısı açıldığında giren kişi ışığıda yakmıştı. Odaya Tufan girmişti girmeseydi daha iyiydi.

 

Tufan, "İyi misin?" Diye sordu ilgili bir tavırla.

 

"Siktir git," Diye bağırmıştım.

 

"Sakin ol," Dedi yavaş adımlarla yanıma gelerek. Yatağa oturup ellerimden tutmuştu hızla ellerimi çektim, "Sana git diyorum!" Dedim sanırım dememeliydim gözlerinden alev çıkarıyordu adeta.

 

Ellerini boğazıma sarıp beni yatağa itti. Sanırım annemin kaderini yaşayacaktım...

 

Ellerimi ellerine götürdüm boğazımı bırakması için tırnaklarımı ellerine geçiriyordum. Nefes alamıyordum...

 

Koşarak odaya Merve ile Aslı girmişti Aslı Tufan'ın omuzlarından tutup üstümden çekmişti.

 

Ellerimi boğazıma götürüp nefes almaya çalıştım.

 

Biz de bir ölemedik.

 

"Manyak herif!" Dedim kısık bir sesle.

 

Aslı Tufan'ı odadan çıkardığında gözlerimi Merve'ye diktim o da çıkmalıydı Merve bir kaç dakika gözlerime bakıp o da odadan çıktı.

 

Bilgilerini tazele.

 

Saçlarımı geriye atıp kendi kendime konuşmaya başladım. Annemin adı: Nur. Ekibimdeki kişiler: Göktuğ, Murat, Bartu, Eylül, Canan, Aras. Hatırlıyordum daha unutmamıştım!

 

Geri kafamı yastığa koydum.

 

Kaçalım Asel.

 

Ayağa kalkıp pencereden dışarıya baktım. Neden koruma yok lan? Bu bizim işimize gelir ama sabah kaçarsak bizim için daha iyi olur. Sabah herkes uyanık olacak. Halledeceğiz iç ses.

 

Yatağa oturup bağdaş kurdum hiçbir bilgimi unutmamalıydım.

 

 

Annemin adı: Nur,

Göktuğ benim sevdiğim adam,

Eylül benim arkadaşım,

Bartu benim abim gibi,

Canan Göktuğ'a sarkan çıyan,

Aras, Aras benim hiçbir şeyim.

 

Annemin adı: Nur,

Göktuğ benim sevdiğim adam,

Eylül benim arkadaşım,

Bartu benim abim gibi,

Canan Göktuğ'a sarkan çıyan,

Aras, benim hiçbir şeyim.

 

Annemin adı: Nur,

Göktuğ benim sevdiğim adam,

Eylül benim arkadaşım,

Bartu benim abim gibi,

Canan Göktuğ'a sarkan çıyan,

Aras, benim hiçbir şeyim.

 

Kaç kere bunu tekrarladığımı bilmiyordum ama sabaha kadar tekrarlayacaktım. Çünkü hiçbir şeyi unutmamalıydım.

                                               ... 

Hava aydınlanmaya başlamıştı ağrılarım daha çok artmıştı. Beynimde değişik bir şey vardı fakat bir türlü anlandıramıyordum ağrıyordu, acıyordu, karıncalanıyordu.

 

Kafamı yavaş yavaş duvara vuruyordum. Annemle yaşadığım bazı anıları hatırlayamıyordum.

 

Yavaş yavaş unutuyoruz...

 

Annemin ismi... Annemin ismi neydi? Annemin yüzüde yoktu hafızamda saç rengi neydi? Ten rengi? Annemi neden hatırlayamıyordum?!

 

Ayağa kalktım ayaklarımın üstüne basamıyordum. Yatağın ucuna oturdum vücudum da uyuşmaya başlamıştı.

 

Buradan kaçmalıyız. Kesinlikle.

 

Yavaşça ayağa kalktım vücudum bana lazımdı uyuşmamalıydı. Yavaş adımlarla odanın içinde volta atıyordum.

 

Ellerimi karnımın üzerine koydum bu nasıl bir ağrıydı böyle?

 

Göktuğ neden beni almaya gelmemişti? Üstümde bir takip cihazı vardı ama neden beni bulmuyordu?

 

Odamın kapısı açıldığında içeriye Tufan girdi. Bu adam neden peşimi bırakmıyordu!?

 

Ters bir bakış attım, "Ne var? Niye geldin?"

 

Rahat bir tavırla yatağın yanındaki tekli koltuğa oturdu. "Kendimi affettirmeye geldim."

 

"Sen kimsin ki ben sana küseceğim? Ben önemsediğim kişilere küserim."

 

"Peki," 'İ' harfini uzatmıştı.

 

"Bu evin bahçesi falan yok mu?"

 

"Var."

 

"Çıkarır mısın beni?" Her yeri inceleyip bu evden çıkmalıydım. Zorlukla gidip yatağa oturdum.

 

"Eğer kaçmayacaksan çıkarırım."

 

Büyük bir kahkaha attım, "Manyak mısın sen halimi görmüyor musun? Ayakta bile duramıyorum nasıl kaçayım?"

 

Yalan konusunda kendimizi aştık.

 

Elini bana uzattı, "Gel o zaman." Elinden tuttum onun kanına girmeliydim. Beni odadan çıkartırken başka neleri unuttum diye düşünmeye başlamıştım.

 

Annemin yüzünü, ismini, birlikte olan bazı anılarımızı unutmuştum. Göktuğ'a dair hiçbir şeyi unutmamıştım.

 

Evden bahçeye çıktığımızda üstü kapalı bir masaya oturmuştuk.

 

"Acıktığında bana söyle," Demişti Tufan. Sadece kafamı sallamakla yetinmiştim.

 

Merve pijamalarıyla esneyerek yanımıza gelmişti. "Günaydın," Demişti.

 

Tufan, "Günaydın. Kahvaltıyı yapıp mı gideceksiniz?" Diye sormuştu Tufan. Nereye gideceklerse bu benim işime gelirdi.

 

Bahçe kapısında sadece iki tane koruma vardı. Arkaya doğru gidip duvardan atlayabilirdim.

 

Merve, "Öğlen gibi çıkacağız ben şimdi gidip Aslı'yı kaldıracağım kahvaltı yapacağız. Siz de gelin."

 

Başımı her iki yana hayır dercesine salladım, "Şuan canım hiçbirşey yemek istemiyor."

 

Tufan, "Siz yapın kahvaltınızı ben Asel ile birlikte yerim," Demişti. Merve yanımızdam ayrıldığında Tufan'a döndüm, "Benim çok ağrım var? Ağrı kesici falan yok mu?"

 

Derdin şuan ağrı kesici mi?Tabii ki de öyle dayanamıyorum bu ağrılara.

 

"Var ama ağrılarını keseceğini düşünmüyorum."

 

Hiçbir şey söylemedim. Etrafa bir kez daha göz atmıştım.

 

Aradan yaklaşık iki saat geçmişti hâlâ bahçede oturuyorduk Aslı ve Merve gitmişti nasıl kaçacağımı planlamıştım ama cesaret edemiyordum.

 

Tufan iki dakika bakışlarını üzerimden çekmiyordu belki de kaçmamdan şüpheleniyordu.

 

Tufan, "Hadi kahvaltımızı yapalım," Diyerekten ayağa kalktı.

 

"Yapalım."

 

Nasıl kaçacağız Allah kahretmesin.

 

Ayağa kalkıp içeriye girdik. Kahvaltı hazırdı Aslı veya Merve hazırlamış olmalıydı.

 

Yazardan

 

Bazen kötü günler yaşarız fakat bu kötü günleri atlatırız ama bazenleri hiç geçmeyecek gibi gelir. Peki geçmese ne olur? Hayat çekilmez bir yer olur yaşamaktan soğuruz ölmek için Allah'a du ederiz.

 

Bazı seyler gerçekten geçmez bu şeylere dayanırız bazıları ise dayanamaz hayatına son vermek ister veya verir ama hayatımıza son vermiş olsakta yaşam sona ermiyor daha diğer taraf var ve orası hiç sona ermeyecek bir yer.

 

Bazılarımız öyle zamanlardan geçer ki daha kendini teselli edemeden başkasını teselli etmeye çalışır. Bu; İntihara meyilli birinin intihar etmeye kalkan birine 'bu çok kötü bir şey Allahın yasakladığı en büyük günahlardan biri sen hiç diğer tarafı da düşünmüyor musun?' demesi gibi birşey.

 

Bazenleri de boşluğa düşeriz. Yalnız kalırız benim boşluğa düştüğüm çok an oldu yalnız kaldım çok yalnız kaldım kimse anlamadı beni anlatmaya çalıştım ama anlamadılar. Eminim siz de yaşamışsınızdır bunları anlatmaya çalışmışsınızdır ama anlamamışlardır. Çok yalnız kalmışsınızdır kimse gelmemiştir yanınıza. Ben yalnız kaldığımda beni anlayan ve beni yalnız bırakmayan tek kitaplarım olmuştu beni bırakmamışlardı arkadaşım olmuşlardı ağlarken, gülerken, her zaman yanımda onlar olmuştu. Bazenleri ev kavramım sadece yatağımdan ibaretti benim evim yatağımdı.

 

Sevdiklerinize, ailenize, akrabalarınıza sahip çıkın onlarla kavgalı olmayın hep güzel vakit geçirin çünkü onlara birşey oldumu çok üzülüyorsunuz.

 

Kardeşlerimiz, onlarla hep kavga ederiz ama ne kadar kavga etsekte onlar için canımızı veririz onlar başkalarının arayıpta bulamadıkları. Benden size tavsiye kardeşlerinize sahip çıkın kavga etmeyip güzel zaman çıkarın. Yoksa onlara birşey oldumu çok üzülüyorsunuz güzel vakit geçirmek istersiniz ama o istemez çünkü o artık hayat sevincini kaçırmış olur.

 

Unutmayın maalesef ki toprak aldığını geri vermiyor...

 

 

Göktuğ tüm ekibi toplamış toplantı alanına getirtmişti herkes harıl harıl çalışıyordu ama kimse birşey bulamıyordu çünkü düşmanları çok temkinliydi. Göktuğ'un tek bir umudu vardı o da Bekir'di fakat Bekir şuan konuşacak durumda değildi.

 

Göktuğ fazla sinirliydi önüne gelene çatıyordu. Masanın üzerinde ki mause'yi yere fırlattı, "Nasıl bulacağız biz bu kızı?" Diye bağırdı. Asel'in kaçırılması neredeyse iki günü bulacaktı ve Asel yavaş yavaş herşeyi unutmaya başlamıştı.

 

Murat Göktuğ'a ters bir bakış atıp, "Germe bizi! Bulacağız işte," Diye kızmıştı.

 

Göktuğ çaresizce, "Bulamazsak ne olacak?" Diye sormuştu.

 

Bartu aceleyle araya girdi, "Bulacağız kötü düşünceleri getirmeyin aklınıza," Demişti.

 

Bu sırada Naz bir koltuğa oturmuş herkese tedirgin gözlerle bakıyordu ilk defa böyle bir ortama giriyordu ve bu onu çok geriyordu.

 

Göktuğ, "Aras'ı bir daha ara belki Bekir konuşacak duruma gelmiştir," Dedi kırkıncı defa.

 

Aras Bekir'in yanında kalmış konuşması için başında bekliyordu.

 

Canan sabır dilenir gibi başını yukarıya kaldırmıştı, "Göktuğ bir sakın ol artık kaç defa aradık farkında mısın?"

 

Göktuğ sinirle ayağa kalkıp odadan çıkıp bahçeye indi kendine bir sigara yaktı ve kamelyalardan birine oturdu.

 

Kafası çok karışıktı o da biliyordu Asel yavaş yavaş unutmaya başlamıştı hatta kendisini bile unuttuğunu düşünüyordu ama Göktuğ bilmiyordu ki Asel herşeyi unutmamak için büyük bir efor sarf ediyordu.

 

Sigarasından bir nefes daha çektiğinde Asel'in boncuk boncuk gözleri geldi aklına. Asel Göktuğ'a ağlamayacağına dair bir söz vermişti ama Yine de o mavi gözleri yaşla dolmuştu ve Göktuğ bunu engelleyemiyordu.

 

Güneş görevini Ay'a devrediyoru hava yavaş yavaş kararıyordu.

                                 ... 

Asel Tufan ile kahvaltısını yapmıştı kaçma planı ise suya düşmüştü çünkü Tufan çok tedbirliydi Asel'i bir dakika bile yalnız bırakmıyordu ama Asel çok kararlıydı o evden kaçacaktı.

 

Şimdi ise Asel odasında zorla kendisini yürümeye zorluyordu.

 

"Annemin adını unuttum, annemle olan anılarım silindi, sevdiğim kişinin adını hatırlayamıyorum, sevdiğim kişiyle olan anılarım yavaş yavaş siliniyor. Eğer biraz daha burada kalırsam neden burada olduğumu da unutacağım ve buradan kaçamayacağım," Diye kendi kendine konuşuyordu. Evet Göktuğ'un ismini unutmuştu Göktuğ ile anıları yavaş yavaş siliniyordu yakında kim olduğunu da unutacaktı.

 

Artık vücudu dayanamıyordu kendini tekli koltuğa attı. Hava iyice kararmıştı.

 

Odasının kapısı açıldığında gözleri kapıya kaydı içeriye Merve girmişti yine çok enerjikti. "Selam tatlım!"

 

Asel gözlerini devirmekle yetinmişti. Merve koşarak Asel'in yanına geldi, "Evde sadece ikimiz varız bence bunun tadını çıkarmalıyız," demişti gülümseyerek.

 

Merve her zaman enerjik biri olmuştu Asel herşeyi unuttuğunda onunla en iyi arkadaş olmak isteyen biriydi. Merve kaçırdığı kişilerle bile mutlu mesut yaşamak isterdi.

 

Asel umursamazca, "Nasıl çıkaracağız tadını?" Diye sormuştu. Merve Asel'in elinden tutup salona götürmüştü. "Bak sen burada dur ben duşa gireceğim sonra ikimizede pijama getirip pijama partisi yapalım."

 

"Neden böylesin?" Diye sordu Asel.

 

"Nasılım?"

 

Asel kollarını bağlayıp konuşmaya başladı, "Kaçırdığın biriyle neden pijama partisi yapacaksın?"

 

"Benim hiç arkadaşım olmadı Asel veya ben olmasını istemedim. Kardeşim öldüğünden beri içime kapandım hep, ama sen de değişik birşey var anlıyor musun? Kardeşimi görüyorum sanki sen de," Merve Asel'e içini dökmüştü ama Asel'in aklında başka birşey vardı.

 

"E madem öyle sen gir duşuna sonra da pijama partisi yapalım," Demişti Merve'nin suyuna giderek. Merve kendi odasına girip kapısını kitlemişti Asel koşarak cama gidip başını dışarıya uzatmıştı. Kapıda iki tane koruma vardı. Koşarak kendi odasına gidip camdan kafasını uzattı. Kafasında hesaplamalar yapmaya başladı.

 

Dün bahçe kapısında iki tane koruma olduğunu görmüştü. Bugünde ev kapısında iki tane koruma vardı arka bahçede koruma yoktu ve Asel'in odası arka bahçeye bakıyordu camdan bahçeye atlayıp bahçeye çıkabilirdi odasından bir sandalye alıp bahçe duvarından da dışarıya atlayabilirdi.

 

Düşündüğü şeyler kafasına yattığı için çabucak işe koyuldu odasında ki makyaj masasında olan sandalyeyi alıp camdan bahçeye çıkardı ardından kendi bahçeye atladı sessiz ve hızlı adımlarla duvara doğru gidip sandalyeyi koydu bir kaç kez etrafına bakındıktan sonra Sandalyeye çıktı ama karnına bir ağrı girdiği için ağzından 'ah' diye bir feryat koptu.

 

Birinin geleceği korkusuyla ağrısını es geçip sandalyeye çıktı ve duvarın üstüne çıktı etrafına bir kez daha bakınmıştı ortalıklarda kimse gözükmüyordu. Duvardan aşağıya baktığında bayağı yüksek olduğunu gördü ama bu onun gözünü korkutmamıştı. Duvardan aşağıya atladığında dizlerinin üzerine düştü.

 

Ağrıları git gide artıyordu ama fazla umursamamaya çalışıyordu tek dilediği bu evden uzaklaşmasıydı.

 

Ağrıları yüzünden hızlı ama küçük adımlar atıyordu daha evden fazla uzaklaşamamıştı. Biraz daha hızlı adımlar attığında sanki Merve, "Nasıl kaçırırsınız kızı gerizekalılar," Diye bağırmıştı Asel bunun korkusuyla koşmaya başlamıştı. Bir erkek sesi, "Sen buraya git ben de buraya gideceğim," Diyordu Asel kendinden emindi o kaçacaktı.

 

Onun uzağında bir adam elinde fenerle koşuyordu Asel ormanlık alana girdiğinde nereye gittiğini bilmeden koşuyordu. Arkasından bir ses, "Kız burada benim olduğum yere gelin," Diye bağırmıştı. Asel ayağı takılıp bir çukura düştüğünde eliyle ağzını kapattı.

 

Sırt üstü yattığı yerde güvende olduğunu düşünüyordu hiç nefes bile almıyordu. Şuan evden fazla uzakta olmadığına emindi.

 

Yabancı bir erkek sesi, "Hani nerede lan kız?" Demişti. Asel rahat bir nefes aldığında onu bulamayacaklarını adı gibi emindi ama buradan da çıkamayacağına adı gibi emindi.

 

Aslı'nın sesini duymuştu, "Merve Allah senin belanı versin. Bir kıza sahip çıkamadın mı?"

 

Merve kendini korumaya çalışmıştı, "Benim ne suçum var? Duşa girmiştim nasıl olduysa kaçmış! Bana kızacağına o ahmak korumalara kız." Demişti.

 

Tufan araya girerek, "Ben size her yere koruma koyalım demiştim beni dinlemediniz," Demişti.

 

Aslı kocaman bir kahkaha atmıştı, "Sonra da etraftaki evlerin dikkatini çekelim değil mi Tufan?"

 

Asel son sesleri buğulu duyuyordu. Bedenine bir uyuşma gelmişti. Kafasında bir sürü ses dönüyordu. Artık herşeyi unuttuğu zamana gelmişti. Kendini, ailesini, arkadaşlarını, iç sesini herşeyi unutmuştu.

 

Artık bu onun sonuydu ya oradan onu Göktuğ kurtaracaktı ya da hiçbir zaman kurtulamayacaktı.

 

 

Loading...
0%