Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@naz__kalkan

Kim ne derse desin intikam güzel şey, ama birinden intikam almak istiyorsanız önceliğiniz o kişi değil, onun zaafları olmalı. Eğer hiçbir zaafı yoksa, intikamınızı o kişiden alırsınız. Dilan ise Ateş benimle evlendiği için benden intikam almak istiyordu. Bence çok gereksiz bir hareket, olan olmuş zaten. Evlenmişim ben adamla, sen niye hâlâ başına dert açmaya çalışıyorsun ki?

 

- Dilan bu yaptığın çok saçma. Beni kaçırmak sana hiçbir şey kazandırmaz. Akşama, en kötü yarına bulurlar beni. Sen beni kaçırınca Ateş seni mi sevecek?

 

- Önemli olan seni bulmaları yada Ateş'in kimi sevdiği değil Aselcim, önemli olan hayatta kalanın kim olduğu.

 

Klasik tehdit az sonra başlayacaktı, "Ya Ateş'i terk edersin yada seni öldürürüm." Dilan beni asla öldüremezdi, hem olacaklardan korkardı hemde bir insan öldürecek kadar merhametsiz değildi, yani değildir herhalde.

 

- Beni öldürmeyeceğini ikimizde biliyoruz.

 

- Seni öldüreceğimi kim söyledi? Ben seni değil karnındakini öldüreceğim.

 

- Ne demek karnındakini? Ben hamile değilim.

 

- Biliyorum, ama ben bu ihtimali tamamen ortadan kaldıracağım. Sana öyle bir hatıra bırakacağım ki bir daha asla çocuk sahibi olamayacaksın. Ve ben de senin üzerine kuma olarak geleceğim.

 

Duyduklarımla az önce merhamet adına kullandığım cümleleri geri aldım.

 

- Bu saçmalık, benim çocuğum olmasa bile Ateş asla üzerime kuma getirmez, o bana aşık.

 

- Ateş belki getirmez ama aşiret soyun devam etmesini ister.

 

Bir yandan beni kurtarmaları için dua ederken bir yandan da neden korumaları yanıma almadığımı düşünüyordum.

 

Ateş'in Tarafından

 

Yine yoğun bir gün geçiriyordum, babam çok erken emanet etmişti bana işleri ve ben bazen altında ezilecekmiş gibi hissediyordum. Rüzgar'ın içeri dalmasıyla derin duygulardan sıyrıldım.

 

- Abi yengem yok.

 

- İçeri daldın farkında mısın?

 

- Abi ben ne diyorum sana? Yengem yok yengem.

 

- Yengen çarşıda ve peşinde gizlice gezen korumalar var.

 

- Yok işte yok. Bir adam yengemi bayılıp kaçırmış, bunlarda peşine düşmüşler ama yakalayamamışlar.

 

- Ne diyorsun lan, ne demek kaçırmışlar? Korumalar ne halt yiyormuş. Onlara iş veren kafama sı*ayım ben.

 

Ben öfkeyle duvara yumruk atarken Rüzgar kollarımdan tutup koltuğa oturttu.

 

- Önce bir sakin ol, ben hemen kamera kayıtlarına baktırdım. Adamın yüzü b*k gibi ortada. Kimin adamı olduğunu öğrenmemiz an meselesi.

 

Rüzgar'ın lafının bitmesiyle kapı çaldı ve adamlarımızdan biri olan Salih içeri girdi.

 

- Yengeyi kaçıranın kimin adamı olduğunu bulduk.

 

Tam ben soracakken Rüzgar atladı.

 

- Kimin adamı?

 

Salih bana bakıp konuşmaya başladı.

 

- Ağam nasıl desem ki?

 

- Sı*tırma nasılına kim kaçırmış karımı?

 

- Dilan kaçırtmış. Halanın kızı kaçırtmış ağam.

 

Duyduklarımla Rüzgar'la göz göze geldim ve ikimizin ağzından da aynı kelimeler döküldü.

 

- Ha si*tir.

 

Asel'in Tarafından

 

Gerçekten zordu. Karşında hayallerinden birini çalacağını söyleyen birinin karşısında güçlü durmaya çalışmak çok zordu. Karşımdaki sandalyede bacak bacak üstüne atmış bana Ateş ile düğününde giyeceği gelinliği anlatan bir psikopat ile karşı karşıyaydım. Şuan her ne kadar kendisini parçalamak istesemde sakin kalmaya çalışıyordum.

 

- Aslında balık model gelinlikleri çok seviyorum ama modası da geçti gibi. En iyisi kabarık gelinlik. Sence dans şarkımız ne olsun Asel? Bu aralar Nazende Sevgilim çok meşhur, sürekli onu çalıyorlar. Sizin düğünde hangi şarkı çaldı?

 

Öfkeyle derin bir nefes alıp cevap verdim.

 

- Zıkkımın dibi.

 

- Ay o şarkıda çok güzel ama aynısını çaldıramayız çok dedikodu olur.

 

Dilan salak salak konuşmaya devam ederken içeri hışımla bir adam girdi.

 

- Neden kapıyı çalmıyorsun? Densiz!

 

- Yerimizi öğrenmişler. Birazdan burada olurlar kaçmamız lazım.

 

Ben içimden sevinirken Dilan bana döndü ve sinsice gülümsedi.

 

- Vakit geldi cici kız. Kusura bakma bunun daha acısız bir çözümü yok.

 

Ben "yapma" diyemeden arka cebindeki bıçağı çıkardı ve karın bölgeme sapladı. Yaşadığım acı ile çatallaşan sesimle sessizce inledim. Karnıma giren soğukluk ile içimi kaplayan sıcaklık bir olmuştu. Nefes almakta zorlanırken gözümden bir damla yaş düştü. Dilan ellerim ve ayaklarım bağlı oturduğum sandalyeye vurdu ve yere devrildim. Acı içinde bir kez daha inledim. Beni kurtaracakları için gözlerimi kapatmak istemiyordum ama bedenim ve göz kapaklarım yarışa girmiş gibi ağırlaşıyordu. Nefes almaya çalışırken Ateş'in sesini duydum, "Asel, Asel neredesin sevgilim?" diyordu, gülümseyerek en kötü anımızda bile bana iltifat edişini izledim. Sonunda beni buldu. Gözüne ilk çarpan şey karnımdaki bıçak oldu ve telaşla gelip sandalyeye bağlı ayaklarımı çözerken hem benle konuşuyor hemde etrafına bağırıyordu.

 

- Geldim güzelim, yanındayım. Çıkaracağım seni buradan. Rüzgaaaaar! Buraya geeel!

 

Gözlerim kapanırken konuşmaya çalışıyordum ama olmuyordu, kendimi zorladım ve sonunda birkaç kelime çıkardım.

 

- Ateş.

 

- Konuşma sevgilim konuşma.

 

Gözlerinden yaşlar dökülürken elleriyle yüzümü tutuyordu, Rüzgar ellerimi çözerken burnunu çekince onunda ağladığını anladım.

 

- Sakın evlenme. Hortlar gelirim.

 

Beni arabaya taşırken gözyaşları gömleğimi ıslatıyordu, Rüzgar birden acı acı güldü ve konuştu.

 

- Sen ölmeyeceksin abim de evlenmeyecek. Sana söz kalbinden vururum onu.

 

Son bir kez gülümsedim. Artık daha fazla dayanamadım ve gözlerim kapandı. Gözlerim kapalı duyduğum son şey Ateş'in acı çığlığıydı. Gözlerimi açtığımda karnımdaki sancı ile iç çektim. Ateş ve ailenin tüm üyeleri başımdaydı hepsi dikkatini bana çevirirken ben sessizce su diye fısıldadım ve hemen su arayışına girdiler. İyi olduğumu ve doktorun henüz bir açıklama yapmadığını söylediler. Yaklaşık 5 dakika sonra doktor içeri girdi.

 

- Geçmiş olsun Asel hanım.

 

- Teşekkür ederim. Bir sorun var mı?

 

- Gönül isterdi ki bir sorun olmasın ama maalesef var.

 

Aklıma gelen şeyle nefesimin kesildiğini hissettim. Odadakileri umursamadan konuşmaya başladım çünkü bu durum benim için çok ağırdı.

 

- Dilan çocuğun olmayacak dedi, çocuğum olmayacak mı?

 

- Hayır tabii ki. Bebeğiniz de sizde gayet iyisiniz ama çok tehlikeli bir durum söz konusu.

 

- Ne bebeği?

 

Doktorun dedikleri ile Ateş'in sorusu birbirine karışırken hamile olduğumu, bebeğimin sağlıklı olduğunu ve tehlikeli bir şeyler olduğunu öğrenmemle başıma ağrılar girdi. Onlar konuşurken gözlerim doldu ve başım dönmesiyle aniden gözlerim kapandı.

 

2 hafta sonra

 

Yaşananların üzerinden tam 2 hafta geçmişti. 2 hafta içerisinde Ateş defalarca benden özür dilemişti, bende defalarca onun bir suçu olmadığını söylemiştim ama kendini affetmiyordu. Dün gece son kez konuşup ikna etmeye çalışmıştım ama işe yarayıp yaramadığını bilmiyordum. Kapı açıldı, Ateş içeri girdi. Yanıma oturdu ve ellerimi tutup kafasını omzuma dayadı.

 

- Aşağıda seni bekliyorlar, istemiyorsan ben kararını açıklarım.

 

Bugün aşiret toplanmıştı, Dilan için bir ceza verilecekti ve bu kararı benim vermemi istemişlerdi. Herkes ölüm emrini vermemi bekliyordu.

 

- Ben açıklamak istiyorum.

 

- Tamam.

 

Ellerimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Koridorlardan geçtik, merdivenlerden indik ve aşiret ağalarının önüne el ele çıktık. Normalde böyle şeylere pek alışkın değillerdi ama bende şuan onların gönlüne göre hareket edecek durumda değildim. Bebeğimi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştım, aşiretin çizgileri çok da umurumda değildi. Gözlerime Dilan'ın ilişmesiyle derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

 

- Hepiniz benden bir ceza bekliyorsunuz. Hatta çoğunuz bunun ölüm emri olduğunu düşünüyorsunuz, ama ben Dilan'ın ölmesini istemiyorum.

 

Aşiret ağaları şaşkınlıkla birbirine bakarken Ateş sinirle konuşmaya başladı.

 

- Ne demek ölmeyecek. Bu kadın yüzünden neredeyse bizim bebeğimiz ölüyordu.

 

- Evet ama ben başka bir ceza vereceğim.

 

- Neymiş?

 

- Dilan'ın elinden anne olma ihtimalini alacağım.

 

Dediklerimden sonra aşiret kararımı kabul etti ve hepsi balkondan bizi izlerken ben elimde bir silah ile Dilan'ın tam karşısına geçtim. Ateş ise yanında Rüzgar ile benden birkaç adım geride duruyordu. Sağ bacağına 2 kere, sol bacağına 2 kere ve en son beni bıçakladığı sağ eline 1 kere ve en son karın bölgesinin birkaç cm altına ateş ettim. Canım hâlâ yanıyordu ve içim soğumuyordu. Gözyaşlarım ile Rüzgar'ın yanına gittim ve onun silahını istedim. O da tereddüt etmeden silahını verdi. Bağırarak havaya ateş etmeye başladım, kendimi taşıyamaz hale gelince acı içerisinde yere çöktüm ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ateş gelip kollarımdan tutup beni yerden kaldırdı. Merdivenlere adımımızı atacakken Dilan'ın sesi ile arkamıza döndük. İnleyerek ayağa kalkmaya çalışırken zorlukla konuşuyordu.

 

- Ben asla senin cezan ile yetinmem cici kız.

 

Ağzından kanlar damlarken zorlanarak ona yakın olan yere attığım silahı aldı ve kafasına doğrulttu. Tepkisiz bir halde onu izliyordum.

 

- Ben kendi sonumu kendim yazarım. Madem Ateş bana yar olmadı sana yar oldu. Artık yaşamak bana haram. Kendine iyi bak sevgilim.

 

Dedi ve az önce defalarca duyulan silah sesi bir kez daha duyuldu.

 

 

 

 

Loading...
0%