@naz__kalkan
|
Yağmur damlalarına küçükken çok acırdım. Gökyüzünden düşüyorlar ve ayaklarımızla onları ezince canları acıyor sanardım, ama büyüdükçe o damlaların aslında bir yerlerde ağlayan insanların gözyaşları olduğuna inanmaya başladım ve hâlâ da inanıyorum.
Şuanda saat 21.45 ve daha 18 saat kadar yolum var. Yağan yağmuru izlerken sürekli aklıma ailem geliyor ve bende ağlıyorum. Dizilerde sürekli ağlayan karakterler aşırı sinirimi bozardı, bunların gözyaşı nasıl bitmiyor derdim kendi kendime, ama şuan anlıyorum insanın bir anda tüm ailesini kaybetmesi, üstüne bir de kumar borcu yüzünden satılması gerçekten çok ağır. Bu arada neden polise gitmek yerine şehri terk ettiğimi soracak olursanız şöyle açıklayayım, eniştem ve teyzemin sattığı malların benim olduğunu kanıtlayamam çünkü her şeyi ben 18'ime girmeden halletti ve tüm borçları babamınmış gibi gösterdiler. Evlilik işi ise benim için büyük bir dert değil Mardin'e gittikten sonra kurtulmuş olacağım, daha fazla bu şehirde acı hatıralarla kalmak istemiyorum. Ben içimden konuşmaya ve yağmuru izlemeye devam ederken uyuya kaldım ve yaklaşık 2 saat sonra muavinin sesiyle uyandım.
- Evvet hanımlar beyler ihtiyaç molası, ihtiyaç molası. Sonra duymadım etmedim yok. Lütfen otobüse işemeyelim. Hahaaha
Gerizekalı insanların sürekli hayatımda bir yerlerde ortaya çıkmasına artık şaşırmıyordum. Sırt çantam ve içi para dolu el çantam ile dışarı çıktım. Tuvalete gitmeyecektim ama biraz temiz havaya ihtiyacım vardı. Tam derin bir nefes almıştım ki havayı veremeden bakakaldım. Bir arabanın içinden eniştem, oğlu ve 2 adam daha indi ve otobüse doğru gelmeye başladılar. Ben hemen arka tarafa saklanırken muavinle konuşuyorlardı.
- Birader burada 18 yaşlarında, 1.70 boylarında, düz siyah saçlı, el çantası olan bir kız gördün mü?
- Valla abi burada o dediğinden çok var ama ihtiyaç molası verdik bekle istersen birazdan gelir.
Bunlar nasıl buldu beni diye düşünürken eniştemin yanındaki adamların kumarbaz dostları olabileceğini düşündüm ve sevgili ex kumarbaz kayınbabamın bir miktar zengin olduğunu hatırladım. Eee para her kapıyı açar. Otobüsün önünden ayrılmıyorlardı ve ben artık o otobüse binemezdim. Bir şekilde onları otobüsün peşine takmam ve kurtulmam gerekiyordu. Aklıma gelen fikirle hemen arabalarının yanına gittim.
- Tüh yazık olacak.
Dedim ve yerden bulduğum bir taşla arabayı çizdim. Arabanın sirenlerinin ötmesiyle onlar arabaya koşarken bende başka bir arabanın arkasına saklandım. Otobüs kalkarken onlarda hızla arabaya binip otobüsü izlemeye devam ettiler. Ve ben onlardan kurtuldum ama şimdi nasıl gideceğim. Saklandığım arabanın arkasından çekilirken yanıma bir adam geldi.
- Bir sorun mu var hanımefendi?
- Yoo yok.
Evet yok ben hiç kaçmıyorum mesela.
- Ben arabaya baktım öylesine. İyi akşamlar.
- İyi akşamlar.
Arkamı dönüp hızla ilerliyordum ama nereye gideceğim acaba. Otostop çekecek kadar da cesaretli değilim maalesef. Az önce konuştuğum adamın yanına tekrar gitmeye karar verdim. Beni satan eniştemden daha güvenilirdir herhalde.
- Pardon bir şey sorabilir miyim?
- Tabii buyrun.
- Buraya yakın bir terminal yada havalimanı var mıdır?
- Benim bildiğim en yakın 1,5 saat falan.
- Anladım. Tamam teşekkür ederim.
- Siz otobüsü mü kaçırdınız?
- Evet.
- Eğer isterseniz yani yanlış anlamazsanız ben sizi götürebilirim.
- Yok olmaz.
- Bakın hanımefendi biliyorum güvenmiyorsunuz haklısınızda ama başka bir şansınız yok gibi, buraya taksi falan da gelmez. İsterseniz hiç konuşmayız yol boyunca.
Yere oturup anne, baba diye ağlamak istiyordum ama haklıydı. Hem bunda hiç seri katil yada sapık tipi yoktu. Offf sanki hayatımda kaç tane seri katil sapık gördüysem.
- Tamam.
Evet sadece tamam dedim başka ne diyebilirim. El çantam ve sırt çantam ile ön koltuğa oturdum. Yaklaşık yarım saat sonra dayanamayıp ben konuştum, inanabiliyor musunuz güvenmediğim adamla ben konuştum. Allahım yarabbim ya.
- Adın ne?
Bir de hemen sen ben diye konuştum, salağım ben ya, adınız ne demeliydim. Bana döndü ve gülüp konuştu. Belki de şizofrendir.
- Hiç sormayacaksın sandım. Adım Ateş. Senin adın ne?
- Asel de, Ateş çok iddialı değil mi ya?
Sanane gerizekalı Asel, sanane adamın iddialı isminden, ben niye sürekli bir mallık gösterisi yapıyorum ya. Vee Ateş yine güldü. Kesin benim salaklığıma gülüyor insanlarla ilk tanıştığımda verdiğim bu imajlar beni mahvetti.
- Evet bence de iddialı ama dedem işte, bayılırdı abartılı şeylere.
- Ne güzel ben iki dedemi de hiç tanımadım.
Hııh bir hayat hikayemi anlatmadığım eksikti çok şükür ondan da bahsettim.
- Başın sağolsun, ben tanıdım ama erken kaybettim, ikiside rahmetli oldu.
- Seninde başın sağolsun.
Ufak bir gülümsedi ve devam ettik. 45 dakika kadar sonra bu sefer Ateş bey sordu.
- Nereye gidiyorsun Asel? Yani yolculuk nereye?
- Mardineydi ama şimdi neresi çıkarsa oraya.
Kırdığım potu fark etmemle düzeltmeye çalıştım ama olmadı.
- Yani şey ben aslında güzel ülkemi geziyorum ama Mardin'e gitmekten vazgeçtim başka yere gitmeye karar verdim.
- Ülkeyi otobüsle mi geziyorsun?
- Evet gezemez miyim, otobüsle ülke gezilemez mi, hem ben istese-
- Asel
- Efendim
- Sen kaçıyorsun değil mi?
- Yoo ne alaka, ben kimden kaçacağım acaba?
- Asel rahatsız olmaman için söylemedim ama arabanın arkasına saklandın ve birilerini izledin, otobüsü göz göre göre kaçırdın, bindiğinden beri el çantanı sıkı sıkı tutuyorsun belli ki içinde para var, üstüne bir de otobüsle ülkeyi geziyorsun. Sencede biraz garip değil mi?
Allah kahretmesin beni yaa, kendi kendimi ne kadar kolay ele vermişim. Şimdi çöz çözebilirsen. Aslında bu çocuğun kötü biri olmadığı çok ortada bu kadar şeyi anlamasına rağmen bana zarar vermediyse kesinlikle bana yardım edebilir.
- Bak Ateş sana her şeyi anlatacağım ama lütfen sözümü kesmeden dinle olur mu?
- Tamam söz. Anlat sen.
- Ben ailemle 2 hafta önce bir kaza geçirdim ve ailemin hepsini o kazada kaybettim. Eniştem babamın tüm malını sattı ve kumar borçlarını ödedi, ödeyemediği bir tek borcu kaldı ve o borcu karşılığında beni sattı. Bende eniştemin kalan paraları eve getirdiği gün mallardan kalan son parayı aldım ve kaçtım. İlk otobüs Mardin'e olduğu için de Mardin'e gidiyordum. Bu kadar.
Şok içinde beni dinledikten sonra biraz enişteme küfretti, daha sonrada kendisininde Mardinli olduğunu söyledi ve sustu. Zaten terminalede gelmiştik. Arabadan inerken teşekkür ettim.
- Teşekkür ederim her şey için.
- Rica ederim.
Arabadan indim ve terminale ilerlerken Ateşin sesiyle durdum.
- Asel
- Efendim
Yanıma geldi ve gözlerimin içine bakarak konuştu. Biraz romantik davranmaya çalışıyor gibiydi. Tövbe tövbe.
- Asel sana yardım etmemi ister misin? Seni tamamen kurtarabilirim.
- Nasıl olacakmış o?
- Bende senin haline benzer bir durum içerisindeyim aslında, zorla evlendirecekler benide.
- Oha harbi mi? Seni niye evlendiriyorlar?
- Ben Ağa olacağım Asel ve evlenmem gerekiyor eğer ben bir kız bulamazsam halamın kızıyla zorla evlendirecekler beni.
Ağa kısmına içimden gülmekle meşgulken bir yandan da karşımda şekilden şekile giren Ateşe üzülmüştüm.
- Eee bunun benimle ne alakası var? Bir dakika bir dakika sen benimle mi-
- Asel benimle numaradan evlenir misin?
- NE!? Ben bir de sana güvendim arabana bindim sen bana göz mü koyd-
- Saçmalama Asel ben sana asla o gözle bakmadım arabama binerken, zaten gerçek bir evlilikte olmayacak, senin peşinden gelmişler takip etmişler bulmuşlar seni. Sence bundan sonra seni rahat bırakırlar mı? Ama evlenirsen bir de aşiret ağası ile evlenirsen kurtulursun onlardan. Hem sen kurtulursun hem ben.
- Polis diye bir şey var memlekette belki haberin vardır. Polise giderim, reşitim artık, evlenmekten kurtulurum.
- Hayatta kurtulamazsın bir şekilde seni bulur, kaçırır, zorla evlendirirler o kanı bozukla. Neyse sen hiç sormadım say maazallah ben sapığımdır falan. Hadi yolun açık olsun. Zaten tipimde değilsin. Halamın kızıyla evlenirim daha iyi.
Tipi mi değilim!? Ya ben ultra güzel bir kızım bir kere. Neyse tamam çok mantıklıydı söyledikleri ama tanımadığım bir adamla nasıl evlenebilirim ki? Sözleşme yaparım, zaten kendi diyor gerçek olmayacak diye, hem Ağa karısı olursam korkar ve peşimi de bırakırlar. Offf kafam karıştı yaa, ben daha 18 yaşındayım nelere maruz kaldım 2 haftada.
- Ateş dur bir dakika gitme, bir bekle, sende hemen küsüyorsun.
Diye arabaya binmekte olan Ateşe doğru koşarak söyleniyordum ama bu çantalar bir tık ağırdı. Arabaya bindim ve konuşmaya başladım tekrar.
- Ya yeni tanıştığım biri bana evlenme teklifi etti birden bire, ne yapsaydım boynuna atlayıp evet evet evet mi deseydim, niye hemen trip atıyorsun? Sanki yıllardır tanışıyoruz.
- Tamam tamam uzatma. Kabul ediyor musun?
- Galiba numaradan evlenme teklifini kabul ediyorum.
- Gerçekten mi?
- Yok şakadan. Herhalde gerçekten ama bir şartla.
- Kabul. Ne?
- Evlilik Sözleşmesi imzalayacağız.
- Anlaştık.
- Anlaştık.
Şuan tam olarak zurnanın zort dediği yere gelmiş bulunmaktayım. Allah sonumu hayır etsin. Amin.
|
0% |