Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@naz__kalkan

İnsan kendi kaderini kendi yazar. Bazı seçimler yapar, bazı şeylere boyun eğer, bazı şeylere baş kaldırır. Bazen seçimlerimizle can kurtarır, bazen can alırız. Ve ben az sonra canım alınacak gibi hissediyorum çünkü Rojda hala yani Ateşin halası beni boğacak gibi bakıyor.

 

Yarım saat kadar önce

 

- Başlıyoruz karıcım.

 

Arabadaki havalı hallerimden eser kalmamıştı, şuan soğuk soğuk terliyor ve sakinleşmeye çalışıyorum. Kapı açıldı, içeri girdik, zılgıtlar çekildi ve zılgıtlar durdu. Neden mi? Çünkü Ateş'in yanında elini tutan ben gözlerine iliştim. Tansiyonum inip inip çıkarken Ateş sakinleştirmek için elimi biraz daha sıktı. Ev ahalisi merdivenlerden aşağı inerken ben kimseyi tanımadığım için tavşan gibi bakıyordum etrafıma.

 

- Oğluuum, annen kurban olsun sana hoşgeldin benim canımın içi, yavruuum.

 

Evet bu kadın benim sayın kayınvalideciğim. Ateş annesine sarılırken elimi bıraktı doğal olarak.

 

- Hoşgeldin kızım.

 

Dedi bana kayınvalideciğim ve elini uzattı, bende öptüm.

 

- Ooo yakışıklı hayırdır ya sen bu evin yolunu bilir miydin?

 

Lütfen bu kız Dilan olmasın, çünkü yakışıklı falan diyor ben bunu döverim, yani numaradan dövmem gerekiyor.

 

- Merhaba ben Yağmur, namı diğer Ateş Ağa'nın kız kardeşi. Sen?

 

Dedi ve bana sarıldı. Ay şükür kız kardeşiymiş, yoksa durduk yere dövecektim kızı.

 

- Merhaba, bende Asel.

 

Kendimi nasıl tanıştıracağımı düşünürken Ateş'in erkek kardeşi olduğunu düşündüğüm çocuk gelip bana sarıldı ve dedi ki;

 

- Hoşgeldin yenge, bende Rüzgar. İsmin çok iyiymiş anlamı ne?

 

Yenge deyince ben biraz gerildim ama Ateş tekrar elimi tuttu.

 

- Teşekkür ederim Rüzgar senin isminde çok güzel. Asel Bal Irmağı demek.

 

- Maşallah maşallah abimin bal ırmağı.

 

Deyip kahkaha attı ve sonra adeta abisinin üzerine atladı. "Göklerde kartal gibiydim" tamam bu esprinin sırası değil.

 

- Vayy bee aslan parçasına bak, kilo mu aldın sen? Yengem güzel yemek yapıyor mu bari?

 

- Ne yengesi? İki seferdir yenge diyorsun.

 

Bu ses merdivenlerden yeni inen kayınvalideciğimden bir tık yaşlı kadından gelmişti. Hala hanım bu galiba.

 

- Ne diyem kurra hafız mı diyem?

 

Rüzgar'ın esprisi ile gülmemeye çalışırken Yağmur çoktan gülmeye başlamıştı. Ama hala hanıma bakınca espriyi bile unuttum.

 

- Bilmez misin? Ateş oğlum Dilan'ımla nişanlıdır. Yakında evlenecekler.

 

- Evet doğru dedin annecim, yakında düğünümüz var.

 

Açılan kapıyla içeri bir kız geldi, daha doğrusu Dilan geldi.

 

- Kusura bakmayın, biraz geç kaldım, Ateş için sarma sardım. En sevdiği yemek ya o yüzden.

 

- Bir de altyazı veriyor en sevdiği yemek diye bende parantez açıyorum bizim sülalenin en zekisi benim opsiyonel.

 

Rüzgar'ın esprisine bir kez daha gülmeye hazırlanırken Ateş, Rüzgar üzerine atlayınca bıraktığı elimi tekrar tuttu.

 

- Sağol Dilan ama sarmalarını annenle sen ye. Düğün falan yok, yani Dilan'la yok. Ben Asel'le evlendim.

 

NE!? sesi Dilan, annesi ve kayınvalideciğimden çıktı. Yağmur ve Rüzgar gülmekle meşguldü. Daha sonra kayınvalideciğim yanıma geldi ve

 

- Hoşgeldin evimize güzel gelinim.

 

Dedikten sonra elini uzattı bende tekrar öptüm. Rüzgar ve Yağmur'da sarılıp tebrik ettiler. Dilan bana öldürecekmiş gibi bakarken hala Ateş'e bakıyordu.

 

- Ne demek evlendim Ateş?

 

- Evlendim demek. Duydunuz, Asel benim resmi nikahlı karım.

 

- Karın ha?

 

Arkamı dönmemle gördüğüm adam ortamdaki herkese dalacak gibi bakıyordu.

 

- Evet baba.

 

Çok güzel, kayınbabacığım da teşrif ettiler. Ben ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde konuşmaları dinlerken. Kayınvalideciğim Yağmur'a gözlerini kırpıştırdı ve Yağmur koluma girip beni götürmeye başladı. Şuan itirazı bırak, çık dışarı deseler çıkardım.

 

- Gel yenge biz mutfağa geçelim.

 

- Tamam.

 

Biz mutfağa giderken kayınbabacığım ablasına şimdi gitmeleri gerektiğini, daha sonra sakin sakin konuşacaklarını söyledi, adını yeni öğrendiğim Rojda hala gitmedi ama kızını gönderdi. Biz mutfakta kahve içerken ben tanıştığım evin hizmetlilerine, Yağmur'a ve Rüzgar'a tanışma hikayemizi anlatıyordum.

 

- Aga bee öküz abime bak sen, demek sana arabayla çarptı ha?

 

- Öküz sensin hayvan!

 

Ve Ateş Kırca mutfağa giriş yapar.

 

- Şaka yaptım.

 

- Neyse şimdi yukarı çıkmamız lazım, babam çağırıyor.

 

- Niye ki, ne oldu?

 

Yağmur stres dolu kelimelerime gülümseyerek cevap verdi.

 

- Merak etme yengecim babam seni çağırdığına göre elini öptürecek, yaniii

 

- Yani affedildik karıcım.

 

- Ayy çok rahatladım şuan gerçekten. Dilanı yolmamıza gerek kalmadı.

 

- Affedilmezsek ne olacaktı ki Dilanı yolalım?

 

- Yani şimdi affedilmezseniz boşanmanız gerekirdi abimde Dilanla evlenmeliydi ama abim boşanmazdı, Dilanla evlenmezdi, sonra Dilan kendini döverdi falan sonra bizde Dilanı döverdik böyle işte.

 

Herkes hayretler içinde Rüzgara bakarken ben Rüzgarın hayal dünyasına hayran kalmıştım.

 

- Ateş sen bana diyorsun ama Rüzgar daha çok dizi izliyor anlaşılan.

 

Rüzgarın ters ters bakmasına aldırmadan yukarı çıktık ve Ahmet kayınbabacığım ile Berivan kayınvalideciğimin ellerini öptüm. Rojda halanın elini öperken hâlâ çok sinirli görünüyordu.

 

Şimdi

 

Tam olarak şuan düğün tarihini konuşuyoruz ve ben Rojda halanın bakışları ile kimseyi dinleyemiyorum. Artık dayanamadım ve sert görünmeye çalışarak kayınvalideciğim sorusuyla sohbete dahil oldum.

 

- Sen ne dersin Asel kızım, haftaya yapalım diyoruz düğünü.

 

Herkes bana dönünce hızlıca cevapladım.

 

- Olur, fark etmez.

 

- Öyle deme yenge, göbek atacağız, halay çekeceğiz bunları yorulmadan yapmamız lazım.

 

Yağmur Rüzgar'ı dürterken Ateş de kaş göz yapıyordu susması için, çünkü kayınbabacığım hâlâ biraz sinirliydi. Güçlü bir nefes alıp verdikten sonra Ateş'e dönerek konuşmaya başladı.

 

- İmam nikahı kıydınız mı?

 

Ateş dönüp bana baktığında dudaklarımı büzüp kaşlarımı kaldırdım. Aslında bu bir soruydu, yani kıymamıza gerek var mı diye. Sonuçta bu gerçek bir evlilik değildi, insanlara kıydık desek bir şey olmazdı bence.

 

- Yok baba, kıymadık.

 

Ve Ateş yine beni hiç umursamadan cevap verdi. Artık baba demem gereken Ahmet amca yine sinirle nefes alıp verince artık anne demem gereken Berivan teyze de onu sakinleştirdi.

 

- Her şeyi sorun etme Ahmet. Düğün günü kıyarız nikahı. O zamana kadar da Asel kızım Yağmur'un yanındaki oda da kalır.

 

- Olmaz.

 

- Niye olmaz abi?

 

Rüzgar'ın sırıtarak sorduğu soruyla hepimiz Ateş'in cevabına dikkat kesildik.

 

- Bugün kıyalım işte zaten resmi nikahlı evliyiz. Hem aynı çatı altında ayrı odalarda kalmamızd-

 

- Uzatma Ateş, düğünle birlikte kıyarız nikahı, bitti.

 

Bende merak ediyordum Ateş'in bahanesini. Uzun saatler Yağmur ve Rüzgar ile sohbet ettikten sonra akşam yemeği için hep birlikte aynı sofraya oturduk. Sessiz bir yemek oldu demek isterdim ama Rüzgar ve Yağmur sürekli atıştığı için sessiz bir yemek olamadı. Yemekten sonra herkes erkenden odasına çekildi. Ben ise odam da gözyaşlarımı durdurmaya çalışıyordum. Ailemin acısı hâlâ çok tazeydi ama ben alışıyordum buna ve bu beni çok korkutuyordu. Hani hep unutmazsın, alışırsın diyorlardı ya ben alışmak istemiyordum. Ama bazen tamamen aklımdan çıkıyordu. Galiba onların içinde olduğu şehri terk ettiğim için de biraz suçluluk duyuyordum. Ne yapayım ki, başka şansım kalmamıştı, İzmir bana ailemle yaşadığım güzel anılarımı hatırlatıyor ve acı veriyordu. Oturduğum koltuktan kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Gözlerim kızarmıştı.

 

Yanımda hiçbir şeyim olmadığı için Yağmur bir pijama ve yelek getirmişti, üzerime yeleği alıp biraz hava almak için dışarı çıktım. Aşağıdan gelen sesler ile aşağı doğru kafamı uzattığımda 3 erkek gördüm, biraz daha sağa doğru bakınca 2 kişi daha olduğunu fark ettim. Hemen odama geri dönmeyi düşündüm ama tek başıma olmam tehlikeli olabilirdi, o yüzden koşa koşa Yağmur'un odasına daldım. Ve uyandırmaya çalıştım.

 

- Yağmur, Yağmur uyan, aşağıda birileri var. Yağmuuur, kime diyorum ben ya?

 

- Ya 5 dakika daha uyuyayım kalkacağım hemen, abi rahat bırak beni yürü git ya.

 

- Ya ne abisi kalksana Yağmuur.

 

Sonunda gözlerini açtı ve çipil çipil baktı gözlerime.

 

- Yenge? Napıyorsun burada, bir şey mi oldu?

 

- Oldu tabii, aşağıda 5 tane adam var.

 

- Ne? 5 adam mı var? Onlar kim ya?

 

- Ne bileyim ben kim? Hava almaya çıkmıştım öyle gördüm. Ne yapacağız?

 

- Bilmiyorum ki, dışarı çıkıp bağırsak mı acaba?

 

- Saçmalama, ya yukarı çıktılarsa, abini ara hemen

 

- Hangisini?

 

- Ateş'i ara, o gelsin hemen buraya

 

Yağmur Ateş'i ararken bende içeri girerlerse kafalarına geçirmek için bir eşya arıyordum oda da. Komidinin üzerindeki vazoyu görünce hemen elime aldım ve kapının önüne geçtim.

 

- Yenge dur, o doğum günü hediyesi

 

- Ben senin bir daha doğum günü kutlaman için burada kendimi feda etmiş kapının önünde bekliyorum, sen vazoyu düşünüyorsun.

 

- Ama beni-

 

- Yağmurcum önemli bir şey değilse kapat yengenle mesajlaşıyorum.

 

Ateşin hoparlörden yankılanan sesi ile ona odaklanırken, söylediği yalan yatsıya kadar bile bekleyememişti.

 

- Ateeeş, aşağıda adamlar var, hemen buraya gel, yada olaya müdahale et.

 

- Asel sen misin? Ne adamı ya? Dalga mı geçiyorsunuz benimle?

 

- Ya abi ne dalgası, yengem elinde vazoyla kapının önünde bekliyor.

 

- Kapıyı kitleyin dışarı çıkmayın. Asel sakın kahramanlık yapma.

 

- Tamam abi.

 

- Tamam tamam hadi kapat.

 

Telefon kapandıktan sonra kapıyı kitleyip beklemeye başladık. Bir süre sonra kapı çaldı ve Rüzgar'ın sesini duyduk.

 

- Ben Rüzgar. Çıkabilirsiniz tehlike geçti.

 

Kapıyı açtık ve Rüzgar ikimizede sıkı sıkı sarıldı.

 

- Merak etmeyin ben varken size hiçbir şey olmaz, canım ailem.

 

- Abi bırak yaa belim ağrıdı.

 

- Eee Rüzgar, kimmiş?

 

- Maalesef yengecim, bu şerefsiz arkadaşlar senin ve abimin misafiri?

 

- Nasıl yani? Eniştem mi gelmiş?

 

- Evet.

 

Birlikte aşağı indik. Eniştem beni görür görmez dizlerinin üstüne kalkıp saldırmaya çalıştı ama eniştem ve yanındakilerin başlarında bekleyen ilk defa gördüğüm 10 adamdan ikisi eniştemi tekrar oturttu. Hepimiz avludaydık. Ateş gözlerime bakıyor ve korkma diye sessizce fısıldıyordu, Yağmur ve kayınvalideciğim sağımda ve solumda durmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu, Rüzgar abisinin çok az ilerisinde ağzında bir şeyler geveliyordu galiba küfrediyordu, kayınbabacığım ise bana dönüp konuşmaya başladı.

 

- Bunları tanıyorsun değil mi kızım?

 

- Evet tanıyorum.

 

- Hangisi enişten?

 

- Soldan ikinci.

 

Eniştem onu göstermemle bağırmaya başladı.

 

- Belliydi böyle olacağı, oro*pu oldun değil mi lan?

 

Ateş duyduklarıyla eniştemin üstüne atladı ve onu yumruklamaya başladı. Ben Ahmet amcaya -ne yapayım hâlâ baba demeye hazır değilim- bir şey yapması için bakarken o hiç umursamıyordu. Birkaç dakikadan sonra Rüzgar abisini tuttu ve sakinleştirdi. Ahmet amca da adamlara işaret etti ve tam adamlar eniştem ve yanındakileri dışarı çıkaracak iken beni zorla sattıkları çocuk olduğunu söylediklerinden anladığım pislik bağırdı.

 

- Dinle beni Asel, sakın unutma, sen benim karım olacaksın, seni asla bırakmayacağım.

 

Bu sefer Ateş ile birlikte Rüzgar'da kavgaya dahil oldu ve adamlar ikisini de durduramıyordu. Ben dayanamayıp Ahmet amcanın yanına gittim ve

 

- Lütfen bir şey yapın, öldürecekler.

 

Ahmet amca gözlerime bakıp "bekle" dedi ve artık Ateş ile Rüzgar yorulup bıraktığında tekrar işaret etti adamlara ama benim gerizekalı eniştem eli yüzü kan içinde tekrar bağırdı.

 

- Kimsiniz siz? Kimsiniz lan?

 

- Ben Ahmet Kırca. Asel de benim gelinim.

 

- Ne gelini lan ne gelini?

 

Ateş bağırarak cevap verdi.

 

- Ne gelini olacak lan, Mardin gelini, benim gelinim.

 

 

 

 

Loading...
0%