Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@naz__kalkan

Çabalamak boşadır bazen, çünkü sonun bellidir. Ama umut var ya, o çok başka işte. Savaş der sana, susma, konuş, inan kendine ve savaş der. Bende umuduma kulak verdim işte, umuduma kulak verip savaşmayı seçtim. Şuanda da Rüzgar'a kulak veriyorum.

 

- Vallahi billahi sıyıracağım yakında, şerefsize bak yaa. Kendini bilmez hadsiz maymun.

 

Şuan saat 00.48'di ve biz oturmuş durum değerlendirmesi yapıyorduk. Gerçi benim dışımda herkes bir şey söylüyordu.

 

- Oğlum bir dur. Ahmet ne yapacağız şimdi.

 

- Düğüne kadar bekleyecekler bir yerde.

 

Yağmur hiç konuşmuyordu, Ateş ise hâlâ çok sinirliydi.

 

- Sen ne diyorsun Asel kızım, sonuçta seninde akraban.

 

- Doğru Berivan teyze onlar benim akrabamdı ama beni borçları yüzünden sattılar. Benim öz teyzem bile bile göz yumdu her şeye. Artık ölseler bile umurumda olmaz.

 

- Doğru kızım sende haklısın ama bana artık teyze deme ben senin annenim.

 

Ateş tam konuşacakken ona baktım ve sustu. Sonra ben konuştum.

 

- Haklısınız ama ben ailemi yeni kaybettim, tekrar anne ve baba kelimesini kullanmak benim için çok zor. Müsaade ederseniz zamanla alışırım öyle söylerim.

 

- Estağfurullah gelin hanım ne müsaadesi sen bana baba demedin diye Berivan'a anne demedin diye sana darılacak değiliz. Sen ne zaman içinden gelirse o vakit söylersin. Değil Berivan?

 

- He yaa, benim güzel kızım hiç üzülme.

 

Biraz daha konuştuktan sonra hepimiz dağıldık. Ben odama girer girmez yatağıma yattım ve direkt uykuya daldım. Sabah Yağmur beni gıdıklayarak uyandırdı ve üzerimi giyinip, saçlarımı at kuyruğu yapıp aşağı indim. Kahvaltı çoktan hazırdı ama Ahmet amca ve Berivan teyze hâlâ yoktu. Ocak ayında olmamıza rağmen hava ılıktı. Ateş beni görünce yanıma geldi.

 

- Günaydın sevgilim. Biraz konuşalım mı?

 

- Şimdi mi? Ama birazdan kahvaltıya oturacağız.

 

- Diyorum ki bugün alışveriş yapalım, kahvaltıyı da dışarıda yaparız. Hem konuşmamız gereken şeylerde var.

 

- Tamam ama kahvaltıyı burada yapalım, ilk günden dışarıda yemek ayıp olur. Zaten benimde konuşmak istediğim şeyler var. Sen dün gece biz seni aradığımızda kimle konuşuyordun?

 

- Kimseyle konuşmuyordum.

 

- Yooo abi bana dedin ya kapat yengenle konuşuyorum diye.

 

- Hangi yengeyle konuşuyordun tam olarak?

 

- Ben onu Yağmuru başımdan atmak için dedim. Yoksa tam o sırada senin fotoğrafına bakıyordum güzelim.

 

Ben alaycı bir ifade ile kaşlarımı kaldırırken Rüzgar atladı.

 

- Hoop aile var burada abi yavaş biraz.

 

- Aile var öyle mi Rüzgar? Sen dün bana ne demiştin, öküz mü demiştin, ne demişti Yağmur?

 

- Açık ve net öküz dedi abi.

 

- Abi ama yengeme araba ile çarpmışsın sincap mı deseydim?

 

- Ben şimdi gösteririm sana sincabı.

 

Ateş Rüzgar'ı avlu da kovalarken biz Yağmur'la kahkahalarla gülüyorduk. En son Rüzgar gelip arkama saklandı ve Ateş onu tutmaya çalışırken beni itti ve ben Yağmur'un üstüne düştüm. Avluya gelen Ahmet amca ve Berivan teyze ile Ateş ve Rüzgar bizi ayağa kaldırdı ve kahvaltıya oturduk. Yaklaşık 10 dakika sonra Ateş konuşmaya başladı.

 

- Baba biz birazdan dışarı çıkacağız haberin olsun.

 

- Nereye gideceksiniz?

 

- Alınacak bazı şeyler var.

 

- Bende geleyim mi abi?

 

- Senin okulun yok mu küçük hanım?

 

- Ohoo bunun okulu salladığımı var abi.

 

- Sanki sen çok sallıyorsun okulu abi, güya üniversiteye gidiyorsun. Evden çıktığın yok.

 

- Kızım ben 1. sınıf öğrencisiyim o kadar önemli konularımız yok bizim.

 

Onların bu atışmalarına gülümserken aklıma ailem geliyordu ve hüzünleniyordum. Ateş tekrar konuştu.

 

- Ben onu bunu bilmem. Yağmur sen üniversite sınavını ilk seferde kazanacaksın, Rüzgar sende bir sene bile uzatmadan bitireceksin okulu.

 

İkisinin de yüzü düşmüştü.

 

- Biz çıkalım mı artık?

 

- Olur çıkalım.

 

Arabaya bindik ve Ateş tedirgin bir şekilde konuştu.

 

- Asel?

 

- Efendim.

 

- Hani demiştin ya neden baban değil de sen ağasın diye.

 

- Evet.

 

- Dikkat ettiysen evin içinde hâlâ hiçbirimiz babamın sözünden çıkmıyoruz. Benim ağalığım evin dışı için geçerli, çünkü babam hasta.

 

- Ne hasta mı? Çok geçmiş olsun, neyi var?

 

- Beyninde ur var.

 

- Çok üzüldüm, hiç belli olmuyor ama maşallah çok dinç yani.

 

- Güzel oyuncu diyelim.

 

- Anladım. Peki tedavi oluyor mu?

 

- Hayır çok tehlikeli, babamı da ikna edemiyoruz ameliyata.

 

- Gerçekten çok üzüldüm Ateş.

 

- Biliyorum, sağol.

 

Dedi ve gözünden bir damla yaş düştü.

 

- Sen ağlıyor musun?

 

- Yoo ne münasebet.

 

Destek vermek için elini tuttum.

 

- Bak baban çok güçlü biri, eminim atlatacaktır bu hastalığı.

 

- İnşallah. Bu arada beni kıskanman da gözümden kaçmadı.

 

- Ne kıskanması pardon?

 

- Yenge kim demeler, hesap sormalar, göz devirmeler. Bana aşık falan mı oluyorsun?

 

- Saçmalama istersen. Yağmur ve Rüzgar eğlensin biraz diye numara yaptım sadece. Hem hesap sormasam şüphelenirlerdi. Bence sen bana aşık oluyorsun.

 

- Ne ben mi?? Saçmalama Asel. İşim gücüm yok sana aşık olacağım öyle mi? Kurgu yeteneğini alkışlamak gerek.

 

- Doğru. Zaten ben senin tipin değilim. Öyle söylemiştim.

 

Ciddileşerek ve yüzümü asarak söylediğim şeye şaşırmış olacak ki hemen ciddiyetle cevap verdi.

 

- Asel o an sinirliydim. Yani seni sinirlendirmek için söylediğim bir şeydi o. Sen çok güzelsin, yani benimde tipimsin açıkçası.

 

Ne diyeceğimi bilemediğim için cevap vermedim. Daha sonra hiç konuşmadık ve çarşıda ki bazı dükkanlara girip bir şeyler alıp çıktık. Ben kendi param olduğunu ve onu harcayabileceğimi söyledim ama Ateş hediye almak istediğini söyledi, bende kabul ettim ve ona hediye saat aldım. Daha sonra bir yere gittik ve kahve içip biraz konuştuk, ben Ateş'e uzun uzun ailemi anlattım, o da bana uzun uzun ailesini anlattı. İşletme okumuştu ve şuan şirkette ki işlerin başındaydı. Rüzgar ise inşaat mühendisliği okuyordu ve okulunu hemen bitirip abisinin yanında olmak istiyordu. Yağmur lise 2. sınıf öğrencisiydi ve galiba öğretmen olmak istiyordu, galiba diyorum çünkü sürekli karar değiştiriyormuş. Ahmet amca da işleri bırakmış. Bir de Ateş'in amcasının oğulları vardı, amcası vefat etmiş ve amcasının oğulları Ateş'i fazla sevmiyormuş. Ağa olmak istiyorlar galiba. O konuda fazla detaya girmedi. Biraz daha sohbet ettikten sonra eve gittik. Eve geldiğimizde Yağmur beni bekliyordu ve yukarı çıkarıp aldıklarımı denememi istedi. Yağmur'a yaptığım mini defileden sonra Yağmur ders çalışmaya gitti, bende aşağı inip akşam yemeği için yardım etmeye başladım. Birlikte sofrayı kurduk ve ilk ben oturup herkesi beklemeye başladım.

 

- Ooo yengecim, hayırdır hanımağa olmaya mı karar verdin, herkesten önce oturmuşsun. Ahahahah.

 

- Saçmalama Rüzgar, sizi bekliyorum.

 

- Şaka şaka, hem sana da yakışır hanımağalık, baksana şu boya posa.

 

- Tabii yakışır, yengeme her şey yakışır.

 

Yağmur da sofraya oturdu.

 

- Önce bir evlenelim de sonra hanımağa olursun karıcım.

 

Ben içimden aynen aynen derken Rüzgar ve Yağmur bize gülüyordu, gelip yanıma oturdu ve kulağıma fısıldayarak konuşmaya başladı.

 

- Öyle değil mi?

 

- Ateş bu evlilik oyunu ne kadar sürer?

 

- Daha evlenemedik Asel. Hemen sıkıldın mı?

 

- Hayır da oyuncu değiliz biz. Ne kadar rol yapacağız?

 

- Belki de rol yapmıyorumdur.

 

- Nasıl yani, o ne demek?

 

- Sana gerçekten aşık olmuş olamaz mıyım?

 

- Olamazsın.

 

- Neden?

 

- Benimle dalga mı geçiyorsun? Böyle bir şey asla olamaz sende biliyorsun.

 

- Abartma Asel. Şaka yaptım sadece.

 

Yüzünün düştüğünü fark etmemle derin bir şok yaşadım yoksa gerçekten bana karşı bir şeyler mi hissediyordu?

 

- Ateş yoksa sen bana karşı bir şeyler mi hiss-

 

- Yok öyle bir şey Asel, şaka dedim ya abartma.

 

- Tamam.

 

Diğer aile üyelerinin de gelmesiyle yemeğimizi yedik ve biraz sohbet ettikten sonra odalara dağıldık. Ateş ise yüzüne her baktığımda bana sahte gülüşler atmıştı. Şuanda odamda telefonla uğraşıyordum, eski sosyal medya hesaplarımı bulmuştum ve tekrar onlara giriş yaptım. Milyon tane baş sağlığı mesajına cevap verdikten sonra su içmek için odadan çıktım ve mutfağa inip suyumu içip tekrar yukarı çıktım. Tam odaya girecekken üst katta ki balkonda Ateş'i gördüm ve yanına gitmeye karar verdim, onu biraz kırmıştım galiba, gerçi ne yaptığımı da bilmiyordum ama olsun. Yukarı çıktım ve yanına gittim, beni görünce oturduğu tek kişilik koltuktan kalkacaktı ki, herhalde vazgeçip tekrar oturdu. Yanında ki tek kişilik koltuğa oturdum ve bu sefer konuşmaya ilk ben başladım.

 

- Ateş seni biraz kırdım galiba. Özür dilerim.

 

Neden özür dilediğimi bilmesemde Ateş'in üzülmesini istemiyordum. Bana çok yardımcı olmuştu. Temiz kalpli biriydi, bana güvenip beni ailesine aldı ve yakışıklı bir çocuktu, ama bunun özürle bir alakası yok, her insan yakışıklı olabilir. Her neyse Ateş yüzüme uzun uzun baktı ve bu sefer biraz sert cevap verdi.

 

- Özür dilenecek bir şey yok Asel. Sen haklısın aramızda bir şey olamaz. Ben yalnızca saçma salak bir şaka yaptım o kadar.

 

Ne cevap vereceğimi bilemeden yüzüne bakarken iyi geceler dedi ve gitti. Bende her zaman ki gibi mal mal baka kaldım arkasından. Tam ayağa kalkacaktım ki gelen ses ile oturduğum yerde kaldım.

 

- Bir dakika bir dakika aramızda bir şey olamaz ne demek?

 

 

 

 

Loading...
0%