
DUYURU;
Haftaiçine taslağım kalmadı, yazabilirsem yine bölüm gelir fakat yazamazsam söz vermeyeyim.
Arkadaşlar birde yorum ve oylarımız çok az, okuyan herkes oy verse ve yorum yapsa çok iyi olur. Çünkü zaten bu platformda hepimiz neredeyse yeniyiz, birbirimize destek olup motive etmeliyiz.
Sizden ricam, yıldızı parlatıp yorum atmanız.
Keyifli okumalar.❤️
1 AY SONRA
Sabahın ilk ışıkları... diye başlayacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun.
Aralık'ın ilk haftasını geride bırakmış ve tam anlamıyla kış ayına girmiştik.
Hava henüz aydınlanmadan uyanmaya yavaş yavaş alışmıştım. Saat 9'da mesaim başlayacaktı fakat ben sabahın altı buçuğunda uyanıyordum.
Kahvaltı yapmadan asla evden çıkamazdım. Hiç oyalanmadan kalktım ve telefonumu avucuma alıp banyoya geçtim.
Son aramalardaki isme tıkladığımda, telefonu hoparlöre aldım ve yüzümü yıkamaya başladım.
Yine hergün olduğu gibi birkaç aramadan sonra açılacak telefonu beklerken, yüzümü kuruladım ve ikinciye ararken dişlerimi fırçalamaya başladım.
Dördüncü aramamda telefon açılırken, uyku mahmuru bir tonda, haftalardır her günüme işlenen o sesle kocaman gülümsedim.
"Günaydın güzelim."
"Günaydın! Sevgilin bugün seni kahvaltıya götürsün mü?"
Dakikalardır bakıştığım gardrobumla samimiyetimizi bölen gülüşü, kendimi sırt üstü bir şekilde yatağıma bırakmama sebep oldu.
"Sanki bunu sana benim söylemem gerekiyordu ama?"
"Söyle o zaman Arhan! Hem şu uyku düzenine derhal el atmamız lazım, yarın öbür gün annen uyandırmayacak seni..."
Asla uyanamıyordu, bazen benim aramalarıma da uyanmıyor Ela teyze uyandırıyordu onu.
"Doğru, o zaman da sen uyandırırsın..."
Dediği ile sırıttım.
"Neyse oyalama beni, hemen hazırlanıyorum sende kalk hazırlan ve beni mahallenin birazcık aşağısında bekle canım!"
Cevap vermesini beklemeden aramayı kapatıp telefonu yatağa bıraktım. Dün gece düşündüğüm kombinimi giyinmeye başladım.
Yarım saatin sonunda hazırdım. Siyah bir kumaş pantolon, üzerine siyah boyundan bağlamalı düz bir bluz, siyah topuklular ve bordo bir kabanla kombinimi tamamlamıştım.
Yanıma hafta sonunda yıkamak için getirdiğim beyaz önlüğümü alırken, saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Çok hafif bir makyaj ve gold takılarla tamamlanmıştım.
Saat 07.23'tü.
Arhan az önce "bekliyorum." Diye mesaj atmıştı. Evden çıktığımda, sokak tenhaydı. Sokak lambaları henüz sönmemişti. Bayır aşağı, düşmemek için yavaşça mahallenin aşağısına yürürken topuklularımın sesinden başka bir şey duymuyordum.
Beyaz mercedes marka arabayı gördüğümde, sağa sola bakınarak hızlıca ön kapıyı araladım.
Koltukta gördüğüm kırmızı krizantem çiçek buketiyle şaşkınlıkla gülümsedim.
"Ya Arhan!" Derken çiçeği avuçlayıp koltuğa yerleştim. Çiçeği dizlerimin üzerine bırakırken, yan tarafıma dönüp üniformasını giymiş tüm yakışıklığıyla karşımdaki sevgilime eğildim.
Yanaklarına öpücükler bırakırken, eli belime sarıldı.
"Teşekkür ederim..." bu ilişkimiz başladı başlayalı, dördüncü çiçeğimdi. 1 ayda 4 çiçek...
"Senin yanında ne ki bunlar en güzel çiçeğim..." diyip kulağımın hemen altından öptü.
Ayrıldığımızda, elini direksiyona attı. Ben hızlıca telefonumu çıkarıp çiçeğimle kendimi bir selfie çektim Enes ve Begüm'ün olduğu gruba attım.
"Gideceğimiz yer belli mi?" Diyen Arhan'la kafamı telefondan kaldırıp yüzüne çevirdim.
O da anlık bana döndü ve gülümsedi.
"Kahvaltıya çıkaracağımı seni aradığımda planladığım için düşünemedim ama..."
"Tamam o zaman ben çok güzel bir yer biliyorum..."
İşte eriyip bittiğim o cümle. Uğraştırmayan erkek gibisi...
***
Dakikalar süren yoldan sonra, denize sıfır bir restorana gelmiştik. Kapalı bir mekandı fakat full camdı. Kapalı bir yer tercih etmesi iyi olmuştu çünkü hava buz gibiydi.
Çantamı kaptığım gibi arabadan indiğimde Arhan yanıma gelip elimi tuttu. Sıcak elleri, ellerime temas ettiğinde alıştığım bu duygu tarif edilemezdi.
Mekana girip cam kenarına, bir ailenin arka masasına oturduğumuzda garson hızlıca önümüze menü bıraktı.
Arhan ise hiç menüleri açmadan, "özel bir isteğin var mı?" Diye sorduğunda olumsuzca başımı salladım.
Menüleri garsona uzatırken, "biz iki kahvaltı tabağı iki de çay alalım." Dedi.
Garson uzaklaşırken, "bu akşam ablama gidecekmişiz, haberin var mı?" Diyerek bana döndü.
Ellerimi çenemin altında birleştirirken, "hayır, bizide mi çağırmış?" Dedim.
"Evet, annem dün gece Leyla teyzeyle konuşuyordu."
"Napalım? Ben arabamla gitmiyorum hastaneye sen alır mısın beni?"
Gülümsedi. Elini uzatıp yanağımı okşadı. "Tabii sevgilim. Benim için bir zevk."
O sırada masanın kenarına yaslanan minik ellerle bakışlarım oraya düştü. Minicik bir beden, anlamadığım bir şeyler mırıldanıyordu.
"Merhaba," dedim yumuşak bir sesle.
Anladığım kadarıyla bir erkek çocuğuydu.
Masmavi gözleri ve sarı saçları vardı. Görüntüye için giderken, içimden geçirdim; Allah'ım sende bize böyle bir bebek nasip et.
Tam çocuğun minik elini kavramıştım ki, arkadan bir ses yükseldi.
"Selim!"
Bir kadın, oldukça genç ve güzel. Yavaş adımlarla yanımıza gelip, "teyzeciğim," diyerek adının Selim olduğunu öğrendiğim çocuğu kucakladı.
"Kusura bakmayın mama sandalyesinde oturmuyor, azıcık lafa daldıkmı da kaçıyor!" Diyerek bakışlarını Arhan'a çevirdi.
Selim kadının kucağından inmek için mızmızlanırken, "sorun değil." Dedi Arhan tekdüze.
"Polissiniz galiba, ne hoş..." diyen kadınla kalakaldım.
Şu an sevgilime yürünüyor muydu? Bana mı öyle geliyordu?
Arhan bir şey demeden başını salladı ve bana döndü.
Benimse kaşlarım çatılmıştı. Kadına bakarken, "siz abi kardeşsiniz galiba. Ne çok benziyorsunuz maşallah!" Diyince dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Yok. Kendisi erkek arkadaşım, ama benzeme konusunda haklısınız. Seven sevdiğine benzer derler!" Dediğimde, kız kaşlarını kaldırarak Selim'i kucağında sabitledi.
"Pardon," dedi ağız ucuyla. "Afiyet olsun."
Masadan ayrılırken, ben sinirle Arhan'a döndüm.
"Salak ya! Abi kardeşmiş! Hem biz birbirimize mi benziyoruz ya!"
Arhan masadaki elimin üzerine elini yaslarken, gülmemek için kendini tutuyor gibiydi.
Elimi sinirle elinin altından çektim.
"Gülme! Komik değil, çocuk bile kadının kucağında durmak istemiyor!"
"Sen kıskandın mı?"
Evet ilişkimizdeki ilk kıskançlığımı kutlayabilirdik.
"Doğal olarak, gözümün önünde yürüdü yani..."
Arhan tam ağzını açmıştı ki, gelen garsonla ikimizde sustuk.
Kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslanırken, bakışlarımı camın ardındaki dalgalı denize çevirdim.
***
"Allah razı olsun senden kızım."
"Hepimizden Hüsna teyzeciğim,"
Bugünün son hastasını da dualarla yollarken, önlüğümü çıkarıp askılığa astım.
Çalan telefonumla, aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldım.
"Annem, nasılsın müsait misin?"
"Müsaitim anneciğim, çıkıyorum şimdi sen?" derken masamı toparlıyordum.
"Yavrum hazırlanıyoruz bizde, Eylül'e gideceğiz ya. Emir gelsin alsın seni? Arabanla gitmemişsin?"
Ben gelirim desem neyle diyecekti. Arhan'la ilişkimizi henüz kimse bilmiyordu. Biraz daha geçsin söyleyecektik, şu an bizde bu sırrın tadını çıkarıyorduk.
"Gelsin anne,"
"Tamam yavrum çıkıyor şimdi. Ha bizde tam altın aldık çocuğa, ne dersin doğru olur mu?"
Kabanımı giyerken, "iyi anne. Daha ne alacaktınız, iyi yapmışsınız." Dedim. "Aa şey anne, benim hediyemde odamda gardrobumun üzerindeydi onu da alın."
"Tamam hadi oyalama makyaj yapıyorum!"
Bebeğin ismini Doğa koymuşlardı. Bende minik Doğa'ya ismi yazılı bir takım almıştım. Pembe, krem renklerde üzeri uzun kollu badi, altı etekli birleşik bir üst. Minicik pembe ayaklabılar ve ismi yazılı bir taç takımı almıştım.
Aşağı inene kadar birçok kişiye selam vermiş, kapıdaki siyah audi marka arabaya binmiştim.
Arabada hızla unuttuğum Arhan'a mesaj çekmiş ve abimin aldığını söylemiştim. Saat 17.43'tü. O çıkalı on dakika oluyordu ve ne bir arama ne de bir şey vardı.
Mahalleye girdiğimizde, yol boyunca arka planda şarkılar ve Emir abimin sorularına verdiğim kısa cevaplarla geçmişti.
Evin önüne yanaştığımızda, gördüğüm kalabalıkla kaşlarım çatıldı.
Arabadan indiğimizde, bir kez görsemde asla unutmadığım o yüzü görmemle adımlarım duraksadı.
Her şey iyi giderken ne alakaydı bu şimdi?
BÖLÜM SONU.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.54k Okunma |
2.15k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |