

⚠️BÖLÜMDE ÇOK HAFİF CİNSELLİK BULUNMAKTADIR, RAHATSIZ OLACAKLARA OKUMAMALARI TAVSİYE EDİLİR! (+16)
1 HAFTA SONRA,
Sabahın ilk ışıkları, gri bulutların arasından süzülmeye çalışsa da yoğun bir karanlık gökyüzüne hakimdi. Aralık ayının son günleri, kendine has bir ağırlıkta günlerdir dinmeyen şiddetli yağmur, toprağı temizliyor, İstanbul halkını evden çıkmamaya zorluyor gibiydi.
Rüzgar, pencerelere vurdukça kışın keskin soğukluğunu hatırlatıyordu. Ancak içinde taşıdığı tazelik ve yeni bir yıla kalan sayılı günler yeni bir başlangıcın habercisi gibiydi.
Bahar bugüne fazlasıyla geç ve yorgun başlamıştı.
Haftanın yoğun, telaşlı ve birikmiş işleri onu fazlasıyla yormuştu. Gözlerini açtığında sanki hiç uyumamış gibiydi, tüm vücudu ağrıyordu.
Tatilini güzel değerlendirmek için hızlı bir duşa girmişti. Duştan sonra kendine zaman ayırarak ağır ağır bakımlarını yapmış, saçlarını diğer günlerin aksine yarım bir şekilde dağınık bir topuz yapmış ve dalgalandırmıştı.
Altına kalın, siyah bir tayt. Üzerine pudra pembe bir kazak giymişti. Hiç makyaj yapmadan aşağı indiğinde, mutfakta kimseler yoktu.
Fakat masada onun için bir hazır yapılmış fakat kızartılmamış bir tost ekmeği gördü. Bu onu neşelendirirken, dolaptan bir ada çayı paketi çıkardı ve kaynamış suya ekledi.
Tostunu da makinaya koyarken, tezgahın üzerindeki telefonunun çalışıyla hızlıca parmağını beze silip aramayı açtı.
”Efendim anne,”
“Bahar, biz Ela’yla Sevda’lara geldik başsağlığına. Anneannesi vefat etmiş yavrum,”
“Başı sağ olsun, selam söyle.”
“Söylerim de, Begüm işe gitmiş Arhan’da evde tekmiş, iyileştim diyormuşta Ela diyor ki bakabilirse iki dakika çok iyi olur, telefonlarını açmıyormuş annem.”
Bahar’ın kaşları çatıldı. Sabah bir mesajda atmamıştı. Aramamıştı da.
“Tamam ben şimdi bakıyorum anne, ne zaman gelirsiniz?”
“Buradan da bizim eski okuldan arkadaşlarla buluşmaya geçeceğiz annem, akşam babanlarda gelecek. Beklemeyin bizi geç geliriz…”
Bahar hafif tebessüm etti. Akşama kadar sevdiğiyle başbaşa kalma fikri ona falzasıyla cazip gelirken, aramayı kapattı.
Hızlıca kahvaltısını yaptı. Montunu giyip koşarak karşı eve geçmeyi hedeflediğinden ayağına crocslarını geçirdi.
Öyle de oldu.
Hızlıca diğer evin merdivenlerine geçtiğinde zile bastı. Uzunca çalan zilin ardından açılmayan kapı ile tekrardan zile bastı.
İçine düşen telaşla, kapıyı yumruklamaya başladığında istemsizce “Arhan!” Diye bağırdı.
Yağmurun çatılardan damlarken ve asvalta çarparken çıkardığı sesleri bastıran sesiyle, açılan kapının ardından üzeri çıplak bir adet Arhan beklemiyordu tabii.
”Bahar!? N’oldu!? Bir şey mi oldu!?”
Uykulu ve endişeli sesiyle, Bahar dudaklarını birbirine bastırdı.
Sinirle Arhan’ı omuzlarından içeriye ittirdi ve ardından kapıyı kapattı.
“Ya sen bu soğukta üstün çıplak n’apıyorsun!? Hem niye annenin telefonlarını açmıyorsun? Kapıyı da açamadın iki saat!”
”Uyuyordum sevgilim, bir şey mi oldu?” Arhan’ın Bahar’a göre nazik ve kısık sesi Bahar’ın sakinleşmesi için yeterli bir sebepti.
Terliklerini ve montunu çıkarıp bir şey demeden holde ilerlemeye başladı. Arhan arkasından yetişti ve Bahar’ın kolunu kavradı.
Bakışları birbirlerine değdiğinde, “bir şey mi oldu dedim güzelim?” Dedi Arhan.
“Yok bir şey, annenle annem başsağlığına gitmiş. Oradan da yemeğe geçeceklermiş akşam geç gelirlermiş, sende telefonunu açmayınca beni bakayım diye gönderdiler…” derken Bahar’ın bakışları Arhan’ın sargıları çıkmış fakat dikiş izi bariz belli göğüsünün alt kısmına gitti.
Parmaklarını yavaşça oranın etrafına yaslarken, başını kaldırdı ve “iyi misin?” Diye sordu.
Arhan tenine değen sıcak parmaklarla irkildi. Bedeni kasılırken, “iyiyim.” Dedi kısıkça.
Daha sonra kaşlarını kaldırarak, “akşama kadar kimseler yok mu dedin sen?” Derken Bahar gözlerini açarak geriye doğru bir adım attı.
“Bu ses tonunu ve imanı hiç beğenmedim Arhan!” Diyerek salona doğru hızla ilerledi.
”Kaçıyor musun?” Gülerek peşinden salona giren Arhan, koltuğa oturan sevgilisinin yanına oturdu ve ona doğru döndü.
Bahar bakışlarını kaçırırken, Arhan Bahar’ın sağ elini avuçladı ve parmaklarını kavradı. İkilinin bakışları Bahar’ın parmaklarına kaydığında, “farkında değil misin bilmiyorum ama biz evleneceğiz, yüzüğü taktım kızım sana…” dediğinde Bahar parmağındaki orta boylardaki kibar tektaşa bakakaldı.
Evet Arhan o gün Bahar’ın teklifini kabul etmiş ve sadece iki gün sonra ona bir yüzükle kendisi de küçük bir teklifte bulunmuştu.
Artık resmen sözlenmişlerdi.
“O kadar farkındayım ki… bir an önce senin karın olmak istiyorum. Seninle aynı yatakta uyanmak, aynı evde yaşamak…” derken bakışlarını Arhan’a çevirdi.
Onun bakışları zaten Bahar’daydı.
Aralarındaki mesafe yavaşça kapanırken, ikilininde gözleri kapandı. Sıcak dudaklarına birbirine kavuşurken, bu öpüşme hiçbirine benzemiyordu.
Fazla tutkuluydu. Fazlasıyla özlem ve istek barındırıyordu.
Öpüş sesleri evin duvarlarına oradan tekrar Bahar ve Arhan’ın kulaklarına çarparken, Arhan avucunu Bahar’ın yanağına yasladı.
Bahar koltukta yavaş yavaş kayarak kendini Arhan’ın bacakları üzerinde bulurken, ikiside dünyadan soyutlanmış gibiydi.
Bahar’ın araladığı dudakları arasından sızan Arhan’ın dili öpüşmelerini gittikçe hoyratlaştırdı.
Bu diğerleri gibi masum değildi, Bahar Arhan’ın çıplak ve fazlasıyla sıcak vücudunda ellerini gezdirirken Arhan boş durmadı.
Elleri Bahar’ın yanaklarından yavaşça kayarak boynuna, oradan beline gitti.
Beline sardığı elleriyle hızla kızı kendine çekti. Bahar başını yavaşça geriye çekerken, ayrılan dudaklarıyla “canın acıyacak…” dedi zevkten kısılmış sesiyle.
Arhan, “eğer durursak daha çok acıyacak.” Diyerek ikisinin de arsız bir gülüşle tekrardan dudaklarının kavuşmasına sebep oldu.
Arhan’ın iri elleri, Bahar’ın belinden yavaşça kalçalarına indi. Öpüşmeleri sürerken, kalçalarını sıktığında Bahar Arhan’ın ağzına hafifçe inledi.
Bu Arhan’ın daha da sert öpmesine sebep olurken, Bahar’ın alt dudağını çekiştirerek emmeye başladı.
Bahar istekle kıvranmaya başlarken, bir anda odayı saran telefon melodisiyle Bahar irkilerek Arhan’dan ayrıldı.
Arhan ise kalçalarındaki elleriyle onu kendine bastırırken, “benimki. Boşver açma.” Dedi ve elini Bahar’ın ensesine dolayarak kendisine çevirdi.
Tekrar birleşen dudaklarıyla, Arhan’ın ellerini Bahar’ın kazağının eteklerine yaslayarak yukarı çekecekken ikinciye çalan melodiyle tekrardan bölünen an Arhan’ın kısık sesli bir küfürle sertçe kafasını koltuğa yaslamasına sebep oldu.
Bahar kızardığına emin olduğu yanaklarıyla Arhan’ın bacakları üzerinde hafif geriye kayarak orta sehpahadaki telefonu kavradığında, Arhan o düşmesin diye belindeki ellerini sıkılaştırdı.
“Ablan,” diyerek telefonu uzattığında, Arhan boğazını temizledi ve çatık kaşlarıyla aramayı yanıtladı.
Bahar kucağından inmek için hamle yapacakken, Arhan tek eliyle onu sırtından destekleyerek çıplak göğsüne yasladı.
”Efendim abla?”
“Müsait misin ablacığım ya?” Eylül’ün telefondan duyulan sesi sıkıntılıydı.
”Buyur abla, hayır mı?” Bahar yanağını yasladığı sıcacık göğüsle, ellerini sıkıca Arhan’ın beline doladı.
“Annemi aradım şimdi de, onların işleri varmış… şey diyecektim sende izinlisin ya, Bahar’da izinli… şimdi Bahar yorgundur arayamadım onu, sadece birkaç saatliğine Doğa’ya bakabilir misiniz diyecektim, Doğukan’ın ailesi şehir dışında biliyorsunuz başka bırakacak güvenecek kimsem yok…”
Bahar duyduklarıyla göğsünden kalkarken, Arhan ‘ne dersin’ der gibi başını salladı. Bahar’da onaylarcasına başını salladı.
Bebeklere bayılırdı. Küçüklüğünden beri bebek düşkünüydü.
Hele Doğa, o kadar tatlıydı ki… simsiyah saçları, şu an tam belli olmasa da yemyeşil gözleri vardı. Günden güne öyle büyüyordu ki.
Arhan, “Bahar yanımda abla tabii bakarız da, siz nereye?” Diye sorguladığında Bahar ona ‘niye soruyorsun’ der gibi bakış attı.
“Aylardır başbaşa kalamıyoruz Arhan, yemeğe çıkarayım seni dedi bende Doğa’yı annemlere bırakırım dedim. Şimdi de annemler müsait değilmiş ne yapayım, evlenin ben görürüm sizi!”
Eylül’ün sızlanmasına, Bahar telefona doğru seslendi.
“Biz gelip alalım Doğa’yı abla, çokta iyi bakarız merak etme!”
“Allah razı olsun valla! Size de tecrübe hem, hadi giydiriyorum kızımı gelin!”
BÖLÜM SONU.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.54k Okunma |
2.15k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |