@nazcann1
|
MERHABAAAAA OKUDUĞUNUZ BÖLÜMLER İÇİN YORUM DA YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİMMM. İYİ OKUMALAR KUZULARIM❤️
Bazen hayatınızın çok sıkıcı ve sıradan olduğunu düşünürsünüz. Keşke bir şeyler olsa ve hayatıma renk katsa diyerek atıldığınız her maceranın hayatınızı daha da renklendirdiğini de görebilirsiniz. Daha da karanlığa battığınızı da. Elinde tuttuğu nota ve içerisinde yer alan yine siyahlarla kaplı kutuya göz gezdirdi. Düşünceliydi, daha çok korkuyor gibiydi. Evet o da her genç kız gibi hayatına biraz heyecan katmak, eğlenmek istiyor ama bunu her yaptığında hata ile sonuçlanıyordu. Genellikle tanıştığı insanlardan bir darbe yiyor ve pişman oluyor, tanıdığını sandığı insanların daha farklı karakterlere büründüğünü görüp hayal kırıklığına uğruyordu. Ama ilk defa gizemli bir kutu ile karşılaşıyordu. Daha önce bile isteye bile hediye almamışken, kimden geldiğini bilmediği bu kutu onu mutlu etmemişti. Korkmuştu. Arkadaşlarını yanında görememek onu daha da gerilmeye sürüklemişti. Siyah kutuyu korkarak eline aldı, yavaşça kapağını aralarken gelen ses ile ufak bir çığlık atıp gözlerini kapadı. Birinin cama tıkladığını duydu fakat cam filmli olduğu için muhtemelen arkadaşları içeride birinin olup olmadığından emin değildi. Gelen telefon ile apar topar içeri gitmişlerdi. Bade kutuyu kapatarak yan tarafına aldı ve kapıyı açtı. Herkes arabaya bindi ve konuşmadan yola koyuldular. Herkes düşünceli ve gerilmişti. Koluna dokunan el ile irkilmişti Bade, yanındaki arkadaşı onu korkuttuğu için özür dileyerek söze girdi;
- Bade iyi misin? Rengin solmuş. Biliyorum içeride olanları çok iyi idare ettim haddini bildirdin o gerizekalı çocuğa... ama sen biraz tuhafsın bir şey mi oldu?
Bade'ye yöneltilen soruya karşılık Ozan aynadan dikkatlice sevdiği kıza baktı. Bade gülümsemeye çalıştı. Ona yöneltilen soruları olabildiğince geçiştirdi. Sanki onu korkutan ve gergin olmasına sebep olacak hiçbir şey yokmuş gibi gülümseyerek arkadaşlarının durumu anlamaması için oldukça çaba sarf etti. Evin önüne geldikleri sırada Ozan'ın gözü Bade'nin elinde bulunan siyah kutuya takıldı. Tam arabadan ineceği sırada ;
-Bade o elindeki kutu nereden çıktı, sizi aldığımda yoktu diye hatırlıyorum.
Kaşlarını çatarak kutuya bakan Ozan'ın sorduğu soruya karşın Bade, elinde sıkıca tuttuğu kutunun varlığını hatırladı
- Bir arkadaşımdan aldım ya kıyafetim kalmış. Dedi ve bir cevap almayı beklemeden arabadan indi. Yaşadıkları eve doğru bilinçsizce hızlı adımlar ile yürüdü, Hızlı yürüdüğünü ancak arkadaşı ona seslendiğinde fark edebildi.
- -Bade sen gerçekten iyi değilsin sen de bir haller var ayrıca o kutu olayına inanmadım o ne hemen anlatıyorsun.
- -Eve geçelim anlatırım hiç ayakta duracak mecalim yok şuan.
- Ee şey... ben eve gelmicem de sen şimdi şey yapsan
- Bana diyorsun ama sende bir haller var. Nereye? Kimle? Ne zaman? Nasıl tan-
- Oha Bade dur. Nasıl anladın hemen biri oldu- Amaaan neyse işte biri var kızım konuşuyoruz işte iki gündür bakışıyorduk bugün de partide çıktıktan sonra bir şeyler yapalım diye sözleştik ama senin olayın olduğu için ben tamamen unuttum. İçeri girdiğmizde de durumu ben anlatmadan arkadaşının yanında ol dedi ay çok tatlı bir hareket değil mi ama , neyse işte birazdan beni almaya gelecek kahve falan içeriz diye düşünüyorum. Biliyorsun hemen birine güvenmem bu yüzden alkol almam zaten hiç aklın kalm-
- Ay sus kafam şişti. Hadi git bana geldiğinde anlatırsın her şeyi. Telefonun açık olsun aradığımda ulaşayım sana.
Yüzünde saf bir sırıtış ile arkadaşını öptü, geç kalmayacağını söyledi. Bade bunları düşünecek ve kafa yoracak halde olmadığı için eve ilerledi. Zaten iki arkadaşın yaşadığı ev oldukça minimal dizayn edilmiş 2 odalı bir evdi
Miminal olmasının tabi ki onları zevki ile alakası yoktu. Paraları ancak buna yetmişti. Okulun yanı sıra günlük ve part time çalışarak kazandıkları paralar ile bir şekilde geçiniyorlardı. Aldıkları burslar da buna katkı sağlıyordu. Evden direkt salona giriş yapılıyordu. Üçlü ve tekli koltuğun bulunduğu alanın karşısında genellikle haftada bir iki kere açılan televizyonları vardı. Eşyaların bir çoğu kiraladıkları zaman burdaydı. Değiştirme gereği duymamışlardı. Sol tarafta bir koridor bulunuyordu mutfağa, banyo ve tuvalete giden bir koridordu. Koridorun sonundaki Eylül'e aitti. Evin arka tarafına bakıyordu. Salondan girişi olan ve evin ön cephesine bakan oda ise Bade'ye aitti. Ufak bir balkonu vardı. İki armut koltuk ve bir ufak masanın anca sığdığı balkonu genellikte odasından çok kullanırdı. Eve girdiği gibi odasına geçti. Yatağının üzerine fırlattığı kutuya bakmadan üzerini değiştirdi. Saçlarını dışardayken açık kullanmayı sevse de asla evde açık saç ile rahat edemiyordu. Aynaya bile bakmadan rahat bir topuz yaptı saçlarını. Kutuyu alıp balkona yöneldi. Notu bir kenara atıp siyah ince kutuyu açtı. Çok zarif bir zincir vardı ama yine ucunda siyahlarla kaplı bir melek figürü...
Tam bu kolyenin ve kutunun ola değil de Eylül'e gelmiş olabileceğini düşünürken içeride bulunan telefonuna bir bildirim sesi düştü. Elinde tutuğu kolye ile beraber içeri geçti. Telefonu alarak balkona oturduğu koltuğa yöneldi. Oturmadan önce gelen mesaja girdi Tanımadığı bir numaraydı;
+054******47 O zarif ellerinde tuttuğun kolyeyi bir de boynunda görmek isterim ;)
Okuduğu mesaj karşısında arkasında bulunan koltuğa oturmadı, direkt düştü. Dizlerinin bağı çözülmüştü. Korkmuştu. Az önce kafasında kurduğu bana değildir düşüncelerinin hepsi bu mesaj ile silinmiş, ne yapacağını bilemez şekilde elindeki telefonun ekranına bakıyordu. Tekrar gelen mesaj ile kendine gelmiş ekrana bakmaya devam ediyordu
+054******47 Meleğim, korkmanı istemem. Ama şunu bil. Özellikle bu geceki güzelliğinden sonra... Meleğim gibi bir gece sol yanıma gel...
Mesaja çatık kaşları ile boş bakışlar atan Bade, Dışarıdan gelen son ses şarkı ile kafasını kaldırdı. Siyah camları filmli bir araba son ses şarkı ile geçiyordu. Lise yıllarında dinlediği şarkı kulağa çok da yabancı gelmiyordu. Taladro diye tahmin ediyordu. Ama duyduğu şarkı sözlerinden sonra iyice kaşları çatıldı ''Kötüyüm bunu bile bile öldürme beni, meleğim gibi bir gece son yanıma gel'' Duyduğu sözler ile ayağa kalktı. Ama o idrak edene kadar araba çoktan uzaklaşmıştı. Kalbi deli gibi atıyordu. Bu kutuyu arabaya koyan kişi onun telefon numarasını, evinin adresini nereden bulmuştu. Delirecek gibi hissediyordu. ... Alp, Cenk ile beraber Albay'ın yanına gidiyordu. Alelacele onları yanına çağırmış ve 5 dakika içerisinde orada olmazlarsa tüm teşkilatın tuvaletlerini temizlemeleri ile tehdit etmişti. Bunu yapma olasılığı yüksek olduğundan iki asker hızlı adımlar ile Hasan Albayın odasının önüne gelmişti. İçeri girdikleri sırada sinir küpüne dönen bir albay beklemedikleri netti. İkisi de şaşkınca birbirine bakarken . Hasan albay gözü ile oturmalarını işaret etti. Emire uyan askerler yeni gelin gibi koltuğun ucuna oturarak işledikleri suçları düşündü. Düşüncelerini bıçak gibi kesen Hasan albay olmuştu; -Direkt konuya gireceğim. İkiniz de burada en güvendiğim askerlerimsiniz. Timin başı olarak yalnızca Alp'e söyleyecektim ama onun bildiği her şeyi senin de bileceğinden şüphem yok bu nedenle sadede geliyorum. İkili merakla albayını dikkat ile dinliyordu. Onlar için Hasan albay yalnızca başlarındaki komutan sıfatında değildi. Alp'in babası da onun gibi askerdi, ve Hasan albay sınır bölgesinde görev yaparlardı. Cenk ve Alp'in dostluğu kadar sıkı ve güvenilir bir ilişkileri vardı. O sıralar çocuk olan Alp bunları hayal meyal hatırlar ama Hasan amcasını babası gibi görürdü. Hasan albay bir kere evlenmiş sonrasında karısı onu terk edip gitmişti. Asker yareni olmaya dayanamamış ve artık böyle zorlu bir hayat sürmek istememişti, Bu nedenle Alp'i daha bir sever, çocuğu gibi sayardı. Gittikleri bir çatışma sırasında Alp'in babası Yekta şehit rütbesine kavuşmuştu. Tek ailesi ve dayanağı kocası olan anne bu habere dayanamamış ve çocuğu kollarındayken kalp krizi geçirip vefat etmişti. İki aşık çift kavuşmuştu. Fakat geride gözü yaşlı bir çocuk bırakılmıştı. Alp'e Hasan albay bakmış, tüm ihtiyaçlarını karşılamıştı. Tabi büyüyüp kendi hayatını kurana kadar... - Özel hayatı asla iş ile karıştırmam, karıştırılmasından da hoşlanmam çocuklar bunu iyi bilirsiniz. Size bunları güvendiğim için anlatıyorum. Sıkıntılı bir nefes verdi. Kendine bile anlatamadığı gerçekleri nasıl karşısındaki çocuklara anlatacağını bilmiyordu. Ama birilerine anlatıp rahatlaması gerekti. Hem görevlerinin de tehlikeye girmemesi için bunu yapması lazımdı. Sözüne devam etti; - Alp, biliyorsun benim yalnızca bir evliliğim oldu, O da beni görevdeyken beklemek istemedi bu hayata alışamadı ve gitti. Hakkıydı bende itiraz etmedim. Sonrasında tabi ki araştırdım ne yapıyor diye. Beni bıraktıktan aylar sonra evlendiğini öğrendim. İpsiz sapsız bir adam ile. Gerisi beni ilgilendirmediği için araştırmayı bıraktım. Geçenlerde beni aradı, Bir şeyler geveledi çocuk mocuk bende dinlemedim. Hasan amcasının konuşmakta zorlandığını gördüğünde meraklı bakışları ve sözleri ile araya girdi; - Sizin çocuğunuz yoktu diye hatırlıyorum ben. - Ben de öyle hatırlıyordum oğlum... İkili birbirine anlamaz gözler ile baktı. Evet bu anlatılanların hepsine Cenk'te hakimdi. Ama onun bildiği detaylarda da bir çocuk yoktu. Hasan devam etti; - Bana çocuğumuz oraya geldi şuan okuyor, Evlendiğim adam beni terk etti ben ne yapacağım param pulum yok diye ağladı, Ben de dediklerine aldırış etmeden para koparmak için yapıyordur nasılsa diye bir miktar para attım benimle bir daha iletişime geçmemesini söyledim. Ama söyledikleri kafama takıldı tekrardan araştırmaya başladım. Evet bir çocuğu var ama o evlendiği adamın soyadını taşıyor ve onun üzerine olan bir çocuk. Yalan söylediğini düşündüm. Ama... Hasan albay artık nefes alamadığını hissetti, gömleğinden birkaç düğme açtığı sırada Cenk kalkıp odanın camını açtı. Alp hala algılamaya çalışıyordu; - Hasan amca, tamam işte demekki para için öyle bir yalan söylemiş hem senin üzerinde bir sorumluluk yok onun çocuğu o. Sen neden geriliyorsun. - Oğlum ben tarihlere baktım. Eğer çocuk 4 aylık doğmadıysa, beni terk ederken hamileydi. Ama ben görevden döner dönmez terk ettiği için belki de fark edemedim, belki oda bilmiyordu. Bilmiyorum offff. Bu sefer soru sormak için Cenk atıldı. -Albayım bana laf düşmez belki ama isterseniz araştıralım nerde ne yapıyor öğrenelim. - O nasıl laf, ikiniz de oğlumsunuz benim. Ama sizin dışınızda bir de kızım varmış. Araştırdım ben. O sıkıntılı halinden eser kalmamıştı araştırdım derken. Hep kız babası olmak istemişti. Ama ne karısı ne de yaşadığı hayat buna el vermemişti. Gülümseyerek devam etti konuşmaya - Çok güzel bir kız biliyor musunuz. Şuan üniversitede öğrenci. Dibimde hemde. Sizin görevde olduğunuz okulda. Tekrardan sıkıntı ile bir nefes verdi. Daha kavuşamadığı kızının tehlikenin ortasında olduğunu öğrenmek içini yakmıştı. Karşısındaki iki asker de şaşkın bakışlarını saklayamıyordu. Akıllarında bir çok soru vardı... Kimdi bu kız? Tanıyorlar mıydı? - Biliyorsunuz bu aileleri ve çocuklarını bulsak bile hemen almak gibi bir şansımız yok. Elimizde iyi deliller olmalı. Kim olduğunu bulduktan sonra onlara yakınlaşmalısınız. Ama kim olduklarını hızlı bulmanızı istiyorum. Kızımla yüzleşeceğim beni bilmesini sağlayacağım. Ama öncesinde tehlikede olup olmadığını bilmem gerek. Alp daha fazla dayanamadan ikisinin de aklında olan o soruyu sordu. - İsmi ne kızınızın albayım? Albay tekrardan gülümsedi, Kızının ismini içtenlikte ve özlem ile söyledi. - Bade, Bade ERTÜRK...
UMARIM YENİ BÖLÜM HOŞUNUZA GİTMİŞTİR. KARAKTERLER HAKKINDA YORUMLARINIZI ALABİLİR MİYİM ? MERAK ETTİĞİNİZ ŞEYLERİ DE YAZABİLİRSİNİZ. |
0% |