@nazcann1
|
Her insanın hayatında ben bunları hak edecek ne yaptım dediği bir dönem vardır. Kendini suçlamaktan veya tüm sorumluluğu kendi üzerine almaktan başka bir şey yapmadığı, yalnızca konu kendine geldiğinde suçlama yapabildiği ama başkaları haksız olsa bile illa ki hak etmişimdir dediği... Ben ailem için hiçbir zaman bir gurur kaynağı olmadım Bu nedenle kendimle gurur duymak veya kendi başarılarımı taktir etmek gibi bir huyum yoktur. Benden kurtulmak için şehir dışında okumam konusunda beni ikna ettiler ve bilin bakalım şimdi kim iki yıldır İstanbul'da hukuk okuyor. Evet tabi ki kolay olmadı ama ev arkadaşım sayesinde daha da kolaylaştı diyebilirim. Aile konusunda şanssız olduğum gibi aşk konusunda da oldukça başarısızlıklarım mevcut tabii. Adının anlamı aşk, sevgi olan bir kızın asla aşktan yana yüzünün gülmemesi bir tek benim gibi bir insanın başına gelecek bir şansızlık olurdu gerçekten. Ama arkadaşlar konusunda aynı yorumu yapamayacağım. Ev arkadaşım Eylül benimle aynı üniversitede hemşirelik öğrencisi. Karakterlerimiz oldukça zıt olsa da bir şekilde ortak yolu bulabiliyoruz. Yani sanırım... Ben, insanlarla kolay iletişim kurabilip hemen samimi olabilen bir insanım fakat Eylül samimi olduğu insanlar dışında biri ile iletişime geçtiği an duvarlarını örüyor. Asla kimseye tam anlamı ile güvenmiyor ve bu konuda onun gibi olmam için beni uzun uzun uyarıyor. Dinlemediğim için sanırım sürekli kazık yiyorum ama olsun, bende deneyip yanılma yönteminden yanayım ne yapalım. 05.09.2023 Sabah erken kalkmaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim? Söylediysem bile tekrar söylüyorum. Erken uyanmak kadar iğrenç bir şey olamaz. Üniversite yazarken neden ikinci öğretimi olan bir okul ve bölüm tercih etmediğim için mızmızlanarak Eylül'ün hazırladığı kahvaltıyı yemek üzere mutfağa geçiyorum. Genellikle mutfak işleri ile ben, temizlik işleri ile Eylül ilgilenir fakat sabahları durum böylr olamıyor çünkü ben bildiğiniz üzere uyanmakta ''birazcık'' zorluk çekiyorum. Tam ne giyeceğimi düşünürken Eylül'ün sesi ile düşüncelerimden soyutlanıp ona dönüyorum; - Bade sana fena bir dedikodum var, Bizim Ozan ve Tayfun'dan duydum. Uykudan kısılan gözlerim bir anda açıldı, yemek yemek yerine çatalla daireler çizdiğim elimi hemen çenemin altına koyarak Eylül'e döndüm. - Tüm uykum kaçtı şuan hemen dökül. - Zaten şu klasik solcu ülkücü kavgalarına alışığız ama bundan sonra daha fazla kaos, daha fazla entrika bizi bekliyor olabilir. Gerçekten önemli bir haber vereceğini umarak açılan gözlerim tekrar uykulu kısıklığına kavuştu, - Off her gün aynı şeyler çok sıkıcı, ya derse girip çıkıyoruz ya da kahve içip aynı şeyleri konuşuyoruz Eylül. Keşke eğlenebileceğimiz bir şeyler olsa. - Bade bela mıknatısı gibisin zaten. O şom ağzını açma başımıza bir şey gelmesin lütfen. Hem eğlenceli olacak bu günden sonra, öyle hissediyorum. Okula Alp diye bir çocuk gelecekmiş. Daha gelmeden bu ülkücü tayfa reis reis diye ortada böbürlenmeye başlamış acaba nasıl biri? - Nasıl biri olabilir Eylül, uzun kabanlı kasıla kasıla gezen ülkücü bıyıklı bir hanzodur muhtemelen.
YAZARDAN
Eylül kahkahasını tutamadı ve aralıksız dakikalarca gülmeye devam etti. Aslında çok çekici bir kızdı Eylül. Siyah uzun saçları, Saçlarının önünde ona ayrı bir güzellik katan perçemleri ile karakteristik bir yüzü vardı. Hafif kemerli burnu ve dolgun dudakları da sanki bu karakteristik yüzün bağlayıcı unsurlarıydı. Gülüşmeleri sonlanınca saate bakıp, hızlıca hazırlanmaya gittiler. Bade her zaman kendi ayakları üzerinde durmayı başaran, başarmak zorunda kalan bir kızdı. Hayat onu güçlü olmak için mecbur bırakmıştı. Küçükken ailesine bakmak zorunda hissettiği için çalışıp çabalayan, sonrasında ise ailesine yaptığı her iyiliğin kendi hayatından çalınan zamanlardan ibaret olduğunu gören bir çocuktu. Çocukluğunu asla yaşamayadığı yetmezmiş gibi gençliğini de elinden almak istemişlerdi fakat Bade ilk defa dik duruşunu bozmadan ailesine karşı gelmiş, artık bir evlat olarak saymayacaklarını bile bile İstanbul'a kendine yeni bir hayat kurmaya gelmiş ve bunu yavaş yavaş da olsa başarmıştı. Straplez siyah, asimetrik kesim olan bluzunun altına siyah kumaş bir pantolon giyip son kez aynada kendine baktı, Gerçekten fiziği, yüzü saçları oldukça güzel bir kızdı. Fakat ailesi veya hayatına giren erkekler tarafından sevilmediği için bu güzelliğinin farkında olamıyordu. Hep kendini suçlamış, güzel olmadığını düşünmüştü. Beline gelen saçlarını düzleştirmiş, kulağının arkasına atıp makyajına son dokunuşlarını yapıyordu. ... ALP TİMUR ARSLAN. Okula yeni giriş yapan ve girdiği andan itibaren tüm gözleri üzerine toplayan bir cazibesi vardı. Kendi gelmeden birkaç gün önce isminin döndüğünü biliyordu. Herkes reisini bekliyordu. Bunun bilinci ile gülerek okula giriş yaptı. Yanında senelerdir en yakınlarından biri olan Cenk ile beraber bu okula gelmeye karar vermiş, planı kurmuş ve güzelce işletmeyi başarmışlardı. Bu planı bozabilecek her engeli hesap etmişlerdi. Fakat tek hesap etmedikleri engel başlarına bela olacak o kızdı. BADE ERTÜRK... |
0% |