Askeriyede bulunan herkesin, sert bakışı, iğneleyici sözleri ve kendinden emin duruşu ile hayran olduğu Hasan albay, Hasan Duman…
Aslında genç yaşta aşık olup evlenmiş, ama daha çok tek taraflı bir aşktan ibaret bir evlilik yaşamıştı. Hayatındaki en büyük hedefini başarmış, asker olmuştu. Hem de sınırda görev yapan, görevlerindeki başarıları ile adını duyuran bir ikili olmuşlardı. Alp’in babası da terk etmişti Hasan albayı. En yakın dostunu kaybetmenin acısı, sevdiği kadının onu terk etmesinin derdi ile birleşmiş. Kendini yalnızca mesleğine, görevine ve oğlu yerine koyduğu Alp Timur’a adamıştı. Her zaman arkadaşı ile bir kızım olsa da senin oğlan da evlendirsek hem arkadaş hem dünür oluruz fena mı imaları yapar gülüşürlerdi. Tabi bunlar şaka ile karışık gerçek düşünceleriydi. Her zaman bir kızı olmasını istemişti Hasan albay. Şuan bir kızı olduğunu öğreniyordu ama 21 yıl sonra nasıl karşısına çıkıp senin baban benim diyeceğini kestiremiyordu. Hem onu tanımıyordu da . Belki kendi hayatını kurmuştu, onca yıl sonra bir baba istemeyecekti. Alp’in timinden önce bir askerini daha sokmuştu o okula. İki yıldır okulda gözlem yapıyordu. Tabi ki Alp’e güveni tamdı ama elinde bir seçenek daha olmalıydı. Bu askerinin kızı ile de az çok bir samimiyeti olduğunu öğrenir öğrenmez yanına çağırdı,
Hasan albay bunları düşünürken, Alp duyduğu isim ile kafasını arkadaşına çevirdi. İkisinin de aklından aynı düşünce geçiyordu. Bu Bade o Bade mi?
Alp, kızı beğendiğini söylemeden Cenk anlamıştı. Bakışlarını yakalamış arkadaşına iki arada bir derede sormuştu. Onu yıllardır tanıyordu. Görevler dışında kadınlara yaklaşmaz, genelde herkes ile seviyesini korurdu. Elbette sevgilileri olmuştu. Ama uzun süreli veya ciddi diyebileceği hiçbir deneyimi yoktu. Hasan Duman onun için yalnızca üstü değil, babası gibiydi. Hayatında örnek aldığı tek insanın sevdiği kadın tarafından mesleği yüzünden terk edildiğini görmüştü. Birinin onu mesleğine rağmen sevebileceğini düşünmüyordu. Bu nedenle aklında oluşturduğu Bade profilini tamamen albayının kızı olarak kodlamaya çalışacaktı. Yoksa o da gidecek ve alp yine yalnız kalacaktı. Küçükken anlamadan bilmeden bunlara katlanmak daha kolaydı ama şimdi biliyordu. Birinin gidişinin ve yokluğunun onu etkileyeceğinin farkındaydı. Bu kıza da olan hisleri beğeniden ileri geçmeden önlemeye çalışacaktı. Albayı da arkadaşı ve ona bu düşüncesini zorlayacak bir görev daha vermişti. Kızına hem göz kulak olmalarını hem de aradıkları kişiyi bulmalarını hızlandırmalarını emretmişti.
Alp tüm timi toplamış, herkes ciddiyetle onu dinliyordu;
- Biliyorum ağırlıklı olan görev Cenk ve bende. Ama sizlerde okulun etrafında daha çok dolanacaksınız, her an gözünüz kulağınız açık olacak. Hasan albay bu kişilerin iki gün içinde bulunmasını istiyor. Biliyorsunuz bulmak ile işimiz bitmeyecek. İçlerine sızmamız gerekecek. Belki güvenlerini kazanıp arkadaş olacağız belki sevgili. Ailelerinin bile içerisine girmeden onlar hakkında bilgi toplayamayız. Sınırdaki diğer ekipler yoğun çalışmalarına devam ediyor. Ülkeye giren çıkan uyuşturucu tedariği şuan yok gibi. Muhtemelen bir açık verecekler. Bir şekilde ellerindeki malları okullarda dağıtmaya kazanmaya çalışacaklar. Bizim başarılı olmamız sınırdaki arkadaşlarımızın da başarılı olması demek.
Pür dikkat herkes Alp’i dinliyordu. Herkes bir sorun oluştuğunun bu nedenle işleri acele ettirdiğinin farkındaydı ama kimse cesaret edip soramıyordu. Umay;
- Komutanım peki biz nasıl okulun etrafında dolaşacağız, bizim görevimiz tam olarak ne?
- Şöyle, Aradığımız kişilerin erkek mi kız mı olduğunu bilmiyoruz. Muhtemelen erkektir. Bu yüzden senin de o okulda olman işimize gelebilir. Ama hepimiz aynı bölüme aynı anda kayıt olunca şüpheleneceklerdir. Bu yüzden seni başka bölüme kaydettiricez. Zaten yönetimin haberi var sıkıntı yaratmazlar Hasan albayım halleder orasını düşünme. Senden istediğim birkaç şey daha olacak ama…
Alp onay bekler gibi Umay’a baktı. Kendinden yaşça küçük olan kızı kardeşi gibi görüyordu. Oda Alp ve Cenk’i öz abisi gibi sever sayardı.
- Emredin komutanım,
- Özel bir mesele için yakın olman gereken bir kız var, iki arkadaş yaşıyorlar. Onları ev arkadaşı olma konusunda ikna et. Biz de çocuklar ile yakın bir yerde ev bakacağız zaten. İyice yaklaşalım öğrencilere. Belki bir şeyler duyarız görürüz iyi olur.
Her zamanki gibi ciddi duruşunu yalnızca bir süre koruyabilmişti ikili;
- Komutanım özel mesele falan, aşık oldunuz da haberimiz mi yok. Yoksa taş kalpli komutan bizden önce mi evlenecek.
- Yok be olum ne evlenmesi, daha biz zor görüyoruz adamın güldüğünü hangi kadın razı geli-
Durdu, durdu, ne söylediğinin ve nerede olduğunun farkına vardı süleyman. Sonra yüzündeki sıçtık ifadesi ile komutanına dndü ve daha da batırdı;
- Komutanım ben sizin burda olduğunuzu unuttum ya, yani siz yokken de böyle konuşmuyorum ama Şey old-
- Süleyman kalk, 305 şınav çek haydi
Diye kükredi alp. Yanında konuşmayı başlatan arkadaşı ona bakarak sırıtmaya devam etti. Alp de ona bakarak,
- Hiç gülme sen, Sülü’nün yanına geç, Kalan 295 şınav da senden haydi
İkili hariç herkes kahkaha atıyordu. İki arkadaş şınava başlarken konuşmaya devam etti;
- Öyle bir özel mesele değil, zamanı gelince öğrenirsiniz. Şimdilik bu kadarını bilin. Yerde şınav çeken ikiliye de dönerek. Siz de bizim arkadaşımız kontejyanından okula girersiniz dolanırsınız. Sizin üniversite kazanamayacağınızı herkes anlar zaten kız tavlamaya gelen iki dangalak sanarlar sizi.
-
- Komutanım peki ben kızları nasıl ikna edeceğim ev arkadaşı olmaya.
-
- Ben konuşacağım kızla senin kardeşim gibi olduğunu beraber büyüdüğümüzü ama bizimle erkek evinde rahat edemeyeceğini söyleyeceğim . Ricamı kırmaz diye umuyorum bakalım.
…
Az önce yaşadığı şoku hala atlatamamıştı, kutuyu da atmaya cesaret edememişti. İçindeki sesler o kadar yüksekti ki arkadaşının eve geldiğini duymamıştı bile. Eylül kapısını tıklattığında korku ile sıçradı. Eylülün neşeli sesini duyunca kendine geldi. Ona bu olanları anlatmalı mıydı? Belki de onu bu olaya hiç karıştırmamalıydı. Kendi başı tehlikede ise eğer arkadaşının da zarar görmesini istemezdi. Bade bu düşünceler ile meşgulken eylül odaya girdi.
- Hadi salona gel kahve yapayım konuşalım biraz.
Cevap bile beklemeden odadan çıktı. Eylül de arkadaşı için endişeliydi. Hem de hevesle gittiği buluşmasında ona yaklaşmaya çalışan çocuktan zar zor kaçabilmişti. Kendini kötü hissediyordu, bunları arkadaşına anlatıp biraz da olsa gevşemek istiyordu. Eylül kafasında onu suçlayan sesleri susturmaya çalışırken arkadaşı mutfağa girdi,
- Anlat bakalım date nasıl geçti
- Önce sen anlatacaksın bugün partiden sonra sana bir şey oldu, belki çocuklardan saklayabilirsin ama benden gizleyemezsin hemen dökül.
Bade zaten gerilmişti. Her şeyini arkadaşı ile paylaşırken böyle bir olayı saklayamazdı. Onun yüzüne her ne kadar gülse de anlayacağını biliyordu. Bu nedenle partiden sonra yaşadığı her şeyi anlattı. Alp ile konuşması da dahil…
- Oha Bade, gerçekten birkaç saat içerisinde bu kadar olay yaşadığına inanamıyorum. Peki sence kutuyu gönderen kim? Ayrıca o Alp denen çocuğun bu kadar sıcak kanlı konuşkan bir çocuk olacağını düşünmemiştim dışarıdan biraz sert soğuk bir görünüşü var. Tabiii buna neden olan uzun boyu ve geniş omuzları da olabilir.
Eylül’ün gülerek söylediği sözlere karşılık Bade göz devirmek ile yetindi,
- Normal sohbet ettik ayrıca okuldan birkaç kişiyle daha sohbet ederken gördüm sanırım alışmaya çalışıyor. O kutuyu da… Kimin gönderdiğini bilmiyorum ama bu kadar şey bilmesi beni biraz korkutuyor. Yani aklıma sadece Ozan geliyor ama…
- Ay saçmalama o gönderiyor olsa arabadan inerken o kutu ne diye sormazdı
- O da doğru… bilmiyorum Eylül kim olabilir? Benim aklıma hiç kimse gelmiyor ya delireceğim gerçekten.
- Mert olabilir mi, evet dövdün çocuğu ama hiç vazgeçecek gibi durmuyor.
- Sanmıyorum, tavırlarından anlarız ama ya belli eder bence kendini, sen anlat bakayım nasıl geçti o hoplaya zıplaya gittiğin buluşman.
Badenin gülerek sorduğu soru ile Eylül’ün yüzü asıldı. Aklından olan olaylar geçti birer birer. Derin bir nefes aldı. Arkadaşının bu tavırlarını gören Bade kaşlarını çatarak ona bakmaya devam etti,
- Beni yargılamazsın dimi Bade.
Eylül’ün sorusu ile daha da kaşları çatıldı. Tabi ki yargılamayacağını söyleyerek arkadaşını dikkatle dinledi
- Ya bu çocuk bana ilk başta istek attı bende fotoğraflarnıdan bizim okulda olduğunu analdım kabul ettim. Çok tatlı bir çocuk gibi görünüyordu, sonrasında ozanlarla falan tartışırken gördüm. Ülkücülerin olduğu tayfa ile de çok gördüm. Bir süre bakıştık ama size söyleyemedim. Belki Ozan ve tayfun o taraftan biri ile konuştuğum için kızar sen de mesafe koyarsın falan diye düşündüm biliyorum çok saçma bir düşünce ama sizden başka arkadaşım yok. Kendi bölümümden kimse ile aram iyi değil bi siz varsınız.
- Saçmalama istersen, sen benim nefret ettiğim biri ile bile birlikte olsan sırf arada sen varsın diye saygı duyarım ben Eylül beni tanıyamadın mı gerçekten.
-
- Biliyorum ya dedim ya zaten saçma bir düşünceydi ama Ozanların tavır alacağını biliyorsun. Tayfun belki takılmaz ama Ozan sürekli laf sokardı. Her neyse konuştuk bir süre ama okulda görünmek istemedi Solcuların takıldığı bir kızla görünmek hoş olmazmış öyle söyledi. Ben de her şey görüşten ibaret değil, Evet ben de sol görüşlüyüm ama sizin gibi dövüşerek veya her yerde kavga çıkararak bunu belli etmiyorum dedim. Biz bir süre bu olaylar yüzünden tartıştık konuşmayı kestiğimizi düşündüğüm için size de anlatma gereği duymadım . Partide yanıma geldi konuştu bende heyecanlandım. Neyse işte senden sonra beni almaya geldi evin önünden, Sahile çekti arabayı ben de kahve içeriz diye düşünmüştüm falan dedim, Hala gerizekalı gibi benimle sohbet edecek sandım Bade ben gerçekten salağım ya
Anlattıkça ağlamaya başlayan arkadaşına sarıldı. Göz yaşlarını kendi elleri ile sildi, O sırada telefonuna gelen bildirimlere bakamdan kapattı,
- Hadi bana her şeyi anlat bana dinliyorum seni
- Sonra işte… yakınlaşmaya çalıştı bende geri çekilince hadi hepiniz aynı değil misiniz, Hem kimsenin haberi olmauacak dedi bir anda dudağıma yapıştı. İttirip tokat attım bileğimden tuttu. Sonra, sonra… Ben kapıyı açıp bağırdım. Hani şu çocuk varya senin reisin yanındaki çocuk. O geldi. Bir sorun mu var falan dedi.
Timdeki toplantının ardından Bade ve Eylül’ün kaldığı evin karşısındaki eve yerleşmişti ekip. Zaten her şey ayarlanmıştı yalnızca eşyalarını getirdiler, ardından Cenk hava almak için sahile gitti, O sırada bir arabanın içerisindeki hareketlilik dikkatini çekti ve arabanın içindeki kızın Albayın kızının ev arkadaşı olduğunu anımsadı. Uzaktan sessizce izledi güzel kızı. Ardından tokat attığı gence baktı. Hızla yanlarına adımladı. Ürkütücü bir sakinlik ile bir sorun olup olmadığını sorrdu, çocuk tam bağıracakken karşısındaki kişinin kim olduğunu fark etti, reisinin en yakınına racon yapamazdı bu nedenle geçiştirecek bir şeyler gevelerken Eylül ağlayarak kendini arabanın dışarısına attı ve koşmaya başladı…
- Böyle işte sonra direkt eve geldim Deminden beri beni arıyor. Kimseye bir şey dememem için tehtid mesajları falan attı. Buraya geleceğine eminim Bade ne yapıcam ben?
Bade tam cevap vereceği sırada telefonuna bir bildirim daha düştü, Yine bilmediği numaradan gelen bir mesaj görünce içindeki sıkıntı ile mesajı açtı.
+053****6161
Merhaba Bade, Alp ben bugün konuşmuştuk, senin değimin ile hani şu okula yeni gelen pos bıyıklı çakma ülkücü.
Rahatsız ettim sanırım kusura bakma bölüm grubundan aldım numaranı, Biz okula yakın bir yere taşındık çocuklar ile, buralarda oturduğunu duydum, Vaktin varsa eğer bende bir emanetin var.
Müsait misin?
Badenin yüzündeki sırıtış her mesajda daha bir artıyordu. Bunu fark eden Eylül kafasını telefonun içerisine sokacak kadar eğildi ve mesajları okudu.
- OHAAA KIZIM MESAJ MI ATMIŞ ÇÜŞ AMA GERÇEKT-
Eylül’ün sözü dışarıdan gelen bağırış ile yarım kaldı. Biri gecenin bu saatinde Eylül diye bağırıyordu. Hayır hayır baya kükrüyordu. Bade ile Eylül onun geldğini anlayarak birbirine baktı. Ama bakışlarındaki anlam çok farklıydı. Eylül korkarak arkadaşının kolunu sıkıca tutmuştu. Bade ise biraz daha zorlasa gözlerinden alev çıkacaktı. Üzerindeki avokadolu şortlu takımına aldırış etmeden koşarak balkona çıktı. O sırada karşı evin balkonundan Alp’i gördü. Yaşadığı şoku bölen şey Aşağıdaki çocuğun Eylül’ü çağır lan diye ona bağırması olmuştu. Alp bilerek bu eve taşındığı için şaşırmamıştı tabi, Bade de az önce okuduğu mesajlardan sonra tesadüf diye geçirdi aklından, Bağırışlar karşısında daha fazla dayanamadan evden çıkmak için koştu. Eylül önüne geçse de durmadı, arkadaşının ağlamalarını da önemsemeyip aşağı koştu.
Apartmandan çıkar çıkmaz karşısında, okulda birkaç göre gördüğü çocuğa doğru bağırarak ilerledi,
- Lan karaktersiz, şerefsiz. Ne arıyorsun sen burada