Yeni Üyelik
2.
Bölüm

TANIŞMA

@nazcann1

 

 

Hukuk okumanın zorluğunu en çok da miyop olduğu için çekiyordu Bade. Koskoca amfide en önde bile otursa her şey karınca yazısı gibi geliyordu ona. Gözlüğünü yine takmamış bu yüzden dersi dinlemenin de bir anlamı yok ne de olsa göremiyorum diye düşünüp derslikten çıkmıştı. Bölümden arkadaşları ile beraber kahve alıp kampüsün bahçesine oturup sohbet etmeye başladılar.

Yağmur, Bade'nin bölümden en yakın arkadaşıydı. Sarı platin saçları ve dolgulu dudağı ile bir çok üniversite öğrencisinin dikkatini çeken ve bu ilgilere de yer yer karşılık veren bir kızdı. Biraz hovarda takılır ama arkadaşlarına karşı çok sadıktı. Ozan ve Tayfun üniversitenin sol görüşlü kısmında bulunan, dışarıdan sert görünüme sahip olup yakın olduğu insanlar ile beraberken 5 yaşında gibi davranan iki yakın arkadaştı. Ozan'ın Bade'ye olan ilgisi 1. Sınıftan beri fark edilecek düzeydeydi. Arkadaş grubunda herkes bunun bilincinde olup asla ses çıkartmazdı. Bade, Yağmur'un imalarına karşı sürekli kızar ve inanmazdı. Çünkü Bade için arkadaşı olarak gördüğü herkes onun için zararsızdı.

Aralarındaki muhabbet koyulaşırken Ozan kaşlarını çatmış bir noktaya odaklanmıştı. Herkes oraya döndüğünde Bade'de elindeki sigarasını ağzına koyup gözlerini kıstı, kafasını bakışların olduğu yöne çevirdi. İki kişi okulun kantininden çıkıp bahçeye ilerliyordu. Geniş omuzlarına yapışan polo yaka ve altına giydiği siyah kumaş pantolon ile oldukça çekici duran çocuğu yaklaşık 10 kere süzdü. 1.98 boylarında olan Alp gözündeki güneş gözlüğünü çıkarıp Cenk ile beraber Bade'lerin bulunduğu yeşilliğin on on beş adım ilerisine oturdu. Hala tüm gözler üzerindeydi. Bunun bilincinde olan Alp gözlüklerini tekrar takıp Cenk'e döndü;

- Şu çaprazımızdaki tayfa solcu grubun üyeleri mi

Cenk önce kafasını Badelerin olduğu alana çevirdi. Alandaki herkes gözünü kaçırırken Bade ona kitlenen yüze kaşlarını çatarak baktı. Miyop olduğu için ona bakıp bakmadıklarını da anlamamıştı ama yine de baktı.

- Şu Kumral kız ve yanındaki çakma sarı hariç diğer iki çocuk solcu gruptan. Hepsi hukuk 2. Sınıf öğrencisi. Aradığımız kişilerin hukuktan olduğuna emin miyiz abi? Onlarda o beyin var mı gerçekten

Alp, gülüşünü saklayamadı. Ufak bir kahkaha attı.

- Onlarda o beyin yok ama o ibne babalarında o para var kardeşim...

 

                                    ...

 

Ozan, gerçekten yakışıklı sarışın bir çocuktu. Okuldaki bir çok kızın ilgini çekerdi. Kendine olan tüm ilgi yeni gelen çocuğu kayınca biraz bozulmuş ama bunu arkadaşlarına yansıtmamaya çalışıyordu. Ama ilgi gösterenlerden biri de sevdiği kız olunca sabrı taştı;

-Bade bu kadar beğendiysen nikahına al.

 

Bade anlamaz gözler ile Ozan'a baktı. Ne diyorsun der gibi kafasını salladı.

 

- Çocuğa gözlerini kısıp kafanı öne çıkartıp bakıyorsun da o yüzden diyorum canım. Çok beğendin herhalde.

 

- Ya beğendiğimden değil miyopum ben salak. Göremediğim için gözlerimi kısıyorum.

 

Badenin dediği şeyden sonra herkes bir süre kahkaha attı ama Bade hepsine somurtarak ayağa kalktı. Küstüm oynamıyorum diyen çocuklar gibi kollarını bağladı ve karşıdan gelen arkadaşı Eylül'ün yanına gitti. Eylül'e doğru yürürken büyük bir cüsse ile çarpışıp geri düşüyordu ki bir kol onu tuttu. Onu tutan kola baktı önce Bade. Ardından bakışlarını yavaşça kolun sahibine çıkarttı. Siyah saçları anlına düşmüş, koyu kahve gözleri dikkat ile Bade'yi inceliyordu. Bade kolunu ittirdi. Ardından karşısında aynı bölümde olduğu çocuğa bir bakış atarak yanından geçti. Arkadaşının yanına yürümeye devam etti. Bu çarpışmayı kaşları çatık bir şekilde inceleyen Alp, kızı arkadaşının yanına gidene kadar süzdü.

Eylül şaşkınlık ile arkadaşına ve ardında bıraktığı iki kaşları çatık çocuğa baktı. Bu yüzlerden biri Alp Timur Arslan iken bir diğeri Mert Başkan idi. Eylül Mert'i tanıyordu. Tabi ki herkesin tanıdığı kadar. Zengin bir ailenin çocuğu olan Mert, Hem babasının ismi ile magazin sayfalarında yerini alır hem de okulun öğrencilerinin ulaşamayacağı, asla aynı ortamda bulunamayacağı biri olarak gündeme gelirdi zaman zaman. Eylül yanına gelen arkadaşını kolundan tutarak ileride bulunan bir banka ilerledi;

- Bugün kolumu biri koparacak ama kim acaba diye söylenerek arkadaşının peşinden ilerledi.

- Bade az önce kiminle çarpıştığının farkında mısın?

Boş bakışları ve bıkkın ifadesi ile arkadaşına bakan Bade;

-Yine hangi belaya bulaşırken beni bastın anlat bakayım

- Hani sana geçen anlattığım, kimse ile muhattap olmayan yanında yalnızca 2 arkadaşı

dışında olan bir çocuk vardı hatırlıyor musun?

Bade, arkadaşının ona bir gün içinde on beş kişiyi anlattığını düşünerek hafızasını yokladı.

-Yok bu hangisiydi acaba Eylül. O kadar salağı doldurmuşlar ki okula hangisi daha salaktı hatırlayamıyorum gerçekten.

Eylül arkadaşının sızlanmalarına hiç aldırış etmeden kendi kendine düşünmeye devam etti;

-Çok garip. Daha önce bırak bir kızın arkasından bakmayı kafasını çevirip etrafa bile bakmaz bu çocuk.

Bade bıkkın bir ses ile ofladı, arkadaşı ile kalkıp yemek yemek için okuldan çıktı.

                                    ...

Alp, Cenk ile beraber okulun ülkücü gençleri ile tanıştı ve yarın olacak olan yürüyüşe hazırlandı. Gençlere teker teker neler yapmaları gerektiğini bazı yerlerde babacan bir ses tonu ile anlattı. Bazı yerlerde Emirler yağdırdı ve sonrasına pankartlar hazırlayan gençlerin yanında oturup cebinden sigarasını çıkarttı. Hafifçe kafasını eğip sigarasını yakarken karşısında bir silüet belirdi. Yavaşça sigarasını ağzından iki parmağı ile aldı ve kafasını karşısında duran orta boylu çocuğa çevirdi. Ozan...

Ozan sinirli göründüğünü düşündüğü yüz ifadesi ile Alp'e bakarken Alp ayağa kalktı, yukarıdan bakıp atan Ozan, Alp'in kalkması ilr yavaşça boynunu yukarı kaldırdı. Ozan 21 yaşında bir genç gibi görünürken. Alp onun yanında 26 larında olan abisi gibi görünüyordu. Yaş farkları vardı elbet ama görünüşleri de oldukça zıttı. Ozan;

-Yarın yürüyüş falan yapamazsınız, bizim haftalar öncesinde planladığımız yürüyüşümüz var. Toplayın eşyaları sonra yapın

Alp alaycı bir şekilde güldü, tek dudağı havada, kaşları karşısındaki insanı delecek kadar çatık bir şekilde Ozanın hafifçe üzerine eğildi. Omzuna elini koydu;

- Koçum (hafifçe omzunu sıkarak), Ben daha yeni geldim. Böyle mi hoş geldin diyorsun sen.

Ozan omzundaki elin gücünü fark etti. İtmek için çabalamadı çünkü yapamayacağının bilincindeydi.

- Sana eşyaları topla dedim. Bu kadar.

Alp elini çekti, etrafına toplanan gençlere bir baktı. Yarısı Ozan ile gelen uzun parkalı gençler iken yarısı uzun siyah kabanlı gençlerdi. Ufak bir gülüş çıktı ağzından. Kendi tarafındaki gençlere döndü, Arkadaşlar kabul ediyor musunuz dedi. Herkesin ağzından, hayır, olur mu öyle şey, onlar siktirsin gitsin gibi mırıltılar çıkarken. Ozan'ın arkasındaki kalabalıktan da, Ülkeyi mi kurtaracaksınız lan, gidin dağa terörist avlayın o zaman, rol kesmeyin burada gibi nidalar çıkıyordu. Cenk kalabalığı sustururken Alp konuştu;

-Sizlerde yapın yürüyüşünüzü, bizler de yapalım. Ülkemin yolu, kaldırımı hepimizin nasıl olsa dimi. Eşitliği adaleti, özgürlüğü savunmuyor musun sen dedi.

- Sizin gibi eşkiyalar ne anlar haktan adaletten. Sizin eşitliğiniz kendi krallığınızdan ibarettir. Ama kabul. Atamın da dediği gibi '' Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.'' İki tarafta özgür ne de olsa. Siz de biz de yapalım yürüyüşü, bakalım kim ezilecek kim ezecek. Dedi arkasını döndü ve ilerlerken,

-Ozan

-Ne var çakma ülkücü

- Kardeşim giderken ( sol yumuruğunu havaya kaldırdı) Yürüyün yoldaşlar diye bağırmadın nasıl solcusun lan sen.

Herkesten kıkırtılar gelirken Alp'te güldü. Ozan da yarım ağız gülerken Alp'e baktı.

- Biz seninle belli ki çok çatışacağız. Umarım sadece ideolojilerimiz çatışır. Özel hayat devreye girerse bu kadar sakin olmam reis.

Alp kaşlarını çatarak dinledi karşısındaki öfkeli genci. Ne dediğini anlamadı. Aslında dikkatinden hiçbir şey kaçmazdı ama bu sefer belli ki bir şeyler kaçmıştı.

...

 

Bade ile Eylül yemek yedikleri mekandan çıkarken kaşları çatık yürüyen Ozan ile karşılaştı, Ozan önüne bile bakmadan düşünceli ve sinirli bir şekilde yürüyordu. Kızları gördüğünde yüzündeki sinirli ifade kendisini şefkate bıraktı.

- Oooo benim güzellerim buradaymış. Hadi eve geçin hazırlanın akşam okulun her yıl yaptığı açılış partisi var biraz kafa dağıtalım yoksa ben şu çakma reisi döveceğim.

 

Kızlar Ozanın bu dediğine yalnızca gülmek ile yetinip onu onayladı ve eve doğru yola koyuldular. Yol boyu Eylül gelmek istemediğini söylese de Bade'nin ısrarlarına dayanamadı ve susması için gitmeyi kabul etti.

...

 

Alp ve Cenk timin olduğu yere gelip kendilerini koltuğa atıp derin bir nefes verdiler. Bulundukları timde Alp başta olmak üzere, Cenk, Süleyman, Umay, Mete bulunmaktaydı. Timin başında ise Alp Timur. Umay daima sert ve eril enerjisi yüksek bir kadındı. İçerisinde bulunduğu mesleğin de bunda etkisi vardı tabii. Süleyman ve Mete timin eğlence ve delilik kontenjanını oldukça rahat bir şekilde dolduruyordu. Dışarıdan bakıldığı zaman Umay ve Alp dışında kimse için asker olabilir diyemezdi hiçbir insan. Timin bu zamana kadar bir çok görevi rahatça atlatmasını sağlayan da aslında Mete ve Süleymanın bu eğlenceli halleriydi. Süleyman;

-Komutanım akşam bir partiniz mevcut katılım sağlayacak mısınız yoksa yerinize biz mete ile gidebiliriz. Dedi 32 diş sırıtarak. Mete'de bu sırıtışa destek olarak;

- Komutanım Sülü haklı valla siz üniversite hayatına çabuk adapte olmuş gibi görünüyorsunuz partilemeler falan ama, isterseniz biz de gelebiliriz.

İki geveze aralarında gülüşerek eğlenirken Komutanları kafasını yasladığı koltuğun başından kaldırdı ve yalnızca ikiliye bir bakış attı. Bakışı ile ikisi de susup başını eğdi. Sonrasında Cenk'e döndü fakat ne diyeceğini anlayan Cenk ona, ne olur yapma komutanım adlı yavru köpek bakışını atıyordu.

-Cenk hazırlan, şu itlere de söyle hep beraber gideceğiz şu zımbırıya. Koskoca okulda kimi arayacağımızı bilmiyoruz daha kalabalık olmamız daha iyi. Sürekli bir arada takılmayız. Göze çarpmayalım.

Bu habere Cenk ve Umay dışında herkes sevinmişti.

...

BADE'DEN

 

Siyah saten elbisemin içinde oldukça güzel göründüğümü biliyordum fakat niyetim partiye gitmek veya güzel olmak değildi. Düşünmemek için kafamı dağıtacak bir şeyler yapmam gerekiyordu. Dönem yeni başladığı için ders çalışmak bile çok vaktimi harcamadığı için bir şekilde kafamı dağıtmalıydım.

Tamamen hazır olduktan sonra Eylül'in yanına gittim. O da en az benim kadar güzel olmuştu. İkimiz de birbirimize gururla baktıktan sonra evden çıktık. Tabi ki araba alacak paramız veya taksiye harcayacak bütçemiz olmayacağı için Ozan ve Tayfun bizi kapıda bekliyordu. Önde oturan Tayfun'u itekleyen bir Ozan gördüğümüzde ikimizin de aklına aynı şey gelse de, düşüncelerimi dışa vurmadan direkt arka kapıyı açarak yerime yerleştim. Eylül de yanıma oturduktan sonra Ozan ofalayarak arabayı çalıştırdı.

Önünde durduğumuz mekan çok havasız ve basık olduğunu dışarıdan bile belli ediyordu. Böyle mekanlardan nefret ederdim. Evet eğlenmeyi severim ama böyle insanlarla dip dibe olacağım yerlerden ziyade yakın çevrem ile bir masada oturup içip eğlenmek her zaman daha cazip gelirdi. Bir yandan bunları düşünürken bir yandan arkadaş grubumdan geride kaldığımı fark ederek hızla ilerledim. Onlara yetişmek için hızlı hızlı hareket ederken mekana giriş yapan şu ''reis '' dedikleri çocuk ile göz göze geldim. Bunun gözleri yeşil miydi ya hiç fark etmemişim.

Aynen zaten çocuk ile burun buruna geldiniz de fark etmedin gerizekalı çocuk seni tanımıyor bile diyerek kendime kızdım ve üzerimde olan bakışları yok sayarak ilerledim. Arkadaşlarımın olduğu tarafa geçtiğimde bir çift gözün üzerimde olduğunu hissettim, etrafıma bakınsam da kim olduğunu anlayamadım.

Kafanda kurma Bade kim sana baksın ya. Yan tarafımdan ismimi duymam ile Kendi kendime yaptığım sohbeti bir kenara bırakıp sese doğru döndüm.

YAZARDAN

Uzaktan Bade'yi gören Mert yanındaki arkadaşlarına bir şey demeden ayağa kalktığı sırada yanındaki arkadaşı kolundan tuttu.

- Abi, babalarımız kimseyle samimi olmamak şartı ile bizi yolladı unutma.

Dedi ve yerine oturdu. O sırada Mete oradan elinde içkiler ile timin yanına ilerlerken çocuğun dediklerine kulak misafiri oldu. Arkasını döndüğünde yalnızca boş bir kalabalık gördü. Konuşan kişinin yüzünü seçemedi. Ortam sisli ve loş ışıktan ibaret olduğu için burada gözlem yapmak oldukça zordu. Emin olamadığı için kimseye bir şey demeden içkileri masaya koydu.

Alp, barın orada duran Badeyi gördü. Elinde tuttuğu kalpli kolyeye baktı bir de kolyenin sahibine. Bahçede bir çocukla çarpışmış ve orada kolyesini düşürmüştü. Alp niye aldığını bilmeden o kolyeyi alıp gün boyu cebinde taşıdı. Onun mesleğinde ve karakterinde biri için aşk olmamalıydı. Dikkat isteyen bir meslekte aşk gibi dikkat dağıtıcı bir eylem yalnızca kendine zarar verirdi. Salak değildi, kızı beğendiğini inkar edemezdi ama daha fazlası olmamalıydı. Yine de bir emanet diye düşünerek kızın yanına ilerledi. O sırada koluna dokunan bir el ile sıçrayan Bade yanında gelen ve ona seslenen Mert'e döndü.

Alp bu çocuğun çarpıştığı çocuk olduğunu anladı ve bir iki arka masalarında durarak izlemeye başladı.

-Kusura bakma korkutmak istemedim, yalnızca şey eee,

- Bugün için özür dileyeceksen gerek yok ben de önüme bakmıyordum dedi Bade ve çocuğa arkasını dönerek içkisini yudumlamaya devam etti. Büyük bir şaşkınlık ile ağzı açık kalan Mert kaşlarını çattı yumuruklarını sıkarak derin bir enfes aldı. Bu sahneyi izleyen Alp gereksiz bir şekilde mutlu oldu. Çünkü okula geleli bir gün olmasına rağmen yol sorduğu veya aradığı çocuk ile ilgili bir şeyler öğrenmek maksadı ile iletişime geçtiği kızların hepsi karşısında yakışıklı birini gördüğü an cilve yapmaya başlıyordu. Bu devirde aşk yaşamak da zordu. Doğru bir insanı bulmak bu kadar zorken neden kendini ateşe atardı ki bir insan. Alp bu düşüncelerin içinde kendi ile savaşırken karşıdan gelen ses ile hareketlendi.

- Napıyorsun lan sen

Diye bağıran Bade bir yandan kolunu Mert'ten çekmeye çalışıyordu. Az önce terslenmeyi kaldıramayan çocuk, kızın kolunu koparırcasına tutmuş ve kendine dönmesini sağlamıştı. Sesi duyar duymaz yanlarında biten Alp. Ne oluyor demeye kalmadan Bade yumruğunu Mert'in burnuna indirmişti.

Klasik erkeğin kızı kurtarması bölümünü de bu şekilde atladığımıza göre, Bade'nin Mert'e ettiği küfürleri şaşkınlık ile dinleyen gençler yerini kıkırdaşmalara bırakmıştı. Çünkü Bade hırsını alamamış yere düşen Mert'i bir yandan tekmeliyor bir yandan da çantası ile vuruyordu. Alp'te bu olanları gülerek izlerken karşıdan gelen iki çocuğu fark etti. Bade'ye doğru yeltendiklerini gören Alp, gözleri ile timini aradı. Cenk ve Umay'a gözü ile iki kişiyi işaret etti. İşareti anlayan tim iki çocuğu da sessiz bir şekilde mekandan çıkarttı. Artık abarttığını düşünen Alp, Bade'nin yanına giderek sakin olmasını söyledi, kısa kısa nefes veren Bade tam bağırmak için kafasını kaldırdığı sırada yeşiller ile burun buruna geldi,

BADE'DEN

Erkeklerin istediği yerde istediği gibi davranabileceğini sanmasından nefret ediyorum. Aslında direkt erkeklerden de nefret ediyorum diyebilirdim, ta ki şu ana kadar. Bu yeşiller benim dibimde mi duruyor yoksa ben fazla mı içtim acaba.

-Sakin mi olsan diyorum. Birazdan ölmek üzere muhtemelen.

Korkarak geri çekildim, ay gerçekten ölür müydü, tamam bir şerefsiz silinmiş olurdu ülkeden ama bu lavuk için katil olamam lan ben. Tam nabzına bakmak için eğilecekken bir el belimden tutup eğilmemi engelledi vee hop gene yeşiller burnumun dibinde;

-Ölmedi merak etme, bırak diye söyledim , gel dışarıya biraz hava alalım istersen. Sen de biraz sakinleş

Konuşmayı unutmuş ya da dilim tutulmuş gibi yalnızca kafamı sallamak ile yetindim. Bu çocuğun ayrı bi aurası var gerçekten nutkum mu tutuldu benim ay noluyor noluyor.

Dışarı çıktığımız gibi çantamdan paketi çıkarttım. İçinden bir dal çıkartmaya çalışıyordum ama sinirden titreyen ellerim buna müsade etmiyordu asla. Ay çocuk yanında heyecanlandım sanacak Allah kahretmesin seni kızım.

Tam ben iç sesimle kavga ederken sigaramı çıkaran bir el ile durdum. Şu yeşil gözlü canavar sigarayı paketten çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdi, ardından cebinden çıkarttığı zippo ile sigaramı yaktı. Ben hala şaşkın gözler ile çakma ülkücüye bakarken, o alaycı bir şekilde sırıtarak;

- Dilin mi tutuldu minik, içeride terör estiriyordun noldu

Ay çok güzel gülüyorsun kız sen ne diyim ki şimdi ben.

- Sinirlenince böyle oluyor, ilk biraz deliriyorum sonra kedi gibi oluyorum birazdan geçer merak etme.

- - Ha yani ilk adam dövmüşlüğüm değil bu diyorsun

- Adam dövmem ben, adam olmayanları döverim şu içerideki züppe gibi.

Gözlerimi devirerek dediğim şeye karşılık gülerek yanıt verdi. Ay sen hep gülsene çok güzel gülüyosun ya Hem ben seni böyle hayal etmemiştim daha çok ülkücü bıyıklı, pısırık ama ağa gibi dolaşan, kabanın içindeki telefonu silah sanıp eli belinde gezen bir lavuk hayal etmiştim.

İçimden bunları düşünürken sanırım ona bakarak gülüyorum ben. Allah kahretsin çocuğa bakıp sırıtıyorum. Hemen toparlamam lazım.

- Ya yanlış anlama ben okula reis diye biri geliyor dedikle-

- Az önce düşündüğün şeyleri sesli söyledin zaten duydum dedi gerçekten samimi bir gülüş ile.

Ben. Gerçekten. Rezil Oldum. Tam kendimi açıklayacakken bize doğru yürüyen ve donakalan bir Eylül gördüm. Hiç çaktırmadan gelmeye devam etti ama yüzündeki o şaşkın ifade hala yerini koruyordu.

- Bade gidelim mi artık ben yoruldum.

Kafamı salladım, Bir şey demeden arkasını dönüp arabaya ilerledi. Onun bindiğini görünce bende ayağa kalkıp elimi uzattım.

-Biraz tatsız bir tanışma oldu kusura bakma Bade ben

Alp'te samimi bir gülümseme ile karşılık verdi ve elini uzattı

- Alp bende, namı değer ülkücü bıyıklı, pısırık ama ağa gibi dolaşan, kabanın içindeki telefonu silah sanıp eli belinde gezen bir lavuk işte.

Yaşadığım utanç ile gözlerimi yumup elini daha çok sıktım. Sonrasında ne diyeceğimi bilemeden arkamı dönmeden arabaya koşar adımlar ile ilerledim. Arabaya bindiğimde kimse yoktu. Nasıl ya demin Eylül bindi gördüm, inmiş miydi? E ozanlar da yok diye düşünürken yanımda yer alan siyah kutuya baktım. Üzerinde bir not vardı

Siyahlar içinde çok güzeldin,

Bembeyaz hayatına siyah bir hediye,

Kim olduğumu düşünme, Beni biliyorsun

Sadece bakman değil, görmen gerekli

GÖR BENİ

Loading...
0%