
Saat on bire yaklaşıyordu kahvaltı yaptıktan sonra umay ve mine ile oyunlar oynamış resimler çizmiştik şimdi ise bizimkiler gelecek diye çay demliyordum,başta yorgunlardır diye gelmezler diye düşünüyordum hepsi şuan gelmek için yola çıkmıştı yani alin'ler ve birce dışında onlar niye yoktu?
Onlar şuanlık yoktu kendilerince poğaça,börek tarzı yemekler yapma derdindeydiler,evde sadece misafir diyebileceğim bir o kadarda misafir olmayan sâye vardı alin onu kendilerinden önce göndermişti.
Biz çocuklarla oynamayı bırakıp üç çocuğu oynamaları için başbaşa bırakmıştık.
Ben ve barlas ise hemen arkalarında kalan koltukta yan yana uzanmış haber izliyorduk.
"Yavrum?"
"Efendim canım?" Diye gülümseyerek karşılık verdim.
"Mutlusun- değil mi?" Dedi sorgular gibiydi.
"Evet mutluyum canım gerçekten"
"Mutlu olmadığını anladığım an, ne olur biliyorsun değil mi?" Başımı yukarı aşağı salladım. "Biliyorum" Diye mırıldandım dudakları dudağıma yaklaştı.
Kapı çalındı.
Kapının çalındığını duyunca hafif bir panikle ayaklandım.
Barlas'ın içinden ettiği küfürü duyar gibiyim.
Sâye "annemler geldi annemler geldii!" Dedi yerinde zıplıyordu.
"Bakalım kim gelmiş" dedim. Sâye'nin bu tepkisine gülerken, kapıyı açmadan delikten baktım,gördüğüm kişiyle kapıdan uzaklaşmamla gülüşümün solması bir olmuştu.
"Yavrum ne oldu kim gelmiş?" dedi,ne diyebilirdim ki? Ne söylesem olay çıkardı burada.
Kapıya bu sefer daha şiddetli vuruldu "AÇ ŞU KAPIYI GELİN" Diye bağırdı.
Başımı çevirip direktman mine'ye baktım öylece donup kalmıştı korkudan bembeyaz kesilmişti.
Gözlerimiz kesişince,dikkatli şekilde bakılmazsa fark edilmeyecek bir şekilde başını iki yana salladı.
Kapıyı açma.
İsteseler dahi açmazdım zaten.
Barlas yanımdan geçip beni arkasına çekip bana döndü.
"Yavrum sen çocukları odaya götür,hatta sende gir odaya çıkma" dedi.
Dediği gibi çocukların yanına yaklaştım "çocuklar hadi odaya,hadi" dedim.
"Tomris abla o kim?" Dedi sâye,vallahi sâyecim ne sen sor ne ben söyliyim.
"Boşver ablacım eski bir tanıdık" Diye cevap verdim,başka ne diyebilirdim ki?
Odaya çocukları götürüp geri çıkacağım sıra elimi tuttu.
"Annecim.." dedi elimi bırakmıyacakmış gibi.
"Efendim annecim?"
"O adam sana neden bağırdı? Seni tanıyor mu?"
"Evet tanıyor anneciğim,dedim ya eski bir tanıdık"
"Anladım annecim" dedi,yine barlas'ın yanına gitmeye yeltendim ama kızım bırakmadı.
"Anne gitme kötü biri o" dedi,sesinden anlaşılıyordu korktuğu.
"Kızım bir şey olmaz bize,hadi üçünüz oturun burada" diyip çıktım odadan kapıyı kapatıp.
Barlas kapıyı açmış dışarı çıkmış konuşuyordu yani daha doğrusu bağırıyordu.
"...SANA BİZİ RAHATSIZ ETME DEDİM. KAÇ KERE DEMEM,HATIRLATMAM GEREKİYOR"
"BENDE SANA DİYORUM Kİ MİNE'Yİ BANA VER KIZIMI VER"
Artık dayanamayan bendim "YETER!" Diye bağırdım.
"Sana çocuk mocuk yok,mine'yi sana vermiyoruz" dedim,parmağını kaldırıp bana doğru sallayarak üstüme yürümeye çalıştı anında barlas tarafından hafifçe geriye itildi "sen karışma gelin sana haddine değil karışmak"
"Değil öyle mi? Değil,niye değil?"
"Karı kısmı erkeklerin arasındaki meseleye karışmaz.Özellikle baba ve oğlun arasındaki meseleye" dedi,alaycı bir tavırla gülümsedim bu sefer üstüne yürüyen bendim,sakin adımlarla üstüne gittim.
Artık resmen burun burunaydık yumruk atsam merdivenlerden düşerdi aslında.
"Baba ve oğul? Sen erkek bile değilsin ki baba olasın" dedim sinirle ve alayla.
Barlas direkt beni arkasına alıp,babasına dik dik bakıyordu,elleriyle iki yakasını kavradı.
Dişlerinin arasından, "bas git buradan,bir daha gelme" kulağına doğru eğildi,biraz zor duyuluyordu ama duydum. "Eğer gelirsen bu seferkinden daha beter ederim seni,seni öldürürüm duydun mu beni?" Dedi yakalarını bırakırken geriye doğru itti merdivenlerden bir kaç basamak düştü,bir anda kolu kavrandı ve kenara zemin kata fırlatıldı iki kişi tarafından.
Üç ve dokuz tarafından,son olarak ta dışarıya atıldı yine üç tarafından.
"Hoşgeldiniz" dedim gülümseyerek.
Sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi bizim gülmemiz peki.
"Hoşbulduk canım" dedi alin hepsinden önce merdivenlerden inip sarıldı.
Hepsine sırayla sarılıp içeriye girdik ama bir kişimiz eksikti.
"Saka nerede?" Diye bir soru yönelttim.
"Gelecek şimdi arabasını park ediyor hemde telefonla konuşuyor" dedi dokuz.
"Bizim çocuklar nerede ya?" Dedi atlas.
"Odadalar o gelince içeriye soktum" dedim,kalkıp çocukların olduğu kapıyı açtım.
"Kızım,sâyeciğim herkes geldi" dedim,sâye odadan koşarak çıkıp annesi ve babasına koştu,umay ise herkese teker teker sarılma derdindeydi,bakışlarımı onlardan alıp mine'ye çevirdim,yatakta oturmuş ellerini kucağında birleştirmiş sessiz sessiz ağlıyordu.
kapıyı örttüm,tam önünde bir dizimin üzerine çöktüm.
"Ablacım başını kaldırır mısın?" Dedim beni duymuyor gibiydi.
Elimi çenesine yerleştirip bana bakmasını sağladım,ağlamaktan hafifçe kızarmaya başlamıştı hem yüzü hem gözleri,gözlerinin rengi koyulaşmıştı,ağlamadım dese gözlerine bakan kişi saniyeler içerisinde ağladığını anlardı.
"Ablacım gitti,geçti ve bitti" dedim rahatlatmak istiyordum, sakinleşsin istiyordum.
"O gitse ne olacak? Bütün yaptıkları yanına kâr kaldı? Ceza aldı mı? Hayır,cezaevine girdi mi? Hayır,hiç birşey yapılmadı" dedi,dedi,dedi.
Dilim lâl oldu resmen,Haklıydı hemde çok haklıydı! Kahretsin ki çok haklıydı.
&&&
Derin bir sohbette girmiştik,çaylarımızı içiyor,yaptığım ve getirilen yemeklerden yiyorduk,sâye ve umay evcillik oynuyordu,mine ise tekli koltuğa sinmiş dinozorlarla ilgili ansiklopedi okuyordu,mine'nin dinozorların özelliklerini,neler yapabildiklerini,neler yediklerini ve bir çok şeyini daha incelemeyi seviyordu.
Onu en kısa sürede dinozorlar ilgili bir müzesine götürmeliydik.
Yarım saattin sonunda saka gelmişti.
Sonunda!
"Hoşgeldin mannycim" dedi dokuz gülerek,Saka ise karşılık olarak yüzünü ekşitti "hoşbuldum katırcığım" diyip,oturdu.
İki deli bir ekipte olursa ne olur adlı çalışmanın A1 örneği gibiler resmen.
"Katır mı?" Dedi,atlas ve barlas aynı anda.
"Katır tabii çünkü dokuz'un katır gibi inadı var" Diye cevap verdi elay,aslında gelmek istememişti ama sonra vazgeçmişti,gazel ise benim gibi teşkilatın kıdemli ajanlarından biri olduğu için şuan eğitim vermeye gitmişti.
"Neyse kiminle konuştun?" Diye sordu elay bu seferde,pek konuşkan değildi sadece kendisine soru sorulduğunda konuşurdu.
"Önce başkan ile görüştüm-..."
"Ne diyor?" Dedi üç aniden,merakla.
"Dikkat etmemizi,görevi layıkıyla yerine getirmemizi ve son olarakta her adımımızı haber etmemizi emretti." Dedi,üç'ün ve bizim merakımızı gidermişti.
"Emirleri şaşırtmadı,bize karşı olan umudu bende çoğu zaman yok" dedi elay,bu kıza yurtta ne yapmışlardı Allah aşkına?
"Önce başkan ile konuştum dedin başka kiminle konuştun?" Diye sordum saka'ya gözlerimi hafifçe kısarak,önce bana baktı ardından hepimize baktı.
"Bir arkadaş,bir dost" dedi,aklıma birisi geliyordu,acaba o mu?
"Bu arkadaşı biz tanıyor muyuz?" Diye sordu barlas,merak etme tanıyoruz hepimiz kocam.
"Evet tanıdığınız birisi,şuan konuşulacak şeyler değil"
"Evet saka doğru söylüyor" dedim.
"Bir fikrim var benim" diye ortaya atıldı dokuz.
"Ne fikriymiş bu?" Diye sordu atlas merakla.
"Piknik olabilir mi?" diye şakıdı resmen alin.
"Evet! Doğru bildin, kazanan yarışmacımıza çatal bıçak seti,tebrikler" dedi,alkışlayarak sesi eğlenen bir tondaydı.
Hepimiz güldük,çocuklarda duymuş olacak ki onlarda güldü.
&&
"Bi park yeri bulamadınız barlas" dedim sitemle.
"Ne yapalım yavrum görüyorsun,her yer dolu" dedi,evet bende otoparkın dolu olduğunun farkındayım herhalde!
"Bari bizi indir" dedim tatlı tatlı,belki indirir.
"Hayır" dedi kısaca.
Sabır,Ya sabır,YA SABIIIIIR!
Öööffff!
Yirmi beş dakikanın sonunda park yeri bulmuşlardı.
Şuan ise barlas'ın park etmeye çalışmak gibi dertleri vardı.
"Sonunda bulabildiniz" dedim.
Gözlerimi dikiz aynasına diktim,diktiğimde ise bir çift benim doğam olan,hayatım olan;Yeşil gözlerle karşılaştım.
"İnebilirsiniz artık" dedi,dediği saniyelerde arabanın el frenini çekmesiyle inmesiyle direkt arka kapıyı açtı elini uzattı inmem için.
Kucağımda kızım vardı başı göğsüme yaslıydı,uyumuyordu ama yatıyordu açıkta kalan şaç tutamlarımla oynuyordu hissedebiliyordum,yüzü barlas'ın olduğu tarafa dönüktü,barlas'ı görünce tebessümü gülüşmeye dönüştüğünü duydum,çok tatlı gülüyordu kızımız.
Uzattığı elini tutup indim,sol elimde ise kızımı tutuyordum düşmesin diye.
Hâlâ güldüğü için barlas'ın dikkatini çekmişti göz göze gelebilmek için eğildi "ne oldu? Ne gülüyorsun umay'ım?" Diye sordu gülümsüyordu.
"Annemle sana gülüyorum" dedi kızım tatlı tatlı.
"Allah Allah ne varmış bakalım bizim halimizde?" Diye sordum,kızım başını hafifçe eğip alttan alttan gülüyordu.
Barlas kızımızın çenesinden sakince tutup kaldırdı,kızım anında cevap verdi "çok güzelsiniz" dedi.
Barlas'ta bende bir birimize bakıp gülümsedik.
Kızımı kucağımdan indirmiştim eşyaları taşımaya yardım etmek için,mine ve sâye ile etrafta koşturuyorlardı.
Bizde bagajdan piknik eşyalarını alıyorduk yani gerçi ben ve alin'e vermiyorlardı.
"Versenize taşıyalım" dedi alin,elinde bir kaç poşet olan atlas'a.
"Hayır siz yorulmamalısınız,özellikle sen güzelim" dedi atlas cevap olarak.
"İyi peki taşıyın" dedim bende.
İyi peki taşıyın işimize gelir zaten.
Barlas ve atlas arkadan poşetlerle geliyorlardı ben ve alin'de önlerinden yürüyorduk,başımı çevirip diğerlerine baktım.
Üç,başındaki şapkayı çıkarmış saka'yı kovalıyordu;Dokuz ve gazel'de onların yanında yürüyorlardı ve birbirinden iki tane inatçıyı izleyip gülüşüyorlardı,gazel gelmez diye düşünmüştük başta ama eğitim erken bitince gelmişti,bakışlarımı elay'a çevirdim.
O tek başına yürüyordu hepimiz yanımıza çağırmıştık gelsin diye ama istememişti,elinde siyah bir yavru kedi vardı onu seviyordu elay'a ait bir kediydi kendisine sormuştum.
Elay'la aslında hem konuşulurdu hemde dertleşinilirdi.
Gazel anlatmıştı aynı evde kalıyorlarmış geceleri mutfakta davlumbaz ışığının altında her akşam Türk kahvesi içerek dertleşiyorlarmış,elay hakkında hiç bir şey bilmiyorduk,anlatmak istemiyordu.
Ama diğerleri hakkında her şeyi biliyorduk,şuan size anlatmanın sırası değil,zamanı gelince size anlatacağım ama şuan değil,üzgünüm...
Atlas ve barlas piknik örtüsünü yere sermişler,yiyecekleri hazırlıyorlardı bir yandanda üç,dokuz mangalı hazırlıyorlardı,ben,saka,alin,elay ve gazel ise olduğumuz yerin yakınında olan derenin yanında hepimiz yan yana yürüyorduk.
Hemen sağ tarafımda elay vardı tişörtünün üstüne beyaz ince bir kapşonlu giymişti,küçük kedisi kapşonlunun ceplerinden birine girmiş uyuyordu.Elay'ı çekip kollarımın arasına alıp açık sapsarı saçlarına minik,narin bir öpücük kondurdum.
"iyi misin civciv?" Dedim,karşılık olarak en tatlısından gülümsedi,hep ciddi duruşunun altında çocuk ruhlu bir kız çocuğu ve tertemiz bir kalp vardı.
"İyim tomris kız sen?" Dedi,bende karşılık olarak gülümsedim. "Bende iyim,iyi olmana seviniyorum" cevap vermemiş,tebbesüm etmişti. Lâkin bende,diğerleride anlamıştık cevabın ne olduğunu.
Bende seviniyorum...
&&&
Dokuz, "Lan oğlum güzel yelle şu etleri" diye çıkışıyordu üç'e,dokuz sıcaktan mıdır yoksa başka sebeplerden mi bilinmez soğuk terler akıtıyordu.
"Yelliyorum zaten it! Çok biliyorsan sen yap!" Diye bir çıkışta bulundu,yani keşke bulunmasa daha iyi olabilirdi,ensensine okkalı bir sille yemesiyle,sus pus olması bir olmuştu.
"Hâlâ aklın o'nda değil mi?" Diye sormaya cesaret etmişti dakikalar sonra.
Dokuz derin bir nefes alıp verdi,aklı o'ndaydı tabii,nasıl olmayacaktı ki? İyi miydi acaba?
"Evet tabii ki aklım onda Allah kahretsin ki onda!" Diye kendi kendine sinirlendi dokuz.
"Hem üzen sensin hem onu düşünende" diye cevap verme gafletinde bulundu üç.
"Evet üzdüm ama pişmanım...hemde çok pişmanım" sesi bile,ben pişmanım gelin beni öldürün diyordu resmen.
"Aklın başına kız önüne kanlar içerisinde gelince mi geldi itoğlu it"
"Nereden bilebilirdim ki bana kızıp göreve gidip beş ay izini kaybettireceğini,sonrasında ise kanlar içerisinde göreceğimi nereden bilebilirdim,he?"
"Bilmeliydin kardeşim bilmeliydin" diyip pişen etleri tabağa doldurmaya odaklandı,dokuz ise kendi kendine hem oflayıp hemde bir yandan sucukları yerleştirme derdindeydi.
&&&
Barlas ve atlas sofrayı kurmuş,kızların yanınlarına ilerliyorlardı,kızlar kendi aralarında gülüşüp,kahkaha atıyorlardı.
"Noldu,söyleyin bizde gülelim" diye bir fikirde bulundu barlas elini, karısının omzuna atmak için alin'i atlas'a doğru iterken.
"Niye itiyorsun kızı be?" Derken barlas'ın ensesine sille çaktı gazel.
Barlas direkt boşta kalan elini ensesine atıp ovuşturdu "kızım siz sülalecek boksör müsünüz acaba? He? Hepinizin eli nasıl ağır olabilir?"
Gazel cevap vereceği sırada,saka ve elay seslendi. "Hadi gelin yemeğe!"
Hepsi piknik yapacakları yere doğru yürümeye başladılar,gazel hızlanıp saçlarını savurdu. "Doğuştan bizim ağır ellerimizin olması" diyip hepsinden önce alana vardı.
&&&
Etler pişmiş,sucuklar pişmiş,sucuklar bir güzel lavaşların arasına konulmuştu,resmen şuan burda bir kuş sütü eksikti,kuş sütü desem barlas saniyeler içerisinde büyük ihtimal bulur getirirdi herhalde.
Mine abisinin yanına oturmuş koluna yaslanmış bir şekilde sessiz sessiz yemeğini yiyordu;sâyé babasının kucağına oturmuştu;kızımız ise benim sağ tarafımda oturmuş yemek yiyordu.
"Evet biriniz konu açsında konuşalım böyle sus pus oturacak mıyız?" Dedim.
"Hmm konuşalım tabii,bugünkü eğitimde nolmuş biliyor musunuz?" Dedi alin keyifle,gazel'in bakışları ise ok gibi alin'e saplanmıştı.
"ALİN" diye hafif bir yükselme yaşadı.
Omuzlarını silkti alin,gülümseyerek "banane anlatıcağım" dedi.
"Eee? Hadi anlat artık" dedi üç.
"Eğitime gitmiş işte,giymiş sporcu atletini giymiş altına eşofmanını..."
"Eee?" Dedi merakla elay.
"Tamam,tamam işte oraya gelenlerden bir erkek,gazeli eğitim vermeye gelmeye değilde eğitime gelmiş sanmış..." bu kız insanı heycanlandırmayı bayılıyordu.
"Eee hadi be kızım" dedim barlas,ben masum masum anlatmasını bekliyordum.
"Ve bu oğlanda gazel'e yavşamış resmen tabii sonra bir güzel dayakta yemiş" dedi ses tonunda bariz alay vardı.
"Off ben o salağın çapkınlığını unutmak istiyorum siz hatırlatıyorsunuz" diye ani bir çıkışta bulundu.
"Anneciğim derede oyuncaklarımızı yüzderebilir miyiz?" Dedi kızım,alttan alttan tatlı tatlı bakıyordu.
Allah'ım çok tatlı bakıyordu kıyamıyordum!
"Tamam olur annecim ama gözümüzün önünden ayrılmayın,tamam mı?" İkiside aynı anda 'tamam' diyip koşarak uzaklaştılar.
yarım saatin sonunda ortamda bir anda,bir telefon çalmaya başladı.
"Kimin telefonu çalıyor?" Dedi dokuz etrafına bakınırken.
Saka elini ilkokul çocuğu misali kaldırıp "benim çalıyor" dedi.
"Kim arıyor canım?" Diye sordum.
"Gökhan ya bizim hacklardan"
"He aç bakalım ne olmuş" dedim bu seferde.
Saka telefonu açıp kulağına götürdü.
"Alo efendim hackcığım?" Diyip dinlemeye koyuldu. "Nasıl? Saat akşam kaçta?" Dinledi yine. "Bu akşam mı?" Sorup,gökhan'ı dinliyordu arada dinlediğine dair mırıltılar çıkarıyordu.
İki dakikanın sonunda telefonu kapatabilmişti,biz o konuşurken her şeyi toplamış arabalara doğru yürüyorduk.
"Ne olmuş manny?" Diye sordu üç.
"Barlas sana bir konum atacağım oraya gidiceğiz çocukları bıraktıktan sonra" dedi sesi otoriter çıkmıştı,saka beni şaşırtmıyordu.
Ama gökhan ne demişti? Bu akşam nerede ne vardı? Biz nereye gidiyoruz lan?
Ben en iyisi çocukları bırakırken bir bakayım,nereye gideceğimize.
yani üşenmezsem.
-BÖLÜM SONU-
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |