@nazlimgunay
|
(Boranlar)
Mirza,kendiyle bir bütün haline getirdiği yatakta burnunu papatya kokulu yastığa dayadı.Düne nazaran koku yaygın değildi o da mı Kardelen gibi onu bırakıp gidiyordu?Kaç gün olmuştu sahi...1 hafta mı?2 hafta?3 hafta mı yoksa?Kimi kandırıyordu? 5 hafta olmuştu.35 gün,oysa Mirza için yaşanan her şey dün olmuştu.Unutamıyordu,Kardelen'in onu bir çırpıda bırakması kalbine ağır geliyordu.
2 ay öncesine kadar aklına dahi gelmezdi şimdi ise tek bir anı gözleri önünden silinmiyordu.Her sabah uyandığında gününü şenlendiren ses,yaşadığını hissettiği ela gözler,ona abi olduğunu hissettiren Kardelen yoktu artık.Arkasında bıraktığı fotoğraflar vardı.Mirza fotoğrafları incelerken fark etmişti.Kardelen'in gülerken çekildiği hiçbir resim yoktu elinde.Fotoğraflarda bile gözlerindeki hüzün denizleri taşıracak derecedeydi.
Gözlerini odanın duvarlarında belki onuncu belki yirminci kez gezdirdi.Ama yinede duymak istediği kahkaha sesleri yankılanmadı.Koca bir sessizlikten ibaret olan bu oda Mirza'yı boğuyordu.Elindeki resimleri göğsüne bastırarak Kardelen'i hissetmeye çalıştı ancak başarısız oldu.Kardelen sanki giderken her şeyini onlardan esirgeyerek gitmişti.
Papatyalar ölünce güzel kokar dediklerinde Mirza inanmayarak bakardı insanlara şimdi daha iyi anlıyordu papatyalar öldüklerinde güzel kokarlardı.
Ayağa kalkmak istedi ancak titreyen bacakları bu istediğini geri tepiyordu.Birkaç adım zar zor attığında kıyafet dolabının kapağını açtı.Papatya kokusunu buram buram ciğerlerine doldurduğunda elini attığı gibi papatya desenli hırkayı eline aldı.Kararan gözleriyle tekrardan yan bir şekilde yatağa yattı.Burnuna götürdüğü hırka onu gerçek hayattan koparırken Mirza kısa bir anda olsa yaşadığını hissetti.Bu his uzun sürmemişti yeniden yerini çeresizlik esir almıştı.
En büyükleri oydu.Dik durup kardeşlerine destek olması gerektiği yerde Mirza enkazdan ibaretti.Nefes almak bile ona zulüm gibi geliyordu.Ağlıyordu,gözünden akan her yaş nefesini kesiyordu.Kardelen'in yokluğu Mirza'nın çekebileceği en büyük cezaydı belki de.
Mirza'nın evi terk edişi de Kardelen'i her gece ağlatıp nefesini kesmemiş miydi?Her gece gelecek umuduyla dışarıyı seyretmişti Kardelen gerek uykusuz kalmış gerek cezalar almıştı.Hepsi onun için pasifti ancak Mirza'nın günler sonra paylaştığı fotoğrafta tökezleyip düşmüştü.Fotoğrafta Ateş,Mirza,Savaş,Barış ve onlara sarılan küçük bir kız vardı.Altına açıklama olarak yazdığı şeyler yürek burkan cinstendi;
"Terk gerçek aile."
Yazıyordu açıklamada.Kardelen aslında biliyordu sevilmediği sadece bir gün sevilirim umuduyla yaşamıştı.Umut onun için her geçen gün azalmış en sonunda koca bir hiçlik bırakmıştı gerisinde.
Boranların Kardelen'i sevmemelerin tek nedeni sevdikleri zaman öz kız kardeşlerine ihanet ettikleri düşüncesiydi.Lakin Kardelen'i ölen kız kardeşeleri yerine koysalardı belki de kız kardeşlerini yaşatacaklardı.Mirza bunu hiçbir zaman istememiş,üzüntüsünü Kardelen'den çıkarmıştı.Fakat o da biliyordu ki bu hikayedeki en suçsuz kişi Kardelen'di.Sadece acılı bir ailenin yemeğine meze olmuştu.
Kardelen'in ela gözleri zihninde görüntüledi Mirza.Ve birden bire onu karşısında görür gibi olmuştu.Tel tel kumral saçları omuzlarından ağrı dökülüvermiş,kiraz rengi dudakları iki yana kıvrılmıştı.Beyaz teni hafiften kızarmış onu göründüğünden güzel göstermişti.Araladığı kirpikleri ardından Mirza'ya bakıyordu.Üzerinde ayak ucuna kadar uzanan beyaz bir elbise vardı.
"Abi..."
Mirza gözlerini karşısındaki yansımadan ayırmadan gülümsemeye çalıştı.Her gün Kardelen onu ziyarete geldiğini sanardı fakat karşısındaki şey boş bir duvardan ibaretti.
"Abim..."
Mirza yatakta oturur hale gelerek karşısındaki hayale elini uzattı,dokunmak ister gibi.Hissetmek istiyordu,kalbindeki boşluğu bir tek Kardelen doldururdu.Kardelen,Mirza'nın uzattığı eline baktı ardından geri çekildi.
"Beni neden sevmedin abi?"
Mirza tokat yemiş gibi irkildi böyle bir şey beklemediği aşikardı.Diğer elini kaldırdığı anda ise Kardelen yeniden geri gitti.
"Ben seni çok seviyordum oysa sen neden vazgeçtin benden?"
"B-ben..."
Konuştuğu anda boğazını yakan acıyla inledi Mirza.Kelimler zihninde karışıyor onu yakıp küle çeviyordu.Etrafındaki sesler ona fısıltı gibi geliyor kulağını uğultu şeklinde ulaşıyordu.
"Ben seni çok seviyorum Kardelen kim kardeşini sevmez?"
Kardelen başını iki yana sallayarak birkaç adım daha geriledi.
"Ben sizin kardeşiniz değilim,hiçbir zamanda olmadım."
Mirza anlamamış bir şekilde kaşlarını çattı.Kardelen'in sesi oldukça uzaktan geliyordu.
"Ne?"
Ellerinde hissettiği ıslaklı gözleri kısa bir an ellerine kaydı.Kan,parmakları arasından süzülüp parkeye damlıyordu.Başını kaldırdığı anda Kardelen'in ellerinden kan aktığını farketti.Beyaz elbisesi kırmızıya dönmüştü.Dudaklarını araladığı an konuşamadı,dudakları arasından akan kan buna izin vermedi.
"Kardelen!"
Mirza gözlerini açtığı anda dört tarafını çevrelemiş doktorlarla acıyla haykırdı.
"Bırak!"
Kollarında ve ayaklarındaki ipler onu yatağa geri düşürdüğünde kolundan enjekte edilen sıvı beynini uyuşturdu.Sert bir darbe yemişçesine bedeni küçüldü.Aldığını nefes ciğerlerine yetmezken gördüğü şeylerin hayal olması kadar canını yakmamıştı.Onun yatağında yatmıyordu baktığı dört duvar gri değil beyazdı.Oda papatya kokusuyla değil,akıl hastanesinin ağır kokusuyla doluydu.
"Abim yine kriz geçiyor sanırım."
Barış başını geri atarak sesli bir şekilde gülmeye başladı.Çenesiyle iki elindeki ipleri gösterdi.
"Merak etme bize de gelirler birazdan."
Savaş başını duvara dayayarak birkaç kere vurdu.Hoşuna gidercesine her seferinde daha sert vuruyordu,gülümsedi.Savaş'ın gülümsediği gören Barış gülerek konuştu.
"Ne o eğlenceli mi?"
Savaş gülerek başını salladı.Ardından aklına gelen şeyle yeniden konuştu.
"Abi?"
"Hı?"
"Biz neden buraya düştük?"
"Bizi deli sanıyorlar."
Savaş 5 yaşındaki çocuk gibi Barış'ın dediklerine ağzı açık baktı.Onlar deli değildi alt tarafı canlarının yanması hoşlarını gidiyordu.
"Ama biz deli değiliz sadece kız kardeşimizi kaybettik."
Aslında hepsinin akıl hastanesine düşme nedeni Kardelen'di.Ölüm haberini aldıktan ertesi gün dördü birlikte kendilerini suçlamış,suçlamaklada kalmamış kendilerine zarar vermişlerdi.Gördükleri halüsinasyonlarda ek bir nedendi.Sanki karşılardı biri varmış gibi konuşuyorlar,komutu karşısındaki kişiden almışçasına kendi üzerlerinde tehlikeli aletleri deniyorlardı.
Kardelen'e dair tek bir şey yoktu.Cesedi dahi küle dönmüştü.
Kapının açılma sesiyle ikisi de seslerini kestiler.İçeri giren hemşire elindeki tepsiyi masaya bıraktığında tedirgindi.Barış ve Savaş sanki kadının üzerine atılacak gibi donuk bakışları kadındaydı.
Aralarında durumu en iyi Savaş, en kötüsü ise Ateş'ti.Ateş diğerleri gibi normal bir odada değil özel bir odadaydı.Mirza Ateş'e nazaran güçsüz durumdaydı bu yüzden hareket kabiliyeti sınırlıydı fakat Ateş her an her şeyi yapabilecek öfkeye sahipti.Öfkesini kendinden,etraftan,eşyalardan ya da eline geçen ne varsa ondan çıkarıyordu.Hoş,acı onun iliklerine işlemişti.
Savaş'ın gözleri tepsideki ilaçlara kaydı.İlaçların yanında birkaç tane iğnede vardı.
"Onlar ne?"
Hemşire gülümsemeye çalışarak Savaş'a döndüğünde sakin görünmeye çalışıyordu.
"Onlar sizin için değil."
Barış konuşmaları umursamayarak camdan bakmaya devam ediyordu.Güneşin parlak ışıkları camdan içeri yansıma yapıyordu.Barış'ta sıkılmadan bu görüntüyü izliyor arada vuran gölgenin hareketini inceliyordu.Demirlerin arasından vuran ışığa bile gülümseyerek bakıyordu.
•••
Bölüm hakkında düşünceleriniz? Akıl hastanesi sizce? Barış,Savaş,Mirza ve Ateş? Diğer bölümde görüşürüz.✨🦋 |
0% |