@nazlimgunay
|
(Adar Aksoy)
"Hmm..."diye mırıldanma sesiyle yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu.Uyku mağduruydu,arabadan odasına kadar uyanmış şimdi ise mızmız bir çocuk gibi mırıldanıyordu.Kollarımın arasında hareketlenmesi kesilmezken başını kaldırdı.Gözleri kıstığında dudağını büzmüştü.
Gözüme o kadar tatlı geliyordu ki içime sokmak istiyordum onu fakat canını yakmak istemiyordum.
"Hepsi senin suçun."
Tek kaşımı kaldırdım.Bir elimi yanağına koyduğumda uykusuzluktan kızarmış göz altlarını ovaladım.
"Haklısın benim suçum."
Teamülsüz sesiyle"her şeyi kabul etmek zorunda mısın abi?"diye mırıldandı.
Başını göğsüme bastırdığında bir elini belime sardı.Başını okşayarak kendime çektiğimde anlından öptüm.
"Evet bebeğim çünkü seni uyandıran benim bu yüzden özür dilerim."
Başını tekrardan kaldırarak bana baktığında gülümsemesini karanlıkta bile görmüştüm.
Onun gülümsemesi benim için ışık yayıyordu...
Yattığı yerden hafiften yükseldiğinde dudaklarını yanağıma bastırdı.Teması kalbimin göğüs kafesimi delecek şekilde çarpmasını sağlamıştı.Gözlerimi kapattığımda yıllarca nasıl bu kokusuz yaşadığım aklıma geldi ve bir kez daha lanet ettim hayatıma.
Ne kadar mutlu olmuştum oysa onun yaşadığını öğrendiğimde fakat onu bulduğumda ise kanatları kırılmıştı,kırmışlardı benim kardeşimi.Benim bakmaya bile kıyamadığım gözlerine yorgunluk yer edinmişti.Koruyamamıştım,geç kalmıştım.
Gözleri neşeyle parlamıyordu benim kardeşimin,her yaptığımız şeyde buruk bir tebessüm vardı yüzünde.Bugün lunaparkta iken ilk kez böyle renkli bir yer gördüğünü söylemişti.
Hiç mi gün yüzü göstermemişlerdi ona?
Birimizden biri ona dokunduğunda ilk başta telaş yapıyor,gözleri doluyordu sonradan bizim olduğumuzu farkettiğinde yüzünü saklıyordu bizden.
Kabus gördüğü gece kollarım arasında titremişti ve ben hiçbir şey yapamamıştım.Aral'ın sakinleştirici yaptığı andan sonra kucağımda yatanın Cennet mi olduğunu anlamamıştım bile.Ölü bir beden taşımıştım sanki.
O gün karara varmıştım onun iyi olmadığı.Bize ne kadar mutlu görünmeye çalışsada canı yanıyordu ve ben bi abi olarak çaresiz bir şekilde kardeşimin gözlerimin önünde tükenişi izliyordum.
Bana o gün Mirza abi demişti,kabuslarına girecek kadar mı zihnini ele geçirmişlerdi?
"Adar abi?"
"Efendim abim?"
Duraksadı ardından derin bir nefes alarak"Annemiz veya babamız yaşıyor mu?"
"Bebeğim bunları sonra konuşuyoruz,uyumaya çalış."
Üstelemedi,kollarını boynuma sararak boynunda soluklanmama izin verdi.
Diyemezdim.Babası diye bileceği kişinin aslında şeref yoksunu olduğunu,annesininde bir şerefsiz sayesinde sakat kaldığını bu yüzden yanımızda olmadığını söylemezdim.O adam yaşamasa bile annem yaşıyordu şayet Cennet'te annemde birbirlerinden habersizdiler.
Böyle bir soru soracağını biliyordum fakat doğru zamanı kollamaya çalışıyordum.
Cennet için doğru olan neyse ona göre hareket etmeye mehilliydim.Şayet ona zarar verecek şeyleri ayırt etmekte güçlük çekiyordum.Onu kırmak,kalbimin söküp alınmasına eş değerdi.
En son istediğim şeydi onu parçalara ayırmak...
Cennet bir biblo gibiydi .Kırılan kalbini onarmak oldukça zordu fakat küçük parçalarına kadar onarmak benim için her şeydi.İster zor olsun ister kolay yolun sonunda gözüken bir gülümseme yaşamama değerdi.
Kulağıma gelen düzenli nefes alış verişlerini dinledim bi süre.Sağ yanımı tamamlayan kalbinin sesini duyabiliyordum.
Bir saatlik ömrüm olsa yine bu sesi dinlemek isterdim....
Benim kalbim atmasa da olurdu onun yanında...
Anlına hafiften dudaklarımı değdirerek belindeki yorganı üzerine çektim.
Camdan vuran ışık sayesinde odanın içi aydınlanırken ayağa kalktım.Sabah ezanına az kalmasına rağmen uyamamamın nedenini ben bile bilmiyordum.
Zihnimi karıştıran onca şey vardı ki fırtınalar estiriyordu.Kavga eden düşüncelerim beni bataklığa çekiyordu.Yeterince battığım yetmezmiş gibi en dipe evde kurmuştu.
Çalışma odasına girerek paketimi ve çakmağımı elime aldım.
Sanırım kendimi gerçek dünyadan uzaklaştırmanın en iyi yolu buldu.İçeme çektiğim zehir ile düşüncelerim ölecek,hissizleşecekti.
Evde kokuyu yaymak istemediğim için bahçeye çıkarak kapıyı arkamdan kapattım.
Her gece bir müddet oturduğum yere kurularak sigarayı iki dudağım arasına koydum.Çok geçmeden vücuduma giren zehir ile düşüncelerim nihayet bedenimi serbest bırakmıştı.Geriye kalan boş zihnimde bir tek Cennet'in yüzü vardı.
Bugünkü kahkahaları beynimin duvarlarında yankılanarak kalbimi sızlattı.Gülmekten kaynaklı kızaran yanakları belirdi bir an gözümün önümde.
Oysa az önce yanındaydım bu kadar çabuk özlemem normal miydi?
Hayır,Cennet benim bu hayatta takılı kaldığım tek insandı.Ve ölene kadar öyle olacaktı...
"Abi?"
Yan tarafımdan gelen sesle gözlerim önündeki şeyler uçup giderken başımı o yöne çevirdim.
"Arel..."Yanıma oturduğunda gözlerinin uykusuzluktan kızardığını anlamam uzun sürmemişti"...Niye bu saatte ayaktasın oğlum?"
Omuz silkti.
"Cennet yüzünden bugünkü gülüşü aklıma geliyor uyutmuyor insanı."
Hafif isyankar sesine karşıt gülümsedim.Doğru söze ne denirdi ki?
"Abi ya ben sanırım aşık oldum."
Kaşlarımı çattım.
"Kime?"
"Cennet'e."
Başımı iki yana sallayarak iflah olmaz bakışlarımı ona gönderdim.Yakında kardeş katili diye haberlere çıkmasam iyiydi.
"Aman yemedim abi kardeşini."
Onaylamaz bir şekilde önüme döndüğümde bir duman daha serbest bıraktım dudaklarım arasından.
"İçmeye başlamışsın..."dedi elimdeki sigarayı kastederek"...Uzun zaman olmuştu sen bırakalı?"
Haklıydı.Cennet hayatımıza girdi gireli sigara kullanmamıştım, günümün bütünü Cennet'ten ibaretti çünkü.ancak bu gece yalnız kalmış bu yüzden düşünmeye fırsatım olmuştu.
Düşündüğüm zaman içerdim ben,düşünmüyorsam eğer yerini dolduran şeyler vardı.
"Düşünüyorum...."
"Ooo ben seni hiç rahatsız etmeyeyim o halde."
(Cennet Aksoy)
"Ülkemizin değerli iş adamlarından Aksoy ailesi lunaparkta görüntülendi!"
Arel abi telaşla yerinden doğrulurken magazin kanalını değiştirdi.Diğer yanımda oturan Aral abinin küfür ettiği duymuştum.
"Siktir!"
"Arel!"
Adar abinin sesi diğer odadan duyulurken adım sesleri yeri inletecek derecedeydi.Salona girdiğinde yüzü kızarmış elindeki telefonu sıkıyordu.Ben hala bu ani değişen davranışlarına anlam veremezken Arel abi konuştu.
"Efendim abi?!"
"Şu sik-gözleri bana kaydı-salak haberi ortadan kaldır."
"Noluyor?"
Üçünün bakışlarıda beni bulurken yanımda oturan Aral abi beni kendine çekti.
"Bir şey yok küçüğüm."
"Ama onlar sizdi-"
"Önemli bir şey değil."
Kaşlarımı çattım.Yanlış görmemiştim magazin sayfası onlardan bahsediyordu hatta dün lunaparkta çekilmiş fotoğraflardı bunlar.Fakat hepsi habersiz çekimdi.
Nasıl önemli bir şey yoktu anlamıyordum.Bir şey mi saklıyorlardı onuda çözemiyordum ancak beni geçiştirmesi canımı sıkmıştı.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi diğer kanallarda gezinmeye başlarken Adar abi diğer yanıma oturmuştu.Odadan çıkan Arel abi telefonla konuşacağını söyleyerek çıkmıştı.
Hala kaşlarım çatıktı çünkü ne olduğunu anlayamamak sinirime dokunmuştu.
Ünlü iş adamları dediklerinde anladığım tek şey tanınıyor olmalarıydı.Fakat benim bunu neredeyse bir buçuk ay sonra öğrenmem işin garip tarafıydı.
Kafamdaki düşünceler yapbozu tamamlamıyordu,eksik parçalar vardı önemli olan.
"Bebeğim bana bakar mısın?"
Adar abinin az önceki sesine nazaran yumuşak çıkan sesiyle irkilerek ona baktım.Bir elinin yanağımda olduğunu bile sonradan farketmiştim.
"Haberi neden kaldırtıyorsunuz?"
Evet,direk bu soruyu sormuştum.Tanınıyorlarsa eğer önceden magazine çıkmış olmalılardı peki ya neden şimdi telaşa kapılmışlardı?
Verecek bir cevabım yok dercesine yüzüme bakıyordu fakat bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.
Yine mi bir aksiyonun içine düşüyordum?
"Bence bazı şeyleri konuşma vaktimiz geldi Adar abi."
•••
Sizce? Diğer bölümde görüşürüz ✨🦋 |
0% |