Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@nazlimgunay

(Cennet Aksoy)

 

Elimde hissettiğim naif dokunuşlar beni uykumdan koparırken yılların yorgunluğu üzerimden uçmuş gibi hissediyordum.Araladığım gözlerimi Adar abinin sert çehresi karşılamıştı.Bir elim kolunu tutarken diğer elim yanağındaydı.

Baş parmağıyla elimin üstüne okşuyordu.Olduğumuz duruma ağzım açık kalırken elimi geri çekmek istedim fakat dün yaşananlardan sonra uyanmasına istemiyordum tabi eğer gerçekten uyuyorsa.Gözlerinin kapalı olması ikilemeye düşmemi sağlarken yanaklarımın al al olduğunu sıcaklaşan yanaklarımdan anlamıştım.Göğsüm aldığım derin nefesten ötürü şişip inerken istem dışı gülümsedim.Adar abinin bir eli yanağındaki elimi tutuyor diğer eli ise belimdeydi ve ben bu durumdan rahatsızlık duymuyordum.Hoş,duymakta istemiyordum.

 

Gözlerim yüzüne çıktığında onu inceleme fırsatı bulabilmiştim.Göğsündeki elimi kaldırarak kapalı gözlerine dokundum.Elimin üstünde ritim tutmaya devam ederken dudağının bir tarafı hoşnut bir şekilde kıvrıldığında hızla geri çektim.Yakalanmanın verdiği utançla geri çekileceğimde gözlerini araladı.Onaylamaz anlamda mırıltı çıkartarak yanağını elime bastırdı.Elim yastık ve onun yanağı arasındaydı.

 

Aradan 5 dakika geçmeden aralanan kapıyla bakışlarım kapıyı buldu.Arel abi kapıdan başını uzatarak uyuyup uyumadığımıza baktı ardından gülümseyerek içeri girdi.Birkaç adımla yatağın kenarında durduğunda gülen gözlerle beni izledi.Ardından kollarını uzattığı bir anda onu yerde yatarken bulmuştum.Gözlerim irice açıldığında yerimden doğrulurken konuştum.

 

"Arel abi!"dedim endişeyle ne olup bittiğini anlamamıştım bile.Tam o sırada Adar abi konuşmuştu.

 

"Arel ayağa kalk ve odadan çık."

 

Yuvasından çıkacakmış gibi irileştirdiğim gözlerimi Adar abiye çevirdim.Deli miydi bu adam?Kardeşi yerde canıyla cebelleşirken o bana bakmakla meşguldü.Ona olan bakışlarıma dayanamamış olmalı ki yeniden konuştu.

 

"Arel."

 

"Sorun yok."

 

Endişe dolu gözlerim ayağa kalkan Arel abiyi izlerken gözlerimdeki ifadeyi anlamış gibi hızla yanımda bitti.

 

"Hey üzülme ufaklık!İyiyim ben."

 

Kaşlarımı çatarak Adar abiye döndüm.

 

"Kardeşlerine vurmayı bıraksan mı acaba?"

 

Arel abinin yere düşmesini sağlayan kişinin Adar abi olduğunu son anda farketmiştim.Zira vurmuyor,öldürüyordu.

 

"Bu çok acımasızca."

 

Bana hem meraklı hem şaşkın bir şekilde bakan gözleri ardımda bırakarak ayağa kalktığımda benimle birlikte Adar abide ayağa kalktı.Hızla önüme geçerek kollarımdan tuttu.Göz bebekleri titrerken endişeli bir sesle konuştu.

 

"Tamam söz bir daha Arel'e vurmayacağım ama gitme!Nolur gitme..."

 

Ağzımı araladım konuşmak için,bana yalvaran gözlerle bakması canımı sıkmıştı.Oysa sadece odaya gidecektim.

 

"Odaya gidecektim."

 

Kolumu tutan iki eli süzülerek ellerimi tuttu.Yutkunarak onu izlemeye devam ettiğimde başını salladı.Çöktüğü yerden kalkarak benimle birlikte odadan çıktı,Arel abiye hitaben;

 

"Korumlara söyle arabaları hazırlasınlar."

 

Karşımızdaki odaya girdiğimizde 2.bir şok daha yaşamıştım çünkü yatağımın boş olması gerekirken Aral abi tarafından doldurulmuştu.Bir eliyle yastığıma sarılmış diğer elini ise aşağı sarkıtmıştı.

 

Benim gibi şaşkınlık yaşayan Adar abiye dönerek kendine gelmesi adına elimi tutan elini çekiştirdim.İrkilerek kendine geldiğinde kaşlarını çattı,her zaman olduğu gibi.Bu adamın kaşlarını çatmadığı bir an var mıydı?

 

"Lan!"

 

Aral abi gözlerini kırpıştırarak yattığı yerden dikleşti.Kumral tutamları dağılarak anlına dökülmüştü.Uyku maduru sesiyle homurdandı.

 

"Abi?"

 

"Günaydın Aral Bey uykunuzu alabildiniz mi?"

 

Aral abi sersemce gülümseyerek bana baktı.Muzip bir ifadeyle iç çekti.

 

"Hayatımın en güzel uykusuydu."

 

Utanarak bakışlarımı ondan kaçırdım.Fazla mı sıcaktı burası yoksa bana mı öyle geliyordu?Kulaklarımı şenlendiren kahkaha sesleriyle domatese döndüğümün farkındaydım.

 

"Utanınca çok tatlı oluyorsun."

 

Daha fazla dayanamayarak koşar adımlarla banyoya girdim.

 

"Duş alacağım!"

 

Sırtımı kapıyı yaslayarak ellerimle yanaklarıma yelpaze yaptım.Fazlasıyla utangaçtım ve bu bir gün başıma iş açacaktı.İstem dışı dudaklarım iki yana kıvrıldığında gülerek aynaya bakıyordum.Sevildiğini hissetmek güzel bir hismiş meğer.

 

Aradan geçen dakikalar boyunca aynı vaziyette dururken zamanımın az olduğuna kanaat getirerek sıcak suyu açtım.Bu aralar fazla terliyor ve sıcaklıyordum bu yüzden haftada 3-4 kez banyo yapıyordum.Tuhaf olan şey kış ayında olmamızdı.Neyse ki evin sıcaklığı vücut ısımı dengeliyordu.Denge bozulduğu anda ise Adar abinin üzerime bin kat kıyafet giydirmesine maruz kalıyordum.

 

Üzerimdeki kirli kıyafetleri çıkartarak banyo dolabının yanında bulunan kirli sepetine attım.Farklı duş jelleriyle köpürttüğüm suyun altına girdim.Sıcak suyun verdiği ettiyle rahatlarken yanda duran dalini alarak saçlarımı sürmeye başladım.Siz sormadan ben söyleyeyim:saçlarım diğer şampuan türlerini kabul etmiyor,kafa derimde yara yapıyordu.

 

Başımdaki ve vücudumdaki köpükleri durulayarak kapının arkasına asıla olan havlumu ıslak bedenime sardım.Akan suyu kapattığımda üzerimdeki havluyu düzelttim.

 

"Cennet."

 

Kapının ardından Arel abinin sesini duymamla başımı kapıya yasladım.

 

"Efendim?"

 

"Senin için kıyafet getirdim."

 

İlk başta şaşkınlıkla havalanan kaşlarım sonradan meraktan büzülmüştü.Dudağımı dişleyerek kilitlediğim kapıyı açarak aralık bıraktım.O da bunu bekliyormuş gibi içeri girmeden elindeki kıyafetleri dolabın üzerine koydu.

 

"Dışarıda seni bekliyorum."

 

Ağzımın içinde bir şeyler homurdanarak onayladım onu.Kapıyı tekrardan kitleyerek havluyu bedenimden ayırdım.Seçtiği kıyafetlere üsten doğru göz gezdirdiğim siyah boğazlı kazağı ve kot pantolonu beğeniyle süzmüştüm.Fakat neden bunları giyiyordum?

 

"Dışarı çıkacağız,"dedi beni şaşırtarak.

 

"Sen benim zihnimi mi okuyorsun?"

 

Erkeksi bir kıkırtı duydum,ardından Arel abinin iç çekerek söylediği kelimeleri...

 

"Abi iç güdüleri."

 

Kalbim bu sözler ardından özlemle burkuldu.Hiçbirimizin geçmişi iyi değildi,kanayan yaralamız vardı.Geç mi kalmıştık...Bilmiyordum fakat düzelmeyecek gibi değildik.El ele,sırt sırta olduğumuz sürece dağılan parçalarımız bir araya gelirdi.Sadece harcanması gereken geçmişimiz vardı.Ne kadar onlardan uzak olmayıp yakın davranmaya çalışsam çalışayım korkuyordum.Onlarında diğerleri gibi olmasından korkuyordum.Yıkık bir kızdım ben,yapabildiğim en iyisi buydu.Siz bir iki gün tanıdığı adamlara yakın olan bir kız çoçuğu gördünüz mü hiç?İşte ben saçma olarak görünen şeyleri yıkmıştım.

 

Davranışlarından anlıyordum bana olan tutumlarını fakat bir kere babasından yara almış bir kızdım ben,sarılması kolay değildi.

 

Baba...

 

4 harf 2 heceden oluşuyordu oysa.Nasıl bu kadar derin yaralar açabiliyordu?Tamir edelemeyecek...Sarılamayacak...Yara bandı tutmayan bir yaraydı bu.Tarif etmeye kifayetsiz kalıyordu artık kelimeler.Öyle heyecanlanamıyordum artık,duygularımı çalmıştı bu kelimesi.

 

Ne zamandan beri boş boş aynağı izlediğimi hatırlamıyor ancak Arel abinin endişeli sesi kulağıma dolduğunda irkilerek kendime gelmiştim.

 

"Cennet ses ver abim?Cennet?!"

 

Üzerimi giyinmiştim bu yüzden daha fazla endişelenmesini istemediğim için kapıyı açtım.Eş zamanlı bedenime sarılan kollar aynı zamanda bir taraftan hasar tesbiti yapıyordu.

 

"Dalmışım,özür dilerim."

 

Geri çekildiğinde derin bir nefes aldı.Endişeliydi,benim için korkmuştu.Kollarımı sıkıca tutuyor,gitmemden korkarcasına gözlerimin derinlerine bakıyordu.

 

"Bişey mi oldu?Neden dalgınsın?Söyle bana."

 

"Önemli bir şey değil.Sakin mi olsan biraz?"

 

Kolumdaki bir eli titrek bir şekilde yanağımı avuçladı.Baş parmağı usulca yanağımı okşadığında gözlerinin buğulu bir hal almasıyla endişeyle elimi omzuna koydum.

 

"Korkma bişey olmadı bana."

 

Bu endişeli halime gülümsedi,buruk bir gülümsemeydi.Saf acı barındırıyordu.

 

"Çok masumsun..."Ela gözlerinden bir damla yaş düştüğünde gözlerine dudaklarımı bastırdım.Benden bağımsız yaptığım bu şeyi içimden gelerek yapmıştım."...Yıllar sonra yanımdasın,karşımdasın ve sana dokunmak ..."Benim yaptığım aynısı yaparak iki gözümden öptü."...Sen gerçeksin değil mi Cennet?"

 

Yanaklarım hafiften kızarırken akan sular durmuş ben Arel abinin büyüsüne kapılmıştım.Konuşmadım,bu anın atmosferini bozmak istemiyordum.

 

"Şu hayatta tek iyi ki dediğim şeysin.Belki geç kaldım,kaldık ama bu senin benim miniğim olmadığın anlamına gelmez."

 

Gözlerim dolu dolu güldüğümde burnumdan öptü.

 

"Miniğim,çok saf bir kalbin var.Herkesin sahip olamayacağı bir şey bu."

 

"Ama ben herkes değilim değil mi?"

 

Başını geri atıp gülerken kafasını iki yana salladı.

 

"Sen herkes olamayacak kadar masumsun."

 

Kıkırdağımda ilk önce burnumu sonra yüzümün her tarafını öpmüştü.Avuçladığı ellerime son bir buse kondurarak ayağa kalktı.

 

"Seninle ölene kadar böyle kalabilirim ama her an Adar a-"

 

"Adar abi odayı basabilir diyeceksin değil mi?"

 

Çarpıcı bir şekilde göz kırptığında gülerek başımı iki yana salladım.Sanırım artık istediğim kadar gülebiliyordum.Ne zaman aldığını bilmediğim siyah şişme montu bana uzattığında kısaca teşekkür ettim.Başıma bere,boynuma atkı,ellerime eldiven geçirdiğinde sıcaktan patlamama az kalmıştı.

 

"Hiç öyle bakma minik daha yeni banyodan çıktın."

 

Oflayarak göz devirdiğimde burnumu ısırdı.

 

"Abiye oflanmaz."

 

Elimi tutup merdivenlere ilerlediğinde arkasında penguen gibi ilerliyordum.Gerçekten beni 5 yaşındaki bir bebeğe çevirmiş(ler)di.Nereye gideceğimizi bilmediğim için merakla konuştum.

 

"Nereye gideceğiz?"

 

"Seninle tanışmak isteyen birileri var."

 

Merakla gözlerimi büyüttüm.

 

"Duman KızılIrmak'la."

 

"O kim?"

 

Merdivenlerden inmeyi bitirdiğimizde tam kadro birlikteydik ve hepimiz üzerinde aynı renk kazak vardı.Sanki dördüz gibiydik.

 

"Dayımız."

 

 

 

 

 

•••

 

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Arel ve Cennet'in konuşmaları?

Adar?

En sevdiğiniz Aksoy erkeği?

Diğer bölümde görüşürüz.✨🦋

Loading...
0%