@nazyaziyor
|
Klasiklerden, cıvıl cıvıl bir mahalle kurgusu.🎀 İzmir'imizin güzel ilçesinin güzelliklerinde, heyecan ve tutkunun doruklarında bir aşk okumak isterseniz kütüphanenizde yerimiz var demektir! Saygı çerçevesindeki yorumlarınızı bekliyorum.🙏 ⭐️yıldıza tıklamayı unutmayın!⭐️
📌Her an bölüm gelebilir!
Ağustos, 2004 İzmir/Urla
Şu hayatta önemli üç şey vardı; Aile, dostluk ve aşk.
Bu üçüne sahip insanlar hayatlarında ne kadar zengin olurlarsa olsunlar veya tam tersi, elindeki en değerli şeyin bu üç şey olduğunu çoğu zaman farketmezlerdi.
Urla'nın küçük fakat hiçte sakin olmayan o mahallesinde ise karşılıklı evlerde oturan, çocukluklarından beri dostlukları ve aşkları hiç bitmeyen iki çift vardı.
Aydın, Leyla Akaydın ve Serter, Ela Kaner.
Bu dörtlü lisede en arka dörtlü olarak başlamışlardı hikayelerine. Ankara'da üniversiteyi de birlikte bitirmiş daha sonra da memleketlerine, Urla'ya döndükleri an çifte bir düğünle birlikteliklerini sonsuzluğa adamışlardı.
Serter bir galeri dükkanı açarken, Aydın ise mahallenin sonunda ki sahilin yakınlarına bir butik otel açmıştı. Ela bir bankada çalışmaya başlarken, Leyla'da ilkokul öğretmenliğine başlamıştı.
Ela o yılın Eylül ayında ilk kızı Eylül'ü kucağına alırken günler sonra, Ekim ayının başlarındaysa Leyla ilk oğlu Ömer'i kollarına almıştı.
1994 yılında ise Ela ve Serter çifti ikinci çocukları fakat ilk oğulları Arhan'ı kollarına alırken, 1 sene dolmadan Aydın ve Leyla çifti de ikinci oğulları Emir'i kollarına aldılar.
Yıllar böylece akıp giderken, iki aile de iki çocuklu hayatlarına alışmaya başlamıştı. Tabii Leyla'nın bir yanı buruktu. Geçen sene bir kızı olacağını öğrenip henüz daha kollarına alamadan erken doğumda kaybetmişti. Daha da cesaret edememişti.
Allah bu iki gencin yüzüne tam 4 sene sonra tekrar güldü. Hiç beklemedikleri ve planlamadıkları bir anda bir bebek beklediklerinin haberini aldılar. Ve kızları 8. ayının ortasında, 2 Nisan 2000 yılında hayatlarına bir güneşle doğdu.
İlkbahar ayının İlk güneşiyle geldi.
"Bahar'ı beraberinde getirdi hayatımıza, Bahar olsun."
Yarını Aydın nüfus müdürlüğüne gidip kızının kimliğini çıkarttı. Bahar Ece Akaydın.
Evlerine bir prensesin geldiğini zanneden çift, yaramazlıkları olsa genel olarak sakin iki erkek çocuğundan sonra küçük cadıyı henüz 1 yaşındayken farketmişlerdi.
Bahar ismi gibi, cıvıl cıvıl yerinde duramayan rengarenk kişilikli bir çocuktu. Akaydın ailesinin gözbebeğiydi. Abileri arasında paylaşılamazdı...
Ela ve Serter ise durmadı, Bahar'a hemen bir arkadaş lazım dediler ve Bahar'ın 1. yaş gününde kızları Begüm'ü kucaklarına aldılar.
Artık Bahar ve Begüm ikiz gibi beraberce kutluyorlardı doğum günlerini.
Havalar yeni yeni ısınmaya başlasa da, İzmir yine yaz sezonunu erkenden açmıştı. Urla'nın denize açılan o küçük mahallesinde bugün ayrı bir ses ve telaş vardı.
İki aile toplanmış çocukların ısrarı üzerine denize gitmek için kahvaltı bile edemeden yola koyulmuşlardı.
Bayırdan aşağı elleri kolları dolu bir şekilde denize iniyorlardı.
"Bahar! Çok araba geçiyor kenara geçer misin kızım?!"
Leyla üzerinde lila bikini üstü, altında beyaz bir kot şortla elinde ısrarla başına takmadığı beyaz şapkasını sallaya sallaya önden önden yürüyordu.
Annesinin sözlerini umursamaması Aydın'ın kaşlarını çatarak, "Bahar'ım, annen bir şey söyledi babacığım." Demesi Bahar'ın anında yolun kenarına kaymasını sağladı.
"Eylül! Kaldır başını şu telefondan da kardeşinin elini tut düşecek Allah korusun bayırdayız!" Dedi, soluk soluğa Ela.
Begüm henüz 3 yaşındaydı. Eylül annesinin sözünü ikiletmeden telefonunu cebine atıp paytak adımlar atan kardeşinin elini tuttu.
Ömer ve Emir ise Bahar'ın arkasında koruma gibi dikiliyor her an tetikte onu izliyorlardı. Emir birkaç kez abisini kıskanarak Bahar'ın elini tutma girişiminde bulunsa da Bahar genel olarak kısıtlanmaya gelemeyen bir kızdı. Mızmızlanarak abisinin elinden elini kurtarmıştı.
Ömer ise sırtında çantasıyla zaten zor yürüyordu birde Bahar'ın bu huyunu bildiğinden sadece arkasında yürüyordu.
Arhan ise her zaman çok sessiz sakin bir yapıya sahipti. İyi bir gözlemciydi. Çok iyi eğitimler alarak büyüyordu. Babası onun ileride bir futbolcu olmasını çok istiyor ve destekliyordu.
Arhan ise kaptan olmak istiyordu. Fakat hiçbir zaman ailesinden birini, heleki örnek aldığı babasını kırmayı istemiyordu.
"Bahar! Dur!" seslenişi Bahar'ı durdurmasa da başını hevesle tanıdık sese çevirmesine neden olmuştu.
Arhan son anda Bahar'ın kolundan kavrayıp onu çektiğinde ikisi bir arnavut kaldırımını boyladılar.
Bu Bahar'ın şiddetle ağlamaya başlamasına sebep oldu.
"Oğlum ne diye çekiyorsun kızı kolundan?!" Ömer'in sert bağırışı, Arhan'ın üzerinde uzanan Bahar'ın kaldırılmasıyla bakışları Aydın amcasına döndü.
Aydın elinde ki poşetleri yere bırakmış kızını kucaklamıştı. Çatık kaşları Arhan'da iken Arhan'ın bakışları terlikliğinin ucunda ki iri taşa düştü.
"Sadece..." diyecekken, babası Serter'in sert sesi başını öne eğmesine sebep oldu.
"Oğlum ne diye küçücük kızı bir anda çekiyorsun?! Ya bir yerine bir şey olsa?!"
"Serter tamam kızma çocuğa..." diyen Leyla'yla Ela'nın da mahçup bakışları arkadaşına döndü.
"Bahar iyi değil mi? Biliyorsun Arhan'ı küçüklüğünden düşkün sizin kıza..."
İki arkadaş gülüşürken, Eylül hızla araya girdi.
"Arhan'ın bir suçu yok, koca taşı görmüyor musunuz? Kıza bir şey olmasın diye yapmış!" Diyerek kardeşinin saçlarını okşadığında, Arhan bir hışımla kafasını çekti.
Öfkeyle ayağa kalkarken, anlık bakışları Bahar'a döndü. Küçük kız yaşlı mavi gözleri ardından Arhan'a tebessümle bakıyordu.
Bu Arhan'ın içini ısıtsa da babasının ve Ömer'in ona kızışı gururunu incitmişti.
"Ben eve gidiyorum..." diyerek arkasını döndü. Hızlı ve sert adımlarla bayır yukarı çıkmaya başladı.
"Bende gelmiyorum!" Diyen Eylül, kardeşinin peşinden çıkarken Begüm ablası ve abisinin arkasından ağlamaya başladı.
Ela kızını kucaklarken, "tamam biz eve geçelim çocukların gönlü kırıldı." Dedi. Serter pişmanlıkla eşyaları kucaklarken, Aydın seslendi.
"Bizde eve geçelim, bu küçük hanım söz dinlemediğinden cezasını çeksin bakalım..."
"Ama baba..." diyen Bahar'ın bu sefer gözyaşları işe yaramadı iki aile de evlerine döndüklerinde, Arhan odasında sessiz gözyaşları döküyordu.
Arhan 10 yaşında duygularını en uçta yaşamaya başladığı ikinci dönemdeydi. Kızgınlıkları, üzüntüleri... genelde öfkeli bir çocuk değildi.
Fakat Bahar küçüklüğünden beri onun hassas noktasıydı.
Serter kapısını tıklatmayarak oğlunun odasına girdiğinde, Arhan hızla arkasını döndü.
"Oğul? Ne o ağlıyor musun?"
Arhan konuşmadı. Babasına saygısızlık ettiğini düşünsede bu defa sustu.
Serter oğlunun yatağına oturduğunda, elini oğlunun çıplak dizine attı. "Top peşinde bu kadar koşmadın lan? Söz konusu şu zilli Bahar olunca... sen aşık mı oldun o kıza?"
Arhan tabi ki aşkı anne ve babasından ve okuduğu kitaplar kadar biliyordu. Babasına dönüp açık kahvelerini saran ıslak kirpiklerini kırpıştırdı. Başını aşağı yukarı salladığında, Serter gür bir kahkaha attı.
"Sen beni 25 senelik dostumla dünür mü yapacan lan? Oğlum 6 yaş var lan aranızda pedofili misin sen?" Dedi Serter dalga geçerek.
Arhan kaşlarını çattı. O da ne demekti?
"Yani kendinden küçük kızları sevenlere denir. Neyse ki aşkın yaşı olmaz, söz lan onun da gönlü olsun alacağım o kızı sana!"
Baba oğul konuşmaları, Arhan'ın sohbet boyu gözlerinin ışıl ışıl parlamasına sebep olmuştu. Artık daha da emindi. O Bahar'la anne babası gibi olmak istiyordu.
|
0% |