Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Saklanan Sırlar

@nebiyye.bkrtrbz

 

=TUĞRA BÖKE

= ALKIM ŞAFAK

                              ***

Demiştim ya başta en büyük darbe diye. Tam karşımda yıllar önce beni bırakan ve bana değil başkalarına inanan kişi duruyordu. Bana ' ne olursa olsun ilk sana gelir, ilk seni dinlerim' demişti. Yalandı. Kimse beni dinlememiş, kimse verdiği sözü tutmamıştı. İnsanoğluda böyle zaten. Verdikleri sözü tutmayan ellerindekinin kıymetini bilmeyen kişilerdi.

Yıllar önce gitmiş kişi niye tekrar geldi ki? Bide asker olmuş. O hayalini gerçekleştirmiş ben ise... Öğretmen olmak isterdim hep. Çocukları severdim. Kardeşimin olmasını isterdim. Ablam bana bakmayınca ben kendi kardeşime bakacaktım sözde. Şimdi ise kardeşim olmuşta bakamadım, hayalimide gerçekleştiremedim.

 

Herkes yoluna bakarken ben arkama bakmıştım. Sebep neydi? Niye beni bitiren kişiler için herkes gibi geleceğime değil, geçmişime bakıp düzenlemiştim hayatımı? Kim için? Kendim? Babam? Hayır. Bir kişi daha öldüremezdim. Ben unutmak istesemde, geçmişime bakmasamda yatağıma girince o karanlık havada ben hatırlıyordum. Demiştim ben babam gidince karanlık oldum hep ve hiç aydınlanamadım. Ben aydınlanmadıkça asla geleceğine bakmaz geçmişime takılı kalırdım.

Unutmak istesem rüyalar geliyor, bir kişinin attığı laf bana o günü hatırlatıyordu. Birisinin gözüne baktığımda babamın bana o son bakışları geliyordu aklıma. Vücudumda o günden kalma derin yaram ve yürüyemem hatırlatıyordu zaten.

Şimdi ise cellatım gelmişti. Annem beni babamın şehitliğinden saçlarımı çekerek, döverek atarken bir şey yapmamıştı. Oysa ki o hep saçlarımı okşar, öper baba gibi sevgi verirdi. Kim ne yalan atmıştı ki kinlenmişlerdi bilmiyordum. Ama verdiği sözü tutmadıya... Bitmişti bende

" Savcı olmuşsun? Öğretmen olmak isterdin? "

" Seni ne ilgilendiriyor tuğra? Laf mı söyleyeceksin? Katil mi diyeceksin? De ya. Herkes diyor zaten" Dedim gözlerim dolmuş onun siyahlarına bakarken. Gözlerinde duygu denilen bir şey yoktu yada iyi saklıyordu. Eskiden deli gibi ağlayan çocuk şimdi ağlamıyordu. Eskiden zayıf ve cılız olan, benden kısa olup sırık diye dalga geçtiğim kişi iki metre olmuş kafamdan büyük kasları vardı.

Herkes değişmişti. Aynı duracak değillerdi ya.

" Değil misin? " Dedi üstüme eğilerek. Hayır yapma işte bana bunu. Barut kokusu buram buram geliyor insanı mest ediyordu. Gözlerimin en derinlerine baktı. Sırttı gözlerime bakarak " Katilsin sen? Bencilin teki olan, kendi canın için teröristlere babalarımızı öldüren bir katilsin? İyiki... " Dedi. Gözlerim daha sert baktı. Deme onu lütfen deme. " İyi ki yürüyemiyorsun. Başka kimlerin canını kendi canın için satardın acaba? "

Gözümden bir damla yaş aktı. " Geri bas komutan. Yüzbaşısın ama bize sökmez. Savcı ile düzgün konuş" . Arkamda sertçe tuğraya laf söyleyen barış abim sandalyemi tuttu ve geri çekecekken

" Umarım pişman olursun. Ama pişman olsanızda yaşadıklarımı, hayatımı geri vermeyecek. Yaşadıklarımın bin mislini yaşayın" Dedim ve abime dönüp kafa hareketi yaptım. Abimde onaylayınca çıkışa sürdü.

" Ben pişman olacağım kelimeler söylemem oyunbaz"

" Benimde bir huyum var bilir misin sırık? Denilen sözleri,pişman olmam diyenleri çoktan benim etrafımda pervane ettim. Dikkat et de sende onlar olma. Ben karadeniz kızıyım ,pes etmem" dedim ve adliyeden çıktık.

                           ***

Tuğra giden kızın arkasından baktı. Neden pişman olacaktı ki? Dediği kelimelerde haklı değilmiydi? O günün kayıtları bile vardı. Babasının ve Akif amcayı nasıl vurduğunu görmüştü. Ses olmasada görüntü vardı.

Peki neden demişti onca lafı? Yine yeşil leri dolmuş, göz yaşı akıtmıştı.

Niye akıtıyordu ki? Katil dedi diye mi? Hayır. Alkımın en büyük marifeti istediği zaman deli gibi salya sümük ağlayabiliyordu.

Yine oyun oynamıştı. Ondan oyunbaz derdi tuğra.

" Komutanım çıkalım mı? " . Tuğra seslenen yalına başı ile onayladı ve etrafa bakıp çıkışa gittiler. Arabalar binip karargaha yöneldiler

 

                                  ***

Eve gelince gözümden akan yaşları sildim. Kapıyı alacaklı gibi çaldım. Sinirliydim zaten. Kapıyı açan nenemle eş zamanlı alnıma dayanan pompalı tüfek bir oldu. Bir anda olunca otomatik timdekiler ellerini silahına, bende ellerimi havaya kaldırmıştım

" Nene napaysın? " Dedim elimi kalbime götürerek. Kaşları çatık baktı bana

" Ne diye alacaklu gibi çalaysun habu kapıyi? "

" Özür dilerim nene sinirliydim" Dedim. Kaşları düzelecekken daha çok çatıldı.

" Kim sinirlendurdu torunu mi? " . Yüzüme eğildi. Gözlerimi bir kaç defa hızlıca kapatıp açtım

" Nene ne oldi? Ne bakaysın öyle? Sanki yüzümde bir şey var"

" Boh var he. Hangi piç, hangi ibne yükseldi torunuma. Gelsin banada yükselsunda da yesun götüne kurşunlari"

" Tuğra dönmüş" Dedim içeri sandalyemi sürerek. Anında bağırdı " Onun burda ne işi varidur? "

" Asker olmuş nene" Dedim.

" Oyy asker mi olmiş? Allah ayaklarına taş değdirmesun inşallah aynı babası gibiydi uşak"

Gözlerimi devirdim ve mutfak masasında olan sarmadan bir tane elime alıp ağzıma attım.

" Ne dedi? "diye sordu.

" Katil"

" Katil miyum kızım ben? "

" Nene sana demedi zaten"

" Kime dedu? "

" Bana"

" Ne dedu sağa "

" Katil"

" Kizum ben katil değilim sağa nededu? " Diye yükseldi.

Ağzımda ki sarmayı umursamadan " Lan bana katil dedi bana. Sana değil" Diye çığırdım. Anında elindeki bastonu kafama vurdu

" Bağurma ula bağa boh çuvali"

" Ayıp oluyor nene" Dedim

" Ayıp yatakta olur" Dedi bekir ağzına sarma atarken. Etraf sessizleşti. Tek bir ses duyuldu

" Ayıp niye yatakta olur anne? " . Ece. Masum miniğim. Açıkla şimdi açıklayabilirsen.

Ahsen abla sinirle Bekir'in kafasına vurup kızına döndü " Şimdi kızım şöyle bir şey o... Bir dk, açıkla lan "

Bekir ağzında sarmalarla şokla baktı ahsen ablaya

" Anne ile babanın " Diyecekken

" Bekir" Diye bağırdık

" Boş ver dayıcım sen... Bir şey değil" Dedi ahsen abladan yediği ters bakışlar ile.

Ece anlamasa da elindeki sarmayı yemeye devam etti.

Kapı çalmaya başladı. Salonun dışarıya açılan kapısından tuğra girdi

" Asiye nene" Dedi gülümseyerek.

" Oy uşağum. Sen ne kadar büyümüşsün. Aynı bizim ahırda ki öküz kadar güçlü duraysun"

Gülmemek için dudaklarımı dişledim. Nenemin benzetmeleri gün geçtikçe daha fazla gelişiyordu herhalde.

Tuğra da nenemin elini öptü " Nasılsın nene? "

" Eyi uşağum eyi. Sen? "

" İyim nene"

" Varmidur Karun marun? " . Sertçe yutkundum ve tuğraya baktım

Oda gözlerime bakıp" Yoktur " Dedi.

Kafamı dağlara çevirdim. Aman bananeyse.

" Gel oğlum yemek ye. Sarma yapmiştum"

" Yok nene rahatsızlık vermeyim"

Nazik çocuk seni. Küçükken hayvan gibi dalardun yemeğe ne oldi?

" Sokarım o tüfeği bir taraflaruna geç hau yana" Dedi nenem. Tuğra gelip yanıma oturdu. Yerimde biraz kıpırdandım ve elimdeki sarmaları ağzıma tıktım. Ama sıcak olduğunu unuttuğum için" ana sikim" dedim. Elim ile ağzıma yel yapıyordum.

Kafama baston yedum

"küfür etma "

"nene ağzım yanay küfüre mi takildun?" dedim. Selim gülerek su uzattı. Kenarda gülen cengiz ve bekire ayağımdaki bir terliği çıkartıp fırlattım

"gülmeyun ula. Kurşun gibi düzerum sizi".

"tamam abla ya. Nişan almakta da nasıl iyi. Sanırsın asker" . Gözlerimi kaçırdım anında ve ellerime baktım. Ah reis. Ne diye saklarız ki?

"nene benim bir davam var odamdayım" dedim sandalyemi çalışma odama sürerek.

"tamam kizum. Ben sağa çay getirurum"

"Elif gel benimle" dedim. Elif yanıma geldi ve birlikte çalışma odasına girdik.Kapıyı ardımdan kapattıktan sonra "haber geldi mi?" . Sırıttı

"geldi. Sana kaldı son işlem ikiz"

"buda ölecek desene" dedim sırıtmasına eşlik ederek. Yaklaşıyordu her gerçeğin yüzeye çıkmasına.

Odada bulunan gizli bölmeye elimi okuttum. Kapı açılınca sandalyeden kalktım ve kardeşimin karşısıan geçtim

"abla"

"acar" dedim ona doğru yürüyerek. Herkes bitecek ,bizden saklanan sırlar ortaya çıkacak işte o zaman Akif Şafağın kızı ve oğlunun devrimi başlayacaktı...

 

Loading...
0%