@nebiyye.bkrtrbz
|
Gerçek olan aileyi takmadan viranın çektiği sandalyeye kuruldum. Viran karşıma geçti ve bana masum bakışlar attı . " Biliyorum viran. Bugün evlilik yıl dönümümüz olduğunu" Dedim. Anında gözleri ışıldadı. Güldüm istemsizce. Şapşik. Unuttuğumu sanması sinirlendirmişti. Onunla alakalı hiç birşey unutmazdım ben. Varolma sebebim o iken onla olan her şey beynime kazınmıştı. Uzanıp elimi tuttu ve derinde öpücük kondurdu. Yemek sipariş ettik ve biraz sohbet ettik. " Viran tescilli mallar buraya geliyor?" " Kim? " " Biyolar işte? " " He ben onlara amip ailesi diyordum. Anlık kafam karıştı " Dedi. Kocamla ortak yönlerimiz Allah'tan vardı he. Aile gelip masamızın başına dikildi. " Buyrun? " Dedim. Viran sert yüzünü aldı geri. Şuanda tanımazdınız kendisini. O viran o viran değildi. Sert yüzü, tok sesi olmuştu yine. " Kızım. Geçen konuşmamıştık. Müsaitmisin? " Dedi kadın. " Buyrun " Dedim masayı göstererek. En büyük abi bana bakmıyordu. Oğuz olsa da az gülsek be. O anı tek o görmüştü. Hihihi . İyi etmişem. Onlar masaya oturdu. Ege hemen bana döndü " Nasılsın abla? " Bu çocuk masumdu, tatlıydı. 17 yaşındaydı. " İyim ege " Dedim gülümseyerek. Viranın sol dudak köşesi havaya kalktı ve geri eski haline döndü. Kardeşim olmasını hep istemiştim. Sinan ve oğuz benim kardeşimdir ve şimdi kan bağı olan bir kardeşim vardı. " Kızım. Biz bir hata yaptık. Melis'e güvendik. Yaptığı her şey ortaya çıktı. Tabii ölünün arkasından ne kadar doğru konuşmak bilmiyorum ama affet bizi olur mu? " Dedi kadın. Gözlerine baktım. Duygu kırıntısı yoktu. Babaya döndüm. Onda da. Ege'ye baktım. Gözleri dolu bakıyordu. Abilere baktım. Eren, selim, cenk gülümseyerek bana bakıyordu. En büyük abi dehliz de. What . Oda tebessümle bakıyordu. " Affetmem. Görüşeceğim belli başlı kişiler olabilir ama siz gidin ölen kızınızın mezarında ağlayın. Melis ölmese yanıma gelmezdiniz. Ben mal değilim. Sizin yaralarınızı kapatacak yara bandıda. Bu yaşıma kadar annesiz, babasız büyüdüm. Neler çektiğimi bilmeyene, yanımda olmayan, en zor anımda anne diye ağladığımda bana annem değil sevdamın sahip çıkması yaraladı beni. Doğumda ağladım anne gel diye. Ama senin bağırışlarını duydum ben kapıda melisim diye" Dedim göz yaşlarım akarken. Viran başını öne eğdi ve ellerini sıktı " Ben yıllarca ağladım ve allahın kulu da sahip çıkmadı bana. Ben tek büyüdüm ,yoluma kendi çabalarım ile kurduğum ailemle devam ediyorum. Bir insanın yokluğu ölünce değer görürmüş. Çünkü onun yerini onu görmeden anlarsın. Benim sizde değerim yok hanımefendi. Beni doğursanızda tek diyeceğim keşke doğurmasaydınız. Dedim ya. Benim yokluğumda içinizde sızı dahi olmamıştır. Bu zamana kadar nasıl melisi kızınız, kardeşiniz, ablanız yerine koyduysanız mezarında da o şekilde ağlayın. Umrumda değil. Çünkü ne benim yıllardır çektiğim acıları çektiniz nede ağladınız. Kimse beni umursamazken ben duygulanıp umursamam. Çünkü yıllardır beni kimse umursamadı" Dedim ve göz yaşlarım içinde ayağa kakktım masada. Viranda kalktı ayağa. " Umarım az da olsa anlamışsınızdır ne demek istediğimi. Daha siz düzgün değilsin, aile yapınız yokken ben o aileye girmem. Bir daha aramayın ve rahatsız etmeyin beni" Dedim ve arkamı dönüp restorantan çıktım. Gelen arabaya binince viranı bekledim. Oda iki dk sonra geldi ve bir şey demeden bindi arabaya Eve değil dağ evine sürüyordu. Göz yaşlarım akmaya başladı ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Elimle yüzümü kapattım. Midem bulanıyor, geçmişim aklıma geldikçe başım dönüyordu. Daha fazla dayanamadım. Viranın kolundan tutundum. Elime ağzıma gidince fren yaptı ve kapıları açtı. Arabadan hemen inip çalılıkların oraya kusmaya başladım. Yere çökünce arkamda her zaman ki sevdam bekliyor sırtımı ovalıyor saçlarımı ensemde toplamış sakin olmamı söylüyordu. Kusmam bitince geri çekildim. Viran elinde ki suyu uzattı. Ağzımı çalkaladım ve yanımda olan diş macunu ile dişlerimi fırçaladım. Tik maalesef. " İyi misin sultanım? " " İyim" Dedim. Arabaya geri bindiğimiz de yola devam ettik. Midem rahatlamıştı. Açık camdan yüzüme vuran serinlikle gözlerim doldu. Hava açıktı. Yıldızlar tek tük gözüküyor, parlak ay yol gösteriyordu bize. Kaybettiğimiz, belkide izini bulamadığımız yolların. Hiç bulmadığım, çıkış yolu görmediğim yollara binlerce ışık tutsan da artık geçti. Ben her şeyi yaşamışken daha ağırlarını kaldıracak gücüm yoktu. Dağ evine gelince indik ve içeri girip üstümüzü değiştirdik. Yine dertleşme günümüzdeydik. Viran çay koymaya gitmişken ben de battaniyeyi kendime çektim ve yanan şömineye gözlerimi diktim. Her kül geçmişim gibiydi. Kül olmuştu. Yanan geçmişimin küllerini topluyor düzenlemeye çalışıyordum. Ama o kadar dağılmış ki küller, toplamam zordu. Viran geldi ve yanıma oturdu. İkimizde yan yana şömineye bakıyorduk. " Annem" Dedim başlayarak. Çaydan bir yudum aldım. Ne kadar sıcak çay olsa da boğazımda ki ağrıyı, yumruyu geçirmemişti. En kötü olanıda buydu. Bazen ağlayamassın, kendini sıkarsın ve o boğazında ki yumru büyür büyür ve yutkunamassınya o hissiyat vardı şuanda. " Beni sevdiğini söylemişti bir defa. Altı yaşında falandım. Babam dövmüş beni kanlar içinde bedenime bakarak annem bana seni seviyorum kızım diyordu. Annem beni değil, kanlar içinde ki halimle seviyordu. Viran. Bir anne niye çocuğunun en kötü halini sevmek ister? " Dedim ona dönerek. Bana döndü ve sertçe yutkundu. Bir dal sigara çıkarttı. Kendide aldı ve çakmağı yaktı. Bana uzattı bir dal. Aldım elinden " Bilmem. Yalan söylemiyeceğim. Empati kurmaya çalışacağım ve boktan bir his " Dedi sigara dumanını dışarı vererek. "Annem kanlı bedenime hep sahip çıkardı. San ki benim düşmemden zevk alıyor ona o halde mahçup olmamı istiyordu. Babam. Baba kelimesi çok garip geliyor. Hani derler ya babalar kız çocuklarının ilk aşkıdır diye. Bana göre yalan. Ben hep istedim. Küçük yaşımda babama baktım. Sevilecek bir yanını arıyordum. Hani insanlar ,insanları kötülemek için kup arar ya bende babamı sevmek için kup arıyordum. Sonuç yok. Sonra olaylar gelişti ve... Yanan bir gençlik hayatım" Dedim. Kafamı tavanda olan cama vuran yağmur damlalarına çevirdim. Göz yaşlarım akıyordu ama o kadar hissizdim ki. San ki dünyayla olan bağlantım yoktu, kesilmişti. Dudağıma yapışan viranla irkildim. Aklımın boşalmasını istiyordu. Dudaklarına karşılık verdim. Elini belime koydu ve kucağına çekti. Elimde ki sigarayı aldı ve kendi teninde söndürdü " Senin yanan canını iyileştireceğim. Hafızandan silemezsem dahi her şeyi yapacağım. Ve ayrıca şu günlerin, dokuz ayın acısını çıkartıp bir bebek daha yapalım " Dedi Omzuna vurdum. Kız çocuğu istiyordu. Dudaklarıma tekrar yönelince izin verdim. Odamıza kucağında çıktım. Kapıyı ardımızda kapattık. *** Eve gelince kapıyı açtık. İlk ses " Aşkım onu oraya koyma " Sesiydi. İçeri girince salona yöneldik. Elim ağzımda şokla bakıyordum. Salonun her yeri maviydi. Lara , sinan, oğuz hepsi mavi giyinmişti. Virana baktım. Oda maviydi. Bir dk. Sabah bana mavi rengi giydirmeye çalışıyordu. " Öf ya. Erken geldiniz. Enişte ya" Dedi lara sitemle Gözlerim doldu yine. Bu aralar çok doluyordu. Dudaklarım titredi ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Etrafta sadece hıçkırıklarımın sesleri çıkıyordu. Koltukta gülücükler saçan görkem ağlamam ile benimle birlikte ağlmaya başlamıştı. Görkemi kucağıma aldım ve odamıza çıkıp kapıyı kitledim. Görkemi emzirirken nasıl bir ailem var diye düşündüm. Ben, viran, sinan, lara, oğuz, timur babam ve ayşe annem. Şimdi ise canım olan görkemim. Biz bu kadar da olurduk. Önemli olan sevgi değil miydi? Bir aile de sevgi yoksa o aile ne olurdu ki? Asıl temel şey birbirlerine gösterilen sevgi olmazmıydı? Her şeyin iyi ilerlemesi için. Ben kocam olana kadar sevgi görmemiştim ve bana sevgi kavramını öğreten kişi kocamdı. Kendi ailemden, annemden, babamdan öğreneceğim, besleyeceğim duyguları ben viran da yaşamıştım. Heyecanı, mutluluğu, hüznü. O benim tek ailemdi. Öyle de kalacaktı. Bana öğreten kişi viran da ben de ona her şeyi mi verecektim.
***
|
0% |