Yeni Üyelik
4.
Bölüm

BÖLÜM 2 (YARA BANDI)

@nefelicalliope

Gelincik ikinci bölümle geldim. Bu bölümle beraber, geçmişten kısa bir kuple de getirdim. Bölüm size emanet nazar bonjuklarım. :)

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.

DÜNYA BENİM ETRAFIMDA DÖNMÜYOR

Narin ve Gelincik için aynı oda ayarlanmıştı. İkisi de kendinde ve iyiydi. Yapılan kontrollerin sonuçları için doktoru bekliyorlardı. Yanlarında aileleri vardı.

Atlas nikahının kıyılmasına saatler kala kendini hastanede bulduğuna inanamıyordu. Yanındaki hala gözleri dolu dolu olan gelinine bakarken ona sıkıca sarılmış teselli ediyordu.

Annesi ve babası Gelincik' in yanından bir an olsun ayrılmamışlardı. Annesi muhtemelen şu an içeride Gelincik' in başının etini yemekle meşguldü.

Çınar Beyaz' ı bıraktıktan sonra yanlarına gelmişti.

"Abi var mı bir gelişme? Nasıllar?" Telaşını gizleyememişti.

"Doktoru bekliyoruz Çınar, iyiler ama sen ne yaptın? Düğün alanı ne alemde acaba?"

"Anladım abi, sen orayı düşünme ben herkese gerekli talimatları verdim. Bu arada düğünü iptal etmeyeceksiniz değil mi? Çünkü ben her şeyi bekletiyorum."

Atlas güzel gözlü nur yüzlü gelinine baktı. Gözyaşları yüzünden buğulanmış bakışlarını ona çevirmişti.

"Ne dersin nur yüzlüm? Sen nasıl istersen öyle yapacağım?"

"Ben, Atlas ben emin değilim. Yani durumları iyi, çok korktum onlara bir şey olacak diye ödüm koptu ama sen ne düşünüyorsun?"

"Ailemize de danışalım nur yüzlüm, ona göre ne yapacağımıza karar veririz olur mu?"

"Olur, Atlas." Sesi buruktu.

"Sesine kurban olduğum, üzülme her şey düzelecek. Senin bir damla gözyaşına kıyamam ben biliyorsun değil mi?"

Ebrar fısıltıyla konuştu. "Biliyorum sevgilim."

"Emirhan, sen de burada böyle sırılsıklam kaldın. Kusura bakma yanımda sana kıyafet de getirmiştim ama telaştan arabada unuttum."

Atlas da o an onu unuttuğunu fark edip üzülerek, "Kardeşim kusura bakma ben ne biçim bir adamım senin halini göremedim."

Emirhan' ın sesi ikisine de aynı anda cevap verirken hala endişeliydi. "Sorun değil Atlas beni dert etme, aracımda yedek kıyafetlerim var. Sağ ol Çınar beni düşünüp kıyafet getirdiğin için ben birazdan hallederim."

"Daha fazla bekleme hemen git; sen de hasta olacaksın bu halde."

Hafifçe tebessüm ederek, "Giderim Atlas, acelesi yok. Ölmem merak etme doktor bir gelsin de."

Hayıflanarak konuştu. "Doğru ya doktor da neden hala gelmediyse."

Çınar, "Ben şimdi bakarım." Tam doktora bakmaya gideceği sırada içeriden bir bağırtı koptu. Gelincik' in sesiydi.

"Anne! Yeterli değil mi? Hem benim suçum ne? Yardım çağıracak vakit yoktu. Tabii ki kendimi tehlikeye atmak için can atmıyorum."

"Sus birde bana çemkiriyorsun. Aklın başına gelmiştir dedim ama yok nerede."

"Hanım etme eyleme, kızın suçu ne? Tam tersi o bir can kurtardı. Çok şükür bak ikisi de iyiler."

"Ben-"

"Ben daha fazla burada beklemeyeceğim. Yapacak bir düğünümüz var. Hem iyiyiz, iyiyim dedim nesini anlamıyorsunuz?" Kolundaki serumu aniden çıkarınca annesi çığlığı koyuverdi.

"Gelincik!"

Sadece odayı değil, sesi hastaneyi de inletmişti.

Gelincik yataktan hışımla kalktı. Serumu çıkarttığı yere yara bandını geri yapıştırdı.

"Ben eve gidiyorum. Yeniden hazırlanacağım. Sizde düğünü toparlayın. Yazık değil mi abimle yengeme?" Annesi hışımla koluna yapıştı.

"Anne bırak."

"Bırakmam."

"Anne mantıklı ol biraz! Dünya sadece benim etrafımda dönmüyor." Kapıyı açıp orada dikilen ve her şeyi duyan abilerine ve arkalarındaki gizemli, bakışlarını onun üzerinden çekmeyen adama bakarken işaret etti.

Kızının söylediği söz tokat gibi çarpmıştı Hasibe Sultan' ın yüzüne. Öfkenin yanında hissettiği hüzünle işaret ettiği yöne baktı.

Babasının ağzından çıkan ise sadece tek kelimeydi. "Kızım..." Devamını getirmeye yüreği el vermedi.

Ebrar, şaşkın bir halde içeride olan bitene bakarken, Atlas' ta kardeşine seslendi.

"Gelincik, yapma. Dellendin yine!"

"Dellendim abi, iyiyim diyorum. Neden kimse beni dinlemiyor. Tamam, olanlar korkunç ve çok kötüydü ama geçti bitti işte düğünümüzü yapalım. Benim çok horon tepesim var." Kıkırdayarak aralarından sıyrılmaya çalıştı.

Çınar, kolundan yakaladı. Babası gülerken annesi şaşkınlıktan ağzı açık bir halde onun omuzuna vurdu.

"Bu kız benim yüreğime bir gün indirecek."

Ebrar annesiyle babasına baktı. Cesaretini toplayıp, "Anne, baba ne diyorsunuz? Düğünü yapalım mı? Siz ne dersiniz?" Cümlesinin sonunda derin bir soluk verdi.

Annesi de babası da kızlarına kıyamazlardı. "Hanım ne dersin? Hem Narin de iyi, uzatmanın da alemi yok." dediğinde, eşi kızlarına baktı. Narin, "Ben iyiyim ablam evlensin mutlu olsun." dediğinde, Ebrar kardeşine sevgiyle baktı.

"Yapalım kızım, ablan da sen de iyi ve mutlu olun bize yeter. Değil mi Bey?"

Ebrar' ın babası Adnan, "Yapalım kızım, sen o güzel yüzünü yeter ki düşürme."

"Baba, öyle değil."

Bakışlarını Gelincik' te sabitledi. "Ben anladım yavrum sen sıkıntı yapma kendine çok haklısınız hem herkes iyi olduğuna göre."

Gelincik gülümsedi.

Ona sarılarak, "Heh işte halden anlayan bir baba canım Adnan amcam."

"Dur kız sırılsıklam ettin ya beni deli kız."

Yanağından makas alarak, "Ay affedersin Adnan amca ben gidiyorum. Anne doktor sana desin diyeceğini."

Annesi şoktan çıkıp, "Göstereceğim ben sana ama sen beni öldüreceksin." Gelincik hızla odadan çıkmaya çalışırken ardından gelen ayakkabı Emirhan'a isabet etmişti.

Herkes şok içinde donup kaldı. Emirhan kafasını tuttu ve "Ah!"

Gelincik, "Anne!" diye bağırdı. Ardından da Atlas ve Çınar.

"Anne ne yaptın da?"

"Anne! Sana inanamıyorum!" Atlas şok ve utanç içindeydi.

Ali şokla eşine, "Hanım ne yaptın yahu anası kızından da deli sanki bilmezmiş gibi." İstemeden güldü. Aynı zamanda mahcupta olmuştu. Diyecek söz bulamadı.

Atlas, Emirhan' a mahcup bir ifade ile yaklaşıp, "Kardeşim?"

Çınar, mahcup bir sesle konuştu. "Emirhan kusura bakma sen anamın o öyle sana değildi. Yani yanlışlık oldu." Bu sırada Gelincik ona doğru yaklaşıyordu. Hiçbir tepki vermeden bekleyen Emirhan' a baktı.

Elini Emirhan' ın başının üzerine koydu. "Acıdı mı?" Üzgün bir ifade ile konuştu. Emirhan gözlerine kilitlenen yeşillerde takılı kaldı.

Sesi de yüzü de mahcuptu. "Özür dilerim. Benim yüzümden oldu."

Emirhan, Gelincik' in elini tutup usulca aralarına indirdi.

"Önemi yok."

"Acımıştır ama şişecek."

Elleri nasıl bu kadar ince ve narin olabiliyor diye içinden geçiren Emirhan ellerini yumuşacık parmakların üzerinde gezdirdi. Kendiliğinden bir anda olan bu duruma şaşırdı.

Hiç irkilmiyordu Gelincik, neden yabancı bir adam ona dokunurken elini çekmiyordu. İçine akan bu sıcaklık bu samimiyet onu alt üst etti.

Daha fazla dayanamadı. Fısıldayarak sadece onun duyabileceği şekilde, "Sen tedavi edersin. Olmaz mı?" Göz kırparak o can alıcı gülümsemesini Gelincik' in şaşkın bakışlarının içine hapsetti.

Gelincik anlık afallasa da kendini toparlayarak bir adım geriye sıçradı. Titremesine engel olmaya çalışarak ben az önce ne yaşadım. Diyerek içinden geçirdi. Hemen oradan uzaklaşma ihtiyacı ile dolup taştı.

Hızlı hareket etti. Panikle, konuştu. "Şey ben eve gidiyorum." İzleyiciler de ne olduğunu anlamamışlardı. Bir dakika içinde gelişen olaylara anlam veremediler.

Paniğinin sebebi karşısında ona hiçbir şey dememiş gibi gülümsüyordu.

Çınar kardeşinin ardından bağırdı. "Kız deli kız dur. Nereye gidiyorsun? Kiminle gidiyorsun? Hem neyle gideceksin?" Bir yandan da arkasından koşturdu.

Emirhan az sonra yapacağının delilik olduğunu biliyordu ama yine de yapacaktı.

"Gelincik dur bekle!" diye bağıran Atlas' a dönerek,

"Atlas bir şey rica edebilir miyim?"

"Emirhan, tabii ne istersen?"

"Benimde kıyafetimi değiştirmem lazım izin verirsen Gelincik' i eve ben götüreyim. Hem bende hazırlanırım." Bir an düşünen Atlas, babasına baktı.

Babası, Atlas' ın yerine cevap verdi. "Olur tabii oğlum, onca yoldan geldin canımızı kurtardın birde bu hallere düştün kusura bakma biz düşünemedik."

"Ama deli kıza dikkat et yolda izde sağa salim gidin. Onun ne yapacağı belli olmaz." Tebessüm eden Emirhan,

"Tabii Ali amca, teşekkür ederim."

Sonra ardından abisinin zapt etmeye çalıştığı hırçın ama bir o kadar da vahşi ve güzel kadına baktı. Atlas da Emirhan' ın yanına gelerek Çınar' a bağırdı.

Atlas' la Emirhan onlara doğru yürürken Çınar olduğu yerde kalıp abisine cevap verdi.

"Abim?"

"Abim sen bırak. Emirhan' la beraber eve gidecekler. İkisinin hali de ortada Emirhan da bizde hazırlanacak. Hem senin çok işin var bana yardım edeceksin."

"Tamam, abi sen öyle diyorsan."

Gelincik duyduklarının şokunu atlatamamıştı. Emirhan'ı biliyordu ama sadece adını, abisinin yakın arkadaşı olduğunu duymuştu. Daha önce hiç karşılaşmamış tanışmamışlardı.

Atlas onu daldığı düşüncelerden geri çıkardı.

"Bana bak süslü beni mahcup etme, Emirhan'ı eve götür. Hazırlanıp gelin bu nikâh bugün kıyılacak." Gelincik kıkırdadı.

"Abime bak be kıyılsın abim." Onu yanağından öptü.

Sonra Emirhan'a baktı. "Gidelim mi madem biz bozduk biz düzeltelim." İmalı bir şekilde onu süzdü.

Emirhan, gülmemek için kendine hakim olmaya çalışarak dudaklarını birbirine bastırdı.

"Gidelim."

Dışarı çıktıklarında Emirhan şoförüne daha sonra buluşmak üzere izin verdi. Binmesi için Gelincik' e kapıyı açacakken Gelincik şoför koltuğuna çoktan oturmuştu.

Emirhan, eğildiği kapıdan hayretle ona baktı.

"E, ne bekliyorsun binsene."

"Olmaz in aşağı ben kullanacağım."

"Esas o dediğin olmaz. İki saat sana evi tarif etmekle uğraşamam geç kalırız hadi uzatma bin şoförlüğüm iyidir korkma." Göz kırptı.

Emirhan güldü. "Ona dil uzatmaya aklım izin vermez."

Söylenerek. "Gülme de bin hadi lafta yetiştiriyor. Ben diyorum ki geç kalacağız adamın rahatlığına bak."

Emirhan diretirdi diretmesine ama onun bu halinden hoşlanmıştı. Hiç çekinmemiş, onu yabancılamamıştı. Gelincik' in kendi bildiğini okuması onu etkilemişti.

Sanki kırk yıllık tanışmışlıkları varmış hatta hatırı olan kahveyi bile içmişler gibi yaptığı sohbete hayran kalmıştı.

Arabasına oturup kemerini bağlarken, "Tamam, söylenme biniyorum."

Dalga geçer gibi konuştu. "Canında pek kıymetliymiş."

"Öyle." Emirhan sakin bir tonla, "Seninki de öyle." Aniden uzanıp onun kemerini de taktığında Gelincik nefesini tuttu. Ondan yayılan koku bayılmasına neden olacak kadar güzeldi.

Gelincik ona bakıp güldü. "Hem bizim buralarda söylenme denmez riv riv etme denir." Arabayı çalıştırıp gaza bastı.

Doktor gelip sonuçları söylemiş, herhangi bir sıkıntı olmadığını ve taburcu olabileceklerini de eklemişti. "Ama görüyorum ki birisi çoktan kendini taburcu etmiş." Gülerek Hasibe' ye baktı. Doktor Selim, Hasibe' nin arkadaşının oğluydu.

"Hiç gülme Selim oğlum sinirim tepemde gözüm de seğiriyor." Selim' e teşekkür edip kusura bakmamasını söyleyip ardından hazırlanıp hastaneden çıktılar.

Eve gittiklerinde Gelincik arabayı evin bahçesine park etti. İkisi de arabadan indikleri sırada gelen sesle Gelinciğin yüzünde güller açtıran bir gülümseme oluştu.

Ahıra doğru koştu. "Beyaz canım geldim." Çıplak ayakları ile çimenlerde özgürce adım atarken Emirhan onu izledi.

"Gelincik dur nereye?"

Emirhan da onun peşinden gitti.

Gelincik onları izleyen adamı umursamadan atına sarıldı. "Beyaz' ım iyi misin? Bak ben iyiyim."

Kıkırdayarak, "Ama gitmem lazım gecikirsek annem kellemizi alır biliyorsun."

Arkasında duran Emirhan' dan da kıkırdama sesi gelince dönüp ona baktı.

"Alacak gibiydi."

Gelincik yüzüne dikkatle bakınca dudaklarını birbirine bastırdı. Kaşlarını çatan Emirhan "Ne var?"

Gelincik gülmemek için direniyordu. "Alnın."

"Direnme, gülmek senin yüzünde taht kurmalı."

Gelincik beklemediği sözler karşısında ona irkilerek baktı. Yanına yaklaşırken, kalbi sanki atından da hızlı koşuyordu.

Kendini toplayıp yüzüne yaklaştı. "Buraya hemen buz koymazsak bu şişlikte senin yüzüne taht kuracak."

Güldü. "Hadi gel, eve girelim."

Emirhan kahkaha attı. "Eşyalarımı alıp geliyorum."

Bir günde bu kadar gülmesi normal değildi. En son ne zaman böyle içten gülmüştü hatırlamıyordu. Arabadan hazırladığı küçük siyah valizini aldı.

Gelincik önden Emirhan ardından eve girdiler.

"Abimin odası, yabancılık çekmeden hazırlanabilirsin. Odasında banyosu da var. Ben de hazırlanmaya gidiyorum acele edelim olur mu bir şey kaçırmak istemiyorum." Hızla arkasını dönüp giderken Emirhan' ın cevabını beklemedi.

"Tabii teşekkür ederim." Emirhan onun ardında bıraktığı baş döndürücü kokuyla baş başa kaldı.

Odaya girer girmez üzerindekileri çıkartıp banyoya girdi. Hızlı bir duş alıp yedek kıyafetlerinin olduğu valizi açtı. Giyindikten sonra dağılan saçlarına baktı. Düzeltilmesi gerektiğine karar verip tekrar banyoya girdi. Atlas' ın odasında ihtiyacı olan her şey vardı. Saçlarını da düzelttikten sonra ıslak kıyafetlerini toplayıp bir çantaya koydu.

Kendisini odadaki büyük ayna da tekrar inceledi. Hazır olduğuna kanaat getirerek odadan çıktı. Nerede bekleyeceğini bir an kestirememiş aşağıya mı inse yoksa olduğu yerde mi dursa karar vermeye çalışırken yan odanın kapısı açıldı ve Gelincik çıktı.

Onu, gözleriyle aynı renk incecik omuzlarını saran iplerle upuzun elbisesinin içinde gördüğümde, Gönül kuşum çoktan vurulmuştu. Yüreğimde can çekişen kuşuma sessiz olmasını söyledim.

Bir insan evladı nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi. Abileri de yakışıklıydı ama onlar abileriydi. Karşı karşıya gelince sürekli kesilen nefesine canıma kastın var galiba diyerek yutkundu. Zalimin evladı üzerindeki lacivert takımın içinde göz alıcı duruyordu.

İlk adımı hangisi atmıştı hatırlamıyordu ama birbirlerine çekilen vücutlarına hayır diyemiyorlardı. Ortamdaki sessizlik boğucu bir hal almıştı.

Gelincik kendini topladı o ana kadar tuttuğundan habersiz olduğu nefesini bıraktı. "Hazır mısın? Başka bir ihtiyacın var mı?" Ne de olsa misafirdi sormak lazımdı ama ona göre fazlasıyla hazır göründü.

Emirhan var diyecekti az kalsın. Sana ihtiyacım var. Can çekişiyorum gel beni kurtar diyecekti ama diyemedi sustu. Tüm bu içinden geçenlere rağmen sadece,

"Hazırım teşekkür ederim."

Gelincik içinden, yine dipsiz kuyuları ortaya çıktı diye geçirdi.

"Sen de hazırsan gidelim mi?" Emirhan onun olağanüstü görüntüsüne alıcı gözle baktı.

"Gidelim." Gelincik aşağıya indiklerinde, "Bir dakika." Mutfağa yönelerek buzdolabından buz torbasını aldı.

Emirhan'a uzattı. "Biraz alnına tut istersen, gidene kadar en azından."

Emirhan buz torbasını aldı. "İçin rahat edecekse tamam." Buz torbasını alnına yasladı ve gülümsedi.

Gelincik' te gülümsedi. "Şimdi etti."

Arabanın yanına gidince Gelincik tek kaşını kaldırarak Emirhan'a baktı.

"Bu defa olmaz."

Gelincik buz torbasını işaret ederek, "Ama?"

Emirhan arabasının kapısını açtı. "Olmaz."

Gelincik gözlerini devirdi. "Sende de inat var biraz galiba."

Emirhan güldü." Ben ikisini de halledebilirim."

"Orası belli." Ne diyordu yahu. Tut şu dilini Gelincik.

Emirhan gülerek direksiyonu tuttu. "Kemerini bağla." Gelincik hızlı bir şekilde kemerini bağladı. Aynı şeyi yaşamak istemiyordu. Bu adam onu sudan boğulmaktan kurtarmıştı ama kendinden kurtaramayacak onun yanında unuttuğu nefesiyle boğacaktı.

Emirhan Gelincik' in aklından geçenleri anlamış gibi güldü.

Gelincik ona yandan baktığında Emirhan içinden, Atlas' la başım büyük belaya girecek. Diye geçirdi. Arabayı çalıştırıp yola çıktılar. Gelincik yolu tane tane tarif etti. O konuşurken dudaklarının arasından inci gibi dökülen her kelime Emirhan için ne ara bu kadar değerli hale gelmişti bilmiyor anlamaya çalışıyordu.

Yaylada her şey toparlanmıştı. Davetliler, orkestra, nikâh memuru olması gerektiği gibi yerli yerindeydi.

Davetlilerin zor anlar yaşamaması için oyun alanına özel olarak bir platform yapılmıştı. Herkes haddinden fazla şıktı. Her şey mükemmel görünüyordu.

Gelincik ve Emirhan arabayı park edip indiler.

"Daha önce Karadeniz düğününe gittin mi?" Gelincik' in yüzündeki tebessüm can alır can yakardı.

Gülümsemesine takılı kalan Emirhan. "Gitmedim."

Gülümseyerek, "Görüp görebileceğin en güzel düğün olacak." Gülümsediği her an Emirhan'ın kalbine bir bıçak darbesi indiriyordu ve farkında değildi.

"Ondan emin oldum." Sesinin tınısı, dünyanın en güzel şarkısından çıkıp gelen bir melodi gibiydi.

Kolunu Gelincik' e uzattı. Gelincik önce bir baksa da başını olumlu anlamda sallayarak onun koluna girdi.

"Umarım beni yumruklayacak bir kavalye karşıma çıkmaz."

"Kavalye mi? Benim mi? İki tane abim varken hem de." Kahkaha attı. "Hiçbir şeyden haberin yok." Çınar onları karşılarken, Emirhan demek ki Çınar' la da başım belaya girecek diye içinden tebessüm etti.

"Nerede kaldınız? Ooo filinta gibi olmuşsun Emirhan." Elini sıktı.

"Abi, annemin siniri geçti mi?"

"Geçti süslü merak etme, hem seni böyle görünce keyfi daha da yerine gelir. Fıstık gibi olmuşsun." Göz kırpınca, Gelincik Çınar' ın omuzuna vurup kıkırdadı.

"Duyanda beni pasaklı sanacak."

Çınar' ın kaşları havaya kalktı.

"Gelincik, abim sen normalde nasıl giyiniyorsun?" Aslında sormuyordu.

"Karıştırmasana şimdi nasıl giyindiğimi!" Gelincik utanmıştı ama daha çok kızmıştı.

"Bu var ya bu." Birlikte yürümeye devam ederken, "Bunu elbiseyle ilk ve son görüşün belki birde benim düğünümde." Gülmeye başladı.

"Geç abi sen dalganı ben gidiyorum." Trip atarak onlardan uzaklaşıp Atlas' la Ebrar' ın yanına gitti. O giderken Emirhan yine güldü.

"Ya o kadar şahane görünüyorsunuz ki!" Ebrar' a sarılıp "İyi misin canım yengem? Narin iyi mi? Burada değil mi?"

"İyiyim güzelim. Burada ve iyi merak etme. Sana teşekkür edemedim Gelincik, şoktan ne yaptığımızı anlayamadık. Çok teşekkür ederim canımın yarısını kurtardığın için sana ne desem az has görümcemsin artık." Ebrar görümcesine göz kırptı.

Tebessüm etti. "Hiç öyle teşekküre falan gerek yok Ebrar abla o benim de canım. Hem sanki benden başka görümcen mi var."

Ebrar birden hüzünlendi. "Maşallah çok güzel olmuşsun. Kırmızı da çok yakışmıştı."

"Hiç önemi yok. Beni bilirsin." Göz kırptı ve abisinin sesine döndü.

"Siz de geldiğinize göre." Gelincik' in arkasından bakarak gelen Emirhan'la Çınar' a döndü.

"Çınar, düğünü başlatın artık çok şükür eksiğimiz kalmadı."

"Abime de bak. Nasıl heyecanlı seni hiç böyle görmemiştim."

"Deli kız, aklımızı alıyordunuz ama çok şükür heyecanımızı da kaybetmedik." Gülümseyerek Ebrar' a bakarken kız kardeşini kendine çekip sarıldı.

"Bu arada bu güzellik ne böyle süslü? Beni sakın millete daldırma!" Uyarıcı ses tonunda alayda seziliyordu.

"He abi dal. Hemen dal sen zaten dalmaya yer arıyorsun."

"Sus kız bir de abiye cevap veriyor."

Emirhan ikisine yaklaşıp, "Müsaade var mı?"

Atlas kardeşini bırakıp, Emirhan' a sarıldı. "Hoş geldin kardeşim. Sana her zaman var. O nasıl söz."

Emirhan da Atlas' a sarıldı. "Hoş buldum. Tebrik ederim kardeşim." Ardından da Ebrar' ı tebrik edip öptü.

Tebessüm etti. "Yenge Atlas artık sana emanet."

"Emanetim kabulüm Emirhan." Ebrar' la Emirhan daha önceden tanışmışlar ve birbirlerini sevmişlerdi.

Çınar, yanlarından ayrılıp birileriyle konuştu ve düğün başladı.

&&&

"GEÇMİŞ"

"Yara Bandı"

"Anneciğim?"

"Efendim yavrum."

"Sana bir şey sorabilir miyim?"

"Sor tabii kızım."

"Dünya sadece benim etrafımda dönmüyormuş anne bu ne demek?"

"O nasıl söz yavrum sana bunu kim söyledi?"

"Okuldan karşı sınıftan bir arkadaş dedi. Bu ne demek anne dünya zaten herkesin etrafında dönmüyor mu?"

Hasibe' nin yüreği, kızının bu sözlerinin ardında yatan anlamı kavramaya çalışırken, içindeki öfke ve acı birbirine karışıyordu. Hasibe sözün ağırlığı altında ezilen yüreğinin öfkesini kederiyle birlikte dizginlemeye çalıştı.

Kızının narin bedeninin yanında otururken, geçmişe daldı. Anneannesinin öğütleri zihninde yankılanıyordu. "Bu dünyada insanoğlunun düşünceleri daha küçükken belli olur. Küçükken o zehir içine düşer." derdi. Bu sözler, yaşamın karmaşıklığını anlatıyordu; ancak şimdi kendi kızına bunu nasıl anlatacağını bilemiyordu.

"Anne?"

Gelincik'in sesi, onu gerçekliğe geri döndürdü. Hastane odasının beyazlığı, ruhunu karartıyordu. Oda, dışarıdan bakıldığında bembeyaz huzurlu gibi görünse de, aslında içerisi karanlık duygularla dolup taşıyordu.

Kızının yüzündeki endişe, annesinin içini burkuyordu. Kızının sorusu, Hasibe' nin içinde derin bir fırtına yarattı. Nasıl açıklardı ki kızına, dünya bazen insanların beklentileriyle değil, gerçekleriyle döner? Nasıl anlatırdı ki yaşamın acı gerçeklerini, onu daha fazla yaralamadan?

Hasibe, kızının elini sımsıkı tuttu ve ona olan sevgisini hissettirmeye çalıştı.

"Gelincik, dünya bazen karmaşıktır ve insanların düşünceleri de öyledir. Ama ben senin yanında olduğumda, her şey daha net olacak. Seninle birlikte, bu dünyanın ne kadar güzel olduğunu göreceğiz."

Hasibe' nin sözleri, odada bir huzur dalgası yarattı. Kızının yüzünde bir tebessüm belirdi ve annesinin elini sımsıkı tuttu.

"Teşekkür ederim anne. Seninle her şey daha güzel, hep güzeldi."

Kızının bu sözleriyle içi bir nebze olsun hafifledi. Kolları arasında kızının sıcaklığını hissetti, ona olan sevgisiyle dolup taştı. Hastane odasının sakinliği içinde, bir anne ve kızı arasındaki bu dokunaklı an, her şeyi unutturuyordu. Ancak Hasibe' nin içinde hala bir endişe vardı. Kızının karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilmesi için ne kadar güçlü olması gerektiğini biliyordu. Ancak bu yaştaki bir çocuk tüm bunlara nasıl dayanacaktı ondan emin değildi.

Kendi iç dünyasında düşünceleri ve duyguları çalkalanırken, dışarıya umut aşılamaya devam edecekti. Çünkü kızı, onun için yaşamının en değerli parçasıydı. Gelincik'in gözlerindeki ışık, annesinin yüreğini ısıtıyordu. Belki de bu zorlu mücadele, onların arasındaki bağı daha da güçlendirecekti.

Hasibe, içindeki karanlığı kızının aydınlığıyla doldurarak, birlikte bu savaşı vereceklerine olan inancını daha da pekiştirecekti. Hastane odasının sessizliği içinde, anne ve kızı birbirlerine sıkıca sarılarak, yaşamın getirdiği her zorluğa meydan okuyacaklarına dair bir söz vermiş gibi duruyorlardı. Birlikte, sevgi ve umutla, hayatın her dönemecinde dimdik ayakta duracaklardı.

Gelincik' in kırılgan sesi tekrar duyuldu. "Anne, ben... Ben korkuyorum. Korkuyorum ki bu hastalık beni alıp götürecek ve sen... Sen yalnız kalacaksın."

Hasibe, kızının gözlerindeki kırılganlığı fark etti. Gelincik'in zayıf bedeniyle yatağa düşmüş hali, annesinin kalbini paramparça ediyordu. Onun için yaşam, bu hastane duvarlarının arasında her gün biraz daha anlamsızlaşıyordu. Hasibe' nin içindeki acı, dışarıya yansıyan dinginlikle çelişiyordu. Her gün bir maske takıyor, kızına umut aşılamaya çalışıyordu. Ama iç dünyasında, kederin ve çaresizliğin ağırlığı altında eziliyordu.

Hasibe' nin kalbi bir kez daha sızladı. Kızının bu kırılganlıkla dolu sözleri, onun içindeki çaresizliği daha da derinleştiriyordu. Kollarını kızının etrafına doladı, onu sarıp sarmaladı.

"Hayır, Gelincik seni asla yalnız bırakmayacağım. Ben buradayım, seninle birlikteyim. Senin yanında olacağım. Her adımda, her anında." Odada sessizlik hakim oldu.

Hasibe, içindeki sevgi ve kararlılıkla dolu bir gülümsemeyle kızının gözlerine derinlemesine baktı. "Gelincik, seninle birlikte bu mücadeleyi vereceğiz. Senin gücün, senin azmin, benim sevgimle birleşince hiçbir şey bizi yenemez."

Gelincik'in gözlerindeki bilinmezliklerle dolu kaygı, annesinin sözleriyle biraz hafifledi. "Gerçekten mi anne? Beni bırakmayacak mısın?"

Hasibe, kızının elini yavaşça öperek. "Asla. Sen benim her şeyimsin. Senin yanında olacağım. Seninle birlikte bu zorlu yolu yürüyeceğim. Ne olursa olsun, birlikte güçlü kalacağız. İyileşeceksin canım kızım."

Gelincik'in yüzünde bir tebessüm belirdi. Annesinin sözleriyle birlikte içindeki karanlık bulutlar dağılmış gibiydi. "Teşekkür ederim anne. Seni çok seviyorum."

Hasibe, kızının sarılışıyla kalbinin hafiflediğini hissetti. Onun güçlü olması için her şeyi yapmaya hazırdı.

"Hadi artık biraz dinlen yavrum."

"Tamam, anne."

Kapı çalınca Hasibe bakışlarını oraya çevirdi. Gelen Gelincik' in doktoruydu.

Doktor Gelincik'in odasına girdi ve onu kontrol etmek için yaklaştı.

"Merhaba Hasibe Hanım, Gelincik' i kontrol edelim."

"Merhaba, Doktor Bey."

"Gelincik Hanım, nasılmış bugün bakalım?"

"Doktor abi, biraz yorgunum ama iyiyim."

"Anladım, seni biraz kontrol edeceğim tamam mı?"

"Tabii, Doktor abi."

Doktor, Gelincik' i kontrol ettikten sonra ciddi bir ifadeyle Hasibe' ye dönerek odasına çağırdı.

"Hasibe Hanım, sizinle biraz dışarıda konuşmak istiyorum."

"Tabii, Doktor Bey geliyorum."

"Kızım ben birazdan döneceğim tamam mı?"

"Tamam anne."

Hasibe, kızını öperek odadan çıkıp endişeyle doktorun yanına gitti.

"Evet Doktor Bey, ne oldu? Kızımın durumu nasıl?"

"Öncelikle odama geçelim orada daha rahat konuşuruz." Hasibe Doktorun peşinden gitti. Odaya girdiklerinde ikisi de oturdu.

"Gelincik'in durumu biraz karmaşıklaşıyor. Tedaviye olumlu yanıt veriyor ancak hastalık ilerlemiş durumda. Onunla ilgili birkaç detayı konuşmamız gerekiyor."

Hasibe' nin yüzünde keder belirdi. Bir süredir kederiyle arkadaş olmuştu. "Anladım Doktor Bey, peki konuşalım."

Doktor, endişeli bir ifadeyle devam etti. "Hasibe Hanım, Gelincik'in durumu ciddi. Kanseriyle mücadele ediyoruz ancak son zamanlarda durumu biraz daha kötüleşti. Tedavilerin etkisi azalıyor ve hastalık ilerlemeye devam ediyor."

Hasibe' nin yüzünde üzüntüsüne eş değer bir çöküntü belirdi, gözlerindeki korku ve endişe daha da belirginleşti. "Ne yapabiliriz Doktor Bey? Ona nasıl yardımcı olabiliriz?"

"Öncelikle şunu anlamalısınız ki Gelincik' in yanında olmanız çok önemli. Ona sevgi ve destek vermek, moralini yüksek tutmak gerekiyor. Ancak tedavi seçeneklerini de gözden geçirmemiz gerekecek. Yeni bir tedavi planı oluşturabiliriz ama bu süreçte sizin de güçlü olmanız gerekiyor. Sizi çok iyi anlıyorum. Üzüntünüzü anlayışla karşılıyorum."

Hasibe, Doktorun sözlerini dikkatle dinledi ve derin bir nefes aldı. "Anladım Doktor Bey, ne gerekiyorsa yapacağımızı bilmenizi isterim. Gelincik için her şeyi yapacağım."

"Kızınıza olan sevginiz ve bağınız çok değerli. Gelincik asla pes etmiyor. Bu çok önemli. Siz de pes etmeyin. Kızınız iyileşecek. Biz elimizden geleni yapalım."

Hasibe' nin gözleri parıldadı. "Etmiyor değil mi? O çok güçlü, bazen benden bile güçlü olduğunu hissediyorum."

"Öyle hissetmeniz çok normal. Aileler de bu hastalığı yaşıyor. Sonuç olarak herkes için çetin bir mücadele gerektiren bir durum ama Gelincik, zayıf ve yorgun bedenine rağmen ayakta durmaya çalışıyor. Bunun en büyük sebebi size olan düşkünlüğü. Gelincik ailesini, abilerini çok seviyor. Tek istediği eski günlerine ve ailesine kavuşmak."

"Abileri de ona çok düşkünler. Hepsi perişan oldu. Hayatları alt üst oldu ama yine de onlar da pes etmiyorlar. Özellikle Toprak..."

Adını Toprak abisi koymuştu. Onu gördüğünde, annesine adı Gelincik olsun diye neredeyse yalvarmıştı. Toprak, Gelincik' in narin tenine dokunduğunda sanki parmağı kadife gibi tenine gömülecekmiş gibi geliyordu. Toprak için o, kendi toprağında büyüteceği bir çiçek gibiydi. Kardeşini öyle çok sevmişti.

Gelincik'in yanakları öyle güzeldi ki, gelincik kırmızısını andırıyordu. O kırmızı, taze bir sabahın enerjisi gibiydi. Yanakları, o incecik yapısıyla ve duru bakışlarıyla Toprak' a masumiyetin ta kendisini hatırlatıyordu.

Gelincik'in saçları, güneşin ilk ışıklarını yansıtan altın teller gibiydi. Her teli, ışıkla oynuyor, odanın içini aydınlatıyordu. Toprak için onu görmek, sanki bir bahar sabahına uyanmak gibiydi; o tazelik ve canlılık duygusu içini dolduruyordu.

Gelincik'in duruşu ise son derece zarifti. Bacaklarındaki ince çizgiler, adeta bir ressamın elinden çıkmış gibi mükemmeldi. Toprak, onu izlerken, bu zarif duruşun arkasında yatan gücü hissediyordu. Gelincik, bir çiçek kadar kırılgan görünse de, içindeki güç ve dayanıklılık her şeyi dengelemekteydi.

Gelincik, odanın ortasındaki büyük yatakta duruyordu ve etrafına yaydığı güzellikle herkesi büyülüyordu. Ona bakmak, bir sanat eserini incelemek gibiydi; her detayıyla anlam dolu ve etkileyiciydi. Toprak' ın iki kardeşi daha vardı ama Gelincik onun için bambaşkaydı.

Doktor' un sesi Hasibe Hanım' ı daldığı hülyadan gerçekliğe çekti. "Hasibe Hanım, iyi misiniz?"

"Evet, iyiyim sizi dinliyorum."

"Ne diyordum evet, bu çok güzel, sağlam bir sevgiye bağlı bir dayanışma Hasibe Hanım, birçok ailede bu durum söz konusu olamayabiliyor. Sizin ailenizin gücü buradan geliyor. O yüzden ona sıkı sıkıya tutunup yola öyle devam etmelisiniz. Şimdi gelelim seçeneklerimize."

Hasibe de Doktor da derin bir nefes aldı.

"Pekala, yeni tedavi seçeneklerini değerlendirelim ve sizinle birlikte en uygun planı belirleyelim. Bu süreçte size her adımda destek olacağım."

Hasibe, kararlılıkla başını salladı ve Gelincik'in iyiliği için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu gösterdi. Ailesini zorlu bir mücadele bekliyordu.

Doktor, Hasibe' ye durumu sindirmesi için biraz zaman tanıdıktan sonra tekrar konuştu.

"Hasibe Hanım, Gelincik'in tedavi planını değerlendireceğiz. Eşiniz Ali Bey' i de çağırabilir misiniz? Onun da bu süreçte bilgilendirilmesi gerekiyor."

Hasibe, Doktorun ne demek istediğini anlamıştı ve hemen telefonunu çıkarıp eşini arayarak Gelincik'in Doktorunun odasına gelmesini söyledi. Birkaç dakika sonra, Ali endişeli bir şekilde odanın kapısından içeri girdi.

"Hasibe, ne oldu? Gelincik' in durumu nasıl? Kızım iyi mi?"

Hasibe, ağlayarak eşine sarıldı ve onu sakinleştirmeye çalıştı ancak ağlıyor oluşu durumun vehametini ortaya koyuyordu. Bu süreçte Doktor onları üzüntüyle bekledi.

"Ali, sakin ol. O iyi yani ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi. Doktor Gelincik'in durumu hakkında konuşmak istiyor. Beraber dinlemememiz gerekiyor. Seni o yüzden çağırdım."

Ali, usulca başını salladı ve Doktorun masasına yaklaşıp eşiyle beraber oturdu.

Doktor, Gelincik'in durumu ve yeni tedavi planı hakkında detaylı bir şekilde konuşmaya başladı. Hasibe ve Ali, Doktorun sözlerini dikkatle dinleyip Gelincik için en iyi tedavi seçeneklerini belirlemeye çalıştılar.

"Size şimdi aktaracaklarımı lütfen dikkatle dinleyin."

"Gelincik' in kan kanseriyle mücadele etmek için kemoterapi tedavisi devam edecek. Bu, kanser hücrelerini öldürmek ve yayılmasını durdurmak için kullanılan güçlü ilaçların düzenli olarak verilmesini içerir. Kemoterapi seansları, Gelincik' in sağlık durumuna ve tedaviye olan yanıtına bağlı olarak belirlenecek." Onların dediklerini anlayıp sindirmeleri için zaman tanıdı. Ardından devam etti.

"Tedavinin bir parçası olarak, Gelincik' e radyoterapi uygulanabilir. Bu, kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili ışınların kullanılmasını içerir. Radyoterapi genellikle belirli bir bölgeye odaklanarak kanser hücrelerini hedefler."

Doktor, bir süre bekledi. Ali de eşi de sessizce onu dinliyordu.

"Doktorlar, Gelincik' in tedaviye olan yanıtını ve hastalığın seyrini göz önünde bulundurarak yeni tedavi seçenekleri üzerinde çalışacaklar. Bu, klinik çalışmalara katılmak, deneysel ilaçları denemek veya farklı bir tedavi protokolü uygulamak gibi seçenekleri içerebilir. Bu noktada izninize ihtiyacımız olacak."

"Ayrıca Gelincik' in genel sağlığını desteklemek ve yan etkilerle başa çıkmak için destekleyici tedaviler uygulanacaktır. Bu, antiemetikler gibi mide bulantısını önleyen ilaçlar, ağrı yönetimi için analjezikler ve bağışıklık sistemini destekleyici tedavileri içerebilir. En önemlisi Psikolojik Destek." diyerek, devam etti.

"Hem Gelincik'in hem de ailenin duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak için psikolojik destek sağlanacaktır. Bu, danışmanlık hizmetleri, destek gruplarına katılım ve stres yönetimi teknikleri gibi kaynakları içerebilir. Bu tedavi planı, Gelincik'in sağlık durumuna ve hastalığın seyrine göre düzenli olarak değerlendirilecek ve güncellenecek. Hastanın ve ailenin tam desteğiyle birlikte, en uygun tedavi yaklaşımının belirlenmesi ve uygulanması hedeflenmektedir."

Hasibe ve Ali, Doktorun tedavi planını dinledikten sonra bir an için sessizliğe gömüldüler.

Hasibe'nin yüzünde keder, Ali'nin ise çaresizlik ve üzüntü belirginleşti. Gözlerindeki yaşlar, içlerindeki acıyı yansıtıyordu. Hasibe, kocasının elini sıkıca tuttu ve sessizce başını eğdi. Ali ise derin bir nefes alarak, gözlerini kapattı ve kızlarının acısını içine sindirmeye çalıştı. İkisi de birbirlerinin gücünü hissetmek için sıkıca sarıldılar, çünkü şu anda birbirlerinden başka güvenebilecekleri tek şey yine sadece birbirleriydi.

Ali, Doktor' a dönerek, endişeli bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"Doktor bey, Gelincik'in yanı sıra evde üç erkek çocuğumuz daha var. Bu durumla nasıl başa çıkacağımız konusunda biraz endişeliyiz. Onlara nasıl açıklamalıyız, nasıl destek olmalıyız? Bu süreçte nasıl bir yol izlememiz gerekiyor?"

Doktor, Ali'nin endişelerini anladı ve ona destek olmak için sakin bir şekilde cevap verdi.

"Ali Bey, bu durum gerçekten zorlayıcı olabilir ancak ailenizin birlikte olması ve birbirinize destek olmanız önemlidir. Çocuklarınıza açık ve anlayışlı bir şekilde durumu anlatmalısınız. Onlara Gelincik'in hastalığı hakkında basit ve anlaşılır bir dille konuşarak, onların endişelerini gidermeye çalışmalısınız. Ayrıca, çocuklarınızın duygusal ihtiyaçlarını karşılamak ve onları bu süreçte desteklemek için birlikte vakit geçirmek önemlidir. Ailenizle birlikte psikolojik destek alarak, bu süreci birlikte yönetebilirsiniz."

Ali, Doktor' un sözlerini dikkatle dinledi ve birlikte aile olarak bu zorlu süreci nasıl yöneteceklerini planlamaya karar verdi. Hasibe ile birlikte, çocuklarına destek olmak ve birbirlerine güç vermek için ellerinden geleni yapacaklarına dair birbirlerine söz verdiler.

 

Loading...
0%