Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5/ Korkulu Rüyamız Bomba

@nefessinem6

Korkuyorum çok korkuyorum çünkü tam karşımda babam duruyordu ve yanında ise sevgili oğlu vardı. "Mutlu musun ölüm çiçeği annemin ölümüne sebep oldun şimdi mutlu musun? Ayrıca sen sadece bizim ailemize ölümü getirmedin. Neydi baş komiserinin adı? Umut, onu öldürdün o kabloyu keserek onların ailesine de ölümü getirdin. Bir tek sen ölmüyorsun, öldürüyorsun ama ölmüyorsun" dedi sevgili abim. "Abin haklı sen tam bir ölüm çiçeğisin, herkesin korkulu rüyasısın." diye abimi destekledi Atakan. Onları karşımda görünce gözlerim doldu. Arkadan Pınar'ın haykırış sesleri geldi. "Katilsin, katil. Abimi öldürdün. Abim!!!" Bana diyordu. Onun abisini ben öldürdüm. Katildim.

 

"Baba!" diye yataktan sıçradım. Hızlı hızlı nefes aldığımdan dolayı göğsüm inip kalkıyordu, sanki kalbim sıkışıyordu.

 

Kabusmuş sadece sıradan her zaman ki gibi bir kabus. Bir el dokundu koluma. "Sakin ol Rüya kabus gördün" dedi. "Umut." Evet yatağımın hemen dibinde duruyuyordu. Hızlıca kollarımı boynuna sardım, o da sıkıca kollarıyla beni sardı. "Ölmemişsin. Allahım sana şükürler olsun yaşıyorsun Umut." Sesimin tınısında korku vardı. "Ölümüm seni çok mu korkutuyor?" diye sordu. Merak ediyordu, onun ölümü beni gerçekten çok korkutuyor, daha tanıyalı dört hafta oldu ama onun ölümü beni derinden sarsıyor. Sanki onu uzun zamandır tanıyorum gibi hissediyorum. Boş bulunup içimdekileri anlattım ona.

 

"Evet, ölümün beni çok korkutuyor o yüzden ben ölmeden öleyim deme." diye yanıtladım. Kollarını bana daha çok sardı. Bana ne oldu? Biz nasıl kurtulduk? Kafamın içinde gezen çok soru vardı.

 

Yavaşça Umut ile birbirimizden ayrıldık. Etrafa bakınca hastanede olduğumuzu fark ettim. Benim ve onun kıyafetleri toz topraktı. "Umut bana ne oldu?" diye sordum. Histerik bir kahkaha attı. "Kırmızı kabloyu kestikten sonra korkudan bayıldın. Ayrıca doğru kabloyu kestin, böylelikle hem benim hayatımı hemde kendi hayatını kurtardın." Yine sesinde gurur vardı. Oh be doğru kabloyu kesmiştim. Ekip odaya baskın yapar gibi daldı. Emre, koşarak yanıma geldi. "Abim, iyi misin?" diye sordu. Bende başımla onu onayladım. "Allahım yüreğimizi ağzımıza getirdiniz." dedi Emre. Valla benimde yüreğim ağzıma geldi. "Ya siz iki baş komiser nasıl olurda dikkatsizce bombaya basarsınız? Hadi ben Rüya'yı çok tanımıyorum ama abim bu hataya düşecek adam değil." diye sorgulamaya başladı Pınar. Atakan sinsice güldü. "Demek ki onun da dikkatini dağıtan biri olmuş. Acaba kim? O kişi cüce olabilir mi?" diye sordu. Umut ile aynı anda konuştuk. Ben "Sus be maviş."derken, Umut "Keseysun sesuni Atakan."diye kızdı.

 

Kapı bir hışımla açıldı. Bu girişi nerede olursam olayım kimin girdiğini bilirim. Beyaz önlükle Doktor Aybüke Gediz içeri girdi. Biraz şaşırmadım desem yalan olur çünkü şaşırdım. "Aybüke, ablam dışarıda mı?"diye sordum, korkuyla. "Abla sence Mediha ablam dışarı da olsaydı şimdiye kadar hastaneyi yıkmaz mıydı?"diyince dışarıda olmadığını anladım. Burada olsaydı hastaneyi çoktan yıkmış olurdu. "Tamam o zaman ablama haber vermek yok."dedim ve ekibe döndüm. "Sizde haber vermiyorsunuz."diye uyardım. Aybüke gelip yatağın ucuna oturdu. "Abla bana ne olduğunu anlat ki Mediha ablama bir şey anlatmayayım."diye tehdit etti. Emre tehditlere boyun eğmeyeceğimi bildiğinden dolayı araya girdi. Aybüke'nin kafasını vurdu. "Salak anlatacağı varsa bile az önce tehdit ettiğin için anlatmaz. İnatçı keçi hadi anlat."diyince Umut'a baktım anlat derse anlatacağım. Başıyla anlat diyince konuya girdim.

 

"Şimdi şerefsizi yakalamak için çiftlik evine gittik meğersem önceden bombalar yerleştirmiş. Umut'a beni uyarmak için koluma dokundu ama benim yüzümden bir adım atarak bombanın üstüne bastı. Sonra Fuat Şahin çıktı yanında on bir adamla. Beş kişi Umut'un, altı kişi ise benim arkamdaydı. Altı kişiyi Umut indirdi, dördünü ben ve Umut'un korumaları da bir kişi indirdi. En sonda şu bombaya geldik yemin ederim kabloyu kesene kadar bin defa ölüp ölüp dirildim ya."diyince ekiptekiler birbiriyle bakıştı, en son soruyu soran Pınar oldu. "Yenge sen mi bombayı imha ettin?" diye sordu. Neyi var ya bunların? "Evet, ne var bunda?"diye şaşkınlıkla sordum. Pınar abisine baktı.

 

"Abi sen bomba imha uzmanı değil misin?"diye sorunca bende ki şarteller attı.

 

Ne dedi o, bomba imha uzmanı mı dedi?

 

"Umut, sen bomba imha uzmanı mısın? Lan o zaman kabloyu niye bana kestirdin? Lan kabloyu kesene kadar ölüp ölüp dirildim."diye çılgınca bağırmaya başladım. Yatağın yanında duran serum şişesini aldığım gibi ona fırlatım ama yine acı çeken ben oldum çünkü serumun iğnesi benim koluma takılıydı. "Hassiktir." Kolumu tutarak inledim. Gözlerim hızlıca Aybüke'ye döndü. Gözleri dolmuştu, resmen kızın travmasını tetiklemiştim. "Abla."dedi kısık bir sesle. Kolumda duran iğneyi hızlıca çıkardım ve yatağın yanında duran Aybüke'ye sımsıkı sarıldım. "Bir şey yok ablam. Özür dilerim güzelim." diyiverdim. Umut, yere attığım serum şişesini geri yerine koydu. Sinirden çenesi seğiriyordu. "Öfken sadece sana zarar veriyor."diye dişlerini sıkarak konuştu.

 

Aybüke sakinleştikten sonra yine Umut'a döndüm. "Anlat neyi niye yaptığını anlat." Sesim çok baskın çıkmıştı. "Bana bak. Bir daha bana bağırırsan ya da bana emir verirsen hiç istemeyeceğin bir adamla karşı karşıya gelirsin. Şimdi sakinleş sonra canım isterse anlatırım" dedi. Kendisinden bahsediyordu onun korkunç tarafıyla karşı karşıya gelemek istemediğimden dolayı sadece başımı aşağı yukarı salladım. "Bomba imha etmeyi biliyor musun diye bakmak istedim. Sen kırmızı kabloyu keseceğini söyleyince mutlu oldum, bombalardan anladığını sanmıştım."dedi, hayal kırıklığıyla. Aybüke araya girdi. "E dizilerde hep kırmızı kabloyu kesmiyorlar mı?"diyince Umut dişlerini sıkmaya başladı, ben ise kahkahalara boğuldum. "Bana bakın ikinci bir emre kadar hiç kimse dizi veya film izlemeyecek."diye yeni bir emir koydu. "Ya sorsaydın ben sana söylerdim bombalardan anlamadığımı."diye kızdım.

 

Psikopat herif

 

"Başka bir kabloyu kesmeye kalkışsaydın zaten senin öyle bir şey yapmanı engellerdim. Göz göre göre senun ölmene izun vermezdum da." diyince odada sesizlik oluştu. Beni durmadan koruyor. Ben gülümseyince onun da dudakları iki yana kıvrıldı.

 

O gamzelerin için ölürüm be adamım.

 

Hayatımda gördüğüm en güzel gözlere sahip olan adam. Her defasında kendisine hayran kalmamı sağlıyordu. Aramızdaki bakışmayı sonlandıran Atakan şerefsizi oldu. "Of yeter be gözleriniz yorulmadı mı? Bir kırpın gözlerinizi."diyince Umut ile ben ona ölümcül bakışlar attıktan sonra Emre lafı devraldı. "Bir abinin yanında yapılacak iş mi bu ya? Resmen gözümün önünde fingirdeşiyorlar ya."diye sitem etti. Benim ise aklıma bir şey geldi. "Abicik."dedim Emre'ye dönerek. Kaşlarını çattı, herhalde ne istediğimi anladı. "Hayır!"dedi sert bir sesle. "Lütfen."diyince daha çok sinirlendi. "Hiç şirinlik yapma. Kabul etmeyeceğim."dedi. "N'olur n'olur n'olur."dedim. Emre bir tık bile yumuşamadı. "Hayır!"dedi. "Ya bak zaten hastanedeyiz, Aybüke vurur iğneyi."dedim ama bu sefer Aybüke de sinirlendi. "Abla, saçmalama çocuk oyuncağı mı bu?"diyince bende kollarımı göğsümde bağladım, tıpkı küçük bir çocuk gibi.

 

"Senin çok istediğin ve Emre'nin sana almadığı şey nedir küçük çocuk?"diye Umut odada ki kişilerin merak ettiği soruyu sordu. "Kayısı istiyorum."diyince kahkaha attı. "E kızım dışarıda ki adamlara söylerim iki dakikada bulur getirirler."diyince kara gözlerim ışıldadı. "Ciddi misin?"diye mutlulukla sordum. "Ciddiyim." Mutluluğuma o da mutlu olmuş gibi dedi. "Hayır ona kayısı falan almıyorsun?"diye araya girdi Emre. Umut'un kaşları havaya kalktı. "Sebep?"dedi sert bir sesle. "Çünkü ablamın kayısıya alerjisi var."diye Aybüke cevapladı. Umut'un gözleri kocaman açıldı. Sinirle bana baktı. "Manyak mısın be kadın sen? Alerjin olan bir şeyi nasıl istersin? Ölmek mi istiyorsun?"diye hem azarladı hemde bağırdı. "Oha deliye bak. Allah'ın salağı alerjin olan bir şeyi nasıl yiyeceksin."diye bu seferde Alihan kızdı. "Hayatım da ilk defa Alihan'a katılıyorum. Yenge sen Manyak mısın?"diye sordu Pınar. Atakan kahkaha attı. "Ciddi ciddi manyak olduğunu mu soruyorsun? Bu cüceyle iki dakika geçirsen bile manyak olduğunu anlarsın."dedi. Salak işte. Beni bir tek azarlamayan Umay'dı. "Peki, kayısı yiyince ne oluyor?"diye sordu tatlı kız.

 

"Boğazı şişiyor, nefes alamaz hale geliyor, ateşi fırlıyor aynı zamanda da titriyor. Bir saatte hastaneye yetişmezse hayatını kaybeder."diye Aybüke açıkladı ve bana döndü. "Abla sen o meyveyi yemiyorsun."diye resmen emretti. "Tamam be anladık hepinizin bana fırça atması bittiyse gidelim artık."dedim ve ablamın bağırış sesini duydum. "Bana bakın bu içeri de yatan kişi benim kardeşim."diye bağırdı. Galiba hemşire ile konuşuyordu. "Hanım efendi doktor hanımın kesin emri var. Bu odaya kimseyi sokamam."diye açıkladı ama ablam gerekirse o kapıyı kırar. "Kim lan o doktor?"diye sordu. "Aybüke hanım emretti."diyince ben kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Lan o da benim kardeşim. İçeride yatan kişi Rüya Gediz, doktoru ise Aybüke Gediz, ben ise o ikisinin ablası Mediha Gediz. Lan ben onların bebeklik hallerini bilirim."diyince Aybüke'yle göz göze geldik.

 

Ups. "Aybüke Allah aşkına bu bizi rezil etmeden al hemen içeri."dedim korkuyla. Aybüke de hızlıca başıyla beni onayladı. "Hakikaten alayım ben içeri." Koşar adımlarla kapıya gitti, derin bir nefes aldı ve açtı. Odada ki kişiler sanki film izler gibi bizi izliyorlardı. Pardon az önce Umut bize film izlemeyi yasaklamıştı ama yasaklar çiğnenmek için vardır. "Rüya neyin var?"diye sordu. "E Mediha abla, Rüya ablamın sadece açlıktan kan şekeri düşmüş o yüzden bayılmış. Biliyorsun Rüya ablam açlığa hiç dayanmaz."diyince ablam histerik bir kahkaha attı. "Allah'ın salağı hangi ara unuttun dört, beş gün aç gezdiğim günleri."diye Aybüke'yi azarladım. "Aybüke, ablam sen kime yalan söylüyorsun? Rüya ben durmadan seni hastaneden mi toplayacağım? Söylesene ablam benim hep ağzım yüreğimde mi olacak?"diye sordu. "Abla ben iyiyim."dedim. "Ablam ya o bomba patlasaydı."diyince hızla yüzümü ona çevirdim.

 

"Abla sen nereden biliyorsun?"diye sordum. "Küçük kardeş, ben Serap hanımın duruşmasındayken attı bana fotoğrafı yani sen kabloyu keserken. Ayrıca Umut beyin adamlarını oyalayan kişide Ferhat Gediz. O katile yardım eden kişi Ferhat Gediz." diyince başımdan kaynar sular döküldü. Gözlerimi kapattım. "Abla bana davayı kazandığımızı söyle."dedim. "Dava erteledi."diyince hızlı gözlerimi açtım. "Nasıl olur nasıl? Nasıl ertelenir?"diye bağırarak sordum. "Küçük kardeş, hakim beye deliler getireceğine söz verdi."dedi. Sinirden elim titrmeye başladı. "Tutuklu mu tutuksuz mu yargılanacak?"diye sordu Emre. "Yakında tutuksuz yargılanacak."diyince Emre küfürler savunmaya başladı. "Ebesini siktiğim puşt herif, babasının katil olduğunu bile bile nasıl savunur?"diye çıldırmış gibi bağırmaya başladım. "Abla yanlız onun ebesi seninde eben oluyor."diye korkuyla söyledi Aybüke.

 

"La havle."dedim sakin bir sesle. "Rüya beni dinle senin korumalara ihtiyacın var, baba- yani o herif tutuksuz yargılanacak senin korunmaya ihtiyacın var."dedi Emre. Üç gündür bozulmuş plak gibi aynı şeyleri söylüyordu. "Emre, bak son kez söylüyorum, ben kendimi korurum."diye bağırdım. Hızlıca adımlarım kapıya yöneldi. Araya Umut girdi. "Nereye gidiyorsun?"diye baskın bir sesle sordu. Adımlarım durdu. "Cehennemin dibine."diye cevapladım. "Tamam."dedi ve hızlı adımlarla yanıma geldi. "Bende geliyorum."dedi. Kaşlarımı çattım. "Nereye?"diye sordum. "Seninle beraber cehennemin dibine."diyince gülümsemeden edemedim. O zümrüt yeşili gözleri anlamlı bakıyordu benim siyah gözlerime. Bu sefer bakışmamızı bölen cebimde duran telefon oldu. Yazan Abim olacak şerefsiz ismini görünce yine sinirlerim hopladı.

 

"Alo? Ne var? Ne istiyorsun?"diye sordum. "Oo Lavinia çiçeği çok zaman oldu seninle konuşmayalı."dedi, yüzsüz herif. "Senin Lavinia çiçeği diyen dilini keseceğim sonra onu köpeklerin önüne yem diye atacağımı biliyorsun değil mi?"diye tehdit etmiş oldum. Aybüke "Abim mi?"diye sordu. Maalesef o. Başımla onu onayladım. Ablam hızlıca telefonu elimden aldı ve hopörleri açtı. "Bizde duyalım."diye fısıldadı. "Davayı kazandım ölüm çiçeği."diyince daha çok sinirlendim. "Daha hiçbir şey belli değil piç kurusu."dediğimde kahkaha attı. "Babamız birkaç güne hapisten çıkar, uyarmadı deme ilk yapacağı şey seni öldürmek olacak."dedi. Eğer odada tek başıma olsaydım hüngür hüngür ağlardım. Bir baba kızını öldürmek ister mi ya?

 

"Bana bak geri zekalı o baban ben küçükken öldüremediyse şimdi hiç öldüremez."dedim. "Konya ya gelmeyi düşünüyor musun? Bak Konya seni özledi, içinde ki kişileri de öyle. Mesela babaannem seni parçalara ayırmak için evde kesici aletleri topladı."diye bir daha kahkaha patlattı. Güya uyarıyordu piç kurusu. "Ferhat bugüne kadar kimse beni öldüremedi. Ne senden ne babandan ne de babaannenden korkuyorum. Hem biliyorsun ben ölüm çiçeğiyim, ölüp ölüp geri dirilen çiçeğim, etrafıma sadece ölüm saçan çiçeğim."diye ben küçükken söylediği cümleleriyle onu vurdum, yüzüme kapattı.

 

Gözlerim doldu, ağlamak istemiyorum, onlar için gözyaşı dökmek istemiyorum çünkü onlar bir damla gözyaşımı bile hak etmiyorlar. Hızlıca hastaneden çıkıp arabamla mezarlığa gittim. Annemin mezarını ararken gözyaşlarımı tutamadım. Serap Gediz yazan yani annemin mezarının yanında diz çöktüm. "Anne ben geldim. Özledin mi beni? Ben seni çok özledin anne. Anne sana çok ihtiyacım var. Anne ben dayanamam babam davayı kazanırsa ben dayanamam sonra senin yüzüne nasıl bakarım. Yanımda olmalısın Anne. Seni çok özledim, ben sensiz yapamıyorum Anne. Bir baba kızını öldürmek ister mi ya? Anne bir baba karısını nasıl öldürür Anne? Anne senin oğlun babasını koruyor."diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Canım çok yanıyordu hemde çok. Nefes almakta zorlanıyorum. Bu acı bir şeydi.

 

Arkadan omzuma bir el dokundu. Arkamı döndüğümde Umut'un zümrüt yeşili gözleriyle karşılaştım. Ayağa kalktım ve nemli gözlerle başımı hafif kaldırdım. Gözyaşlarımı görmesin diye elimin tersiyle sildim. Ben ağlamaktan utanan bir aptalın tekiydim. Onunla aramızda boy farkı vardı resmen 1.94 boyunda gibi, ben ise 1.73 boyundayım. Kolumu serçe tuttup beni göğsüne çekti. Ağlanmam hızladı. Sıkıca kollarını bedenime sardı. Galiba şuan ihtiyacım olan tek şey, birinin gelip bana sıkıca sarılması.

 

"Çok mu acıyor?"diye sordu, sesi bu sefer sert değil yumuşaktı.

 

"Çok acıyor."diye ağlamaklı bir sesle söyledim. "Geçer mi sence?"diye sordum. "Geçmez güzelim geçmez, zaman bile bu yarayı geçiremez. Belki yarabandı koyarsan biraz acısı hafifler."diye cevapladı. Haklıydı, kaç yıl oldu ama benim yaram geçmek bilmedi. Ne zaman kabuk bağlasa biri geliyor ve canımı acıta acıta kabuğu söküyordu. Yarabandı koyamayı hiç düşünmedim ama artık koyarım bence. Biraz sakinleşince Umut ile birbirine ayrıldık. "Bana ne olduğunu anlat."diye emretti

Emirlere boyun eğmeyen ben nedense onun verdiği emirlere uyuyordum.

 

"Babam annemi bıçaklayarak öldürdü."diyiverdim. Sakin ol Rüya sakin ol.

 

###

 

Onca yaşanan olaydan sonra kendimi emniyete buldum. Mesleğimi yapmak bana iyi geliyordu hemde çok iyi geliyordu. Yeni bir dosya gelmişti. Uyuşturucu kaçakçılığı diye bir dosya. Mülteciler ile uyuşturucuyu Türkiye'ye sokuyorlar sonra ise Türk gencinin aklına girip onu bağımlı haline getiriyorlar ve bu uyuşturucuya başlayan kişi bir ayda hayatını kaybediyor. Narkotik şube olayı çözemeyince asayiş ekibine yani bizim ekibe yönlendirdiler. Umut ise hemen işe koyuldu, herkese görev dağıttı. Pınar ve Atakan, ölen gençlerin ailesiyle görüşeceklerdi. Alihan ve Umay, olay yerini inceleyeceklerdi. Ben ve Emre, suç üstü yapılmamış olan bir kaç uyuşturucu satıcısı ile görüşecektik. Umut ise en tehlikeli olan satıcılarla konuşmaya gidecekti. Asayiş katında bulunan arşive ben, Umut ve Emre beraber koridorda gidiyorduk, Umut bize satıcıların dosyasını verecekti.

 

Beklenmedik bir anda karşımıza 40 yaşında, kır saçlı, orta boylu bir adam ve benim boyumda saçları örülü, benim beyaz tenimin aksine esmer tenliydi ve kahve rengi gözleri olan bir kız vardı. Kız ve adam bize alayla bakıyorlardı. Adam aramızda ki bakışmaya son vererek söze girdi. "Soykan baş komiserim ba-"devam edemeden Umut sözünü kesti. "Amirim."diye düzelti Umut. Ben bir anda sırıttıp Emre'nin kulağına fısıldadım. "Çok pis kıdem bastı."diyince Emre de sırıttı. "Kız sus adam duyacak."diyince susmak zorunda kaldım. Adam öyle bir bozuldu ki anlatamam. "Soykan amirim, ekibine yeni bir çaylak almışsın."dedi. Ben mi? Benden bahsediyormuş. "Evet, aldım. Bir sakıncası mı vardı?"diye sert bir sesle söyledi. Anladığım kadarıyla Umut bu adamdan nefret ediyordu. "Yok amirim ama bu kız çıt kırıldım gibi duruyor her yıl yaptığımız yarışmada bu sefer yenilmeyin diye söylüyorum." dedi. Ne yarışması? Umut sinirle adama baktı. "Bir, ben Rüya'yı yarışma için ekibime almadım. İki, Rüya çıt kırıldım bir kız değil Halit baş komiser." diye yine kıdem bastı. Ben ve çıt kırıldım, dediğine sırttım, Halit bey bana baktı. "Hayırdır komiser, gülünecek bir şey mi var?"diye bağırdı, Umut'a olan tüm sinirini benden çıkartmak ister gibi bakıyordu. Umut kaşlarını çattı, kolumdan tuttu ve beni arkasına aldı. Umut, Halit'in karşısına geçti.

 

"Benim ekibimde ki komiserlerle konuşurken sesinin tınısına dikkat et yoksa günah benden gider Ergenç."diye tısladı. Eyvallah ben bile korktum.

 

Beni korumak için çatılan kaşların için ölürüm be adamım.

 

Umut'un arkasından çıkıp, siyah gözlerimi adamın kahve gözlerine diktim. "Siz hep böyle misiniz? Yani insanları hep dış görünüşlerine göre mi yargılarsınız?"diye merakla sordum. Yanımda ki kıza göz ucuyla bakıp histerik bir kahkaha attım çünkü yanında ki kız bende daha zayıf ve daha güçsüz duruyordu. Tamam bende 54 kiloydum ama en azından ben çok iyi bir dövüşçüydüm tabii Umut kadar olamsa da..."E o zaman yanınızda ki kız da çıt kırıldım gibi duruyor onu niye ekibinize aldınız?" diye sordum. Kız bana alayla bakmaya başladı. Umut ise onlara laf sokmam hoşuna gitmiş gibi sırıttıyordu. "Bebeğim, ben senin gibi on tanesini deviririm." dedi, yapmacık bir şekilde "Yapma ya" dedim, ve üzerine yürüdüm kızda üzerime yürüdü. Emre kolumdan tutup geri çekti. "Hadi devirsene."diye bağırdım. Bu sefer Emre benim kim olduğumu hatırlatmak için söze girdi. "Sen hiç Rüya Gediz baş komiserin namını duymadın mı Halit baş komiser."dedi Emre. Bunlara ne oluyor ya bende kendimi koruyabilirim. Histerik bir kahkaha attı. "Duymam mı sorumsuz baş komiseri tanımayan yok."diyince Umut ona bir adım attı, çenesi seğirmeye başladı, zümrüt yeşili gözleri çok tehlikeli bakıyordu. "Siktir git Ergenç yoksa seni buraya gömerim. Sen benim ekibimde ki komiser ile dalga geçebilecek son insan bile değilsin. Seni uyarıyorum ondan uzak dur yoksa seni bitiririm. Şimdi yanında ki kadını al ve sikitir olup git."dedi dişlerini sıkarak.

 

Oha! Adamıma bak ya benim için bir baş komiseri az önce tehdit etti. Gerçekten de benim adamım.

 

Halit Ergenç ve yanında ki kız kaçarcasına yanımızdan gittiler. Umut bana baktı ve yüzümde ki sırıttışı görünce kaşlarını çattı. "Sende şımarma."diye uyardı. "Peki."dedim. Beni koruduğu için bir kereliğine onun sözünü dinleyebilirim. Tek kaşım havaya kalktı. "Az önce Halit denen adam yarışma falan dedi, tam olarak neyden bahsetti."diye sordum. Umut ve Emre birbirine baktılar sonra bana. "Sana anlatmayı vaktim olmadı, onlarda asayiş ekibi kendilerini hep bizle yarıştılar ve bir yıl benim amirim ve onun amiri anlaşma yaptılar her yıl çaylaklar yarışmaya hazırlarlar ve yarıştırırlar bu geleneği durdurmak için elimden geleni yaptım ama olmadı bu gelenek durmadı geçen sene Pınar vardı ama bu sene çaylak sensin ve sen gireceksin." diye açıkladı.

 

"Sorun değil ben girerim ama beni eğitecek olan kim?" diye sordum. Emre gülmeye başladı.

 

"Seni eğitecek olan benim." diyince bir anda öksürmeye başladım.

 

Emre "Ay bize de eğlence çıktı." dedi, ve Umut bize dosyaları verdi. Bizde emniyettin arabasına bindik ve ilk satıcıya gittik.

 

###

 

Akşamüstü satıcının yerini bulduk ve hızlıca bir plan yaptık. Güya bizde bağımlıyız ve ölen çocukların adını verecektik eğer yüzünde ki ifade değişirse demek ki onlarla bir ilgisi vardır. Plan basit.

 

"Dağıt kızım saçını."dedi Emre. Dikiz aynasına baktım ve çikolata kahvesi saçlarımı dağıtım. Kendimi bağımlı gibi göstermek için çantamdan farımı çıkardım ve göz altlarıma sürdüm. "Gözlerinin altına far sürmek şeytanın aklına bile gelmez."dedi. Övdü mü, gömdü mü belli değil. "Emre sende adamın yanında burnunu çekip dur."diye uyardım ve adamın yanına gittik. Şerefsiz midye tezgahı açmış ama altan uyuşturucu satıyordu. "Merhaba Nusret abi."dedi Emre ve burnunu çekti. "Merhaba gençler."dedi ve pis bir şekilde sırıttı pislik. "Abi kurbanın olayım bize mal ver."diye yalandan yalvardım. Yalvarmam onun hoşuna gitmiş gibi daha çok sırıttı. "Bana ne vereceksin küçük kız?"diye sordu. Ne demek ne vereceksin? Salak para vereceğim işte. Emre ile birbirimize baktık sonra yine aynı anda konuştuk. "Para?"dedik sorar gibi. Şerefsiz alayla kahkaha attı.

 

"Bu devirde para mı kaldı?"dedi ve bana baktı, bedenimi aşağıdan yukarıya doğru süzdü. "Eğer bu kız bedenini satarsa veririm. Ne kadar bizden biriyle yatarsa o kadar mal."dedi. Ne dedi o? Bedenini satarsa dedi. Daha ben idrak edemeden Emre şerefsize kafa attı. "Ne diyorsun lan pezeveng."diye haykırdı. Adam yeri boyladı, Emre hırsını almamış gibi yerdeki adamı tekmelemeye başladı. Ben şoktan çıktım ve asıl amacımızı hatırladım. Emre'nin kolumdan tuttum. "Tamam, Emre tamam. Sakin ol."dedim. Bu sefer bana bağırmaya başladı. "Ne demek lan tamam."dedi. Kulak zarım patladı. Yüzümü buruṣturdum. Emre'nin boyu 1.89 olduğundan dolayı parmak uçlarım da durarak Emre'nin kulağına fısıldadım. "Ne için burada olduğumuzu unutma lütfen."diye tısladım. Emre biraz olsun sakinleşti ve şerefsiz ise ayağa kalktı.

 

"Bu işler böyle yürüyor."diye cevap verdi. Ben ise hâlâ Emre'nin koluna yapışmış bir vaziyetteydim. "Abi bizi buraya Özge Kaya yolladı, başka bir şey yapsak olmaz mı?"diye sordum. İşte şimdi başlıyoruz. Kaşlarını çattı, yüzü ise gerildi. "Özge mi? O öldü na-nasıl konuştun ki onunla?"diye telaşla üzerime yürüdü. "O benim yakın arkadaşımdı, hakikaten siz nasıl öldüğünü biliyor musunuz?"diye sordum. "Evet, biliyorum aşırı dozdan öldü hatta iğneyi ona ben vurdum."diyince kahkaha attım. İşte itiraf etti. "Abicik adamı emniyete alıyoruz."diyince adam bizim polis olduğumuzu anladı ve beni iterek koşmaya başladı. Aptal Türk polisinden kaçabileceğini sanıyor.

 

Emre ile peşinden koştuk, ben onun arkasından koşarken Emre başka yola saptı. Belimde ki telsizi çıkartıp oradan anons ettim. "Emre nereye kayboldun?"diye sordum. "Lan Allah'ın salağı önce kelepçeleseydik sonra polis olduğumuzu açıklasaydın."diye söylendi. "Spor yapıyoruz işte fena mı oldu? En azından kilo vermiş oluruz."dediğimde küfür savurdu. "Adamın peşinden koşmaya devam et, ben yönünü keseceğim."diyince kahkaha attım. "Özlemişim lan, seninle bayadır böyle koşturmuyoruz, hem bak bu sefer usta kızacak diye bir yere yetişmeye çalışmıyoruz."dedim. "Evet, haklısın usta kızmayacak ama bu puştu yakalamazsak Umut bizi doğrayacak."dedi. Araya başka birinin sesi girdi. "Salaklar şuan tüm ekip sizi dinliyor. Kapatın şu telsizleri. İki saattir ailenin yanında sizi dinliyoruz. "diye kızdı Atakan. "Emre ikinci sokağa saptı, ben arkasındayım."diye nefes nefese söyledim. Adamın karşısına Emre çıktı ve yüzüne uçan tekme attı. "Bende önündeyim."diyince ikimizde kahkaha attık.

 

###

 

Sorgu odasında şerefsizi konuşturmaya çalışıyorduk. Elimi sertçe masaya vurdum. "O kıza ne yaptın?"diye bağırarak sordum. "Öldürdüm, tamam mı? Onu öldürdüm bana zorluk çıkardı. Mal karşılığında bana vücudunu satmıştı ama sonra zorluk çıkardı, bende onu öldürdüm."dedi. Pislik herif, iğrenç psikopat. Emre bir daha suratına yumruğunu indirdi. "Şerefsiz piç. Sen benim kardeşime de aynı teklifte bulundun değil mi?"diye sordu. Şerefsizin konuşmasına izin vermeden yine yumruk attı. "Ne yapacaktın eğer kardeşim polis değil de normal bir vatandaş olsaydı ne yapacaktın? Konuş!"diye haykırıyordu. Ben ise kamerayı siyah tahta kalemle boyamıştım o yüzden istediği gibi saldırıyordu. O bağırdığından dolayı ben duvara yaslanmış, parmaklarımla kulaklarımı tıkamıştım. "Emre, yeter ya bende döveceğim."diye mızmızlandım. "E ben senin yerine dövüyorum ya güzelim."dedi, ben ise yüzümü astım. Emre dayanamdı ve oflayarak bana döndü. "Tamam gel döv."diyince resmen adama uçan tekme attım, yumruklarımı yüzüne geçirdim ve durmadan bağırsaklarını tekmeliyordum ta ki kapı bir hışımla açılana kadar.

 

Ben ve Emre resmen hazır ola geçtik çünkü tam karşımızda Umut duruyordu. Bir adama birde bize baktı sonra sabır diler gibi gözlerini kapattı. Bir saniye, iki saniye ve üçüncü saniyede gözlerini açtı. Kaşlarını çattı ve zümrüt yeşili gözleri bize öfkeli bakmaya başladı. "İkinizde dışarı."dedi, sakin bir sesle. "Dışarı!"diye bağırdı. Emre ve ben kaçarcasına sorgu odasından çıktık. Sorgu odasının, izleme odasına gittik. Umut bizim burada olduğumuzu anladığı için kamerayı sildi ve adamı sorgulamaya başladı.

 

###

 

Umut ekibi toplantı odasına çağırdı. "Bugün operasyon var. Adamımız yani bu işlerin ele başı Mirza Kadıoğlu. Bugün evimde bir davet var, evinde küçük kızlar olacak. Uyuşturucu, kumar, tecavüz ve daha çok sayamadığım şeyler. Bu piçler satın aldıkları kızları o eve götürüyorlar ve orada parti veriyorlar sonra yataktayken görüntülerini alıyorlar ve onlara şantaj yapıyorlar."diye açıkladı. "Oha. Şu işe bak uyuşturucu diye girdik, şantaj diye çıktık."diyiverdim. "Pislik herifler."dedi Umay. "Bakalım bu ipin ucu nereye gidecek?"dedi Atakan. "İpin ucunda ölüm yok ya."dedim, rahat bir şekilde. "İyi de genellikle o eve girebilmek için davetiye lazım."diye sordu Emre. "Orasını ben hallettim."diye cevapladı Umut. "Dinleyin planı anlatıyorum."dedi ve konuya girdi.

 

"Lavinia ve Umay oraya garson olarak gireceksiniz. Ben ve Pınar oraya davetli iş adamları olarak gireceğiz."dedi. Nasıl ya? İş adamı olarak giriyor. Kaşlarımı çattım. "O davetiye sana geldi mi?"diye sordum. Zümrüt yeşili gözleri bana döndü. "Evet. Alihan ve Emre siz ise koruma olarak gireceksiniz. Atakan sana ne olarak gireceğini söylememe gerek var mı?"diye sordu. Atakan kahkaha attı. "Gerek yok baş komiserim ben kameramı alır gelirim."diyince anladım. Kameraman olarak girecekmiş. "Birbirimizle iletişimde olmak için herkeste kulaklık olacak. Olayımız Mirza Kadıoğlu'nu almak ve bilgisayarlarında olan görüntüleri silmek. Anlaşıldı mı?"diye sordu. Hep bir ağızdan "Anlaşıldı baş komiserim."dedik. "Hazırlanmanız için sadece 30 dakika 26 saniyeniz, 5 saliseniz var."dedi. Odada ki herkes ışık hızıyla kayboldu. Umut'un istediği gibi emniyete 30 dakika da hazırlandık.

 

Ben ve Umay, beyaz gömlek, kalçamızın altında biten siyah etek giydik, saçımızı ise tepeden sıkı bir topuz yaptık. Pınar, şık kalçasının altında biten siyah dekolteli bir elbise giymişti, o da saçını tepeden sıkı bir topuz yapmıştı. Alihan ve Emre, takım elbise giymişlerdi. Atakan, tam bir kameramancı gibi giyinmişti. Umut ise... kelimeler kifayetsiz kaldı. Siyah bir gömlek ve siyah pantolon giymişti, koluna gümüş bir saat takmıştı, siyah saçlarını özenle taramıştı, kolunda ise siyah ceketini tutuyordu. Tam anlamıyla bu adam mükemmeldi.

 

Hepimiz hazırdık, Umut'un emriyle ilk ben Umay gittik sonra ise diğerleri. Bekle bizi Mirza Kadıoğlu senin sonun olamaya geliyoruz.

 

 

Loading...
0%