Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@nehir_16

****


Küçük pencereden gelen günışığı gözüme çarparak uyanmamı sağlamıştı. Başımın çok ağrıdığını fark ettim. Uykumu fazla alamamış olmalıydım. "Uykunu alabildin mi?" birden duyduğum sesle irkildim.


Sesin kimden geldiğine bakmak için kafamı çevirince Pera ile göz göze geldik. "Pek değil. Başım çok fena ağrıyor." Pera soğuk ve pek konuşmayan biriydi. Onu ilk gören herkesin siyah saçlarına dikkat kesileceğini tahmin ediyordum. Bu kadar değişik tonda bir saç rengi ilk defa görüyordum. Koyu renk gözleriyle bakarak "Ülkenin neresinden geliyorsun?" diye sordu. Az da olsa sohbet etmek istediği kesindi. "Kuzeyinden. Peki sen?" dememle birlikte "Eskiden orada yaşardım." diye belirtti. Onda hissettiğim bu tanıdıklık hissi belki de önceden görmemden kaynaklanıyordu. En sonunda içimde tutamayacağımı fark ederek "Biliyor musun, seni ilk gördüğümde sanki bir yerden tanıyormuşum gibi hissettim. İsmin, hiç yabancı değil."


Bunu dememle birlikte gerildiğini fark ettim. Neden böyle olmuştu? Yanlış bir şey mi demiştim. Korkarak "Bir sorun mu var?" diye sordum.


Gözlerimin içine bakarak "Nereden tanıdığını hatırlıyor musun?" Hatırlamıyordum ama onun hatırladığı ortadaydı. Başımı hayır dercesine sallayarak "Peki sen?" diye de ekledim. Umarım hatırlıyordur diye içimden geçirdim. "Hatırlıyorum. Ama senin kendin hatırlaman daha iyi olur."


Pera... ismi çok tanıdıktı. Huzur veriyordu. Yine de nereden tanıştığımızı hatırlamıyordum.


Bu sırada Alin homurdanarak uyanmıştı. Yeni uyanmış olmanın verdiği huysuzlukla "Dün gördüklerim kabus değil miydi ya! Kahretsin"


Kahkaha atarak "Ne yani bizimle olmak senin için kabus gibi bir şey mi?" diye sordum. Ters bakışlarını bana yönelterek "Sence kabus diye bahsettiğim sizinle olmak mı yoksa savaşın ortasına atılmak mı?"


Doğru söylüyordu. Biz her ne kadar bu durumu gülerek, sohbet ederek kendimizi kandırsak da ortada bir gerçek vardı. Bir savaşın ortasına iznimiz dahi olmadan asker olarak yerleştirilmiştik.


Etrafta gözlerimi gezdirirken gözüm pencereye takıldı. "Oraya çıkmam mümkün mü?" sorum karşısında ikisi de bakışlarını pencereye çevirdiler. Adımlarımı pencerenin olduğu tarafa doğru attım. Konuşan kişi Pera'ydı "Yardımla çıkman mümkün."


Yanıma geldi ve ellerini birleştirip çıkmam için basamak yaptı. Eline basarak pencereye tutundum. Şu an dışarısı az da olsa görünüyordu. Şaşkınlık içinde olduğum yerde kaldım.


Yerle birdi. Her yer kurumuş, kuruyan toprak çatlamıştı. Biraz ileride kocaman bir duvar vardı. Üzerinde askerlerle saray korunuyordu.


Birden kapının açılmasıyla panikleyip yerle buluşacaktım ki Pera'nın yardımıyla son anda kurtuldum. Gelen kişi muhafızlardan biriydi. Gür sesiyle "Diğerlerini de uyandırıp acilen aşağı inin gruplara ayrılacaksınız." Lafını bitirdiği gibi odayı terk etti. Hala daha Pera'nın kucağında olduğumu fark edince hızlıca ayağa kalkıp Neva'nın yanına doğru yürüdüm.


Neva'yı dürtüp "Hadi uyan aşağıya iniyoruz." Aynı şeyi Alin Laren'e yapmıştı. İkisi de uyanınca alt kata inmek için merdivenlere doğru yürüdük.


Pera yanıma gelerek "Orada ne gördün." "Toprak kurumuştu, yeşile dair hiçbir şey yoktu. Biraz ileride uzun bir duvar vardı. Sarayı koruyan askerler üzerindeydi." Anladığını belli eden bir baş hareketiyle konuşmaya devam etti "Sence bunun sebebi nedir?" Biraz düşündükten sonra cevapladım "Belki de bu savaşta haksız olan taraf bizizdir. Ve bu da bizler için bir cezadır."


Aksini dileyen bir ses tonuyla "Belki de" Merdivenleri inip alt kata geldiğimizde beşimiz yan yana durarak muhafızların gruplara ayırmasını bekledik.


İlk önce erkekleri bir tarafa kadınları başka bir tarafa aldılar. Erkekler kendi içlerinde üçe bölündü. Alin ile Pera farklı gruptaydılar.


Yanımıza bir başka muhafız gelerek ikiye ayırdı. Grubunda olduğumuz konumu belirten bir broş vererek yanımızdan ayrıldı. Grubumun isminin okçular olduğunu öğrenince önceki tecrübelerimize göre seçildiğimizi anladım. Neva da benimle aynı gruptaydı. Ama Laren bizden ayrıydı. Laren ve Alin fırlatıcılarda, ben ve Neva okçularda ve son olarak Pera da kılıçlılardaydı.


Gruplara ayrılma olayı bittikten sonra herkes dağılmıştı. Bazıları sarayın mutfağına bazıları odalarına ve bazıları da hala daha burada sohbet ediyordu.


Karnımın guruldamasını fırsat bilerek mutfağa doğru gittim. Pera yanıma gelerek "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Acıktığımı söyleyince "Burada tek başına hareket etmemelisin. Şu an için kimse güvenilir değil." diye tembihledi.


Ona bir noktaya kadar hak veriyordum ama beni düşünüyor olmasını çözememiştim. Belki de eskiden bana değer veren nadir insanlardandır diye düşündüm.


Mutfakta da kalabalık hakimdi. Masanın üzerinde bulunan yiyecekler dikkatimi çekmeyi başarmışlardı. Hepimize yetecek kadar elma, birkaç çörek alıp bir torbanın içerisine koydum. Yapılan yemeğe baktığımda kızarmış tavuk ve turta olduğunu gördüm. Kızarmış tavuktan biraz alıp tabağıma koyup bir dilimde turta eklemiştim. Pera da benim gibi tabağını doldurmuştu. Birlikte boş masalardan birine oturduk.


Yemeklere odaklanmam mutfağı incelememi geciktirmişti. Mutfağın tavanında büyük salonda da olduğu gibi hafif karartılar bulunuyordu. Pera'ya bakınca onun da oraya baktığını gördüm. "Sence sebebi ne?" diye soran bendim. Tavana yönelttiği bakışları şimdi bendeydi. "Bilmiyorum, ama savaşla alakalıdır diye tahmin ediyorum"


Fazla oyalanmadan yemeklerimizi de bitirip diğerlerinin yanına geçtik.


****


Loading...
0%