6. Bölüm

6. Bölüm

Nehir Rüya
nehirruya

Gözlerimi araladığımda kendimi yatağımda bulamadım. En son olanları hatırladığımda Ege’nin evinde olduğumu anladım çünkü her yer Kiraz’la olan fotoğrafları doluydu. Odayı biraz gezdiğimde çok özenmiştim. Biz de abimle böyle olabilirdik. Gene yanımda olup yapmak istediklerini yapabilirdi. İç çektim. O sırada kapı açıldı. Ege uyanık olmamı beklemiyor olacak ki kısa bir küfür mırıltısı duydum.

“Özür dilerim gün ışığı. Uyanma diye kapıya vurmadım. Kıyafet alacaktım.”

Utanmıştım. Zaten ilk günden evinde uyuyakalmış bir de yetmezmiş gibi odasını almıştım. “Özür dilemene gerek yok Ege. Asıl ben özür dilerim uyuyakalmışım aslında beni kaldırabilirdin.” Ege beni uyandırabilirdi ama Kiraz’la çok ilgilendiğim için vicdan yapmış olabilir. “Çok derin uyuyordun bende kaldırmak istemedim. Kiraz’ı okula bırakıp şirkete gideceğim.” Kovuyordu tabii beni. Onu rahatsız etmiştim. “Şey ben giderim şimdi.”

“Gün ışığı kovmuyorum ki seni. Sadece epey yoruldum hiç uyumadım. Cümlelerimi toparlayamıyorum. Kahvaltı yapalım hadi gel.”

Kafamı salladım. Ege üzerini değiştirmişti sonra birlikte aşağıya inmiştik. Bizi Kiraz kahvaltıda gülümseyerek bekliyordu. “Günaydın Kiraz yanaklım.” Kıkırdadı. “Günaydın Alina abla. Ben bugün okula gideceğim ama sonra abim geç gelirse evde tek kalmayayım korkarım sende benim korkmamı istemezsin değil mi? Yanına gelebilir miyim?” Ama sen çok tatlısın. “Tabii ki de gelebilirsin kuzum. Eğer evdeysem seve seve kapım sana açık.” Kiraz yanaklım kıkırdadı birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra ben eve geçtim. Murat zaten arkadaşlarında kalacaktı ama sonra geleceğini söylemişti fakat beni evde göremeseydi kesin bin kez arardı. Eve girdiğimde Murat’ın gelmediğini gördüm. Beni bu kadar uzun yalnız bırakmazdı hele ki bilmediğim bir şehirde. Geleceğini de yazmıştı acaba başına bir iş mi gelmişti. Telefondan aradığımda ilk çalışta açtı.

– Murat gelicem dedin gelmedin. İyi misin?

– Oooo yengem bende senin telefonunu bekliyordum.

Bu kimdi ki? Bir de ne yengesi?

– Beyefendi ne yengesinden bahsediyorsunuz siz? Ayrıcakimsiniz.

– Özür dilerim Alina. Kendimi tanıtmadım. Ben Fatih. Fatih Özdere. Başkomiserim. Dün Murat'ı o halde görünce sevgilisiniz zannetmiştim. Senden de çok bahsettiği için. Muratları bir gündür nezarethane de tutuyoruz. Endişelenmene gerek yok bugün çıkacaklar.

Kalbim ağzımda atıyordu ne demek endişelenmene gerek yok? Murat neden beni aramamıştı ki? Allah’ım neden düştüler ki nezarethane’ye.

– Ne oldu da nezarethanedeler? Beni neden aramadı ki? Konumunuzu söyleyebilir misiniz?

– Endişe etmeyin. Küçük bir sarhoşluk kavgası sonucu buradalar. Ben en yakın arkadaşıyım Murat’ın. Hep sizi düşündü Murat. O yüzden telefonu bendeydi aradığınızda hemen açacağıma dair söz verdim. Sizi de bilmediğiniz bir şehir de bırakamam. Gelmek üzereyim beş dakika sonra aşağıya inin lütfen.

– Tabii t-tabii hemen inerim.

Elbette! İşte sahnenin daha duygusal ve romantik bir şekilde yeniden yazılmış versiyonu. Murat ve Alina’nın duyguları biraz daha ön planda, sahne ise daha akıcı ve dramatik hale getirildi:

Telefonu kapattıktan sonra elim ayağıma dolandı. Ne giyeceğimi bile düşünmeden, önüme ilk gelen kotu ve tişörtü kaptım, saçımı bile toplamaya fırsat bulamadan hızla aşağıya indim. Dediği arkadaşı da gelmişti, siyah bir araba köşede beni bekliyordu. Kornayı çalınca ürperdim. Arabaya binerken adını, soyadını sordum, içim rahat etmemişti.

"Panik yapmana gerek yok bugün kesin serbest kalacaklar."

Kafamı salladım. Yolda bana Fatih, Murat'la anılarını anlatmıştı. İçimde bir taş gibi oturan korku, kalbimin üstüne bastıkça bastı. Ellerim titriyordu. Gözüm sürekli saate kayıyor, dua eder gibi içimden tek bir şey tekrarlanıyordu: “Lütfen Murat’a bir şey olmasın…”

Polis merkezine koşarak girdim. Kalbim ağzımdaydı. Fatih beni görünce bir şey demeden kolumdan tuttu ve müdür odasına götürdü. Kapı açıldığında kalbim bir anlığına durdu. Murat karşımdaydı.

Yanında birkaç kişi daha vardı. Sarhoş olan arkadaşının gözü morarmış, biri kanlı mendille alnını siliyordu ama ben hiçbirini net göremedim. Gözüm sadece Murat’a odaklandı. Üzerinde kan izleri vardı. Gömleği yırtıktı. Ama ayaktaydı. Göz göze geldiğimiz an rahatlamıştım. Gözlerim doldu, koşup kollarına atıldım.

“M-Murat…” dedim, sesi titreyen dudaklarımın arasından, “İyi misin? Tanrım, seni öyle korktum ki…”

Murat bir an tereddüt etti, sonra kollarını bana doladı. Beni öyle sımsıkı sarıldı ki, sanki o sarılışla tüm kırıklarımı tamir ediyordu. Burnunu saç diplerime gömdü, derin derin nefes aldı.

“İyiyim,” diye fısıldadı. “Şimdi sen geldin ya… Gerçekten iyiyim artık.”

Tam o an, odada birinin sesi duyuldu. Yaşlıca bir adam, gülümseyerek bize bakıyordu. Muhtemelen müdürdü.

“Demek Murat’ın prensesiyle böyle tanışacaktık, ha?” dedi gevşek bir ifadeyle.

O an büyü bozuldu. Murat gerildi. Sarılışını bırakmadan başını çevirip adama sert bir bakış attı.

“Kes sesini,” dedi dişlerinin arasından. “Bittiyse işimiz gidiyoruz.”

Ben hâlâ onun kollarındaydım ama cümlesiyle beraber omzundaki kasları gerildi. Hemen fark ettim. Karın kaslarına hafifçe dokunup onu yumuşatmak istedim. Parmak uçlarımla hafifçe bastırdım. İnce bir inleme sesi çıktı ağzından, başını bana eğdi. Gözlerinde yorgunluk ama aynı zamanda tarifsiz bir sevgi vardı.

“Ne diyorsun sen polis memuruna?” diye fısıldadım kulağına, biraz yaramazca. “Yeniden nezarete mi girmek istiyorsun, anlamadım?”

Murat başını eğdi, çenesini omzuma yasladı. “Seni özlerim diye çıkmaya bu kadar acele ettim zaten,” dedi kısık sesle. “Bir daha girersem… bu sefer seninle birlikte olsun isterim. Sen varsın diye zaman geçer.”

Müdür yine gevşek bir kahkaha attı. “Evet Murat, bir daha nezarethaneyi ziyaret etmek ister misin?”

Bu kez Murat başını kaldırdı, ama artık öfkesinin yerini yorgun bir umursamazlık almıştı. Beni daha da kendine çekti.

“Onunla olduğum sürece her yer cennet,” dedi bana bakarak, sonra müdüre döndü. “Ama artık burada daha fazla kalmaya niyetim yok.”

Müdür bir şey daha diyecek oldu ama Fatih gözleriyle ona “yeter” dedi. Murat, elimi tuttu. Parmaklarımız birbirine kenetlendi. Soğuk, sert geçen bir gecenin ardından elim ilk defa sıcaktı. Yanında, güvendeydim.

O an anladım… O sadece belalı bir adam değildi. Kırık dökük dünyamın ortasında sarıldığım tek gerçekti.

Oy vermeyi ve bolca yorum yazmayı unutmayın ballarım :)

Ege hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nezarethane sahnesi nasıldı?

Murat'a kimler aşık oldu?

Fatih gibi bir arkadaşınız olsa ne yapardınız?

Bölüm : 28.08.2024 19:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...