@nektariguzeli
|
Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 17. Bölüm olan ama aynı zaman da 16. Bölümün partı olan bölümle karşınızdayım. Kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizleri seviyorum😘❤ İyi okumalar dilerim. Bolca yorum yapmayı ve oylamayı unutmayınn.
Saat gecenin ikisiydi ve Kaan'ın ateşi bir hayli yüksekti. Oysaki yaklaşık yarım saat önceyken gayet iyiydi. Ancak şu an ateşler içinde yanıyordu. Baygın gibiydi ancak arada anlamsız mırıltılar çıkarıyordu. Dudakları çok küçük oynadığı için dudak da okuyamıyordum. Kaçıncı keredir sirkeli suda sıktığım bezi alnına ve vücuduna koyduğumu bilmiyordum. Üstten üzerinde bir şey yoktu. Kaslı vücuduna sürekli bez koyuyordum. Ama ateşi düşmüyordu. Arada bir de üşüyor gibiydi. Elleriyle kollarını ovuşturuyordu. Derin bir iç çektim. Ben yağmurda kısa bir süre kalmıştım ve büyük ihtimalle burnum falan akardı ama kaan çok kötü olmuştu. Grip olmuştu benim yüzümden. Ama onun da suçu vardı. Ben fark etmemiştim. Vicdanım sızlıyordu. Ama bir tarafımda senin suçun değil diyordu. İçimdeki mahkeme susacak gibi değildi. Başımı iki ana sallayıp düşünmeye başladım. Acaba soğuk bir duş mu aldırsam? Sirkeli su pek de işe yaramıyordu. Ateşi düşmüyordu. Daha başka bir şey de aklıma gelmedi. Kaan'ı yavaşça dürttüm. "Sevgilim kalk bir duş al. Hadi ateşin düşsün." Dedim. Gözlerini ilk başta açamayınca korkmuştum bir şey oldu diye ama sonra güçlükle de olsa aralamıştı göz kapaklarını. Kehribara yakın gözleri kızarmıştı. Yorgunlukla bana bakıyordu. "Kaan hadi kalk." Dedim ancaka daha çok battaniyenin altına girmeye çalıştı. Çok üşüyordu."Kaan yapma böyle. Havale geçireceksin. Hadi kalk sevgilim." Dedim ve kolundan hafifçe çektim, ancak milim oynamadı. Hızlı çekerek canını yakmak istemiyordum. Büyük bir ihtimalle eklemleri ağrıyordu. Boğuk ve bir o kadar da kalın olan sesiyle yerimden sıçradım. Hasta olduğundan dolayı kalın sesi daha da kalınlaşmıştı. Hopladığımı görünce gülümsemişti. "Sonra alsam, çok soğuk. Almayayım duş." Dedi ancak kafamı iki yana salladım. "kaan kalk hadi." Deyip çekiştirdim. Biraz daha direnmişti ancak sonunda yerinden kalkıp banyoya girmeye ikna olmuştu. Banyoya sokup tabureye oturttum. Üzerindekileri çıkarmıştı. Sadece iç çamaşırıyla kalmıştı. Bu görüntü beni fazla utandırmıştı. Utançtan kızarırken başımı başka yöne çevirdim.Kıpkırmızı olmuştum. O ise daha bunu fark etmemişti. Tabureye oturmuş beni bekliyordu. Hala gelmeyince bana döndü. Tavanın desenlerini incelerken beni görünce keyifsiz olmasına rağmen güldü. "Ne yapıyorsun orada Kırmızı Güzeli? " Çok güzel halimi bilirmiş gibi Kırmızı Güzeli demişti bir de. Daha da kızardım. Ona bakmamaya çalışarak "Şey Kaan...'' dedim. Bana baktı. "Ney, Kırmızı Güzeli?" Utançtan yerin dibine girecekken dudaklarımı ısıra ısıra konuştum. "Ben sana babamın şortlarından getirsem mi?" Dedim. Şimdi neden derse sıçmıştım. Gerginlikle dudaklarımı ısırdım. "Hayır, neden getireyim dedin?" Deyince ölebilirdim. Sessizce etrafa bakındım. Gülerek konuştu. Halsizdi ama çaktırmamaya çalışıyordu. Aslında sesinden bile anlaşılıyordu. Üzülmemi istemiyordu. Kendimi cesaretlendirmeye çalışarak ona döndüm. Ama pek bir işe yaramadı. Sadece yüzüne bakıyordum. Ama gözlerine de değil. Dudaklarına, yanaklarına, alnına ve burnuna bakıyordum. Bu halimden nem kapmış olmalı ki sordu. "Utanıyor musun yoksa sen?" Sorusuyla ellerimi yüzüme utançla siper ettim. Saçlarım yüzüme dölülürken gülümsediğini hissedebiliyorum. Artık gülmeye mecali yoktu. "Neden utanıyorsun? Sevgilin değil miyim ben?" Utanç ve sinirle konuştum. "Sevgilim olman utanmayacağım anlamına gelmiyor beyefendi." Dedim. Gülümsedi yine. "Gel buraya yoksa duş almayacağım." Dediğinde mecburen ona doğru ilerledim. Utana sıkıla vücuduna şu tuttum. Arada bir çenesi bir birine vuruyordu. Çok soğuktu ona göre su. Ancak ılıktı hatta biraz sıcak bile olabilir. Biraz daha suyun altında kaldıktan sonra çıkmak için türlü bahaneler üretti. El mecburi ben de çıkardım. O üstünü yavaş yavaş giyerken ben ona çorba ısıtmıştım. Yanına bir kaç bir şey koyduktan sonra beklemeye koyuldum. Ancak bir türlü gelmedi. Seslendim ancak yine duymadı. "Kaan!" Oflaya puflaya yukarı çıktım. Odaya baskın yapar gibi girdim ve ne göreyim. Bütün battaniyeleri üzerine örtmüş. Sinirlenme modum yavaş yavaş aktifleşiyordu. Sakın ama bir o kadar sinirli adımlarla üzerindekileri çektim. Altı battaniye ya altı! "Kaan! Napıyorsun yine ateşin yükselecek!" Dedim. Zorla yerinden kaldırdım. Mutfaktan çorbasını alıp getirdim. "Kendin içebilecek mısın? Yoksa ben mi içireyim?" Dediğimde mumzurca sırıttı. Ateşi düştüğü için keyfi tamdı paşamızın. "Sen içir. Bak ellerim titriyor." Diyerek sol elini gösterdi. Bilerek titrettiği bellydi ama söylemedim. Onun yerine "Sen solak mısın?" dediğimde küçük bir küfürle renklendirdi cümlelerini. "O da titriyor." Diyerek onu da titretti. Gülerek "Tamam tamam. Ben içiricem." Deyip çorbasını içirmeye çalıştım ama sürekli bir şeylere itiraz ediyordu. "Bu çok tuzsuz." Diyerek yüzünü ekşitti. Kafasını sağına çevirirken bıkkınlıkla nefes aldım. "Kaan daha demin tuz attım gözünün önünde." Dedim ama umursamadı. Kaçtır elinde dolaştırıyordu. Yaklasık beş kez mutfağa indirmişti. Ve komidindeki tuzluktan biraz daha tuz attım çorbasına. "Bek oldu mu?" Dediğimde "Bakayım." diyerek ağzımız açtı. Hem tatlıydı hem gıcıktı. Bu defa da başka bir şeyi bahane etti. "Bu da çok tuzlu olmuş." Diyerek kafasını çevirince sabrım taştı. Çorbayı kucağına bırakıp kalktım. "Ne yapıyorsan yap. Zıkkım iç!" Diye bağırdıktan sonra saçlarımı savurarak aşağı indim. Bu ne be? Sjsjsj Erkekler kadınlardan daha tripli sjsjsj. Sinirliydim ama bir yandan da mutlu. __________________ Aşağıda televizyon izliyordum. Sabahın beşiydi ve yukardan bir şeyin sesi gelmişti. Tedirginlikle yukarı çıktım. Acaba Kaan mı düştü? Bu defa panikle koştum. Hızla odamın kapısını açtığıma kapı bir şeye vurdu. Kapının hemen yanına bakınca yerde yatan Kaan'ı gördüm. yerde bilinçsizce yatıyordu ve kafasının olduğu yerde minik damlalar halinde kırmızı bir sıvı vardı. Elimi göğsüme attım. Nefes almak da güçlük çekiyordu. Parmak uçlarım uyuşmaya başlamıştı. Nefeslerim kesik kesikken aklım başıma anca geldi. Hızla kendimi yanına atıp nefeslerini kontrol etmeye çalıştım. Yüzüm onun yüzüyle aynı hizdayken nefeslerini duymak için daha bir panikle yüzüne yaklaştım. Dudaklarıyla dudaklarımın arasında tek nefeslik bir ara kalmıştı. Kulağımı göğsüne yasladım. Kalp atışları için ama ses duymadım. Panikken duymamış olabilirdim ama nefeslerini duyardım de mi? Yine aynı şekilde üzerine eğildim. Gözlerim dolmuştu. Hatta gözümden bir damla yuvarlanıp onun yüzüne damladı. Dudaklarıyla yakınken bir anda dudaklarını bastırmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Şaşkınlıktan pörtleyen gözlerimle donup kaldım. Ne yapacağımı bilemez bir halde öylece durdum. Dudaklarını çektiğinde de şaşkınlığım sürüyordu. Sesiyle kendime geldim. "Ağladın mı sen? Şaka yapmıştım." Sözleriyle gözlerim bu defa pörtledi. "Böyle şaka mı olur Kaan? Bir de ağlama diyor." Başımı iki yana sallayarak kalktım. "Ben sana bu şakayı yapsaydım ne yapardın?" Dediğimde suçlulukla başını aşağı eğdi. Sinirle kalkmıştım ki o da kalkıp kolumdan tuttu. Göz yaşlarımdan öptü. İki gözümü de öpüp yüzümün her zerresinde dudakları gezindi. Sakinleşmiştim ama hala biraz da olsa sinirliydim. Geri çekildiğinde beklentiyle baktı ama gülümseyerek baktım. "Sana öpücük yok ve yeri temizle. Kafanı yıka, yat. Sabah yine ateşin çıkar. Hadi!" Dedikten sonra pışpışladım. Gözlerini devirmişti ama umursamadan "Hak ettin. Bekle sen ben intikamım alıcam senden." dedim. Arkam şüpheyle bakmıştı ama beklesin oyun nasıl olur göstercem ben ona. Kuduruk köpek sjssj. Salona inip dizime devam ettim. Bir süre sonra kendiyle iki battaniye getirmiş ve bana sarılmıştı. Film izlerken ikimizin kafası da birbirine yaslı bir şekilde uyuyakaldık. Neyseki televizyonu kapatmıştım. ___________________ Merhaba Sevgili Okurlarım bugünlük bu kadardı. Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi? Aksiyon ister misiniz? Sizleri seviyorum❤😘 Bolca yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın. Yorum hiç atmıyorsunuz... Görüşürüz.
|
0% |