Yeni Üyelik
57.
Bölüm

37.BÖLÜM

@nektariguzeli

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 37. Bölüm ile karşınızdayım.

Bölümler nasıl gidiyor?

Sİzce ne olacak?

Ben de bilemiyorum şu an.

Oy sınırı: 20

Neyse sizleri seviyorum ♥️

İyi okumalar.

 

Doktorun söyledikleri şoka uğratmıştı bizi.

"Maalesef hastayı kaybettik. İçeride uğraşıyorlar hala ama hasta geri dönmeyecek gibi. Aysel hanım gelecek."

Şoktaydım ve dönüp kalmıştım. Herkes ölüm sessizliğindeydi. Nefesim tıkandı, ayaklarımdaki bağlar çözüldü. Dizlerimin üstüne düştüm. Ellerim iki yanımda yerdeyken ameliyat kapısına bakakaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Gözlerindeki yaşlar buz tutmuştu sanki. Akmıyorlardı... Gözlerim buğuluydu ama değildi de. Etrafı bulanık görüyor, dünyanın etrafımda dolandığını hissediyordum. Bir gerçek vardı zeminde: Kardeşim ölmüştü. Etrafımın dönmesinin normal olmadığı kadar etraftaki sessizlik de normal değildi. Herkes benimle çökmüştü sanki. Herkes Aysima ile ölmüş gibiydi. Dizlerimin üzerindeydim ve ellerim iki yandaydı ama bu ben değildim. Bu ben değildim çünkü ben kardeşimi ameliyat masasında bırakmıştım. Bir insan kardeşini masada bırakır mı? Tek bırakır mı? Bırakmaz ama benim kardeşim ölmüştü arrık tutamazdım onu. Bu düşünce yedniden beni hayata döndürmüş gibi tüm gücümle çığlık attım.

"AYSİMAAĞĞ!"

Benim çığlığımla herkes ağlamaya başlamıştı. Tek bir bagırışım hastanenin altında bırakmıştı insanları. Acıyla bağırmıştım. Ama saf acıydı. Üstün körü olan saçma salak bir acı değildi. Bu iliklerimden bile ürpermeme, hissetmeme sebep olacak bir acıydı. Sağ elimi bağrıma attım. Çok acıyordu, hiç acımadığı kadar. Bağıra bağıra ağlıyordum. Sadece ben de değil Kutay da, annem de, babam da, kızlar da. Kaan yanıma çökmüştü, o da ağlıyordu. Bana mı yoksa Aysima'ya mı bilemedim. Zaten şu an hiçbir şey bilmiyor duymuyordum.

Karşımızdaki doktor ne yapacağına bilemez ve mahçuplukla bize bakıyordu. O da üzgündü ama bizim kadar değil. Bağrım alev alev yanıyor, dumanları sinir uclarıma kadar vuruyordu. Bu duman içimi kapkara etmişti, sadece duman değildi bu kayıpdı, acıydı, kardeş bağının kopmasıydı.

YAZARDAN...

Herkesler ağlıyordu. Sadece herkes de değil, gök de ağlıyordu. Dolu yağıyordu. Yağmur yağıyordu. İkisi de dolu dolu yağıyordu. İçerideki kasvet dışarıya da vurmuştu. Aysima ölmüştü bugün ama sadece Aysima değil, herkes ölmüştü. Asiye hanım yere çökmüş ağıt yakıyordu.

"Oy benum kizum, oy benum güzel kizum. Ne ettin sen ha ne ettin?" Diye ellerini dizlerine vuruyordu. Tuncay bey ise hıçkıra hıçkıra ağlarken karısına sarılıyordu. Onun da ciğerleri sökülmüştü, kızıydı Aysima onun. Ne yapsındı şimdi?

Aysima'nın abisi Yavuz üçüncü defa yaşadığı acıyla adeta delirmişti. Kardeşim kardeşim diye bağırıp duvarları yumrukluyordu. Ameliyat odasına girmeye çaışıyordu ama giremiyordu, izin vermiyorlardı. Hıçkıra hıçkıra ağlarken tepiniyordu.

"BIRAKIN LAN! BIRAKIN LAN ORUSPU ÇOCUKLARI!" Diye yumruklarını rastgele savuruyordu. Onu tutanlar çok zorlanıyordu ama bir süre sonra Yavuz kendini yere atmıştı. Onu tutanlar bırakmış, acısını yaşamasına izin vermişti. Kendini yerlerden yerlere atan abi bu defa sesi kısık bir şekilde konuştu.

"O benim kardeşimdi. Evimizde şakıyan, her şeyimde yanımda olan, düştüm mü benimle düşen, sırtımı yasladığım, geçmişimdi. O bana ait olan, bana miras kalan tek şeydi; tek kişiydi. Onu kaybettim, ben kardeşini koruyamayan bir piç kurusuyum!" Ellerini yerle vura vura yarmıştı ellerini. Kanlar yerle defalarca buluşuyor ama o bunu fark etmiyordu. Yanına gelen birkaç hemşir ve hemşire sakinleştirici yapmışlardı en son ama pek bir faydası olmamıştı.

Kızlar Elif ve Mina ağlamktan helak olmuşça duvara bakıyor, birbirlerine yaslanıyorlardı. Onlarda ağlamaktan beter olmuşlardı. Çok üzgünlerdi. Birkaç gündür tanıyorlardı ama çok sevmişlerdi Aysima'yı. Nefesedi kesik kesikti. Kendilerini suçlu buluyorlardı. Aslında herkes kendini suçluyordu.

Erkekler duvara bakıyor, seslerini çıkarmıyordu. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Ağlamıyorlardı ama içeleri kanıyordu. Aysima onlar için bir kardeşti. Bir de Yavuz'un bağırış, ağlayışları herkesi mahfetmişti.

Kaan Mavi'nin yanında sessiz sessiz göz yaşı döküyordu. Aysima'nın ona olan desteğini unutamıyordu. Mavi ile olması için Aysima'nın didindiğini biliyordu. Çünkü Aysima onu kenara çekip her şeyi anlatmıştı.

Ve Araf Aysima'nın öldüğünü duyduğunda iki damla gözyaşı dökmüştü. Biri kendine, diğeri Aysima'ya. Çok sinirliydi ama kendine. Ne diye kızı sinir etmişti ki? Kızın yaralanmasının nedeni kendisiydi. Kendisi onu neden iyileştiremiyordu? Çünkü ölüydü artık. Ama bir şans yok muydu? Kurtarılamaz mıydı Sim dediği kız? Kurtarılırdı. Sim diye seslenmişti ona çünkü sim gibi parlıyordu yüzü. Aydan bir parça misaliydi kız, şu gibiydi. Hayat gibiydi yani Araf'ın tam tersi. Bu yüzden de Araf ona bir bağlılık hissediyor olabilir miydi? Bu yüzden belki bu kadar üzülmüştü. Ama kararlıydı, hayatta tutacaktı Ay Parçası'nı. Hızla yerinden fırladı, ameliyathane kapısı açmayı denedi olmadı. Yanındakiler paniğe kapılmış ona bakarken sadece Mavi farklı bakıyordu ona. Dudakları kıpırdadı Mavi'nin.

"Abi onu kurtar." Mırıltıydı belki lakin Araf duymuştu. Mavi'den de onay almıştı. Kenardaki yangın tüpünü aldı, kimse onu durduramadan yangın tüpünü geçirdi cama. Neyse cezası da parası da verirdi. Kırılan birkaç cam yüzünü ve kollarını çizmiâti ama durmadı. Umursamadan koşarak ameliyathaneye girdi. Sedyede yatan kızın yanına vardığında artık panikti çünkü kızın yüzü gerçek bir ay gibi bembeyazdı, dudakları hafiften morarmaya başlamıştı. Şok cihazını aradı etrafında en son buldu. Bulduğu gibi de bir hemşireye döndü. Kimse ona bir şey yapamıyor, korkuyordu.

"Dök şuna jeli!" Diye bağırdığında yeni atanmış olan genç kız titreyerek denileni yaptı. Bolca gelen jeli umursamadan komut verdi.

"300'e al!"

Kız denileni yaptı verdi elektiriği. Araf korkuyu en derinlerde hissediyordu ama tuttu onu içinde çıkmasındı dışarı. Kurtaramazdı yoksa Ay Parçası'nı. Elindekileri bastırdı soluk tenli kızın göğsüne. Geri çektiğinde hiçbir şey olmadı. Daha da paniklerken bir daha döktürdü jel.

"Dök şunu!"

Döktü kız. Yine bastırdı, dercesini yükselttirdi. Defalarca denedi ama Ay Parçası'ndan cevap gelmedi. Son kez yapacaktı artık, olmazsa olmazdı. Yedi kez denemişti, sekiz idi bu. Hemşire de korkuyordu çünkü uyanmaz ise bu adam onu gebertebilirdi.

Araf bolca jel döktürüp ayarı son derceye aldırdı. Sakin olmaya çalışarak kıza bastırdı cihazı. Geri çekti sonra, yanıt yoktu. Sinirle yere fırlattı elindekileri. Çöktü sedyenin yanına bu defa hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bu ağlama çaresizligine ve yaşanmışlıklarınaydı. Zor ağlardı o ama pir ağlardı. Omuzları sarsıla sarsıla ağladı. Ancak makinedeki düz sesin bozulmasıyla birkaç saniye öylece kaldı. Sonra siyah gür saçlarında bir el hissetti. Hızla başını kaldırıp baktı. Uyanmıştı Ay Parçası. Gözlerini silip ilk defa bu kadar büyük bir şaşkınlıkla baktı. Gözleri hafif açık olan Aysima ona bakıyordu. Ama hafiften de gülüyordu. Sadece dudaklarını kıpırdatabildi ama onu da anladı Araf.

"Ne oldu korktun mu?"

Araf ciddiyetle başını sallayarak hayır yaptı. Aysima ise sadece sırıttı. Uzaktan onlara bakan hemşire çok şaşkındı, ilk defa bu kadar uzun süre ölü olan birinin böyle uyandığını gördü. Yeni atanmışfı ama diğer doktorlarında böyle bir şey görmediğine emindi. Elini ağzına atıp şaşkınlıkla bağırdı.

"Hocam, hocam! Müjdat hocam bakın buraya! Hasta uyandı!" Bağırırken dışarı da koştu. Orada da güzel haberi verdi.

"Hasta uyandı, hasta uyandı!"

Herkes şaşkınlıkla ayaklandı.

_____________

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün kü bölüm bu kadardı.

Dün uyuya kalmışım atamadım bölümü. Bugüne nasipmiş.

Bölim yorumlarınızı alayım.

Oy sınırını hallederiz de mi?

Sizleri seviyorum ♥️

Görüşürüz.

Loading...
0%