Yeni Üyelik
60.
Bölüm

38. BÖLÜM

@nektariguzeli

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 38. Bölüm ile karşınızdayım.

Bölümler nasıl gidiyor?

Çok fazla mı Aysima ve Araf sahnesi oldu? Kaan ve Mavi sahesini artırayım mı?

Oy sınırı: 20

Neyse sizleri seviyorum ♥️

İyi okumalar

 

AYSİMA'DAN...

Etrafımda bağırış çağırış sesleri vardı ama her şey uğultuluydu. Zihnimde sanki sis bombası patlatmışlardı. Hiçbir şey anlamıyordum. Zihnimde ki sesler yankılıydı. Abimin sesini duyar gibi oluyordum bir an, hemen sonra ise Mavi'nin, teyzemin ve diğerlerinin. Sesler beni rahatsız ederken, karnımdaki yoğun acı ve göğüs kafesimdeki ağrı canımı alacak gibiydi.

Sesler yavaş yavaş netleşiyordu ve göğüslerimde yoğun bir baskı hissediyordum. Baskı bir gelio bir gidiyordu ve gittikçe güçleniyordu.

Sesler netleşti. Yanı başımda birinin panikle kesik kesik nefesler aldığını duyuyordum. Dışarıdaki çığlıkları, ağlayışları duyuyordum. Peki ben neden uyuyordum? Neden uyanık değildim? Neden yanlarında değildim? Neden boğazım bu kadar ağrıyordu?

Göz kapaklarım çok ağırdı. Açmaya çalıştıkça sanki daha da ağırlığı artıyordu. Bir daha denedim. Sonra bir daha. En son açabildim. Tepemdeki yoğun açık yüzünden bir kaç saniye gözlerimi kapattım. Işık fazalsıyla yüzüme vuruyordu. Tekrar açtım gözlerimi ama bu defa daha dikkkatli. Kafamı soluma çevirerek elimi kıpırdattım. Sol tarafımda kesik kesik nefes sesleri vardı. Sol elimi hareket ettirdim. Yumuşak bir şeye değdi. Elime baktığımda birinin kafasını gördüm. Terli ve karışıktılar. Elimi saçlara bir daha değdirdim. Kafa bir anda bana döndü. Başta kim olduğunu anlayamayacak yüzüne bön bön baktım. O ise gızla kalkıp yüzünü sıvazladı. Araf'tı. Siyah saçları ve siyah gözleri bunun kanıtıydı. Şaşkınlık, mutluluk ve şükreder gibi bir hali vardı. Ben de ona şaşkınlıkla bakıyordum.

"Ne o korktun mu?" Dedim ama sadece dudaklarım kıpırdayabilmişti. Sesim çok kısıktı, duyulmayacak kadar. Yüzümde anlamsız bir gülümsemeyle ona bakıyordum. Gülüşümü izledi ama yüzünde pek bir ifade yoktu. Sevdiğim bana ifadesizdi. O herkese ifadesizdi. Sevmiyordu beni, değer veriyor gibi de değildi. Sadece şaşkınlıkla bakıyordu. İlk mutluluk ve şükreder halı gitmişti. Şimdi şaşkınlık da gitmişti. Ciddi bir yüzle başını iki yana salladı. Ama sırıtmaya devam ettim. Mutluluk değildi benimkisi, acıydı. Sevdiğim beni sevmiyordu. Ona rağmen yuttum kelimeleri, yuttum cümleleri.

O sırada şaşkınlık içinde yeşil önlüklü bir kız çığlık çığlığa bağırarak ameliyathane in kapısına koştu. Bir dakika ben ameliyathanede miyim? Yeni fark ediyordum.

"Hocam, hocam! Müjdat hocam bakın buraya! Hasta uyandı!"

"Hasta uyandı, hasta uyandı!"

Şaşkınlıkla bakan bu defa bendim. Çünkü kızın bağırısıyla herkes içeri dalmıştı. Mavi ve abim en önde iceri daldılar. Doktorlar ise en son. Tam tersi olmayacak mıydı?

Abim öne atıldı.

"Abim, güzelim! İyi misin? Abicim iyi misin bir tanem?!" Panikle konuşuyordu. Mavi de atladı hemen. Hatta yanıma gelmeye çalıştı ama doktorlar izin vermedi.

"Kardeşim, Ay Yüzlüm! İyisin de mi? Bir şey olmayacak de mi? İyisin yani?!" Gülümseyerek başımı aşagı yukarı salladım. Herkes derin bir nefes alırken toparlanmaya çalıştım ama yüzümü buruşturdum. Yaram fena yanıyordu. Sanki kaynıyordu. Araf öne atılıp geri yatırdı. Sonra da ters ters bana baktı.

"Yat şuraya, Sim." Ters ters baktım.

"Ne Sim'i be! Sane ne benim kalkmamdan?" Sesim kısık çıktığı için ciddiye gerçekten alınamazdım. Öyle de oldu. Doktorlar herkesi dışarı kovdu.

____________

MAVİ'DEN...

Aysima odaya alınmıştı. O kadar korkmuştuk ki bu korku bana bir ömür değil bin ömür yeterdi. Hepimiz rahatlamıştık ama ben korkudan Aysima'nın yanından ayrılamıyordum. Elim yüreğimde yanı başındaydım. Annemleri ve Mina'ları zorla göndermiş sadece ben, Araf, Yavuz abi ve Kaan olarak kalmıştık. Minnettardım. Araf denemese Aysima muhtemelen ölü olurdu şu an. Araf'a bu saatten sonra daha da ısınmıştım. Gerçekten çok iyiydi. Ama bunu vicdandan mı yoksa, Aysima'yı sevdiğinden mi bilmiyorum. Çünkü o da pankilemişti ama bu suçluluk hissettiğinden de olabilirdi. Eniştem de oluyordu kendileri. Şu an Aysima'ya kızdığıma pişmandım. Cünkü Araf'ı ilk onaylamamıştım. Sonra Aysima'yı tebrik edecektim. Araf bir dakika bile Aysima'nın yanından ayrılmıyordu. O kadar yorgunduk ama o sadece Aysima'ya bakıp oturuyordu. Gözlerini hiç kapatmamıştı. Çok güzel severdi o. Çok değer verirdi sevdiğine. Allah'ım lütfen Aysima ile onu evlendir sjsjsjs. Benim de hayırlı bir eniştem olmuş olur sjsjsjs. Aysima'ya bakma derdi de bana kalmaz sjsjs. Kocası baksın. Kocası Araf bitti. Ben ayarlarım onları sjsjsj. Kaan da bence yardım eder. Yorgundum ama keyifliydim. Kardeşim hayattaydı. Kendisi rekorlar kitabına girmeliydi. Kim on dakika ölü kalıp yaşardı ki?

Yavuz abim kafeteryadaydı, çok yorgun ve bitkinkindi. Kendine kahve alacağını söyleyip gitmişti ama biliyordum. Ağlayacaktı.

Kaan bir kaç dakika önce tuvalete gitmişti. Araf ben ve Aysima ise odadaydık. Aysima uyurken ben de Araf ile oturuyordum.

"Aysima'yı seviyor musun?" Dan diye sordum. Önce bir şaşırdı ama pek belli etmedi. Sadece mırıldandı.

"Bilmem." Cevapları fazla kısaydı. İki saatte iki kelime anca ileri gidebilmiştik. Sıkıldığım için bir anda ayağa kalkıp Aysima'ya yöneldim. Araf ne yaptığımı anlamaya çalışarak bana bakıyordu. Aysima'nın yanına gidip yanağından öptüm. Sonra dönüp kapıyı açtım. Araf soru dolu bakışlarla bana bakarken merakını giderdim.

"Dolaşacağım, sıkıldım." Kafasını sallayıp önüne döndü. Çıkıp etrafa baktım. Kimseler yoktu. Etraf bomboşken bir tırstım. Bir elektiriklerin gidip gelmediği kalmıştı sjsjsjs. Yavaşça sessiz koridordan tuvaletlere yöneldim. Mesanem patlamak üzereydi. Hızlı adımlarla tuvalete giderken düşündüğüm başıma geldi. Tuvaletin önündeydim ve ışıklar bir gidip bir geliyordu. Tırsa tırsa tuvalete ilerledim. Kapıya elimi atmıştım ki bir anda biri tarafından erkekler tuvaletine çekildim. Çığlık atacaktım ama bir el ağzımı kapadı.

___________

ARAF'TAN...

Ay gibi parlıyordu yüzü. Sakin ve düzenli nefesleri odadaki tek ses kaynağıydı. Karnına yüklenmemesi için sırt üstü yatmamasını söylemiştik. Öyle de uyumuştu. Uyku pozisyonu sabitti sanırım. Hiç kıpırdamamıştı. Birkaç saat öncekinden daha iyiydi ama hala yüzü solgundu. Gülümsemişti ama mutluluk değildi. Benden saklayamazdı. Anlardım. Benim gibi olanları her zaman anlardım. Buruk ve kızgındı bana. Yüzü acıyla kavrulmuştu. Nasıl olsundu zaten? Benim yüzündendi, ben ona karışmasaydım böyle olmayacaktı. Kaan bana baktığında sussaydım böyle olmayacaktı. Sakindim ama bir o kadar da değil. Kendime olan öfkem ve pişmanlığım yakamdan düşmeyecekti. Yeni bir ah yüklenmişti omuzlarıma. Bitmiyordu hiç. Umursarsam suçlu, umursamazsam yine suçluydum. Her türlü çıkmazdaydım.

Ellerimi başıma yasladım. Şakaklarımı ovaladım. Başım ağrıyor, ağrı omurgama vuruyordu.

__________

MAVİ'DEN...

Belimde ve ağızımdaki eller kimindi? Hala arkamdaydı ve ben ona sırtım dönük bir şekilde kapıya yaslıydım. Korkudan aklım çıkacaktı ama hareket etmiyordum. Kulağımdaki nefes bir anda bağırdı.

"Bööööğh!" Yerimden sıçrarken Kaan olduğunu fark ettim. Beni serbest bırakırken hızla arkamı döndüm. Oydu. Derin bir nefes alırken kıcına tekme attım.

"Kuduruk köpek! Ne diye korkutuyorsun ya?! Biraz daha korksam bağırsaklarım bir yerlerimden boşalacaktı!' Son dediklerimle koca bir kahkaha attı. Beni kendine çekmeye çalıştı ama izin vermedim.

"Bırak beni kuduruk." Diyerek tepindim. Yüzüne üzgün bir ifade takınarak yaklaştı.

"Özür dilerim Kırmızı Güzelim. Şaka yapmak istemiştim sadece." Ters ters baktım.

"Şaka mı, bu şaka mı?" Ben ona kızarken bir adım daha yaklaştı. Bir adım geriye gitmeye meylettim ama zaten kapıya yapışmıştım. Daha da yaklaştı.

"Evet, şakaydı." Aramızda son bir adım kalmıştı. Onu da tamamladı. Dibimdeyken derinden bir şekilde konuştu. Elini yüzümdeki saçlara atarken konuştu.

"Kırmızı Güzelim." Derinden konuşuyordu. Yüzünü yaklaştırdı. Zaten yakındı ama daha da yaklaştı. Tek nefeslik yer kalmıştı. Onun dudaklarından kaçan her nefes bana ulaşıyor, benimki de onun gibi ona ulaşıyordu. Birbirimizde soluklanıyorduk. Bir eli yüzümü okşarken bir eli kapıya yaslıydı.

"Hımm." Dedim cevap olarak. Nefeerim sıklaştı.

"Biliyor musun?" Dedi. Dudak büzdüm. Dudaklarım onun dudaklarına değdi.

"Neyi?" Dedim. Sesim fısıltıdan farksızdı. Dudaklarıma uzandı.

"Gülüşünün bana ötüken olduğunu." Dudaklarıma yapışırken aceleci olmayan ama sert bir şekilde öpüyordu. Söyledikleri yüzünde sırıtıyordum ama umursamadan öpüyordu. Usul usul ona karşılık veriyordum. Ellerim onun omuzlarındayken daha çok onu kendime yasladım. Memnuniyetle karşıladı. Elleri belimdeyken daha da yaslandı. Daha da kapıya yapıştım.

Nefes almak için ayrıldık. Nefeslenirken güldüm. Gülüşümden öptü. Elimi alıp sol göğsüne koydu.

"Bu var ya bura. Her gülüşünde kan değil, kor ateş pompalıyor. Senin gülüşünle yanıyorum, bitiyorum."

Gülümsedim. Onun elini ben de kendi kalbime götürdüm.

"Bura var ya bura. Senin tek bir hareketinle kavruluyor. Nefessiz bırakıyor. Kan değil sevgi pompalıyor, aşk pompalıyor." Güldü. Gülüşü nefesimi kesiyordu. Öyle de oldu. Kesik kesik nefesler alırken onu izledim. O da beni izliyordu.

_____________

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün kü bölüm bu kadardı.

Çok istediğiniz o sahneler geldi sjsjsj. Mutlu musunuz?

Bölüm nasıldı?

Instagram'da takip etmeyi unutmayın ve de Whattsaptan.

WhatsApp kanalı tekrar açtım. Düşünmüyorum demiştim ama yine de açtım.

Instagram hesabım: yaramazcocuk_official

Sizleri seviyorum ♥️

Kanalıma ve hesabıma bekliyorum.

Görüşürüz.

​​​​​​

​​​​​

 

Loading...
0%