@nektariguzeli
|
Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 39. Bölüm ile karşınızdayım. @busra_532 adındaki okurum bölüm gelmediği için uyuyamıyormuş. Bu bölümü ona ithaf ediyorum. Kendileri buradaysa minik bir işaret versin bakim. Normalde atmayacaktım ama o uyku uyuyamadığını söylediği için atıyorummm. Sizleri seviyorum ♥️ Oy sınırı: 16 (20 dolmuyor 😞) İyi okumalar.
Tuvalet maceramdan sonra geri odaya dönmüştük. Tabi tuvalete de gitmiştim. Yani şimdi Kaan'ın yanında altıma işemek istemiyor ve şansımı zorlamam istemiyorsan zaten gitmeliydim. E ben de gittim tabi. İşersem hoş olmazdı. Mis gibi romantikliğimiz nelere dönüşürdü, mazallah sjsjsj. Odaya geldiğimizde Aysima hala uyuyordu. Araf ise yanındaydı. Hasta yakınları için olan koltukta oturuyordu. Sessiz sakin dışarıya bakıyor, ara sıra Aysima'yı kontrol ediyordu. Bakışları boştu ama bir o kadar da doluydu. Ne yapacağını bilemez gibiydi aslında. Hissediliyordu. Aysima ise bundan habersiz mışıl mışıl uyuyordu. Araf'ın ona olan bakışları hem önemser gibi hem de umursamaz gibiydi. Hangisi daha ağır basıyordu hiç bir fikrim yok. Bakışları bazen yumuşuyor bazen ise sertleşiyordu. İçinde bir savaş verir gibiydi ama savaş berabere kalacak gibiydi. Aysima'yı uyandırmamak için odadan çıkmıştık kantine inmek adına. Araf'a bir şey isteyip istemediğini sormuştuk ve sadece bir bardak şekerli kahve ve ılık bir şişe su istemişti. Onaylayıp çıkmıştık. Yorgunluktan bacaklarım titriyordu artık. Göz kızarıklığım falan hala aynıydı, yüzüm şişmişti. Kollarım dahi ağrıyordu. Kaan da bunu fark etmiş olacak ki beni kendine yaslamış, bütün ağırlığımı almıştı. Ben sadece ayaklarımı sürüyordum. Kollarım Kaan'ın beline sarılıydı çünkü uzundu. Kolumu omzuna atsam kolum daha çok ağırırdı sjsjsj. Güldüm kendi kendime. Halime, yaşadığıma ve daha bir çok şeye. Kaan bana döndü. "Ne oldu? Niye gülüyorsun?" Dedi. Tekrar güldüm. Sonra gülerek anlattım. "Daha birkaç saat öncesine kadar mutluyduk. Maç izleyip, zıplıyorduk. Her şey komik ve güzeldi. Bir de şu halimize bak. Mutluluğumuzun uzun süreliği gözlerimi yaşlandırıyor." Diyerek tekrar tekrar güldüm. Haklıydım ama bir kitaptaki bir buçuk bölümlük mutluluk gibi bir şeydi bizimki de sjsj. Kaan da benim gibi güldü. "Sana katılıyorum Kırmızı Güzelim, her şeyde niye bu kadar haklısın? Ha bir dakika bir konuda haksızsın." Kollarıyla iyicene beni kendine çekti. İçine sokası geliyordu sanki. "Hangi konu da haksızım? Ben haksızım ve sen haklısın ha, pislik herif hiç hanımcı değilsin." Diyerek kaşlarımı hafifçe çattım. Sonra da nıç nıçlayarak kollarının arasından çıkmaya çalıştım. O sırada kantine girmek üzereydik. Gülerek beni kendine çekti. Başımdan öperek daha sıkı sardı. "Sen bu halimle de güzelsin, sen her halimle güzelsin ve yine her halinle sadece bana özelsin." Dediğinde erimiş peynire döndüm. Cilveyle ona sokuldum. "Tabi ki sana özelim." Dedim. Kantine girmiş ve sıraya geçmiştik. Sırayı beklerken bir şeylrr konuşuyor, gülüşüyorduk. Ta ki ağlayan Kutay'a kadar. Ağlayarak bize doğru geliyordu. Korkarak birbirimize baktık. Sonra da panikle Kutay'a doğru koştuk. Panikle koluna yapışırken korktuğum soruyu sordum. "Kutay Aysima'ya bir şey mi oldu?" Ağlarken başını salladı. Panikti hem de. Gözleri kıpkırmızıydı. Burnu pembeleşmiş, yüzü sararmıştı. Nefesleri kesik kesikti. "Aysima'ya ne oldu?" Diye korkarak sordum. Yüzüm sapsarı kesilirken, kesik bir nefesi içime çekmeye çalıştım. Olmadı, alamadım nefes falan. Midem bulanıyordu. Korku ve stresten dolayı midem dolanıyor, başım dönüyordu. "Kanaması var ve dikişleri patlamış. Kan durmuyor Mavi." Duyduğum şeyle döndüm kaldım. Yanında Araf vardı. Araf varsa Allah'tan başka kimse ona bir şey yapamazdı. Kaan da paniklemişti. Sesler uğultuluydu ya da ben öyle algılıyordum. "Yanında Araf vardı?" Dedi Kaan. O da sinirlenmişti. Kutay bilmiyorum der gibi baktı. Kutay'ın son bakışıyla hızla hastaneye daldım. Asansörü beklemeden beş kat merdiveni kesik kesik nefeslerle ve panikle aştım. Arkamdan geliyorlardı. Ayak sesleri tam arkamdaydı. Koşarak odaya girdim. Bir saniye bile beklemeden baktığımda yatağında bana sırıtan Aysima'ya bakakaldım. Kapının pervazında öylece dikilirken elinde pastayla bekleyen annem ve babama gözüm ilişti. Ve onların arkasında rahatça oturan Elif, Mina, Göktuğ, Arda ve Araf'a. Önce pastaya sonra onlara baktım. Herkes bir anda bağırdı. "İYİ Kİ DOĞDUN MAVİ!" Hepsine tekrar bakakalırken aradan en sesli bağıran iki kişiye yani Göktuğ ve Arda'ya baktım. Gayet mutlulardı. Hani Aysima'nın kanaması vardı? Hani dikiş patlamıştı? Bu aşağılık ortamda ne boklar dönüyordu?! Hepsine en şaşkın ve ters bakışımı attım ve o makul soruyu sordum. "Bu saçma ortamda ne haltlar dönüyor?" Sapsarı kesilen yüzüm sinirden eski halinden bile iyi bir hale geliyordu. Annem bana bakarken güldü. "Kızım doğum günün ya bugün." Ney? Ney? Ney? Ne ara 15 Şubat olmuştu? Ve beklenen tepkiyi vermedim. "Ha? Doğum günüm mü?" Dediğimde nadir olarak Araf söze atladı. "Evet, bana öyle söylendi. Daha 5 dakika evvel öğrendim." Dedi. Şaşkınlık dolu bir bakışımda ona gitti. Gözlerimi kırpıştırırken arkamdan iki kalın ses geldi. "DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN KIRMIZI GÜZELİM!" "DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLDUN KARDEŞİM MAVİMTIRAK!" İkisinin de sesiyle hoplarken ileri itildim. Aysima yavaşça gülerken eliyle yanına çağırdı beni. Yanına giderken sinirlerim biraz yatışmıştı. Kardeşimin yanına gidip usul usul çöküp ağlamay başladım. Herkes saşkınlıkla bana bakarken burnunu sesli sesli çekerek ağlamaya devam ettim. Annem oradan seslenerek : "Neden ağlıyon köle?'' Ters ters anneme bakıp bir daha sümüklerimi içime çektim. Hem de annemin yüzüne ters ters baka baka. Annem yüzünü buruşturup konuştu. "Domuz gibi sümüklerininiçine çekem de al şu peçteyi." Diye Araf'ın yanındaki sehpadan peçete alıp verdi. Alıp hiç çekinmeden burnumu sümkürdüm. İyicene burnumu silip kalktım. "Ey ahali! Hepimizden intikamımı alıcam ama şimdi pasta yemek istiyorum." Dediğimde önce bir tırstı annemler, Aysima ve tam şu anda sesimi duyan ve içeri giran Yavuz abim. Hepsi derin mi bir yutkunurken benimkiler hiç bir şey anlamayarak birbirlerine baktılar. Gülümseyerek hepsine bakıp : "Hadi kutluyalım." Annemler başlarını sallarken kutlamaya başladık. _____________ Kutlamıştık ve herkesten hediyeler almıştım. Özellikle Kaan. Çok güzeldi hediyesi. Ne ara bana hediye aldılar hiç bir fikrim yoktu ama çok mutlu olmuştum. Tabi kızmıştım da. Doğüm günü böyle mi kutlanırdı? Bildiğin yüreğime indirmişlerdi. Biraz daha zorlasalar nefessizlikten tahtalı köyün tahtalarını sayıyordum şimdi. Altın rengi bir bilezik almıştı Kaan. Titanyum manyetik bir bilezikti. Altın sarısıydı ve üzerine magnet gibi yapıştırılan küçük süsler vardı. Çok güzeldi. Derince sarılmıştım ama babam burada olduğu için öpememiştim sjsjjs. Diğerleri de çok güzel hediyeler almıştı ve nasıl almışlar biliyonuz mu? Bu Elif ve diğerleri herkesin benim için istediği hediyeleri eve gittiklerinde almışlar. Allah onları ne etmesindi sjsjsjs. Duyunca hem mutlu olmuştum hem de üzülmüştüm. Çünkü onca derdin arasında bir de bunla doğum günümle uğraşmışlardı. Hepsine tek tek sarılmıştım. Babam ve annem dikkat edin annem bile beni bağrına bastı. Kölesini bağrına bastı. Kutlama ve tebrikler falan bittikten sonra Aysima daha fazla yorulmasın diye annemler gitmişlerdi. Sadece bizler kalmıştık tüm tayfa olarak. Yavuz abi yarın iş başı yapacağı için eve gitmişti. Biz de tabi ki okulumuza gidecektik ama nöbet tutarak. Herkes bir gün kalacaktı. Nöbet tutacaktık. Derslerden geri kalanlarımıza ise gidenler konuları anlatacaktı. Aysima için de rapor almıştık. Ne kadar fark edilmese de ders çok çalışıyorduk. Umarım o kadar çalışmamıza değerdi. Bir kaç gündür dersler aksamıştı ama onları da halledecektik. Aysima yorgunluktan uyuya kalmıştı. Araf ise yorgun olmasına rağmen uyanık kalmaya çalışıyordu. Dinlenmesini söylemiştim ama reddetmişti beni. Hepimiz yan yana koltuklara geçmiş oturuyorduk Araf hariç. O odadaydı. Biz dışarıda. _____________ AYSİMA'DAN... Yorgunluktan en son uyuya kalmıştım. Az önce çakan şimşek sonucu ise maalesef ki uyanmıştım. Kısık gözlerimle karanlık odaya bakarken gözlerimi kırlıştırdım. Bir kaç saniye sonra gözlerim alışmıştı. Yarama yüklenmemeye çalışarak hafifçe doğruldum. Keskin bir acı karnıma saplanırken derin bir nefes alarak acıyı yuttum. Kafamı yatağımın yanımdaki duvara çevirdim. Hafif bir ay ışığı çarpıyordu oraya. Dikkatlice bakınca bir boyun gördüm. Hatta belirgin bir adem elması. Biri vardı. Kafasını geriye atmıştı ve simsiyahtı. Yüzünün bir kaç yeri ay ışığıyla parlıyordu. Biraz daha baktım. Yüzünü kare gösteren çenesi ve içe çökük yanaklarıyla Araf gibiydi. Yoksa Araf mıydı? Üzerindeki kıyafetlere odaklanmaya çalışarak bugün giydiği kıyafetleri aklıma getirmeye çalıştım. Siyah bir kapşon ve siyah bir eşofman giymişti. O kişinin de üzerinde bu vardı. Araf'tı. Adı gibi arafta bırakıyordu insanı. Karmaşıktı. Ne Kaan'a, ne Göktuğ'a, ne Arda'ya, ne de abime benziyordu. Çok tuhaftı. Hem kendine çekiyor hem kendinden itiyordu. Bu yüzden o Araf'tı. Yüzünün görebildigim her zerresini ezberlemeye çalışırcasına izlemeye başladım. Ve belki de saatlerce onu uykudayken ilk defa ilk aşkımı izledim. __________________ Merhaba Sevgili Okurlarım bugün kü bölüm bu kadardı. Bölüm yorumlarınız bekliyorum. Evet, oylarınızı da alayımmmm. WhatsApp kanalıma katılmayanlar katılabilir miiii? Instagram: yaramazcocuk_official Öne çıkanlarda var, panomda var, hikayemde de var. Lütfen katılmayı unutmayınnn. Sizleri seviyorum ♥️ Görüşürüz.
______
|
0% |