@nektariguzeli
|
Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 42. Bölüm ile karşınızdayım. Ay biz ne ara 42. Bölüme geldik, 🤧 Duygulandım. Bugün Asiye ve Tuncay sahneleri okuyacağız. Hazır mısınız? Geçmişlerinden kısa kısa kesitler vericem, tabi bölüm bölüm. Bugün de minik bir kesit gelecek. Oy sınırı: 16 Sizleri seviyorum, iyi okumalar💕
GEÇMİŞTEN: ASİYE VE TUNCAY... İlahi Bakış Açısı... Yine her zaman ki gibi annesine yardım ediyordu Asiye. Daha on yediydi yaşı. Birkaç güne on sekizine girecekti. Heyecanlıydı. Reşit olacaktı, hukuken bağımsız olacaktı. İçindeydi bu heyecanı. Belki biraz sivridilliydi ama güzeldi. Koyu yeşil gözleri Trabzondu sanki. Kahve gür saçları Trabzon'un toprağındandı sanki. Dalgalıydı saçları Karadeniz gibi, Trabzon'un denizi gibi. İçinde bir esinti vardı. Gönlüne deniz yeli deymiş gibiydi. Kaç gündür içinde bir ferahlık vardı. Tuhaftı. Genelde annesi ve babası onu karamsarlığa boğardı, bundan dolayı ferahlık hiç değmezdi yüreğine. İlk defa tadıyordu bu serinliği. Bundan dolayı da biraz heyecanlı olabilirdi. Annesi öğle yemeği için karşısında etli karalahana sarması yapıyordu. Asiye ise evin geniş mutfağındaki yayığı sallıyordu. Sakin ritimlerle sallamaya özen göstererek annesini izliyordu. Annesi önce karalahanayı tepsiye serip içine etli harcını doldurdu. Sonra yırtmamaya özen göstererek sarmaya başladı. Annesini alık alık izlerken farklı düşünceler geçiyordu aklından. Mesela acı kahverengi gözleri ve yine acı kahvemsi gür saçları olan bir beyi geçiriyoordu aklından. Ne de yakışıklıydı ama?! İlk defa Asiye'nin beğendiği biri olmuştu. Şu yaşına kadar kimseye bakmamış, umursamamıştı. Bu konularda fazla ketumdu. Arkadaşları çorap değiştirir gibi sevgili değiştirirken o bir köşeden elinde patlamış mısırla oturur onları izlerdi. Ona göre saçmaydı sevgili olayı. Ama güüzeldi de bir yandan. Çünkü bazı arkadaşlarının mesela Nehir'in tek bir sevgilisi olmuştu ve halen ilişkileri sürüyordu. İkisi hem çok yakışıyor hem çok iyi anlaşıyorlardı. Belki Asiye'ye de böyle biri denk gelirdi. Hem arkadaşları okuyordu onun aksine. Ondandı belki kimsenin ona denk gelmeyişi. Babası okutmamıştı onu. Lise bire kadar zar zor okumuştu. O da annesinin babasını zorlamasıyla. Babası itemezdi kızının başka yerlere gitmesini. Kızmazdı ama istemezdi de. Değişikti. Dudak büzmüş bunları düşünürken annesi çağırdı. "Napaysun hele kizum, tereyağuni heder ettun!" Diyerek onu azarladı. Sonra fark etti yayığa fazla yaslandığını ve hızlı salladığını. Hemen kendini toparlayıp tekrardan yavaşça sallamaya başladı. Lakin annesi seslendi yine. "Hele sen oni bırakasun, git evin önüni süpür." Diyerek son sarmayı da tencereye koyup ocağı açarken. Annesinin dediklerine kafa sallayıp dışarı çıktı. Duvarın kenarındaki çalı süpürgesini alıp süpürmeye başladı. Beli hafiften ağrıdığında kalkıp belini esnetmek adına elini beline atıp belini arkaya doğru gerdi. O sırada arkasından bir inleme sesi duyuldu. Ne olduğunu anlayamadan kafasını biraz dikleyip gözlerini yukarıya dikti. O sırada biriyle göz göze geldi. Acı kahvelerle denk düştü, Trabzonu gözünde taşıyan kız. İlk birkaç saniye öylece durdu Asiye, o sıra elini burnuna bastırıp kanı engellemeye çalışıyordu bir çift acı hahvemsi gözlere sahip genç adam. Aklı birkaç saniye sonra geldi Asiye'nin gördüğü kişi ve kanla. Panikle kalkmaya çalıştı bu defa. Ama bu sefer de gencin çenesine sertçe çarptı. Dudaklarından hafif bir inleme döküldü ikisinin de. Genç diğer eliyle de çenesini ovuşturarak karşısındaki kıza baktı ters ters. O sırada kız hızla toparlanıp panikle büzüşmüş olan dudaklarıyla gence daha da yaklaştı. O sırada olanlar oldu. Genç adam kanayan burnunu da unuttu, ağrıyan çenesini de. Karşısındaki kıza bakakaldı. Trabzon'un derinliklerini taşıyan gözlerine, yüzündeki birkaç bene ve kahve gür saçlarına. Geçen görmüştü onu. Uzaktandı görüşü ama bilirdi o. O kıza bakakalırken kız panikle belindeki peştamalini alıp gencin burnuna bastırmıştı. Bir yandan da özür diliyordu ama genci de suçluyordu. "Özür dilerum çok acımay e mi? Off yanluşlukla çenene de çarptum. Ama senun da suçun vardur. Ne diye arkamdan geçeysun? Görmiyin mi benim halumi?" Diyerek dert yakındı ama genç adam hiçbirini duymadı. Genç kızın güzel gözlerine daldı. ŞİMDİKİ ZAMAN... Moturumla hızlıca gelmiştim heyecandan. Kapıdaydım şu an ve açmasını bekliyordum. Tekrar tıktıkladım ama yine ses gelmedi. Offlayarak beklemeye devam ettim. Sabır Yarabbim! Ne diye çağırdı bu Pislik Herif? Allah'ım kesin bir boklar yapıyor bu Kaan. Telefonumu çıkarıp mesaj yazdım. Ben: Kapıyı açmayı düşünüyor musun yakuşuklum?????????? Yazdıktan sonra kapatıp bir daha tıkladım. Yine ses gelmedi. Bu defa kapıya tekme attım. Evet bunu gerçekten yaptım. Hem de en sertinden ve güzelinden. Karadeniz kızıyım ben, kızdırmayun ulan benu! Tekrar tekrar dört defa daha vurdum, en sonunda bıktım. Bu defa daha sert bir şekilde vurdum ve kapı söküldü. Söküldü. Kapı söküldü. KAPI SÖKÜLDÜ. Lan ben yanlışlıkla kapı mı söktüm? "Hihh!" Diyerek şaşkınlıkla elllerimi Deadpool misali ağzıma kapadım. Gözlerimi kırpıştırarak yerdeki kapıya bakarken bana bakanları da fark edebiliyordum. Kapının ardındaki yani 5 dakika falan önceki yerinde duran kapının ardındakiler de en az benim kadar şaşkındı. Araf bile şaşkındı. ltını çiziyorum Araf bile. Herkes gözlerini büyütmüş (Araf hariç) bana bakarken ben de kapıya öyle bakıyordum. Kapının yanında elindeki kırmızı kalp balonlarla dikilen Mina ve Elif, iki elindeki pastaları tutan Kaan ki şu an o pastalar kapıya yapışabilir etrafı daha da boka batırabilirdi. Onların yanında Arda'ya yaslanmış olan Aysima ve yanlarındaki peluş terlikleriyle Göktuğ ve onun yanında şaşırmış gibi görünmeyen ama şaşıran Araf vardı. İlk birkaç dakika böyle baktık birbirimize. Hint dizilerine taş çıkarırdık sjsjsjs. Sonra olaya Araf el attı. "Kapı zaten eskimişti, Kaan geçen gün değiştireceğini söylemişti." Diyerek arkasını dönüp salona girdi. Onun ardından Hintli olmayı bırakıp hepimiz buzdan yeni çıkmış olan mamut gibi sersem sersem güldük. Kaan da oradan el attı. Diz çöküp kapının eşiğinden kapının artık bir eşiği yoktu ama olsun elini uzattı. Fazla romantik bir şekilde kaşlarını kaldırıp konuştu. "Güzelliğinizi daha da ortaya çıkaracak bir kırmızı halımız yok ama üzerinden geçebileceğiniz kahverengi tahta bir kapımız var." Diyerek gülmemeye çalışarak kaş göz yaptı. Mahcup ama sinirli ve komik bir şekilde olmayan kapıdan geçtim. Aysima ve Arda sarmaş dolaş birbirine sarılmışken en önden girdiler sonra da hepimiz. Kaan ellerindeki pastaları bırakırken göz ucuyla Araf'a baktım. Çöp çatanlığım işe yaramış olmalıydı! Gözleri Arda'nın belinde olan Aysima'nın ellerine takılı kalmıştı. Gergin bir şekilde oturuyordu. Sanki rahatsızdı bu durumdan. Bir an olsun gözleri oaradan ayrılmıyordu. Daha iyi onları izlemek adına tekli koltuğa oturdum. Şimdi ikisi de karşımdaydı ama az önce görmediğim bir şeyi fark ettim. Araf'ın yandan sadece benim tarafımdan görünen yumruk elini. Damarlı elleri yumruğunu sıkmaktan beyazlamıştı resmen ama çehresinde tık yoktu. Şeytan gibi sırıtarak Kaan'a baktım. O da bana bakıyordu o sıra. Ne oldu dercesine kaşlarını kaldırdı. Elimi arkama atıp telefonumdan mesaj attım. Ben: Sevgilim çöp çatanlık yapmamız gereken konular var Efulimm💕: Ne gibi Kırmızı Güzelim Ben: Araf ve Aysima gibi yakuşuklum Efulimm💕: Ne yapmamı istiyorsun Ben: Önce yanımdaki tekli koltuğa gel Efulimm💕: Tamam Yazdıktan sonra çaktırmadan yanıma geldi. Tekli koltuğa oturup bana baktı. Telefonu işaret ettim. Ben: Araf'ın elini görüyor musun? Başını kaldırıp Araf'a baktı. İlk başta fark edememiş olmalı ki dönüp bana baktı sonra onu yanıma gel işaretiyle çağırıp kalkmasını sağladım. Yanıma hemen gelip bana baktı. Göğüs kısmındaki kumaşı kavrayıp kendime çektim. Yanağına bir öpücük kondurup çaktırmadan kulağına eğildi. "Çaktırmadan bak." Dediğimi yapıp baktı. Gördüğüyle kaşları havalanırken mutlulukla ona baktım. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Ne olduğunu anlamayarak ona bakarken Araf'ın yanına gitti. Kısa bir süre sonra dışarı çıktılar. Ne olduğunu anlamayarak önüme dönüp bizimkilerle sohbete başladım. _________________ AYSİMA'DAN... Halen koyu bir sohbetteydik. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama Kaan ve Araf hala gelmemişti. Ne konuşuyorlardı bu kadar? Gerçi Araf buradayken bir kez olsun gözünü Arda ve benden çekmemişti. Oysaki ben ve Arda kankaydık. Gerçekten, ikimiz de birbirimize karşı sadece arkadaşlık besliyorduk. Hem onun sevdiği vardı. Ne yapmalıyım diye benden kafa alıyordu. Fiziksel özelliklere bakarsak sanki Elif gibiydi. Sürekli onu bna anlatıyordu. Tabi ben de kankalık vazifemi yapıp akıl veriyordum. Kısa bir süre sonra bir ayak sesi geldi. Kutlu olamlıydı, işleri olduğu için bizimle aynı vakitte gelememişti. Hepimiz kapıya dönmüşken beklediğimiz kişi geldi. Kutay havalı bir şekilde içeri girip hepimize bir selam çaktı. "Selamunaleyküm gençlik!" Havalı havalı gelirken takıldığı halıyla adeta yanımdaki boşluğa çakıldı. Yanımda boydan yatarken kafasını kaldırıp ters ters bize baktı. Biz ise kahkahalarla gülüyorduk. Artık gülmekten dikişlerim ağrıyınca gülmemi durdurmaya çalıştım. Sonunda durdurabilmiştim yoksa dikişlerim gülmekten çatlayacaktı. "Hepiniz beni kıskandınız, sizin yüzünüzden bana nazar değdi." Diyerek çocuk gibi bana sırnaştı. "Yüzüme bir Naz Suresi üfürsen? Kem gözlerden arınırım." Diyerek tatlı tatlı sırıttı. Ama ben tam cevap verecekken Mavi oradan nazlandı. "Hepiniz Aysima'ya ilgi veriyorsunuz, Kutlu sen de mi ya?" Sonra bana şakacıktan ters ters baktı, gülmemeye çalışıyordu. "Hepiniz verdiniz ona ilgiyi bana ne kaldı? Öleyim mi ben? Aç mı kalayım ilgiye? Hııı?" Yaptı. Ben gülmemek için zor dururken Kutay'ı itekledim. "Git sen Mavi'ye bak, kıskanmasın beni. Mazallah uçurur beni merdivenlerden. Asiye teyzem fazla Yasak Elma izliyor, kesin buna da izletmiştir. Yıldız ve Ender'in Halit'i aşağı uçurduğu gibi kesin beni aşağı uçurur." Dedikten sonra daha fazla dayanamayarak hunharca gülmeye başladık. Hepimiz gülerken Kutay gülmeye devam ederken arada kalmış gibi oldu. Sonra kalkıp Mavi'nin yanına gitti. Hepimiz susmuş onu izlerken Mavi'yi yerinden kaldırıp yanıma oturttu. Kendisi de önümüzde dizlerinin üzerine oturup ikimize baktı. "İkiniz de üfleyin, birbirinizi böyle aşağı atmazsınız. " Diyerek beklentiyle bize baktı gülerken. Hepimiz daha büyük bir kahkaha atarken artık beim dikişlerim sürekli gerildiği için ağrımaya başlamıştı. Ama yine de güldüm. Akıllanmayız biz, vallahi sjsjsjsj. Ciddi ciddi gülerken eğilip yüzüne Naz okuduk. "Yuh be oğlum, kızlara nazar duası bile okuttun." Diyerek seslice güldü Arda. Ona bakan Kutay elini saçlarına atarak yandan bir bakış attı Mina'ya, tabi çaktırmadan. "Yakışıklılığımı öne atamam kardeşim. Yapıtaşım benim yakışıklılık. Yapıtaşsız madde olur mu? Olmaz yakışıklılığım giderse yok olurum ben!" Diyerek kahkaha attı. Ardından hepimiz gülerken araya Mina girdi. "Merak etme estetik burnun yamulup da yakışıklılığına gölge düşürmez." Dedi. Kutay ona etkilenmiş bir bakış atarak güldü. Mina ise uatanmış bir şekilde elma şekeri gibi olaraktan başını eğip kıvrandı yerinden. MAVİ'DEN... Kaan ve Araf hala gelmemişti. Merak ederekten ayağa kalkıp kapıya yöneldim. O sırada içerde koyu bir sohbet geçiyordu. Masanın üzerindeki pastalar ne içindi hiç bilmiyorum ama yemek istiyorummm. Tuvalete baktım ama kimse yoktu. Mutfakta da yoktu. Yukarıda ki odalarda da kimse yoktu. Bahçede olmalılardı. Bahçeye çıkıp etrafa bakındım. O sırada evin duvarına yaslanmış konuşan ikiliyi gördüm.Araf sigara mı içiyordu? Kaan'ın elinde bir şey yoktu ama Araf2ın elinde vardı. Yanlarına giderken beni fark ettiler. "Pastalar pörsüdü artık. Sürprizin ne zaman olacak. Merakımdan çatlıyacam artık." Derken Kıvılcım gibi yanaklarımı şişirdim. Kaan ise ellerini yanaklarıma bastırıp dudaklarımın büzüşmesine ve yanağımdai bütün havanın dışarı çıkmasına vesile oldu. Halime gülen Kaan bir süre sonra konuştu.Alnımdan öperek başladı konuşmaya. "Kırmızı Güzelim kahve rengi kapı halın kırıldığı için ve götümüz donduğu için kapıcıyı çağırdık. Onu bekliyoruz." Deyince bir kızardım. Dudaklarım alev alev yanarken konuştum. "İsteyerek olmadı vallahi. Sinirlendim ondan oldu." Diyerek kendimi açıklamaya çalışarak konuşmaya devam edecektim ki Araf'ın burada olmasını önmesemeyerek öptü beni. Zaten bunu önceden fark eden Araf eve doğru gitmeye başlamıştı bile. "Kırmızı Güzelim kendini açıklamana gerek yok. bir şey olmaz. Niye utanıyorsun. Kırmızıya boyalı dudakların utancını kapatamıyor bile. Utanma benden ne olacak kırılmışsa? Boş ver yenisini taktırırız." Diyerek elini sallayarak kolunun altına aldı beni. Kafamdan tekrar öptü. Sonra bir daha, bir daha. Bu defa ben durdum. Parmak uçlarımda yükselerek adem elmasından öptüm. Küçük bir yutkunup bana baktı sonra boğazını temizleyerek bakışlarını kaçırdı. Utanmıştı. "Oy sen utandın mı yakuşuklum?" Diyerek yanaklarından tekrar tekrar öptüm. Bu defa sesi ksıktı. "Yani, öyle değil mi?" Sesi biraz garipti. Yanlış bir şey mi yapmıştım? ________________________
Bölüm nasıldı? Hele son kısım ve ilk kısım? Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Asiye ve Tuncay nasıl tanışmış güzel miiii? Oy sınırı: 16 Sizleri seviyorum.💖 Görüşürüz. |
0% |