68. Bölüm

43. BÖLÜM

Nektari Güzeli
nektariguzeli

 

 

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 43. Bölüm ile karşınızdayım.

Bölümler güzel mi? Nasıl gidiyor?

Hanlar ve Hanımlar (bayan kelimesi hoş değil.) yeni bir bölüme hazır mısınız?

Hanımlar buraya yorum yapsın.

Beyler buraya yorum yapsın.

Hadi bakalım, hem Hanımlardan hem Hanlardan kitap hakkında yorum istiyorum. İstediğiniz sahneler varsa lütfen belirtin. Sizin isteklerinize hitap etsin biraz bölümler.

Sizleri seviyorum, iyi okumalar 💕

Oy sınırı: 16

 

Bir süre sonra herkes gitmişti ve ben Kaan ile tek kalmıştım. Gerçi onşlar gitmemişti, Kaan bildiğiniz onları kovmuştu. Araf bunu gayet hoş karşılamıştı. Hiçbir tepki vermeden gitmişti. Aysima ve Kutlu sırıta sırıta 'canım Eniştem' alı kendilerinin uydurduğu bir şarkıyla gitmişti. Tabi Arda da Aysima'yı eve bırakmak adına onunla gitmişti. Göktuğ, Mina ve Elif kıkır kıkır gülerek Kaan'ın onları kovmasını bekliyormuş gibi koşa koşa çıkmışlardı yeni takılan kapıdan. Ben ise hepsine tuhaf tuhaf bakarak izlemiştim onları. Kaan yanımda kolunu omzuma atmış onları izliyordu ters bir tavırla.

Nihayet herkes gidince Kaan kolunu çekti omzumdan. Anlamayarak ona döndüğümde sadece bana baktı. Yüzünde her hangi bir ifade yoktu. Bir şey mi olmuştu?

"Kaan ne oldu?" Dediğimde hiçbir tepki vermeden bana baktı. Kaşlarımı çatarak koluna uzandım. Geriledi. Ne olduğunu anlayamayarak ona baktım yine ve yine.

"Kaan ne oldu? Neden geriliyorsun?" Dedim. Düz bir suratla konuştu.

"Gerildiğim doğru." Dedi. Sonra yine sustu. Sesi bile tuhaftı. Ne oluyordu? Bir anda neden böyle davranmaya başlamıştı? Tekrardan uzandım koluna, yine kaçtı benden. Tekrar ve tekrar uzandım ve yine kaçtı. Artık yavaştan sinirlenmeye başlıyordum. Niye böyle yapıyordu? Bir öpelim dedik Allah'tan sjjsjshsh

"Kaan kaçma!" Dedim, sinirlerim gitarın telleri kadar gerilmişti. Sesim de agresifti. Yine düz düz baktı. En son üzerine yürüdüm. Ben yürüdükçe o geriliyordu. Duvara yaklaşıyorduk. Aramızda sadece bir adım oynuyordu. Daha da hızlandım, o da hızlandı ve en sonunda sırtı duvarla buluştu. Kaçacak yeri kalmamıştı. Son adımımı da attım ama yana kaymaya çalıştı. Bu defa izin vermeyerek kaçtığı yere yani sağa elimi yasladım. Bana bakıyordu. Bu defa sola kaydı. Diğer elimi de oraya yasladım. Kaçacak yeri kalmamıştı. Derken alttan çıkmaya çalıştı. İyicene duvara yani ona yaklaştım. Vücutlarımız birbirine iyicene yaslıyken sonunda bir tepki verdi. Kocaman bir kahkaha attı. Ters ters ona bakarken gerilemeyi denedim. Lakin ellerini belime atarak beni tamamen kendine yasladı ve kaçmama izin vermedi. Gülerken kafasını kaldırdı. Gülerken adem elması daha da ortaya çıkmıştı. O gülerken parmak uçlarımda yükselip adem elmasından öptüm. Anında sustu. Kafası yukarıda takılı kalırken tekrardan öptüm. Sakince kafasını aşağı eğerken yüzünde tatlı bir ifade vardı. Sanki aşk sarhoşu olmuştu ya da öpücük sarhoşu.

"Ben seninle ne yapacağım Kırmızı Güzelim? " Derken sesi bile sarhoş gibiydi. Kıkır kıkır güldüm. Dudaklarını alnıma bastırdı. Sonra da yanağımdan başlayarak boynuma doğru minik minik öptü. Küçü öpücükleri bile yeterdi bana zaten. O öperken ben gıdıklanıyordum. Bu yüzden de gülüyordum, ileri geri sarsılırken o da derin öpüyordu. Gülmekten nefesim kesilmişti. Sonunda durdu da nefes alabildim shshjhssh.

Derin derin soluklar alırken yüzünü boynuma gömdü. Birkaç dakika öylece kaldık. O benim boynumda nefeslenirken, ben onun saçlarında nefeslendim. Ellerimle saçlarıyla oynarken ara sıra başına öpücükler konduruyordum. O ise sadece boynumda duruyordum. Sakin sakin dururken bir anda kulağımın altına dudaklarını sertçe bastırdı. Ben donup kalırken bir daha bir daha öptü. Tamamen nefessiz kaldım. Duvara öylece bakakalırken son kez öpüp duvara yaslandı. Ben öylece duvara bakarken arkasına yaslanıp beni izliyordum. Halimden de bir hayli zevk alıyordu. Dudaklarım hafiften kızarırken gözlerimi kısarak üzerine bir anda eğildim. Gerçi boyum yetmiyordu ama olsun. İki elimle yakasından tutum kendime çektim. Dudaklarımla dudaklarını işgal ederken öylece kalma sırası ondaydı. Bir süre öyle kaldı. Sonra ise bana uyum sağladı. Yavaş yavaş bir irimizi öperken iyicene kendine bastırdı beni. Bir elim yanağında diğer elim kolundaydı. Onun ise iki eli de belimdeydi. Sonuna kadar birbirimizi öperken yavaş yavaş koltuğa doğru ilerledik. Gerçi o beni ilerletiyordu. Ben geri geri adımlar atarken o iyicene beni geriletiyordum. Koltuğa ulaşınca yavaşça beni yatırdı. İki kolu yanımdayken biraz daha öptü, sonra ayrıldı. Dudakları kızarmıştı hafiften. Üzerimde bana bakarken nefes nefese konuştu.

"Gerildiğim doğru çünkü ben seni öpmeden beni öpmüyorsun. Artık beni sevmiyor musun? Beni öp diye ben de rol kestim. Zorla sana öptürmeye kalktım. Oldu da."

Diyerek güldü. Çok güzel gülüyordu. Nefesimi tekrar tekrar kesiyordu. Bir insan bu kadar güzel gülebilir mıydı? Bence Kaan'a bir bakılması gerekiyordu. Çünkü kesinlikle çok güzel gülüyordu. Sesli sesli gülüşleri ona olan sinirimi söküp atmıştı. Sakin ama mutlu bir şekilde ışıktan dolayı hafiften karanlık yüzüne bakıyordum. Işığın oyunlarıydı belki de gülüşü? Ya da yakışıklılığı?

Ben ona melül melül bakarken yüzümün her yerini öpmeye başladı. Burnumu, yanaklarımı, çenemi, alnımı... Her yeri öptükten sonra yine dudaklarıma baktı. İstediğini almak adına tekrar üzerime eğildi. Karşılık verdim. Bu defa daha hoyrattı öpüşü. Fazla sevgiden en son ikimiz de öteyi boylayacaktık ama ne zaman sshshdhg?

Bu defa ben geri çekilip onu üzerimden ittirdim. Onu kpltuğa yatırırken bu defa ben onun üzerine çıktım. Elimi iki yanına koyup üzerine gülüp eğildim. Hafifçik terlemiştim. Bundan dolayı saçlarımın birazcığı yanağıma ve enseme yapışmıştı. Bundan rahatsızdım ve bunu anında fark etti. Elini uzatarak önce yüzümdeki, sonra da ensemdeki saçları eliyle nazikçe iteledi. Ben ise gözlerimi kısarak ona baktım.

"Hep sen mi yaoacaksın, tabi ki ben de yaparım. Ama benim yapacaklarım evlendikten sonra."

Diyerek üzerine eğilip boynu da dahil her yerini öptüm. Ama ben onun kadar hafif öpmedim, biraz daha sertti. Yanaklarını, alnını, çenesini, burnunu, kulak altını dahil öptüm. En son ise iki yer kaldı. İkisini de pek seviyordum. Çok güzellerdi. Ama dudaklarını daha çok seviyordum. Bu yüzden adem elmasına art arda öpüçükler konudurup dudaklarını da güzelcene, bitire bitire öptüm.

Sonra ise gorularak üstünde dikilmeye devam ettim. O ise sık nefesler alıgor, sakinleşmeye çalışıyordu. Ancak o kadar mutluydu ki shshshhs. Onu öpmem onda bağımlılık yapmıştı sanki. Heyecanlıydı ama neye bu kadar heyecanlandı ki?

"Neye bu kadar heyecanladın?" Diye soracakken bir anda o üstüme geçti. Allah'tan koltuk çok genişti. Yoksa yere düşerdik. Ben yere düşecebileceğimizi düşünürken o heyecanla konuşmaya başladı.

"Benimle evlenmeyi mi düşünüyorsun? " Dedi. Garip garip yüzüne baktım. Sonra da başımı evet dercesine salladım.

"Evet, evlenmeyi düşünüyorum tabi ki." Dediğimde Bir Gece Masalı dizisinde ki o Selim gibi dans edebilirdi. Sevinçle kahkahalar atarken ne yapacağını şaşırdı. Acayip bir heyecan vardı onda.

"Evlenmeyi. Benimle. Düşünüyorsun? Ciddi misin? Evlenecek miyiz?" Ters ters yüzüne baktım.

"Evet, Kaan o kadar vaktimi senle geçirip seni üç çocuklu kalmış adamlar gibi bırakmam. Ciddiyim." Dedim. Sğilip yanaklarımı hızlı hızlı öptü. Öpücükleriyle kahkahalar atarken geri çekildi birden.

"Ne zaman evleniyoruz? Nikah tarihi alayım mı yarın? Hatta şimdi. Gidelim mi?" Deyince güldüm. Cidden beni bu kadar seviyor muydu? Beni böyle kabul mü ediyordu? Bir manyakken?

"Kaan sakin ol. Hayır olmaz, önce mesleğimizi elimize alalım sonra evleniriz. Daha 18 yaşındayız. Ne evliliği?" Dediklerimle heyecanı hafiften sönerken ofladı. Kafasını boynuma gömerken hala kendini havada tutuyordu. Çünkü ağırlığının bana zarar verebileceğini düşünüyordu. Benim gibi bir manyağa böyle güzel bir adam nazıl denk geldi acaba? Onu hak edecek ne yapmıştım ki?

Saçlarını okşarken güldüm.

"Kaan üzülme, yine evleneceğiz ama daha bir dört yıl bekleyeceksin." Dediğimde daha büyük bir of çekti ama cevap da verdi.

"Seni her şekilde beklerim Kırmızı Güzelim. Sonuna kadar, öleceksen dahi beklerim ben seni. Ölecekken en son senin yüzünü göreyim ben. Mutlu mutlu giderim öteki tarafa." Derken fazla ciddi gelmişti bana. Bu yüzden kızarak kafasına minik bir şaplak attım.

"Kaan gece gece ölmekten bahsetme. Ayrıca sen bende ne buluyorsun? Manyağın tekiyim, hafif de şapşalım, sakarım. Sen bende neyi bu kadar beğendin de benimle evlenmek istiyorsun?" Dediğimde kafasını bana doğru kaldırdı. Ters ters baktı önce sonra da gülümseyerek baktı.

"Kendine hakaret edip durma. Sen her halinle özelsin ve güzelsin. Sadece bana özelsin. Sadece. Bana. Sende neyi mi buluyorum? Ne biçim soru bu? Sen de kendimi buluyorum, her şeyi buluyorum. Her şeyi temsil ediyorsun, her şeyi barındırıyorsun. Sakar olman, şapşal olman benim sana olan sevgimi azaltmaz çoğaltır. Kendini küçük görme, bozuşuruz. Sonra seni bırakırım evlenemeyiz ha. Şansını zorlama Kırmızı Güzelim." Diyerek güzel konuşmasını güzel bir gülüşle sonlandırdı.

Suratına alttan alttan bakarken yavaşça üzerimden kalktı ama beni de kaldırdı. Beni kendine doğru çekip yanına oturttu. Kollarına bana iyicene dolayıp kafasını boynuma gömdü. Hatta beni gene koltuğa yatırdı ama yarı oturuyordum. O benim boynumda ve uzanmışken ben onun omuzlarına masaj yapıyordum. Üzerime uzanmıştı.

" Kokun o kadar güzel ki. En son senin yüzünden sarhoş olacağım." Derken tekrardan kolumu içine çekti. İçine çekişiyle içim titredi. İçim bir tuhaf oldu. Ama yine de konuştum. Nasıl kokuyordum?

"Nasıl kokuyorum da bu kadar beğendin?" Dediğimde boynumdaki dudaklarının kıvrılışını hissettim. Sanki ben iyicene hissedeyim diye iyicene dudaklarını tenime bastırmıştı.

" Kasımpatılar gibi, beyaz kasımpatılar gibi."

​​​​​​Diye fısıldadı. Sesi fısıldamasına rağmen kalındı.

Kasımpatı gibi mi kokuyordum?

"Kasımpatı. Hmmm. Hiç koklamadım, gördüm ama kokusunu bilmiyorum." Dedim. Dediklerimle hafifçe hareketlendi. Son kez derin bir nefes alıp kalktı ayağa. Önümde bir dizini kırarak elini uzattı.

"Benimle gelir misiniz Kırmızı Güzelim?" Dediklerine gülümsedim, elimi uzatarak kalktım.

"Tabii, gelirim. Peki nereye gidiyoruz Yakuşuklum?" Diyerek merak ettiğim soruyu sordum. Bugün süprizleri ya da centilmenliği fazlasıyla yerindeydi. Gerçi o her haliyle mükemmeldi.

"Bilmediğiniz kokuya Kırmızı Güzelim." Dedi. Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim. Kasımpatı mı vardı burada? Ben şaşkınlıkla ona bakarken gülümseyerek bahçeye doğru beni götürmeye başladı. Ona ayak uydurarak bahçeye çıktım. Bir elim ondayken yerlere bakıyordum. Neredeydi ki? Biraz daha ilerledikten sonra durdu. Yere oturup beni de dizinin ucuna oturttu. Dışarıda kimseler yoktu. Sadece biz vardık. Sokak ışıkları da çok gelmiyordu buraya ama beyaz ve mavi kasımpatılar ışıl ışıl parlıyordu. Hayranlıkla elimi kasımpatılara uzattım. Kaan belimden tutarken eğilip kokladım. Çok hoştu kokusu. Bir yas çiçeği olarak kullanılıyordu bazı ülkelerde lakin bir yaş çiçeğini yansıtamayacak kadar masumlardı. Gözlerim ışıldarken efulime baktım. Bana bakıyordu hayranlıkla. Saçlarım omuzlarıma dökülüyordu, gözlerim ışıl ışıldı. Dudaklarım ise onun izlerini taşırken kıpkırmızıydı. Ona bakıp gülümserken tablo izler gibi beni izliyordu. Ona doğru iyicene dönerek iki elimi kaslı göğüslerine yaslandım. İki eli arkasındaydı şimdi. Tablo gibiydi benim için. Açık saçları, açık gözleri ışığın altında koyulaşmıştı ama onun gibi ışıl ışıldı. Onun dudakları da benim izlerimi taşıyordu. Melül melül baktım sevdiğime. Fazla yakışıklıydı. Kaslı kolları ve yapılı vücudu ona çok yakışıyordu. İki elimi hareket ettirerek boynuma sardım. İyicene dizlerine yayılarak dizlerine yan bir şekilde oturdum. Vücutlarımız tamamen birbirine değene kadar yaklaşmıştım. Başımı omzuna doğru eğerek yaslandım ona.

"Kasımpatılar ne anlama geliyor? Neyi temsil ediyorlar?" Diyerek ona baktım. Çiçeğe bakıyordu. Derin bir nefes aldı. Sonra da istediğim bilgileri aklımdan asla silinmeyecek hale getirdi.

" Beyaz kasımpatılar masumluğu, kırmızı kasımpatılar sessiz isteği, mor kasımpatı derin sevgiyi ve asaleti, sarı kasımpatılar karşılıksız sevgiyi, pembe kasımpatılar şefkat ve sadakati, turuncu kasımpatılar ise enerji, coşku ve sıcaklığı temsil eder."

Şaşırarak ona baktım. Bir çiçeğin renklerinin ne kadar fazla anlamı varmış öyle.

"Peki bu kadar rengin içinde neden beyaz kasımpatı var sende? Özel bir anlamı varsa istersen anlatma. Seni zorlamak istemem." Diyerek kafamı kaldırdım. Şefkatle bana bakıyordu.

"Senden saklayacak bir şeyim yok Mavi." Diyerekten başımdan öptü. İyicene ona sırnaşarak anlatmasını bekledim.Yavaş yavaş anlatmaya başladı. Lakin şu an tek bir paket sigarayı tek seferde içecek kadar üzgündü.

" Ablam, Mavi. Ablam. Onun masumluğunu temsil ediyor benim için beyaz kasımpatılar. Yıllar önce saçma bir olay sonucu ve kendisinin hiçbir suçu yokken öldürüldü." Dediğinde kanım buz kesti. Kan akışımın yavaşladığını hissederken yerimde kaskatı kesildim. Ne demek ablası öldürülmüştü? Öylece kalakalmışken nefesini vererek güldü. Yavaşça başımı ona çevirmişken gözlerim gülüşüyle ağlattı beni. Yaşlar yanaklarımdan hızlı hızlı yuvarlanırken konuşamadım. Kaan ise benim ağladığıma sanki daha çok üzülmüş gibi başımdan tutup göğsüne bastırdı beni.

"K-kaan ben bilsem sormazdım vallahi. Hiç sormazdım. Nasıl koktuğumu da sormazdım." Diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O ise fazla soğuk kanlıydı ya da bu duruma alışmıştı.

"Mavi şenlik bir durum değil, ağlama. Zaten yıllar önce oldu. Düşünme sen bunları. Hem sor bakalım mavi kasımpatılar nereden geldi?" Diyerek beni güldürmeye çalıştı. Daha da ağladım. Kendi yarasına tuz basarken benimkini sarmaya çalışıyordu ve ben yaralı bile değildim. Ama yine de sordum. Sırf o daha fazla üzülmesin, düşünmesin diye.

"N-n-neden mavi kasımpatılar var?" Dedim. Gülerken nefeslenip konuştu. O sırada sanki başımda minik bir ıslaklık hissettim. Başımı kaldırmak istedim ama izin vermedi. Aksine güle güle anlattı bana.

" Aslında mavi kasımpatılar da var ama onları galiba mordan sayıyorlar."

"Niye ki?

"Bilmem. Mor kasımpatılar derin sevgiyi ve asaleti temsil eder. Yani seni." Deyince içinde beyaz kasımpatılar açtı sanki. Gözlerimi silerek başımı kaldırdım.

"Eee ne zaman onları diktin? Ben hiç bahçede kasımpatı olduğunu görmemiştim. Yani size gelirken bahçeye galiba düzgün bakmadım." Dediğimde gülüp burnumu parmaklarıyla kıstırdı. Sonra da bıraktı.

"Bakar körsün sen zaten. Benim bakışlarımla sana kırmızı kasımpatılar verdiğimi görmedin." Deyince kahkahalarla güldüm. O da benimle gülerek konuştu.

"Seni ilk motorla geçerken görmüştüm. Hatta tokan yüzüme fırlamıştı." Deyince şaşkınlık dolu bir kahkaha attım.

"Ciddi misin? Ben onu düşürdüm sanıyordum."

"E zaten düşürdün ama benim yüzüme." Deyince utançtan dudaklarım kanayacaktı shshshsggsgs. Ya yok artık ama ya.

"Demek ki otobüsteyken bileğindeki toka benimdi." Dediğimde başını salladı. Gülerek ona sokuldum. İttirip çimlere düşürdüm. Sonra da doyasıya öptüm. En sonunda ikimiz de yorulunca yanına kıvrıldım. Ben onun sağ koluna uzanırken o beni göğsüne çekti. İkimiz de yıldızları izlerken sessiz kaldık. Biraz sessizlik ona iyi belki gelirdi. Bugün o kadar güzeldi ki asla unutmayacağım bugünü. Ama son konuşduklarımız yani ablasının katledilmesi kısmı çok kötüydü. Günümün sonundan bahsetmiyorum, ablasının katledilmesi udi benim derdim. Belki şu an Kaan'a bir şey söylememiştim ve çok ağlamamıştım ama evde bunun acısı çıkacaktı. Babam avukattı. Davaya bakmasını isteyecektir. Ya da ben bir şekilde erişecek. Ablasının katilini bulacaktım. O pisliğin davası kapanmıştı ama belki biraz daha ceza almasını sağlardım. Tekrar davayı açtırırdık babamla. Babamla bunu sonra konuşacağım. Onun ablası benim görümcem ve ben bunun peşini bırakmayacağım.

_____________

Yaklaşık yarım saat sonra Kaan'dan beni eve bırakmasını istemiştim çünkü babam kızabilirdi. Gerçi yediğimiz o kadar halta bir şey dememişti sjsjshshhd

Kaan'ın izlerinin tenimden gitmesini istemezdim ama duş almalıydım. Ders çalıştıktan sonra uyuyacaktım. Saat 11. 23'tü ve bugün günlerden 27 Şubat'tı. Bugünü not etmeliydim. Bilgisayarımı açıp notlar kısmına girdim.

Kaan ile bugün sonuna kadar birlikte geçirdiğimiz gün. Yani en azından saat 18.17'den, saat 22.53'e kadar onunla vakit geçirdiğim gün.

27 Şubat. Bizim günümüz.

Yazarak kaydettim ardından duşa girmek için banyoma yöneldim. O sırada telefonuma bildirim sesi geldi. Geri masama gelip telefonumu aldım. İki mesaj vardı. Önce baştakine tıkladım.

Efulimm💞 : İyi geceler Kırmızı Güzelim

Gülümseyerek cevap verdim.

Ben: İyi geceler Yakuşuklum ♥️

Yazdıktan sonra çıkıp diğer mesaja tıkladım. Kimdi bilmiyordum. Yabancı numaraydı

​​​​​​0532******* : Mavi özür dileriz.

___________

Merhaba Sevgili Okurlarım bugünlük bu bölüm bu kadardı.

Bölüm kaç kelime biliyor musunuz?

2291.

Kesin ciğerleriniz bayram ediyor. İstediğiniz sahneler bunlardır umarım. Evlenmeden smut yok shshhshs. Bolca yorum bekliyoorummm . Ve de oy bekliyorummmm. Çok uzun bir bölüm oldu.

Hanlar ve Hanımlar cevaplarınızı bekliyorum. Hanlar ve hanımlar kaydıraktan kayanlar shshhshsh

Sizleri seviyorum ♥️

Görüşürüz. Allah'a emanet olun.

 

 

 

​​​​​​

Bölüm : 22.12.2024 04:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...