70. Bölüm

45. BÖLÜM

Nektari Güzeli
nektariguzeli

Merhaba Sevgili Okurlarım bugün 45. Bölüm ile karşınızdayım.

Önceki bölüme sadece bir kişi tarafından fazla fazla yorum gelmiş. O kişiye buradan teşekkür ederim. O kendisini biliyor♥️.

Nasılsınız Sevgili Okurlarım? Sizce kitap artık sıkıyor mu? Bana sanki sıkıyor gibi geldi. Ondan sordum. Sürekli aynı şeyler gibi. Farklı bir şeyler istiyor musunuz?

Bugün Araf ve Aysima'nın kitabını halletmeyi düşünüyorum. Akşam panoya atarım.

Oy sınırı: 17

Sizleri seviyorum ♥️

İyi okumalar.

 

Sabah okula gitmiş, kimseyle konuşmamıştım. Tuhaf bir şekilde mutsuzdum ve bunu bir türlü üzerimden atamıyordum. Hala da öyleyim. Kaan ile sadece okula gitmeden önce birazcık konuşmuştum. O da zaten birkaç cümleydi. Onun dışında Aysima zaten yoktu. Dikişleri daha tazeydi ve raporu vardı. Bir de salak 'eski arkadaşlar' vardı. Kendileri benden özür dinlemeye falan çalışmıştı. Tınlamamıştım. Bunun yerine dediğim üzere abur cubur dağıtmıştım. Aysima geldiğinde o da dağıtacaktı. Herkes duymuştu Aysima'nın vurulduğunu. Bu akşam evi kalabalık olacak gibiydi. Seveni çoktu.

Mutfağa inip acı bir Türk kahvesi yaptım. Annem evde olmadığı için sadece kendime yaptım. Teyzemlerdeydi, kendileri bebek sevmeye gitmişti. Ben hiç gitmemiştim sevmeye. Şimdi gitsem mi acep? Ama bir tık daha çalışsam güzel olurdu. Çalıştıktan sonra giderim. En iyi karar bu bence yani de yaniii. Odama çıkıp kahvemi masama koydum. Sonra da kalan matematik sorularını çözmeye tekrardan başladım.

_________

Yaklaşık bir saat kadar daha çalışmıştım. Saat daha geç olmamıştı. Bundan dolayı hızlı bir duş almaya karar vererek banyoya girdim. Hızlı bir duş alıp yüzüme kil maskesi sürdüm. Yüzüm biraz temizlensin de ay gibi parlayalım sjsjsjsj . Maskem.kuruyana kadar bari kıyafet seçeyim diyerekten benim gibi mavi olan dolabımı karıştırmaya başladım. Belki bir şeyler bulurum. Dolabımın içi karma kurçuktu. Bu ne ya? Geldikten sonra güzel bir temizlik yapmam lazım. Elimi derinlere biraz daha daldırdıktan sonra çıkardım. Elime kırmızı yün bir elbise gelmişti.

İlk bir inceledim sonra da kafamı salladım. Güzel güzel. Ama popişimin üşümesini istemiyorsam altıma kalın bir kilotlu çorap giymeliyim. Üzerime bunları giymeyi karar vererek yatağımın üstüne bıraktım. Bu defa da çekmecede ama karışık mı karışık olan çekmecede kalın çorabımı aramaya başladım. İlk birkaç denememde bulamadım. Lakin son denememde mucizevi bir şekilde çıktı sjsjsjjs. Onu da yatağa atıp yüzümdeki kil maskesini çıkarmaya banyoya geçtim. Şapur şupur yüzümü yıkayıp tekrar odama girdim. Gözlerime şu kaçtığı bir yandan da gözlerimi elimle ovuştura ovuştura ilerliyordum. Masum masum gözümü kaşırken ayağımı çok sert bir şekilde bir yere vurmamla ve bir şeyin ayağıma yine çok sert bir şekilde düşmesiyle çığlık attım. Ellerimi gözlerimden çekip sol ayağıma sararak tekrar bağırdım. Kesin bu defa kırmıştım sjsjsjjs. Öyle bir acıyordu ki ne yapacağımı şaşırdım. Ayağımdaki yoğun ağrı geçmezken gerçekten bir bok yediğimi anladım. Normalde ayağımı vurduğumda birkaç dakikaya geçerdi ama bu geçmiyordu! Ağrıdan yaşaran gözlerim dayanamayıp patır patır göz yaşı dökmeye başladı. Bir süre sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ağrıdan yerimden kalkamıyordum. Sol ayağımı geriye atıp sağ ayağımla zıplamaya çalıştım. Zıpladım da lakin zaten ağrıyan ayağım sarsılmanın etkisiyle daha da ağrımaya başladı. Böyle de olmayınca yere oturup zorla oturdum. Ayağım öyle pis bir ağrı yapıyordu ki yere bile kendimi atarak oturmuştum.

Kendimi yatağa doğru sürüyerek gitmeye çalıştım. Sola ayağım havada, sağ ayağım yerde kendimi sarsmadan sürünmeye başladım. Birkaç dakika sonra nefes nefese ağlayarak telefona ulaştım. Telefonu açtığım gibi acil numaralarda kayıtlı olan Kaan'a tıkladım. Hıçkıra hıçkıra ağlarken telefon ilk çalıştı açıldı.

"Alo, Kırmızı Güzelim."

Ağlamaklı bir sesle "Kaan." dediğimde titreyen sesim, kesik nefesim dışa iyicene vurdu. Onun sesini duymayı beklemişçesine daha da ağlamaya başladım. Kaan'ın ise sesi bu defa panik doluydu.

"Mavi ne oldu? Niye ağlıyorsun?" Panikle sorduğu soruya karşın ağlamaktan dolayı tutan hıçkırıkla konuştum.

"K-kaan ayağım çok acıyor. Ağrısı geçmiyor. Normalde geçmesi lazımdı." Diyerek ağlamaya devam ettim. Çok ağrıyordu. Bayılacak gibi hissediyordum.

"Mavi ne oldu ayağına? Geliyorum evine. Ayrılma oradan." Arkadan gelen hışırtılardan koştuğunu anlayabiliyordum.

"Kaan ayağımın üzerine kupa düştü ve ayağımın koltuğun ayaklığına çarptım. Ayrıca ben nasıl hareket edebilirim? Kalkamıyorum diyorum sana." Diyerek kızgın ve ağlamaklı bir şekilde konuştum.

"Tamam benim hatam, özür dilerim. Odandasın de mi?"

"Evet, odamdayım."

"Nasıl becerdin ayağını çift yaralamayı anlayamadım."

"Bunu ben de anlayamıyorum. Aile geni diyelim."

"Hey maşallah, bir de gen."

"Evet, gen." Diyerek ağlamaya devam ettim. Gerçi hiç susmamıştım ki. Ağrısından intihar bile edebilirdim.

"Tamam, sakin ol. Varmak üzereyim. "

"Tamam." Diyerek beklemeye başladım. Bir yandan da ayağımı sabit tutmaya çalışıyordum. Çünkü acıdan sürekli sallıyordum. Bacağıma sarılmış ağlarken güm diye bir kapı sesi geldi. Ardından da kesik nefes sesleri. Anında belimden kavrayıp kucağına aldı beni. Acıyla inlediğimde ise özür diledi.

"Özür dilerim Kırmızı Güzelim." Başımı sorun değil gibi sallarken acıdan uyuşan parmak uçlarımı Kaan'ın omzuna sapladım. Kaan ise umursamayıp bir saniye bile beklemeden beni kapının önünde olarak düşündüğüm aracına doğru götürdü. Arka koltuğuna yavaşça oturttu. Sonra kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçip arabayı sürmeye başladı. Kesik kesik nefesler alırken başım dönmeye başlamıştı. Ağlamaktan şişen gözlerimden hâlâ yaşlar geliyordu. Acıdan inim inim inlerken sol bacağıma yapıştım. Kaan ise seslerimi ve ağlamalarımı duydukça hızlanıyor, bir bana bir önüne bakıyordu.

"Az kaldı Kırmızı Güzelim, az kaldı. Geldik sayılır." Diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu lakin olmuyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlarken başım önüme düştü. Başım dönerken gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Artık kendimi kontrol edemiyor daha fazla tutamıyordum. Her an bayılacak gibiydim. Gözlerim yavaştan kaymaya başlamışken Kaan'ın sesleri artık mırıltı gibi geliyordu. Yavaş ve uğultulu gelen sesi artık Bir hayal gibiydi. Başım tamamen öne düşmüşken o şekilde kalakaldım.

Biraz sonra gelmiş olmalıyız ki birinin beni kucakladığını hissettim. Havalanırken başım kucağında olduğum kişinin göğsüne düştü. Ayağımdaki ağrı kendini tekrardan belli ederken daha da sokuldum o kişiye. Acıdan artık hiçbir şey hissetmezken tırnaklarımı kucağında olduğum kişinin omuzuna geçirdim. Ağrıdan değişik değişik sesler çıkarırken bir yere girdiğimizi fark ettim. Ortamın sesi de kokusu da değişirken artan seslerle hastaneye geldiğimizi anladım ve kucağında olduğum kişinin Kaan olduğunu da. Hastane kokusunu nerede olursam olayım, ne durumda olursam olayım tanırdım. Küçükken çok solumuştum. Sırtım soğuk bir yere değerken başındaki sesler arttı ve bilincimi yavaş yavaş yerine gelmeye başladı. Biri sanki ayağıma dokunuyordu. Ayağımdaki ağrı daha da kendini belli ettiği için kendimi geriye çekmeye çalıştım ama olmadı. İzin vermediler. Gözlerimi açıp baktım. İlk Kaan'ı gördüm, panikten beti benzi atmıştı. Sonra ise doktoru gördüm, ayağım yokluyordu.

_________

Evet ağrı geçmişti ve ayağımda kırık olduğunu görmüştük. Sonunda bunu da başardım. Aferin bana sjsjjjsj. Tamam beni bir ton azarlarken Ben gülücükler saçıyordum çünkü ağrı dinmişti. Biraz önce eve gelmiştik ve ben tabi ki vaz geçmeyerek üzerimi giyiyordum. Tabi ki giymiştim, şu an makyajımı yapıyordum. Yani yapmaya çalısıyordum. Kaan çünkü rahat durmuyordu.

"Mavi bak, daha yeni hastaneden geldin, gitme. Yat biraz."

Nıç nıçlayarak devam ettim. Maskarayı elime alıp kirpiklerime yaymaya başladım. İyicene sürüp kırmızı rujumu elime aldım. Kaan ise burada duraksamıştı. Çünkü kırmızı çok seviyordu bende. Meraklı meraklı beni izlerken dudaklarıma yedire yedire sürdüm. Sonra ise ruju bir kenara bırakıp Kaan'a minik bir öpücük gönderdim. Elime allığı alıp yanaklarıma bolca yaydım. Son rutüşlerimi yapıp ellerimi Kaan'a doğru açıp kapadım.

"Hadi beni aşağı taşı, sonra da teyzemlere bırak." Diyerek kollarımı ona uzattım. Bana hayran hayran bakarken daha doğrusu kırmızı boyalı dudaklarıma bakarken efsunlu efsunlu başını aşağı doğru salladı.

"Bırakayım, bırakayım. Lakin ben seni nasıl bırakacağım. Çok güzel oldun sen." Derken efsun dolu bir bakış daha attı.

Gülerek cevapladım.

"Bence bir öpücük ile hallolur." Diyerek dudaklarına minik bir öpücük bırakıp kendimi kucağına aldırdım.

Sonra da zorla kendimi ona bıraktırdım. Teyzemlerin evinin koltuğuna kadar bırakıp gitmişti. Tabi ki öpücüğünü vermiştim. Hatta yolda rujumu tazelemem gerekmişti.

___________________

Merhaba Sevgili Okurlarım bugünlük bu kadardı.

Bölümü beğendiniz mi?

Mavi yine iş başında shshshshshvd.

Sizce sakarlığını kimden aldı?

Oy sınırı: 17

Bence dolar, de mi?

Bolca yorum bekliyorum. Sizleri seviyorum ♥️

Görüşürüz.

​​​​​​

 

 

 

Bölüm : 21.12.2024 21:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...