@neobangh
|
Elinde ki silaha baktı minik kız. Silahı tutuşu beklenenden daha düzgündü. Silahı uzaten iki adama baktı. Erkan ve Ertan. Yetimhanedeki çocukların kurtulmasını sağlayan iki adam. Ertan minik kızın yanına diz çöktü. "Yapman gerekeni biliyorsun değil mi?" diye bir soru yöneltti. Feray ise minik bedenini Ertan'a çevirdi. Uzun boyu, kaslı vücudu ve soğuk gözleri kızı şüpheye düşürmüştü. "Biliyorum. İntikamımızı alacağım." Yerde gözyaşları için de af dileyen, müdire annesine baktı daha sonra. Haykırşları midesini bulandırdı. "Kızım, yapma. Affet Feray beni. Çok emeğim var üstünde." hissizce baktı minik kız. Erkan ve Ertan ufak bir çocuğun bu kadar hissiz görünmesine şaşırmışlardı. "Sen hak ettin bunu müdire anne. Senin yüzünden arkaşlarım öldü." kendinden emin ve hissizlikle söyledi. Bu kelimeler tek bir kişiyi mutlu etti; Ertan. Feray'a gururla baktı ve destekledi. Erkan ise, kumral saçlarını eliyle itti ve Ertan'a baktı. "Ona bunu yaptırma. Daha çok küçük.Eğitimi bile yok." dediğinde Ertan yerde ağlayan kadından, arkadaşına baktı. "Yaşadıkları için küçük değil miydi Erkan? Daha 8 yaşında. İntikamını alması gerek." buna karşılık inirle soludu Erkan. Mantığına oturmuyordu. Yaşananlar ayrı, birini öldürmek ayrıydı Erkan için. "Küçücük... Bu kurşun, şu orospuyu öldürmeyecek, miniğin içinde kalan son duygular da öldürecek. Bunu mu istiyorsun?" Ertan'ın konuşamamasını engelleyen, susturucadan yankılanan hafif ses ve barut kokusuydu. İki adam kaskatı kesildi. Aniden yapmasına şaşırmışlardı. En şaşırtıcı olanı ise, minik kız, profesyonel bir şekilde silahı doğru tutup, tetiği çekmiş ve tam kalbinden vurmuştu. "Bu odada ölecek tek şey müdire anneydi." cesede ruhsuz gözlerle baktı Feray. İki adamın aklında yankılanan iki soru vardı: İlk olarak 8 yaşında olan ufak bir çocuğun vücudunan, tüm duyguları nasıl gitmiş olabilirdi? İkincisi ise, silahı nasıl öyle tutup mükemmel şekilde isabet ettirmişti? Ertan hemen afallamasından sıyrıldı. Gururla gülümseyip, Feray'ın silahı vermesi için elini uzattı. "Eğiteceğim öğrencimi buldum." minik kız, bakışlarını, simsiyah olan gözlere çevirdi. Ay ışığının hafif parıltısı, yerde biriken kan birikintisine tezat oluşturuyordu. Minik ellerine büyük gelen silahı, Ertan'a verdi. Erkan ise, kapı pervazına yaslanmış, Feray'ı izliyordu. Sanki zihninden ne geçiyordu anlamaya çalışıyordu. Ertan saçlarını okşadı ve elini uzattı. "Gidelim mi?" Feray ona soğukça baktı ve yetimhanede kaldıkları yatakhanenin kapısından, minik bedeni önce çıktı. Ertan sırıttı. "Kesinlikle benim öğrencim." Erkan gülerek saçlarını karıştırdı. "Kesinlikle." minik kıza eşlik ederken, Feray onlara döndü."Bizi kurtarmış olabilirsiniz ama kim olduğunuzu söylemediniz. Belki bizi kaçırıyorsunuz, nereden bileceğiz?" Ertan şaşkınlıkla baktı.Haklı olması onu hazırlıksız yakalamıştı. Erkan ise hiç şaşırmadan kıkırdadı. "Minik prenses haklı." Ertan olumsuz anlamda kafasını salladı ve şoktan kurtuldu. Elini cebine attı ve cep rozetini açıp gösterdi."Biz gizli ajanlarız. Sizin yetimhaninizde dönen fuhuş ve organ mafyalarını yakalamak için gizli görevdeydik." "Bana açıkladığına göre, özellikle minik bir çocuğa, pekte gizli değilsiniz." Erkan kahkaha atarken, Ertan ikinci kez dumura uğramıştı. Yaşına göre keskin zekası, mantığı ve davranışları kesinlikle Ertan'ı gururlandırıyordu ve şimdiden ne kadar mükemmel bir ajan olacağını hayal ediyordu. İki adam ve minik kız yetimhaneden çıktı. Diğer kalan çocuklara uyuşturucu ve morfin verilmeden engellemişlerdi. Ertan'ın arabasına ilerlerken Feray aniden durdu ve arkasında bıraktığı yetimhaneye baktıi. İçinde belli etmediği fırtınalar kopuyordu. Hissiz gözleri yetimhaneyi taradı. Sonra da Ertan gelip elini tuttu. "Gitmemiz gerek." "Ayaz... Onu buldunuz mu?" Ertan ilk defa duygu görmüştü masvavi hissiz gözlerinde. "Hayır güzelim. Sanırım kaçmış. Çok zeki ve güçlü bir çocuk olmalı." sonra ise Feray'yın gözlerinde ki o duygu kırıntısı da gitti. Ayza'nın Ayaz'ı, kendisine tamamen güvenen kızı arkasında bırakıp kaçmıştı. İlk defa birine aile gözü ile baktığı, ilk duyguları hissettiren çocuk onu bırakmıştı. Tekrar karanlık ve yaşamaya değmeyen bu hayatta tekrar yanlız kalmıştı. Arkasına dönüp sessizce, Ertan'ın arabasında arka koltuğa oturdu ve emniyet kemerini taktı. Sonra da dolunaya baktı. "Beni bulmadığın her bir dolunayda, senden daha çok nefret edeceğim Ayaz..." diye fısıldadı ve hastane merkezine doğru yola çıktılar... |
0% |