Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@neredeyseyok

BÖLÜM 6 : Son

Şairin de dediği gibi; Sözün bitim yerini olay ya da konu seçmez, söz seçer. Başlangıcını da olduğu gibi...

Sana bunları anlatmayı ben planlamadım, bitirmeyi planlamadığım gibi.

Aslında sana, seni sonsuza kadar anlatabilirim ama bu kendime haksızlık olur. Bu yüzden artık bir şeyleri noktalamam gerekiyor.

İnan bende istemezdim böyle bitmesini, sona ermesini. Ama bizim için olması gereken buymuş.

Hayatımın geri kalanını bitmiş bir hikaye için göz yaşı dökerek geçirmek istemiyorum. Bir gün kaldığı yerden devam ederiz umudu ile virgül koyduğumuz hikayemizi noktalıyorum.

İkimiz de bunu hak ediyoruz.

Hikayeyi bir de senin gözünden dinlemek gerek aslında. Senin kötü bir adam olmadığını biliyorum ama bazen boğazımdan taşan duygularım ile fazla dram yapmış ve seni kötü göstermiş olabilirim.

Üzgünüm...

Sen beni hep alttan alan, affeden, ilk adımı atan biri olarak tanıdın ama ben duygularından kaçan bir korkaktan fazlası değildim.

Ben hisleri ile baş edebilen biri hiç olmadım. Ne istediğini bilen, hayır diyebilen, kırıldığında söyleyen ya da rahatsız olduğunda masadan kalkabilen insanlara hep özenmiş hatta kıskanmışımdır.

Babam ile annem kavga ettiklerinde duymamış gibi yapardım çünkü; ne yapmam gerektiğini bilemezdim. Arkadaşlarım ben ortamdayken konuşmazlarsa bir işim çıkmış gibi yapıp ortamı terk ederdim. Ertesi gün aradıklarında ise kocaman gülümserdim onlara. Birileri arkamdan konuşurdu duymazdan gelirdim, bir şeyler ağrıma giderdi ama gülerdim.

Senin beni sevmediğini ilk günden itibaren biliyordum ama eğer ben farkına varmazsam gerçeği geciktirebilirim zannettim.

Senin beni istemediğini her gösterişinde ben gözlerimi kapadım, Sen ne zaman beni sevmediğini ima etsen ben anlamadım, bana haykırdın kulaklarımı tıkadım. Böylece seni vicdan azabın ile baş başa bıraktım.

Ne ben senden vazgeçebildim ne de sen beni bırakabildin.

Sen her gidecek olduğunda ben seni tekrar affettim. Bazen sen çok ileri gittin ve kendini affettirdin.

Biz seninle çok iyi iki arkadaş olabilirdik ama benim duygularım ikimizi de bitirdi.

Bir pazartesi akşamı iki adet sinema bileti ile bir selfie çekip sana attığımda en sevdiğin filmin ilk gösterimini kaçıracak değildin tabiki.

Hemen beni arayıp heyecanla biletleri nereden bulduğumu ve filmin hangi gün saat kaçta olduğunu sordun. Ardından seni en çok sevdiğim halin olan sevdiğin bir şeyden bahsederken sesinde oluşan çocuksu tını ile seni ne kadar mutlu ettiğimi, filmi ne kadar izlemek istediğini anlatmaya başladın.

Ara sıra kurduğun komik cümlelere kıkırdağımı duyuyor, o mutlulukla bana iltifatlar ediyor ya da tatlı tatlı sataşıyordun.

Yarın sinema salonunun önünde buluşmak üzere sözleşip telefonları kapattığımızda mutluluktan uyuyamadım bir süre. Aptal gibi sırıtıyor, yatağımda yarın ile ilgili hayaller kuruyordum.

Ertesi gün erkenden kalkıp hazırlandım. Her zamankinden daha fazla özenmiş, saçlarımı özenle şekillendirmiştim.

O kadar erken hazırlanmıştım ki buluşma saatimiz gelene kadar elbisem buruşmasın diye ayakta beklemek zorunda kaldım.

Sende filmi izlemek için sabırsızlandığından olsa gerek kararlaştırdığımız saatten çok önce geldin benim gibi. Salondaki yerimizi aldığımızda bir süre anlamsız reklamlar, yeni çıkacak filmlerin fragmanlarını izledik seninle.

Ben o esnada seninle konuşmaya, akşam olduğu gibi iltifatlarını duymaya çalışıyordum. Benimle şakalaşmanı bekliyor, sana küçük küçük laflar atıyordum. Film başlayana kadar beni kısa cevaplar ile geçiştirdin ve film başladığı an ise tüm odağını ona verip beni yok saydın.

Film esnasında bir kere başımı omzuna koymaya çalıştım ama kendini geri çekerek bunu reddettin. Film boyunca senden aldığım tek tepki gizlice içeriye soktuğum yiyecekleri sana verirken yüzünde oluşan hafif gülümseme oldu sadece.

Film bittiğinde ise beklentin karşılanmamış ve bu yüzüne yansımıştı. “Çok saçma bitti, keşke öyle bıraksalarmış” gibi serzenişlerde bulunuyordun.

Moralini düzeltmek için AVM’yi gezmeyi teklif ettiğimde isteksizce “ne yapacağız ki orada?” Diye sordun. Seni zar zor ikna edip yukarı kata çıkardım.

Asla alamayacağımız fiyatlarla dolu bir mağazaya girip rastgele bir şeyler deneme fikrimi dalgınlıkla kabul ettin.

Sen benim için bir şeyler bakarken ben de senin için bir şeyler seçiyordum.

Seni kabine gönderdikten sonra her biri farklı beden olan kıyafetlerden içine girmem mümkün olanı giydim. O kadar parça parça bir elbiseydi ki biraz zaman almıştı.

Nihayet çıktığımda seni aynanın karşısında ya da kabinin karşısındaki koltukta görmeyi bekliyordum, personel kızın dibinde değil.

Uzun boylu, doğal sarışın genç kız elleriyle gömleğini düzeltiyor ve kıyafetlerin hakkında yorum yapıyordu.

Benim senin için seçtiğim kıyafetlerin hakkında...

Beni asıl öfkelendiren ise benden küçücük bir iltifatı bile sakınırken görebilmek için kırk takla attığım gülümsemenle beraber kızı övmeye başlamandı.

Kız gerçekten çok güzeldi. Yüzünde makyaj olmamasına rağmen lekesiz cildi, renkli gözleri, kıvrımlı fiziği ve öz güveni ile mükemmel görünüyordu.

Yanına gittiğimde uzun parmakları ile yakanı düzeltiyordu. İsmini seslenmem ile birlikte ikinizde bana döndünüz. Bir şeyler söylememi bekliyor ve kafandaki bana kendini savunuyordun.

Ama ben yine hiç bir şey olmamış gibi yaptım.

“Nasıl olmuşum?” Diye sorduğumda sen kadar yanındaki kız da şaşırdı.

Gülümsemen soldu ve yerini öfke aldı. Kızgınlığın kendineydi biliyorum. Ben bu kadar iyi niyetli iken beni sevememek sana da ağır geliyordu. Ama öfkeni yansıttığın kişi elbette ki bendim.

“Kötü olmuş” şöyle bir süzdün beni “üstünü değiş çabuk, sonra eve gidelim”

Kafamla seni onaylarken yanına yaklaşıp kızın düzeltmek istediği yakanı düzelttim. Senden uzaklaştıktan sonra ise “sen çok yakışıklı olmuşsun ama” dedim.

Çalışan kız benim sevgilin olduğumu anlayınca sana ters ters bakıp bana döndü ve “bence mor sana çok yakışmış” dedi. Ardından saçlarıma bakıp “bu arada saçlarına bayıldım, ne kullanıyorsun?” Diye sordu.

Hemcinsimin ettiği iltifat senin benden sakındığın tüm güzel sözlerin yerini doldurdu adeta. Kendimi çok güzel hissettim.

“Teşekkür ederim, senin saçların daha güzel” senin çok samimiyetsiz bulduğun bu birbirimizi övme konuşması aslında hayatında görüp görebileceğin en samimi anlardan birisiydi bence. Çünkü sen anlamadın ama ismini bile sormadığım o kız önce senin yanına yaklaştığı için özür diledi. Sonra ise kafamda yaptığım kıyaslamayı fark etmiş gibi senin yanında kendimi yetersiz hissetmemin önüne geçmek istedi.

Senin samimiyetsiz bulduğun o an aslında küçük çaplı bir kadın dayanışmasıydı.

Daha sonrasında yaşadıklarımız olmasaydı bu olaydan sonra gün boyu mutlu olacağıma eminim.

AVM’den çıktığımızda bir süre benim konuşmamı bekledin her zamanki gibi. Benim alışamadığın sessizliğim ile karşılaşınca ise kızın ne kadar samimiyetsiz olduğunu söyledin.

İlk defa bir duygumu saklamadan “yakanı düzeltmesine izin verirken öyle demiyordun” dedim.

Bunu o kadar beklemiyordun ki şok oldun. İlk başta konuşamadın ama sonra “ne ima ediyorsun sen?” Diyerek üste çıkmaya çalıştın.

Aslında orada kız ile yaşadığın diyaloğun senin için hiç bir şey ifade etmediğini ve bu tavrının yabancı insanlara uyguladığın kibarlıktan başkası olmadığını biliyordum ama fark etmeni istedim. Bir daha görmeyeceğin bir insana rahatlıkla gülebilirken bana hep öfke ile baktığını fark et istedim.

Anlamadın...

Belki de ben anlatamadım...

Kavga ettik. İlk defa sana karşılık vermedim, kendimi açıklamaya çalışmadım. Sadece gözlerinin içine baktım.

O bakışım tüm sözlerimden kuvvetli, tüm çığlıklarımdan daha sesliydi ama sen duymadın.

Bundan sonra her zamanki gibi bağırıp çağıracaktın. Bu kez cevap vermediğimi görüp diyecek bir şey bulamayacak ardından daha da öfkelenecektin.

Ama bilmediğin şuydu ki ben ikimiz için de elimden geleni yapmış biri olarak artık çabalamayı bırakacaktım.

Ne ertesi gün ne de o hafta içinde seni aramayacaktım. Sen ise o lanet gururun ile birlikte oturup benden bir çağrı bekleyecektin. Ne o çağrı gelecekti ne de ben...

O gün beni arkanda bırakıp gidecektin hikayemizin 7 aylık ömrünü bitirdiğini bilmeden. Ve 5 sene sonra bizi tanıştıran o arkadaşlarımızın düğününde karşılaşacaktık bir daha, birbirinden bağımsız iki yabancı gibi; sen yalnız, ben yanımda hayat arkadaşımla.

 

 

Loading...
0%