12. Bölüm

12. Yeni Okul

Neseli Gezgin
neseligezgin

😌

*Saat 14.28*

Sabah ki olayımız -olay diyerek geçmek benim için kolay değildi çünkü el izim resmen onların duvarındaydı- bittiğinde elimi yıkamış ve kalktığımız masaya geri oturmuştuk. O bana mahalledeki tehlikeli gördüğü kadınları anlatırken bende ona başımdan geçen birkaç olayı anlatmıştım. Kimi yerde gülmüş kimi yerde ikimiz birden sövmüştük.

Şimdi ise okul kıyafeti almak için dışarı çıkmıştık. Üzerimde siyah dar paça bir pantolon varken üzerimde beyaz, yakaları mavi ve siyah çizgilerle ilerleyen, sol göğsünde ise okulun arması olan beyaz lakos vardı. Kısa kolluydu çünkü neredeyse yaza girecektik. Uzun kollu lakoslar beni geriyordu zaten. Seher Hanım uzun kollu da almak istemişti ancak engellemiştim.

"Çok güzel oldun," dedi keyifle el çırparken. "Üstünü değiştir hadi, onları da alalım." Başımı salladım ve kabine girerek üstümü değiştirdim. Okulun ikinci dönemi başlarında olduğumuzdan anca bulabilmiştik formaları. Ben satan yer yoktur diye seviniyorken hemde...

Kabinden ellerimde formalar ile çıktığımda ödememiz gereken tutarı ödeyen Seher Hanım poşeti elime verdi. "Ne yapalım şimdi?"

"Eve gitsek olmaz mı?" Diye mırıldandım halsizce. Bugün pek modum yerinde değildi. Uykum ise aşırı vardı. Bir de dışarıda olmak yormuştu bedenimi. "Gerçekten yoruldum."

"Tamam," dedi bana hak vererek. Saatlerdir dışarıdaydık ve gezmediğimiz tek bir yer kalmamıştı. "Babanı arayalım da işi bittiyse alsın bizi." Ona başımı salladım onaylarcasına. Hiç reddedecek durumda değildim gerçekten.

Öyle de olmuş Kadir Bey şansımıza yakınlarda bir yerde olduğu için bizi fazla bekletmeden gelmişti yanımıza. Seher Hanım ön koltuğa geçerken bende arka koltuğa oturmuştum.

Yolculuğun ilk beş dakikası onların sohbetini dinlemekle geçerken gözlerimin kapandığını hissetmem vücuduma bir panik dalgası yaymadı ve hatta gözlerim yavaşça kapanırken başımı cama yaslamıştım. Arabanın hızının düştüğünü biraz olsa hissetsem de bir şey değişmedi. Sonunda uykuya çekilmiştim. Bir haftadır günlük uyuduğum iki saatin vücuduma yetmediğini biliyordum. Daha fazla uyumaya ihtiyacım vardı ve sanırım onlara güvendiğim için yanlarında uyumamda sorun yoktu. Sorun güven değil adamım, bünye artık huzurlu ve deliksiz bir uyku istiyor!

🌝

*Yazar*

"Uyudu." Kadir, eşinin sesini duymasıyla bakışlarını dikiz aynasından arka koltukta oturan -uyuyan- kızına çevirdi. Başını cama yaslamış, rahatsız bir uykunun içindeydi. Gözlerini kapadığını gördüğünde arabayı sallamadan gitmek adına yavaşlamıştı zaten. Biraz öne doğru eğildi, "Seher," dedi eşine görsün diye. "Al yastığı kızın başına koy." Arabada küçük yastığı beli ağrıdığından dolayı taşırdı hep.

Seher duraksadı. "Olmaz öyle, çeksene sağa." Kadir arabayı beklemeden sağa çektiğinde Seher arabadan inmiş, kızının olmadığı taraftan arabaya tekrar binmişti. Başını tuttu yavaşça, camdan uzaklaştırıp kendi omzuna yasladı. Naz bu sırada birkaç şey homurdanmış ve kolunu Seher'in karnına dolamıştı.

Seher karnına dolanan kolla donup kaldığında Kadir'in dudaklarında minik bir gülümseme vardı. Bu görüntü uzun zamandır görmek istediği bir görüntüydü.

"Güveniyor sanırım," diye kendi kendine bir çıkarımda bulundu Kadir. "Yanımızda uyuyor olması bize güvendiğini göstermez mi?"

"Sanmıyorum," fısıldıyordu Seher, hiçbir şekilde kızını rahatsız etmek istemiyordu. "Bir haftadır düzgünce uyumamıştır, tahmin edebiliyorum. Bünyesi dayanamadı artık." Saçlarına elini uzatmak, onları okşamak istedi ancak uyandırabilme ihtimalinden korkarak elini geri indirdi. "Ne yapacağız bilmiyorum Kadir."

"Olması gerekeni yapacağız, kızımızdan vazgeçmeyeceğiz." dedi Kadir derin bir nefes vererek. "Dün bana beni Nazlı yerine koyuyorsunuz dedi." Böyle bir şey gerçekten yapıyor muydu? Fark etmemişti bile. Naz evde diye gizli saklı arıyordu Nazlı'yı. Gerçi bu Naz'dan saatlerce haber alamadıkları güne kadar sürmüştü. İsmail ile birlikte eve gelen Naz, edilen sohbetler sonrasında uyumaya gittiğinde Yaman ve İsmail arabaya binmiş, Yaman arabayı ilerletirken konuşuyorlardı.

"Çınar yüzünden," demişti İsmail hemen. "Anlaşamıyor Naz ile, zıtlaşıyorlar hep ama bu kadarını yapacağını hiç düşünmemiştim." demişti Yaman'a. Başlarından geçen olayı, Naz'ı toparlamaya çalıştıklarını anlatmıştı.

Bir de yanlarında Nazlı'nın oluşunu, Nazlı'nın onlarla konuşmak istemediğini de anlatmıştı.

Yaman o gece geri döndüğünde hâlâ uyumamış olan babasına anlatmıştı durumu. Okul işini kendisi halledecekti Yaman ancak beklemedikleri şey, Nazlı'nın sözleriydi. Nasıl derdi öyle? Birkaç gün geçmiş dahi olsa hiç mi özlememişti?

Kadir özlemişti ama. Ne olursa olsun on yedi yılını geçirmişti Nazlı ile. Onu kolay kolay bırakamaz, vazgeçemezdi. Aptal bir kan bağını önemsemeyecekti. Ancak konu Naz olduğunda o kan bağı aptalca gelmiyordu ona. Naz'ı da bırakmak istemiyor, kendilerine alışsın istiyordu.

Kadir Naz'ı ilk kez o hastane odasında değil, çok daha öncesinde görmüştü. Belli ki Naz hatırlamıyordu tesadüfen karşılaştıkları o iki anı. Ama kendisi hiç unutmamıştı.

İhtiyacı var gibi hissediyordu. Evet Naz'ın onlara ihtiyacı vardı ancak onunda Naz'a ihtiyacı vardı. Her ne kadar Nazlı olursa olsun Naz'dan vazgeçebilecek gibi hissetmiyordu.

"Ona cidden böyle mi yansıtıyorum?" Dalgın çıkan sesiyle bakışlarını kızından alıp eşine çevirdi Seher.

"Birçok şey oldu Kadir," dedi yumuşak ses tonuyla. "Birçok kişi ona Nazlı'yı sordu, Nazlı dedi, belki de Nazlı yüzünden cephe aldı." Ali Baran ve Mahir Ata gibi dedi içinden. "Bu yüzden böyle hissediyor olması normal. Anlayamıyorum ancak empati kurmaya çalıştığım zaman ona hak veriyorum. Bir haftadır burada ve onu Yusuf'tan başkası aramadı."

Seher'in canını sıkan buydu aslında. Bir haftadır en azından Mihrimah Akça'nın onu aramasını bekliyordu ancak Mihrimah Akça beklediğini yapmamıştı. Hiçbir Akça, Naz'ı aramamış ve hatta Naz onları aradığında hiçbiri telefonunu açmamıştı.

Tesadüfen su içmeye kalktığı gece ağlayarak Akça ailesine beddualar eden kızını duyduğundan biliyordu bunları.

"Yusuf Naz'ın iyi olmadığını söyledi," dedi Kadir sıkıntılı bir nefes vererek. "Ona izin vermemizi istiyor."

"Haksız değil." Kafasını eğdi, kızının güzel yüzüne baktı Seher. Çok güzeldi kızı, çok. "Ailesiyle sorun yaşadığı belli, onu gördüğünü anlatmıştın."

"Anladın mı onun Naz olduğunu?" Kadir'in sesi şaşkın çıkmıştı.

"E yani, onu ilk gördüğünde mırıldanışını duydum." Kızının yüzüne gelen saçları hafifçe geriye doğru itti. "Yaman ile konuştum, Mahir'le konuşacak. Sende Baran ile konuş Kadir, Nazlı konusu bir süre kapansın."

"Bir süre değil, Nazlı arayana dek açılmayacak bu konu. Birinizden biriniz aramayacaksınız onu." Kadir gerildiğini belli etmemeye çalıştı. Nazlı'dan duyduklarını söylememişti eşine.

"Bu iki oluyor," derken kaşları çatıldı Seher'in. "Ne demek istiyorsun Kadir?"

"Uzatma Seher'im," dedi adam bakışlarını yoldan ayırmadan. "Ne dediysem o." Duraksadı, karısı cevap vermesin diye devam etti hemen. "Kız uyanacak sus."

Seher kabul ettiğinden değil ancak Naz uyanmasın diye söyleyeceği tüm kelimeleri yuttu. Sadece kızını izledi eve gidene dek. Eve gitmeleri uzun sürüyordu çünkü kocası kızı uyanmasın diye arabayı daha yavaş sürüyordu.

Araba evin önünde yavaşça durduğunda Naz yolda olduğu gibi yine mırıldanmaya başladığında Seher'in eli saçlarına çıktı, "efendim annem?" dedi saçlarını okşarken. Kızın sadece anne deyişlerini duyabiliyordu. Biliyordu, kızının anne diye seslendiği kendisi değildi ancak uyumasına rağmen kaşlarını çatmış, gözlerinden yaşlar akarken onu sakinleştirmek istiyordu.

"Ben demedim," diyordu Naz gözyaşlarının arasından. "Anne beni bırakma."

Seher elleriyle kızının saçlarını okşamaya devam etti. "Tamam annem," diyordu bir yandan. "Bırakmayacağım, biliyorum ben seni. Bırakmayacağım."

"Anne!" dedi Naz tekrardan. "Çok korkuyorum!"

Seher kendini tutamadan ağlamaya başladığında, Kadir onları izlemekten başka bir şey yapamıyordu. "Uyandıralım Seher," dedi korkuyla. "Uyansın, ağlamasın."

"Korkma annem," dedi Seher kocasını duymadan. "Buradayım, yanındayım. Sakinleş annecim. Buradayım, bir şey yok. Korkulacak hiçbir şey yok."

Dakikalar boyunca kulağına fısıldadı tüm cümlelerini. Bir yandan saçlarını okşuyorken dakikalar geçtikçe kızının elbisesini sıkan elinin gevşediğini hissetti. Gözyaşları da durmuş, kaşları da gevşemişti şimdi.

Naz tekrar uykusuna dönmüştü.

Kadir arabadan indi, arka kapıyı açtı ve Naz'ı kucağına aldı. Seher hızla yüzünü toparlamaya çalışarak arabadan indiğinde onları okuldan henüz dönen, birbirine laf sokarak gelen ikili fark etti.

Asaf'ın ilk gördüğü Kadir'in kucağındaki kız oldu. "Kadir amca!" diye bağırdı endişeyle yanlarına doğru koşarken. "İyi mi? Ne oldu Naz'a?"

"Bağırma." dedi Seher hemen ona. "Uyuyakaldı sadece, uyanmasın diye kucağında götürüyor."

"Beli ağrıyor bu adamın," dedi Baran kaşlarını çatarak. "Prenses bölsün bir zahmet uykusunu!"

"Sana ne oğlum?" dedi Asaf birden ona dönerek. "Baban taşımak istemese uyandırırdı zaten."

"Asıl sana ne oluyor lan?" dedi Baran ona hızla dönerek. "Sana ne ondan?"

Kadir ikiliyi umursamadan eve ilerlediğinde ona kapıyı açan Seher'di. İkili eve girerken Asaf, "o kızı üzersen seni gebertirim Baran!" diyordu öfkeyle. "Öfkeni ondan çıkarma!"

"Sana ne lan?!" diye bağırdı Baran. "Deniz bitti şimdi de kardeşime mi göz koydun?"

Asaf duyduğu cümleyi algıladığında çoktan yumruğunu Baran'ın çenesine geçirmişti.

"Allah'ın belaları!" diye bağırdı Zeliş onlara doğru koşarken. Yanında Sümeyye ona yetişmeye çalışırken grubun diğer kısmı gelmemişti daha mahalleye. Hızla ikilinin arasına girdiğinde Baran'ın Asaf'ın yüzüne gelecek yumruğuna engel olabilmişti. "Dur!" diye bağırdı Baran'a. "Dur geri zekalı burnu kırık zaten çocuğun!"

"Kalan tüm kemiklerini de ben kıracağım," dedi öfkeyle derin nefesler alıp verirken.

Sümeyye'nin tuttuğu Asaf, "Siktir oradan," dedi öfkeyle.

"Hiçbiriniz," dedi Baran gözlerini Asaf'a dönerek. "Onunla muhatap olmayacaksınız. Naz seni ilgilendirmez! Duydun mu? Bana inat onu kullandırtmam sana!"

"Saçmalamayı kes!" dedi Zeliş Baran'ı hafifçe ittirdiğinde. "Asaf'ın öyle biri olmadığını biliyorsun Ali!"

"Bilmiyorum!" diye bağırdı Baran. "Bu adi her boku yapar sonra haberim yoktu der sıvışır aradan, ben bir bunu biliyorum Zeliha!"

"O zaman git arkadaş olduğunuz dönemleri hatırla!" dedi Sümeyye ona ters ters bakıyorken. "Bir kızın lafına ortak olmadan, sadece arkadaşını dinlediğin dönemleri!"

"Hatırlamıyorum," dedi Baran Zeliş'den daha da uzaklaşarak. "Hatırlamayacağım da." Eliyle üçünü de işaret etti. "Ve siz, hiçbiriniz o kızla konuşmayacaksınız. Yanına yaklaşmayacaksınız. Duydunuz mu? Uyarıyorum, bundan sonrasının sorumlusu ben değilim."

"Ne diye uzak duracağım lan?" Dedi Asaf tekrardan parlayarak. "Sen kızın ağzına sıç diye mi? Siktir git oradan!"

"Sana ne lan?!" diye tekrar celallendi Baran da. "Sana ne? İstersem bok gibi davranırım istersem başımın üstünde taşırım kızı, sana ne?!"

"Yeter!" diye bağırdı Zeliş. Sümeyye cevap vermesin diye Asaf'ın ağzını kapatmış, uzaklaştırmaya çalışıyordu ancak Asaf ondan katbekat güçlüydü, bir santim bile kıpırdamamıştı. "Git evine Ali, yeter!"

Baran ona bağıran kıza baktı birkaç saniye. Kızın yüzünde değişen hiçbir şey yoktu. Kaşlarını çatmış dik dik bakıyordu Baran'a.

Baran öfkeli bir nefes vererek uzaklaştı, evine girdi. Evin kapısını öfkeyle çarparak kapattığında, "yavaş!" diye seslenen babasını duydu. Gözlerini devirdi, çantasını koridora attı ve odasına ilerlemeye başladı.

"Buraya gel," diyen annesi ile adımları yavaşladı. Odasına değil salona dönmek zorunda kaldı.

"Anne çok yorgunum," dediğinde, "otur oğlum o zaman," dedi Kadir. "Ne ayakta dikiliyorsun öyle?"

Derin bir nefes aldı ve babasını dinleyerek oturdu koltuğa. "Efendim?"

Seher, "bir süre Nazlı konusunu rafa kaldırıyoruz." dedi sakince. "Onu aramayacaksın Ali Baran."

"Neden?"

"Aramayacaksın. Neden ya da nasıl yok. Aramıyorsun o seni arayana kadar." Dedi Kadir konuşmaya dahil olarak. "Ayrıca Naz ile aranı düzelteceksin."

"Baba-"

"Senin sorunun Nazlı'ya ulaşamamak." dedi Seher keskin ses tonuyla. "Bunu Naz'a yansıtma. Duydun mu? Kimse kimseyi zorlamadı bu durumda olmak için. Nazlı öz ailesini tanımak istedi ve orada. Naz öz ailesini tanımak istedi ve burada. Anladın mı beni? Naz'a iyi davranacaksın, o kızı üzmeyeceksin Ali Baran."

"Laf sokmayacaksın, Nazlı'yı o göndermiş gibi davranmayacaksın. Nazlı'yı özlediğini, onu sevdiğini de gözüne sokmayacaksın." diye devam etti Kadir. "Anlıyorum seni, Nazlı'yı bende özledim." Derin bir nefes verdi. "Ama ulaşmamızı istemiyorsa onu kendi halinde bırakmamız gerek Ali. Bunu yaparken bizimle yaşamaya çalışan kızı da sıkmamamız, ona kötü davranmamamız gerekiyor. Anlıyor musun oğlum? Naz sana hiçbir şey yapmadı. Ona kötü davranmaktan vazgeç."

"Onun yüzünden," sesi titrediğinde çoktan bir iki damla akmıştı gözlerinden. "Nazlı gitti baba! O buraya gelmek istemeseydi-" hıçkırdığında, "Nazlı'yı çok özledim!" dedi.

"Annecim," dedi Seher ayaklanıp hemen oğlunun yamacına otururken. "Biz de özledik." Diyordu ağlayan oğlunu sarmalarken. "Ama bu konunun Naz ile ilgisi yok. Naz buraya gelmek istemeden Nazlı onları tanımak istedi. Hatırla, Nazlı gittikten kaç gün sonra geldi Naz. Biz ikna ettik gelmesi için. O gelmek istemedi."

"Ya Nazlı ondan vazgeçtiğimizi sanıyorsa? Bu yüzden dönmüyorsa bize?" dedi Baran annesine sarılırken.

"Aramalarımız ondan vazgeçmediğimizin en büyük kanıtı Ali," dedi Kadir sakince. "Ağlama oğlum. Nazlı da sadece bir süre dinlenmek istiyor."

😭

*8 Şubat 2024/ saat 7.23*

*Simay Naz Akça*

Kahküllerimi düzelttiğimde aynada kendimi süzdüm. Üzerimde dün aldığım okul forması varken üzerine lacivert bir sweatshirt giymiştim. Altımda dar paça siyah pantolon varken gayet iyi görünüyordum. Tamam kabul, önceki okulumda olduğu gibi formamızda etek olmadığı için garip hissetmiştim ancak sorun yoktu.

Saçlarımın bir kısmını arkaya atarken önden küçük bir kısmı örmüş ve ördüğüm kısımla topuz yapmıştım. Sağ ve sol tarafımda iki tane olacak şekilde yaptığım topuzlar çok tatlı duruyordu. Kahküllerimi de düzelttiğimde tam olarak hazırdım şimdi. Çantama bir defter ve kalemlik attığımda ne olur ne olmaz diye de iki tane test kitabı da atmayı unutmadım.

Çantayı alıp odadan çıktığımda banyodan çıkan, siyah eşofman takımı ve dağınık saçlarıyla bir an gözüme çok süper ötesi görünen Yaman ile göz göze geldim ancak belli etmemeye çalıştım.

Beni baştan aşağı süzdü. "Hanımefendi süper ötesi bir şey olmuşsunuz, hayırdır inşallah?"

"Her zaman ki halim canım, sen bilmezsin." dedim şımararak. Güldüğünde ona sırıtmakla yetindim. Beraber mutfağa girdiğimizde Seher Hanım ve Baran yemek masasında çoktan başlamışlardı kahvaltıya.

"Bizi çok beklemeyin lütfen," dedi Yaman alay edercesine. Kadir Bey masada yoktu, bakkalı erkenden o açmıştı sanırım. "Üzülürüm bak."

"Annem sus da başka kahvaltına hadi." Bana çevirdi bakışlarını. "Günaydın annecim, hadi sende otur hemen."

"Saçlara bak ya," dedi Yaman kendi yerine oturmadan önce topuzuma vurduğunda. "Şeker misin kızım sen?"

"Ya vurmasana bozacaksın!" diye kızdım ona. Yerime oturmadan önce üstümü Seher Hanım'a gösterdim. "Olmuş mu?"

"Gayet güzel olmuşsun."

"Yasak," dedi Baran başını kaldırıp üzerimi süzdüğünde. "Kıyafet kontrolü oluyor her sabah okul girişinde. Formanın üzerine bir şey giymek yasak. Çıkar onu istersen." Hayret, benimle üç kelimeden fazla konuşmuştu ve konuşması nefret içermiyordu.

AKSİNE BENİ DÜŞÜNÜYORDU? Baran'ın ateşi olabilir mi? Yoksa hafıza kaybı mı geçirdi? Üzerinden kamyon falan geçme ihtimali kaçtı peki?

Masadan destek alarak ona doğru eğildim ve yüzüne daha dikkatli baktım. Yok yani, yara bere falan yoktu yüzünde. Üzerinden kamyon geçme ihtimali %0. Ateşi olsa yüzü biraz da olsa kızarmaz mıydı? Yok ateşi olma ihtimali bence %0. Hafıza kaybını yüzüne bakarak anlamıyordum.

"Baran," dediğimde, "efendim?" dedi gayet kibar bir şekilde. Kibar? Baran ve bana karşı kibar olmak? Eyvahlar olsun çocuğu resetlemişler! "Onlar kim hatırlıyor musun?" Seher Hanım'ı ve Yaman'ı gösterdim.

Ne olduğunu anlamıyor gibi baksa da başını salladı. "Abim ve annem." Tamam yıllardır yanında olduğu insanları hatırlıyordu. Demek ki beni hatırlamıyordu!

"Ben kimim peki? Tam isim ver, isim soyisim. Kimim ben?"

"Sabah sabah delirdin mi kızım?" İnatla ona baktığımı fark ettiğinde derin bir nefes verdi. "Simay Naz Akça mıydın? Öyle bir şeydi soyadın."

"Eee beni de hatırlıyorsun sen?" Şaşkın sesime Seher Hanım ve Yaman gülerlerken Yaman kolumdan çekiştirerek oturttu beni.

"Siz Ali'yle beraber mi gideceksiniz okula yoksa ben bırakayım mı?"

Başımı iki yana salladım Yaman'a dönerken. "Baran'a fazla yüklenmeyelim, çocuk tersinden kalktı herhalde. Sen bırak bizi. Olur mu?"

Başını salladığında Baran'ın homurdandığını duymuştum ancak ona dönmemiştim. Bir haftanın aksine güzel geçen kahvaltı okul saatinin gelmesiyle sona ermiş ve üçümüzde evden çıkmıştık. Yaman yol boyu ikimizle de konuşmuştu. Baran yine sesini çıkarmamış sohbete eşlik etmişti sadece. Yine ters bir davranışı olmaması ayrı bir konuydu tabii.

En sonunda okulun önüne geldiğimizde Baran beklemeden arabadan inmişti. O iner inmez koltukta biraz öne kaymış ve sürücü koltuğu ve sağ koltuk arasından başımı uzatmıştım. "Yaman," diye mırıldandım kendime içten içe cesaret vermeye çalışırken. "Bu yaptığın benim için çok önemliydi. Teşekkür ederim."

Gülümsedi, koltukta bana doğru dönmeye çalıştı. Başaramadı ancak kolunu uzatarak kahküllerimi bozmayı başardı. "Bu bir şey değil ufaklık. Yapmam gerekiyordu ve yaptım. Gerçi asıl beklediğim gelip senin anlatmandı ancak böyle olması gerekiyormuş. Sorun yok, eğitimin aile arasındaki iletişimimizden daha önemli. Tabii şimdilik. Yürü bakalım, önce müdürün odasına git ve sınıfını öğren haylaz öğrenci." Gülümsedim ve bende onun saçlarını dağıtarak kaçtım arabadan. Arkamdan bağırışını duysamda gülmekle yetindim.

Tamam aile evini yok say şimdi Naz, daha büyük sorunlarımız var. Bu okul gibi mesela!

Yeni okul, yeni başlangıç dersem günümün kötü geçme olasılığı kaçtı?

Bölüm : 04.09.2024 12:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...