Yeni Üyelik
1.
Bölüm

BÖLÜM 1

@nesibeyldz63

 

Elena otlakta oturmuş, bembeyaz koyunlara bakıyordu. Ve bir yandan da elinde flütüyle kendini müziğe kaptırmıştı. Sonbaharın ortasında huzurla müziği dinliyor ve çalıyordu, gözleri kapalı bir şekilde.Birden yanında gelen sesle gözlerini hızla açtı. Bir kaç adımlık ötede yavru bir kuzu elenanın öğle yemeğini alıp uzaklaşarak bakmıştı. Elena hızla flütünü yere bırakıp ekmeğini ağzına alıp kaçan kuzuyu kovalamaya başladı.
"Hey dur o benim yemeğim, hemen onu bana geri ver!"

Küçük kuzu ordan oraya giderken. Elena peşini bırakmamaya kararlı gibiydi. Birden kuzu kapana kısılmıştı. Ağzında elena'nın ekmeği arkasında da kocaman bir ağaç ve önünde de kolarını açmış ve yakalamaya hazır bir elena vardı. Elena küçük kuzuya sinsice gülümseyip;
"İşte yolun sonu kuzucuk , şimdi yemeğimi geri veriyorsun."

Diyip kuzunun üstüne atladı ancak kuzu bir hamleyle elenanın yanından geçip gitmişti ve elena ise bu refleksle o anda gözleri kocaman açılmıştı ancak birden kendini sonbahar yapraklarının arasında buldu. Kafasını kaldırdığında kabarık uzun turuncu saçları dağılmıştı. Sinirle düzeltikten sonra önüne gelen saçın da minik bir yaprak kalmıştı. Üfleyip yere düşüşünü izlerken bir kahkaha sesi duyuldu. Kafasını kaldırdığında bunun babası olduğunu görmüştü.
"Evet anlıyorum kuzu seni fena oyuna getirmiş ha Elena"

Elena somurtup, kollarını birbirine bağladı. Ve sinirle dudaklarını büzüp babasına cevap verdi.
"O benim yemeğim di ama"

Babası kızına yaklaşıp kahkaha ata ata elini uzattı. Elena babasının uzatığı elini hızla tutup ayağa kalktı ve üstünü sirkelemişti. Babası elindeki sepeti gülümseyerek kaldırıp;
"Merak etme senin için yenisini hazırladım."

Demesiyle elena babasına sevinçle sarıldı. Ardından beraber eski yerlerine geçip oturdular. Kurumakta olan çimlerin üzerine oturup öğle yemeklerini yemeğe başlamışlardı bile. Elena ekmeğini çalan kuzuya bakıp sinsice konuştu.
"Hiç öyle bakma bu benim"

"Meeee meeeee"

Koyunun melemesiyle iştahla elindeki ekmeği yemeğe başladı. Babası bir süre sonra gökyüzüne bakıp kaşlarını çattı. Ardından eşyaları toplama başlamıştı. Elena babasının tedirginliğini anlamış olacak ki konuştu.
"Baba noldu neden toparlanıyoruz."

"Hava bugün soğuk hadi gidelim bu kadar yeter."

Elena babasının hareketlerini ve konuşmasında ki tedirginliği anlamıştı. Üstüne gitmemeye karar vererek ,oda hazırlanmaya başladı. Birlikte koyunları toplayıp tepeden aşağı köyün yolunu tuttular.

Bir süre sonra köye indiklerinde tekrardan bütün gözler elenadaydı. Neden mi? çünkü insanlar arasında genelde turuncu saçlara sahip bir kız lanetli olarak bilinirdi ve bu çok nadir olurdu. Elenayı güzelliği ve saflığından dolayı kıskanan köyün kızları, hiç bir zaman elenayı sevmezdi. Elena her zamanki gibi kafası önde eğik bir şekilde kimseye bakmadan babasını takip edip koyunlarıyla beraber eve doğru yürüdüler. Elena annesini küçükken kaybetmiş yani onu hiç tanımıyordu. Babası'nın anlattığına göre annesi hem güzel hemde çok akılıymış.

Elena annesini tanımak çok isterdi ama ondan geriye sadece bir resim kalmıştı. Babası kendi elleriyle annesini çizmişti. Baba kız hızlı adımlarla hakkında konuşulanları duymamazlıktan gelerek evine doğru yürümeye devam etti.

🐉

Elena şömine'nin yanında oturmuş, eski bir kitap okuyordu. Ardından kafasını kaldırıp dışarı baktı. Bu gece aşırı sessizdi köy ve bu elena'nın gözünden kaçmamıştı. Birden babasının sesiyle hızla arkasına döndü.
"Elena hadi yat kızım"

"Peki baba ,"

Diyip elindeki kitabı şömine'nin yanına bıraktı, ardından babasına sarılıp yanağına bir öpücük kondurdu.
"İyi geceler baba"

Diyip , aynı cevabı babasından almasıyla hızla odasına gitti. Üstündeki elbiseleri çıkarıp, yatağına girdiği gibi gözlerini yumup uyumaya çalışmıştı. Bir süre yatağında kıvrandı. Ancak beliki uykusu yoktu, neden dir bilmiyordu ama kendini huzursuz da hissediyordu. Ardından bıkınca bir nefes berip , ince uzun parmaklarını saçlarının arasından geçirip bıraktı ve yatakta oturur hale geldi. İçindeki huzursuzluğu gidermek için hızla ayağa kalktı ve bir kitap alıp pencerenin önünde oturdu.

Ay'ın aydınlattığı sayfalardan kitabını okumaya başladığında kitabın arasından büyük siyah bir pul yere düşmüştü. Elena fark ettiği gibi yere eğilip pul'u alırken dikkatle incelemişti. O an bu pul'u nerde bulduğunu hatırlamıştı.

🐉

Küçük elena babasıyla ormanda yakacak odun toplarken ilerideki çalılıkların ardından bir ses duymuştu. Şaşkınca bakarken babasına döndü. Babası ileride odun parçaları toplarken Elena önüne dönüp sessin geldiği yöne doğru adımladı. Çalılıkların arkasına baktığında kimseyi görmediği gibi arkasına dönüp gitmesiyle bir ses onu durdurmuştu.
"Sen kimsin!"

Elena duyduğu sert ses tonuyla arkasını döndü. Karşısında ondan bir kaç yaş büyük ve üstü çıplak bir çocuk bulduğunda şaşkınlığını gizlemeden bakıp konuştu.
"Asıl sen kimsin"

Demesiyle genç çocuk ona sertçe bakıp konuştu.
"Defol git buradan! "

Elena bu öfkeli ve kaba çocuğa kaşlarını çatarak baktı.
"Sen neden kabaca konuşuyorsun. "

Genç çocuk elenanın yanına yaklaşıp daha sert bir şekilde konuşmuştu.
"Sen kimsin de benimle böyle konuşabiliyorsun, bücür!"

Elena sinirle karşısındaki kaba çocuğa hafifçe sesini yükseltip.
"Benim adım Elena tamam mı?!"

Genç çocuk öfkeyle belindeki kılıcı çekip elenaya doğru uzatmıştı.
"Seni şuracıkta parçalarım, beni duydun mu?"

Elena şaşkınca bakıp
"Bu ne kadar da uzun bir bıçak"

Genç çocuk karşındaki kıza şaşkınca bakarken, tekrar eski öfkesine bürünüp cevap verdi.
"Bu bir bıçak değil kılıç, istersen sana ne işe yaradığını gösterebilirim. "

Elena heyecanla gülümseyip, başını aşağı yukarı saladığı gibi onaylamıştı, genç çocuğu. Ancak çocuk sinsice gülümseyip hızla kılıcını savurduğu gibi elenanın koluna kasten minik bir kesik atmıştı. Elena ağlayarak yere düşerken kolundaki akan kana baktı. Hemen sonra genç çocuk somurtup kılıcını indirip konuştu.
"Bir dahaki ne kılıcı, bıçağa benzetmezsin"

Diyip tam arkasını dönüp giderken elenanın minik hıçkırıklarıyla durmuştu. Ancak içindeki merhamet duygusunu umursamadan gitmişti. Elena ağlayarak bağırıp
"Sen çok kötü birisin"

Dediğinde genç çocuk elenanın söylediğini umursamadan yoluna devam etmişti. Elena ağlayarak onu yaralayıp giden çocuğa baktı. Sırtında ki ejderha dövmesini gördüğü gibi genç adamın pantolon'unun arkasından siyah bir pul düşmüştü. Yavaşça ayağa kalkarken genç çocuk çoktan gitmişti. Elena yavaş ve minik adımlarla pul'un düştüğü yere vardığı gibi yerden alıp inceledi. İşte o günden beridir de o pul'u saklamıştı.

🐉

Elena düşündüğü anıyla kolunda ki yaraya bakmıştı. Bir süre daha kitabını okurken sonunda kitabın ortalarında birden karanlık çökmüştü. Elena kaşlarını çattıp ay'a baktı, ancak ay yine parlamaya başlamıştı. Elena ay'ın önünden birşeyin geçtiğine yemin edebilirdi, ama kanıtlayamazdı. Ardından tekrar kitabına dönmesiyle bir çığlık duydu. hızla ayağa kalktı ve bir çığlık daha, birden fazla çığlık duymasıyla köyde bişey olduğunu anlamıştı. Korkuyla koşarak babasının odasına gitti. O anda birden yer salanmaya başladı. Elena hızla yanındaki duvara tutundu.

Sallantı'nın durmasıyla babasının odasına tam gidiyordu ki, büyük bir kükreme duymuştu. Bu hayatında duyduğu en büyük kükreme olabilirdi. Endişe ve korkuyla gözleri kocaman açıldı. Hemen bir şekilde babasının odasına girdiği gibi bağırıp.

"Baba!!"

"Baba!!"

Ancak babasının yatağı halla sabah ki gibi düzenliydi. Babasını merak eden elena korku ve tedirginlikle koşarak salona girdi, ama babası orda da yoktu. Dışardan hala devam eden çığlıklar ve kükreme sesiyle daha da korku bedenini sarmıştı. Birden dış kapı'nın açılmasıyla elena bir çığlık atmıştı korkudan. Kapıdan girenin babası olduğunu gördüğünde hızla babasına koştup, kollarını boynuna sardı.
"Baba neredeydin çok korktum bu çığlıklar da neyin nesi"

Demesiyle babası hızla kızından ayrılıp ellerini tutu ve yüzüne bakıp konuştu.
"Hemen burdan gidiyorsun , çabuk eşyalarını topla"

Elena korkuyla babasına baktı. Bu kadar tedirgin olmasından korkmuştu oda açıkçası;
"Ama neden neler oluyor"

"Elena lütfen anlatacak vakit yok hadi hazırlan çabuk"

Elena hemen babasının dediğini yapıp üstüne pelerinini aldı, ve en son çantasına annesinin fotorafını koyup, kitabının arasındaki pul'u da alıp hızla merdivenlerden babasının yanına geldi. Babası elena'nın elini tutup koşarak ormanın içine girmiştiler. Ancak bir anda babasının durmasıyla elena da durmuştu. babası elenaya dönüp;
"Burdan sonrasını sen gidiceksin Elena"

"Ama baba nasıl sen neden gelmiyorsun"

"Gelicem tamamı, şimdi git nehrin sonunda seni bir adam beklicek onunla beraber gidiceksin adı baron tamamı"

Elena tedirgin ve korkulu bir şekilde babasının elini tutup bırakmadı.
"Hayır seni bırakmayacağım, nolur baba sende gel ben korkuyorum, neler oluyor bilmiyorum"

"Elena lütfen"

Demesiyle birden arkalarında biraz ileride iki devasa asker görünüşlü, adamlar elena ve babasını görmesiyle hızla onlara koştular. Babası elenaya dönüp;
"Ben onları oyalarım hadi git"

"Ama baba"

"Sana söz veriyorum seni bulucam git"

Dediğinde elena'nın elini bıraktı, ve hızla iki askere doğru koştu. Elena ise göz yaşlarıyla birlikte , son kez babasına bakıp ağaçların arasından koşarak uzaklaşmaya çalıştı. Ağlayarak sadece koştu. Arada arkasına bakıp tekrar önüne döndüğu gibi durmak bilmedi, sadece koştu. Bir süre sonra su sesi'nin gelmesiyle nehre yaklaştığını anladı ve hızla nehre baktı. Yorgunluktan harap olmuştu. Kaç saattir koştuğunu bilmiyordu ama hâlâ karanlıktı gökyüzü. Neden zaman durmuş gibiydi. Elena nehre yaklaşıp elleriyle suyu avuçlayıp içti. Daha sonra yüzünü suyla yıkadı. Her saniye aklı babasındaydı. Onu tekrar görmenin umuduyla kalktı. Neler olduğundan hiç bir fikri yoktu.

Derin bir nefes alıp nehrin aşağısına baktı. Ağrıyan ayaklarıyla nehrin sonuna doğru koşmaya başlamıştı tekrar. Ne kadar gitse bitmiyecek gibiydi bu nehir. Yürüdü ,koştu yine yürüdü ,artık bitik bir haldeydi yere çömeldi. Ancak çömelmesiyle birlikte üstüne bir gölge düşmüştü. Kafasını kaldırdığında, karanlıktan ve ay'ın arkasında parlamasından dolayı yüzünü göremiyordu. Birden karşısında ki gölge konuştu.
"Sanırım sen Elena olmalısın, "

Demesiyle Elena korkuyla ve yorgunlukla zar zor başını salayabildi. Ardından adam elini elenaya uzatıp.
"Ben baron baban seni alma'mı istedi"

Elena tereddüt etti ilk başta ama sonra güvenip baron'nun uzatığı eli tutup , baron'un yardımıyla ayağa kalkmıştı. Baron sakince
"Hadi gidelim "

Diyip birkaç ötede duran atına bindi. Hemen sonra da elenaya elini uzatı. Elena baronun elini tutup hemen baronun arkasında yerini aldı ve ikisi yola koyuldu. Bir süre sonra ormanın ilerisinde bir ateş yakmışlardı.Elena ateşin yanında oturmuş baron'un yakaladığı tavşanı pişirmesini izledi. Hemen sonra;
"Baron sana bişey sorabilir miyim?"

Baron kafasını pişirdiği tavşan dan kaldırıp elenaya baktı.
"Evet dinliyorum"

"Şey köy de noldu , o çığlıklar ,kükreme ve sen babamı nerden tanıyorsun, babam neden bizimle gelmedi"

Demesiyle baron güldü, ve konuştu;
"Öncelikle sakin ol Elena , babanın eski bir dostuyum ve evet baban geri gelecektir ,sözünü tutan bir adamdır bilirsin."

Elena elindeki pul'a oynarken gözlerini avucunun içindeki pul'a değdirdi, sessiz ve huzursuzca içinden konuşmuştu.
"Haklısın sözünü tutar"

Hemen sonra yine konuştu elena;
"Peki köyde ki olan şeyler neydi"

Demesiyle baron'un yüzü düştü, hemen kendini düzeltip.
"Merak etme bir kurt sürüsü köye saldırmış o yüzden burdasın"

Elena düşündü ,o askerleri, sarsıntıyı, ardından tekrar kafasını barona dikti ve aklındaki fikirle birşey denedi gülümseyerek;
"Biliyor musun? babam tavşan yemeğe bayılır"

Baron hiç duraksamadan cevap vermişti hemen.
"Ah evet biliyorum çok kez beraber tavşan yemiştik"

Dediğinde elena'nın içine büyük bir korku düşmüştü. Çünkü aldığı cevap yanlıştı,babası asla tavşan etini yemeği sevmezdi. Ardından yutkundu bu adam baron değildi. Kimdi bu ve neden elenaya yalan söylüyordu. Birden barona bakıp.
"Şey ben bir tuvaleti'mi yapayım olur mu?"

"Tabiki çok uzaklaşma olur mu?"

"Tamam"

Diyip sakin adımlarla ağaçların arasına girdi. Son kez arkasından barona bakıp, hızla ağaçların arasından koşar adımlarla uzaklaşmaya başladı. Bir süre sonra yorulduğunda açık bir alana gelmişti. Derin nefes alıp bir ağacın gövdesine oturdu. Napıcağını bilmiyordu. Hemen sonra yine karanlık çökmüştü. Ay bir saniyeliğine kaybolduğun da tekrar ortaya çıktı. Elena içinden bir takip hissi alıyordu. Sanki biri onu izliyor gibiydi. Ayağa kalkıp tam gidicekti ki biri kolundan tutu. Elena korkuyla çığlık atıp, kolunu tutan kişiye baktı. Bu baron diye yalan söyleyen adamdı. Adam elenaya yaklaşıp, öfkeyle konuşarak.
"Sakın birdaha kaçayım deme"

Elena korkuyla uzaklaşmaya çalıştı ama adam kolunu tutarak izin vermiyordu bile.
"Ne istiyorsun benden"

"Nemi istiyorum seni köle olarak satıcam, inan zannetiği den fazla para ediyorsun"

Demesiyle Elena dahada korkmuştu. Birden yine karanlık oldu etraf ama bu sefer dahada uzun sürdü. İkisi kafasını ay'a çevirdiklerinde birden önlerinde devasal büyüklükte bir ejderha gelmeye başladı. Adam elenayı yere atıp arkasına bakmadan koşmaya başladığı gibi birden devasal siyah ejderha adamın üstüne inip ağzıyla parçalamıştı. Elena korkuya çığlık attı. Ejderha elena'ya döndüğünde ağzında ki kan o keskin, sivri ve vahşi dişlerinin arasından akıp yere dökülüyordu. Pulları siyahın en koyu tonu ve ayın ışığıyla ayrı bir parıltı ya sahipti. Kanatları devasal bedeninden daha büyük ve yerde sürükleniyordu. Elena korkuyla yerde geri geri sürüklenmeye çalıştı. Elindeki pul'u sıkarken .Sonunda sırtı ağacın gövdesine değdiğinde, korkuyla dizlerini kendine çekip eleriyle yüzünü kapatı ve ağladı.

Ne kadar süredir öyle durduğunu bilmiyordu. Sadece yüzüne doğru gelen büyük nefes alışverişlerini hissediyor ve duyuyordu. Bir süre daha bekledikten sonra,hiç bir şey olmamıştı. Nefes alışverişlerde kesilmişti. O an yavaşça ellerini yüzünden çekmeye başladı. Ancak karşısında ejderha yoktu. Sadece onun gibi turuncu saçlı bir adam duruyordu, ve yanında da babasıyla onu kovalayan askerlere benzer bir kaç kişi vardı. Elena gözleri buğulu şekilde sadece karşısındaki adamlara baktı. Hemen sonra turuncu saçlı adam öne atılıp sakince;
"Yerden kalk"

Elena korkuyla adamın dediğini yaptı ve yavaşça ayağa kalktı. adam;
"Bizimle geliyorsun "

"Ama ben bişey yapmadım, siz kimsiniz hem"

Ancak adam cevap vermedi bir kaç saniye sonra soğuk sesiyle konuşup;
"Ejderha kralına boyun eğmek zorundasın kayıp prenses"

Dediğinde turuncu saçlı adam gökyüzüne baktı, elena da aynı yere baktığında üstlerin de yine o devasal siyah ejderhayı görmüştü ve anlamıştı. Köyünde bir zamanlar hikaye olduğunu sanıp anlatılan ejderha kralın o olduğunu, ama dur bir dakika kayıp prenses mi?.

Loading...
0%