Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 2

@nesibeyldz63

Gecenin geç saatlerinde elena at'a bindirilip, yabancı olduğu kişilerle yolculuk yapıyordu.Kimse elenayla konuşmuyordu. Elena getirildiği yerin kendi köyü olduğunu farketiğin de iki asker onu kolundan tutup sertçe attan indirip ellerini iple bağlamışlardı. Elena etrafına bakıp babasını bulma ümidiyle etrafı taradı ancak , babasından bir iz yoktu. Askerlerden biri elenayı kolundan tutarak, acımasızca sürükleye sürükleye at arabasında ki kafese koydukları kızların yanına koyup kapıyı üstlerine kilitlemişti. Köyün kızları korku ile birbirlerine sarılırken, neler olacağı konusunda hiç bir fikirleri yoktu.

Bir süre sonra turuncu saçlı adamın emriyle yola çıkmışlardı. Elena üzgündü , çünkü babasını bulamamış ve onun için endişeleniyirdu. O sırada yol boyunca duyduğu hikayeyi düşündü.

 

🐉

 

10 YIL ÖNCE

Elena sevinçle koşarak köydeki çocukların yanına gitmişti. Onlar ne kadar elenayla oynamak istemesede elena en azından onları oynarken bile izlemeyi seviyordu. Koşarak çocukların her zaman oynadığı yere sonunda geldi. Ancak çocuklar çoğu oyun oynamıyordu, sadece erkek çocuklar sopalarla oynuyordu. Kız çocukları ise köyün dilencisi olan hera'nın yanına oturmuş onu dinliyordular. Elena merakla yanlarına gitti. Sonunda yanlarına oturup köyün dilencisi olan herayı dinliyordu. Diğer kız çocukları elena'nın geldiğini gördüğünde bir kaçı hemen kalkıp gittiler. Elena bu duruma üzülsede beli etmeden sadece acıyla gülümsemişti. Bir kaç çocuk ise herayı dinlemeye başlamıştı bile. Kızlardan biri

"Peki gerçekten ejderha kral var mı?"

Hera küçük kıza bakıp, gülümseyerek cevap verdi.

"Elbete var"

Hemen ardından bir kız çocuğu daha konuştu.

"Peki nasıl ejderha kral olabilir ki?"

"Size şöyle anlatayım. Bir gün insan krallığı ve şekil değiştirenler bin yıllık savaş halindeydi ve savaşı sonunda şekil değiştirenler kazanmıştı. İnsan kral bunu anlayışla karşılamıştı. Ancak buna öfkelenen insan kraliçe, yasaklı olan bir şey yapmıştı."

Elena ve diyer kız çocukları herayı dinlemeye o kadar odaklanmışlardı ki hikayeyi öğrenmek için çok iyi dinliyorlardı. Hera devam edip;

"İnsan kraliçe o zamanlar hamileydi. Bir prenses doğacaktı. Güzelliğiyle dağlar taşlar kıskanacaktı onu, güneş ona diz çökecek, ay ona boyun eğecekti."

Kızlardan biri hemen atılıp;

"Ama nasıl olur , sonuçta kral ve kraliçe insan yani böyle bir prenses nasıl doğar ki?"

Hera gülümseyerek küçük kıza cevap vermişti.

"İşte şu var. Aslında kraliçe kraldan hamile değildi. Bir ay tanrısından hamileydi. Bir gün kraliçe şekil değiştirenler savaşı kazandı diye öfkelendi ve yapmaması gereken şeyi yaptı. Dünyada nadir olan büyücülerden birini buldu. Ona istediğini verdikten sonra büyücüden şekil değiştirenler için bir lanet istedi ve büyücü istediğini aldığında laneti gerçekleştirmişti. O andan itibaren bütün şekil değiştirenler lanetlenmişti. "

Elena heyecanla;

"Peki büyücü ne istemişti."

Dediği anda kız çocukları elenaya kinle bakmıştı. Ama onları umursamadan sadece hera'ya ve diyeceği sözlere odaklanmıştı.

"Büyücüler lanetlerle beslenen varlıklardır, o yüzden dünyada çok az sayıda büyücü olur, bulunduklarında ise yakılıp öldürülürler. Daha fazla lanet yapmasınlar diye , büyücü kraliçe den karnındaki kızını lanetlemeyi sundu. Kraliçe'nin öfkesi şekil değiştirenlere karşı o kadar büyüktü ki bunu kabul etti. Ama büyücü ne tür bir lanette bulunduğunu kraliçeye söylememişti. Neyse işte lanetin gerçekleştiği "

Hera gözlerini kocaman açıp kızlara doğru heyecanla anlatmak için yüzünü eğdi. Kızlar ise hera'nın korkulu yüzüyle gerilirken herayı dinlemeye devam ettiler ,tabi elenada dahil;

"O gece ay gökyüzüne çıkmadı. Her yer zifiri karanlıktı, şekil değiştirenler karanlıkta dönüşmeye başlamıştı. Kontrolü kendileri değil ejderha ruhları elle almıştı. O gece birbirlerini öldürmeye başlamıştılar."

Kızlardan biri korkuyla

"Nasıl yani "

"Bas baya birbirlerini öldürdüler gecenin karanlığında ve kimse ne olduğunu bile bilmiyordu. Sabah güneşi doğmaya başladığında bütün şekil değiştirenler yerdeydi. Kral'ın dört çocuğu vardı. Bunlardan en güçlüsü olan ares ölüm ejderiydi. Pulları siyahın en koyu ve en parlak tonundaydı, bedenini saran sivri dikenleri vardı, kocaman pençesi ve gözleri göreceğiniz en büyük kâbusunuz olabilirdi."

"Peki noldu ki? "

"Şekil değiştirenlerin çoğu bir başka şekil değiştirenler tarafından öldürülmüştü. Her yer kandı, yerde çocuklar kadınlar gençler ve bir çoğu daha ölü olarak yatıyordu. Bunlardan ikisi de kral ve kraliçeydi. Ares ellerinde ki yeşil kanı görmüştü. Sadece kraliyet ailesindekilerin kanı kırmızı yerine yeşil olurdu. Ares korkuyla ailesinin cansız bedenlerine ve elindeki yeşil kana baktı. İşte o an anlamıştı ,ailesini kendisinin öldürdüğünü."

Küçük bir kız heyecanlanla hera'ya yüzünü yaklaştırıp;

"Ne yani ailesini mi? öldürdü Ares"

"Evet ama bunun farkında değildi tüm şekil değiştirenler gibi."

Kızlardan biri dudaklarını büzerek konuştu;

"Bu çok üzücü, peki sonra naptı."

"O sırada tüm ülkenin duyabileceği kadar kükremişti. Ares öfkesiyle ve intikamıyla yaşamaya başladı. Şekil değiştirenler o gün ölülerini gömdüler ve bunun neden olduğunu bulmaya çalıştılar. Ardından bir süre sonra buldular da ,bir çok insan oğlunu katlettiler. Kraliçe ortalarda yoktu, kimse ne ondan ne de prensesten haber alabilmişti. Aradan bir kaç ay geçtiğinde bir haber duyuldu. Kraliçe kendi kocası insan kralı tarafından idam edilmişti. Çünkü karnında ki çocuğun ondan olmadığını öğrenmişti. Şekil değiştirenler kraliçe'nin ölümü yüzünden intikamlarından mahrum kalmıştı. Ancak hala onlar için bir ümit vardı. Kayıp olan prenses, kraliçe ona naptı kimse bilmiyordu. Şekil değiştirenler yıllardır onu arıyorlardı ve hâlâda arıyorlar. Gerekirse tüm insan ırkını yok edene dek ,"

"Bir dakika lanet bitti mi? peki."

Dedi Elena Hera karşısındaki bu güzel kıza gülümseyerek cevap vermişti.

"Hayır her dört yılda bir yine ay gökyüzünde olmuyor ve o gece şekil değiştirenler yine kontrolü kaybediyordu. Onlar neden prensesi arıyorlar sizce çünkü laneti onu öldürerek bozulacağını düşünüyorlar. Tabi bu hikaye farklı da olabilir , sonuçta dilden dile dolanan bir hikaye çok fazla değişkenlikle ilerler."

Birden erkek çocuklardan biri bağırıp;

"Yaşlı bunak hera yine saçma bir hikaye anlatmış size ahahaha."

Bütün kızlar ayaklanıp çocuğu haklı bularak heradan uzaklaştı. O sırada hera ayaklanırken elenada kalktı ve heraya gülümseyerek;

"Ben hikayene inanıyorum ."

Dedi , sırf üzülmessin diye. Hera elenaya icten bir şekilde gülümseyip arkasını dönüp giderken son kez elenaya döndü.

"Bir gün ejderha kral hepimizi yok etmek için gelecek, ve kayıp prenses hepimizin kurtuluşu ya da hepimizin yok oluşu olacak."

Diyip önüne dönüp çekip gitmişti.Elena ise sadece arkasından bakakalmıştı.

🐉

Elena açlıktan karın ağrısı çekiyordu, ayrıten de susamıştı. Hâlâ at arabasıyla bilmediği yere yolculuk yapıyordu. Hava aydınlanmış öğle saatleri olmuştu. Kızlardan biri bağırıp ;

"Hey en azından biraz su verebilirsiniz?"

Demesiyle askerler umursamadı bile, birden kızlardan biri yine konuştu. Bu paulaydı köyde ondan en nefret eden kız bağırıp ,elenayı ima ederek;

"En azından bu lanetli kızı yanımızdan alın, yoksa bizde lanetlenicez."

Demesiyle Elena yüzünü öne eğdi üzgünce ,bunların bir kabus olmasını diledi. Biran önce babasına kavuşmak onunla tepelerde koyunlarıyla olmak istedi. Gözünden bir yaş yanağından aşağı düşerken at arabası durmuştu. Ve bir kaç saniye sonra bulundukları at arabasının kapısı açılmıştı. Elena dahil tüm kızlar bakınca askerlerden biri içeriye bir torba fırlatmıştı ve bir orta boyda testi su bırakmıştı. Asker elenaya o kadar kötü bakıyordu ki , sadece o değil bütün askerler öyleydi. Elena bu duruma alışık olduğu için yine umursamadı. Kızlar torbayı açarken içinden ekmek çıkmasıyla aralarından paula tekrar öfkeyle bağırıp;

"Ne bu şimdi, sadece bayat ekmek mi? var!"

Demişti ama yine onu takan olmamıştı. Kızlar hepsi kendilerine birer parça ekmek alırken elena da almak isteyince paula torbayı kendine çekti, ve sinsice konuşup;

"Sen yemiceksin lanetli!."

Elena bişey demeden kafesin bir köşesine geçti o an ve dizlerini kendine çekip kafasını demir parmaklıklara yasladı. Aradan bir süre sonra tekrar yola koyuldular.

🐉

İki gündür yoldaydılar, kızlar elenaya ne ekmek ne de su vermişti. Bu yüzden aşırı bitkin düşmüştü. Birden duydukları boru sesleriyle , kızlar ve elena hemen etraflarını incelemeye başladılar. Surlarla kaplı büyük bir şehre girmeye başladıkları gibi etrafı incelemeye başlamıştılar. Koca cüsseli bir çok şekil degistiren vardı, çocuklar, kadınlar,adamlar, ancak bir sorun vardı, burda ki insanlar bile elenaya kötü kötü bakıyordu.

Elena burada ki halkın ona karşı gözlerindeki öfkeyi ,kini ,nefreti görmüştü. Korkuyordu, napıcaktı nasıl kurtulacaktı, babasını özlemişti, bir kaç dakika sonra araba'nın durmasıyla kapılar açıldı , ve askerin biri;

"Çıkın!"

Demesiyle kızlar hepsi teker teker çıkmıştı. En son elena da bitkin haliyle yavaşça kalkıp çıkmıştı. Askerin korkunç bakışlarını umursamadan diğer kızların yanına geçmip bekledi. Birden karşılarına onlar gibi insan bir kadın kendini beğenmiş ve ciddiyetle geçip konuştu.

"Ben iris baş hizmetliyim , buraya köle olarak geldiniz. Size verilen her işi yapıcaksınız, anladınız mı ?beni."

Dediğinde kızlar korkuyla onaylamıştı. Paula yine atılıp;

"Neden köleyiz ki, biz birşey yapmadık bırakın gidelim."

İris kafasını kaldırıp dikleşti, durgun yüz ifadesiyle paulaya yaklaştı adım adım, sonunda önünde durup;

"İnan çok şanslısın yoksa şu an ölü bir şekilde çirkin bedenin köyün de kokmaya başlamıştı. "

Demesiyle paula korkuyla yutkundu. Ardından irisin yanına sıska ve siyah saçlı bir kadın geldiğinde, iris ellerini çırpıp bağırdı.

"Şimdi bu della onu takip edin ve dediklerini yapın."

Dedikten sonra kızlar dellayı takip etmeye başladı. Elena da arkalarından tam gidiyordu ki iris elenanın kolunu sertçe tutup ;

"Sen benimle geliyorsun. "

Elena anlamaz gözlerle baktı. Paula ise sinirle diğer kızları takip ettiğinde. İris elenaya yaklaşıp gözlerine baktı soğuk bir şekilde;

"Sen özel olarak getirildin kayıp prenses "

Şekil değiştirenlerin ülkesi olmak üzere bütün krallıklar, kayıp prensesin sonunda bulunduğunu duymuştu. Bu söylenti kayıp prenses bulunduğu andan beri dilden dile dolanmaya başlamışladığı anda ,şekil değiştirenler ejderha kralı'nın emriyle ülkelerinde iki katı güvenlik tedbiri almıştı. Ejderha kralı Ares iki gün önce kayıp prensesin bulunduğu yeri duyduğu gibi önce emriyle bir çok askerini alıp köyüne gitmişti.

Ardından köye yaptığı baskınla onlara karşı çıkan bir çok insan oğlunu katledip prensesin evine yönelmişti. Yukarıdan uçup izlediğinde sonunda prensesin kaçıp gittiğini gördüğü gibi askerlerine emir verip babasını yakalatmıştı. Hemen sonra da sadece prensesi takip edip napıcağını izlemeye koyuldu.

Bir süre sonra ise yanında bulunduğu adamdan kaçıp yine eline düştüğü an Ares öfkeyle baron denen adamın üstüne uçup parçalara ayırmıştı. İşini bitiren Ares arkasını döndüğünde ise incecik zayıf ve turuncu saçlara sahip kızı gördü. Derin nefesler alıp ona doğru adımladığında kız yerde sürünerek geri geri gidiyordu. Aresin bu hoşuna gitmedi değildi.

İstediği de tam olarak buydu. Prensesin ondan korkması işine gelirdi tabi. Sonunda sırtı ağaca yaslı,dizleri kendine çekilmiş ve yüzünü korkuyla ellerinin arasına alıp kapatan prensesin karşısındaydı. Ejderha formundayken büyük burun deliklerinden alıp verdiği nefes alış verişleri prensese her değdiğin de saçları ileri geri savrulup duruyordu.

 

Ejderha ruhu zarok bir an sessizlesşince Ares onunla konuşmaya çalıştığı gibi hiç bir sonuç alamamıştı. İşte o anda elena'nın eşsiz kokusunu alan Ares öfkeyle kendine hâkim olamayıp yükselmişti gökyüzüne. O günden beridir her saniye ava çıkıp kendini sakin tutmaya çalışıyordu. En azından gölge ay yaklaşana kadar öyle yapıyordu.

Peki gölge ay geldiğinde gerçekten de prensesi öldürecek miydi?

 

 

Loading...
0%