Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3

@nesibeyldz63

Elena iris'in kolunu tutup götürmesiyle sadece takip ediyordu onu. O sırada etraflarında ki şekil değiştirenler elenayı öldürecek miş gibi bakmaya devam ettiler. Elena neden bana öyle bakıyorlar naptım ki ben onlara diyip iç sesiyle konuşuyordu. Bir süre sonra koridorun sonunda karanlık merdivenlerden aşağı inmeye başladılar. Arkalarında da iki asker onları takip ediyordu. İris hızla elenayı boş, çamurla kaplı ve rutubetten kokan zindana attı. Elena zendeleyerek zindana atıldığı gibi yerdeki çamurun üstüne düşüp şaşkınlıkla arkasını dönüp kapıyı üstüne sertçe kapatan irise baktı. Hemen yerden zorda olsa kalktığı gibi demir kapının parmaklıklarına tutunup, giden girişe bağırdı.
"Bak nolur ben birşey yapmadım prenses falan değilim, beni başka biriyle karıştırıyosunuz,... Lütfen bırakın gideyim "

Ne kadar acıyla dil dökse de iris umursamayıp karanlık merdivenlerden çıkıp gitmişti. Elena'nın bünyesi ise artık açlığa , susuzluğa ve yorgunluğa dayanamıyordu. Arkasını dönüp zindanın içine göz gezdirdi. yerler nemli ve çamurluydu. Tavan ise rutubetten kararmıştı. Oturulacak ne bir sandalye ne de bir yatak vardı. Ayrıca soğuktu, sanki bilerek onun için yapılmış gibiydi. Yan tarafına baktığında başka temiz ve kendi zindanından daha konforlu bir zindan vardı. İçinde de bir başka şekil değiştiren ve elenaya çok kötü bir şekilde oda bakıyordu. Elena üzgünce yüzünü öne eğip kollarını kendine sardı ısınmak için. Ardından zindanın köşesine geçip yere oturdu ve dizlerini kendine çekip, sadece sessizce ağladı. Gözleri bir süre sonra dayanamayıp karanlığa kapanmıştı.

🐉

Haber şekil değiştirenlerin ülkesinde hızla yayılmaya başlamıştı. Kayıp prenses sonunda bulundu ve lanetleri bitecekti. Diye bütün şekil değiştiren halkı hem heyecanlı hemde umutluydu. Bu haberi alanlardan biride ejderha kralının yarı elf yarı şekil değiştiren olan kız kardeşiydi. Lorin haberi alır almaz hızla odasından çıktı ve direk irisi arkası dönük bir şekilde kolidorda ilerlerken buldu. Ona seslenip;
"İris"

İris ismini duymasıyla arkasını döndü ve lorini görüp başını eğip saygı göstererek konuştu.
"Buyrun efendim."

Lorin heyecanla;
"Duyduklarım doğru mu?, kayıp prenses bulundu mu?"

İris başıyla onaylayıp;
"Evet efendim"

"Ares nerede peki,"

Ellerini önde bağlayıp cevap veren iris;
"Ava çıktı efendim, birazdan akşam yemeğinde burda olur. "

"Anladım peki kayıp prenses nerede şu anda"

İris soğuk bir şekilde;
"Şu an batı kanadında ki zindanda efendim."

Dediğinde, lorin duyduğu şeyle gözleri şokla açıldı. Hızla ve sertçe konuştu kaşları çatık halde;
"Nedemek batı kanadında zindanda!"

İris mahçup bir tavırla;
"Kral ares öyle istedi efendim."

Lorin kardeşi'nin bu kadar acımasız olmasına hala inanamıyordu. Bu yüzden hızla irisin yanından geçip batı kanadına doğru yol aldı. Karanlık merdivenlerden inerken yoluna çıkan askerlerle şaşırmıştı. Sertçe;
"Bu ne demek oluyor!"

Askerlerden biri başını eğip;
"Üzgünüm efendim ama kral kimseyi prensese yaklaştırmamamızı emretti. "

Lorin daha da sinirlenerek sesini yükseltip konuşmuştu.
"Önümden çekilin hemen bu bir emirdir!"

Asker tekrardan başı eğik bir şekilde konuştu.
"Üzgünüm efendim ama bunu yapamayız kral aresin emri."

Lorin kardeşinin neler yapabileceğini bildiği için arkasını dönüp hızla taht odasına yöneldi. Kardeşiyle konuşması gerekti, ve masum bir kızı öylece zindana atamazdı. Taht odasına vardığında kardeşi irinayı gördü. Bu yüzden irinanın yine ona laf dalaşına gireceğini bildiği için umursamadı. İrina ise kendini beğenmiş bir tavırla;
"Vay vay vay bakıyorum da güzel kardeşim güzellik uykusundan uyanmış."

Lorin bıkınca nefes berip irinaya döndü.
"Lütfen İrina yine başlama."

İrina gözlerini devirip, yerinde oturmaya devam etti, lorinde kendi yerine geçip aresi beklemeye başladı. Büyük ve görkemli taht salonunda en köşede toplantı için büyük bir masa vardı. Onun hemen karşı tarafında ise büyük bir balkon , giriş kapısından kralın tahtına doğru uzanan bordonun en koyu tonundan bir halı ayrıca tavanda bulunan görkemli avizede çok gösterişliydi. Duvarlarda asılı olan geyik , kurt, ayı kafaları olmak üzere farklı bir atmosfer yaratmıştı. Kralın büyük dev tahtı olmak , üzere yanında kardeşleri için hazır bulunan daha küçük tahtlarda vardı.

Bir kaç dakikalık sessizlik aresin taht salonuna girmesiyle bozulmuştu. Her zamanki gibi Ares kanlar içindeydi yine avda iyi bir iş çıkarmıştı beliki . Heybetli bedeni bir yana sanki cehennemin takendisi olan yüz ifadesiyle her adımında korku etrafa sarılıyordu. Kız kardeşlerini umursamadan tahtına oturan ares, yorgunca derin bir nefes verdi. O sırada lorin hızla ayağa kalkıp;
"Ares bu ne demek oluyor ,prensesi zindana kapatmakta nedir!!"

Ancak Ares sessizdi , sadece kafasını kaldırmış tavana bakıyordu. İrina lorinin dudaklarının arasından çıkan cümleyle beraber , sinirle hemen atıldı.
"Ne demeye çalışıyorsun sen ,onun yeri orası bile sayılmaz, direk öldürelim!!"

Lorinde bu sefer öfkeyle bağırdı,irinaya doğru;
"Siz ne saçmalıyorsunuz , masum bir kızı zindana kapatamazsınız , laneti bozmanın yolunun o olduğunu düşünüyorsunuz ama ya o değilse,masum bir kızı kurban mı? ediceksiniz !!"

İrina yüzünde sinsi gülüşüyle, yerinden kalktı. Siyah üstü dekolteli olan ve her santimi tüle kaplanmış, yerden sürünen elbisesini eliyle hafif toplayıp, tam lorin karşısına geçti, sakin adımlarla;
"Bence çok fazla konuştun , sus artık!"

Diyip açık bir tehtit savurmuştu. Ares olanları duyuyordu. Ama şu anlık susmayıda tercih etmişti bile. Lorin irinaya meydan okurcasına kafasını dikleştirip tam cevap vereceği an , taht salonun kapısı açıldı. Lorin ve İrina döndüklerinde, içeriye girenin kardeşleri agra olduğunu görmüştüler. İrina kollarını birbirine bağlayıp kafasını dikleştirdiği gibi burnu havada bir tavırla konuştu.
"Bir sen eksiktin!"

Agra bedeninden yaydığı soğukla taht salonunu serin bir soğuk kaplamıştı. Kendinden emin adımlarla gelip kendi yerine oturduğu gibi irinaya cevap vermişti.
"Müjdeli haberi aldım sence kaçırır mıyım ?"

Dedi, agra kardeşi olan ares'in sarayında kalmazdı. Soğuk onu çektiği için genelde soğuk alanlara giderdi ve nadiren saraya gelirdi. Yani buraya geldiğine göre oda haberi almıştı. Lorin dahada sinirlenerek ;
"Bunun bir müjde olduğunu mu? sanıyorsun!!, herşeyin , annesi'nin yaptığı hatanın bedelini o kıza ödeyemez siniz?!"

Demesiyle İrina ve agra da konuşmaya başladı hepsi bir ağızdan konuşurken. agra;
"Masum olduğuna nerden kanaat getirdin ve neden öldürmeyelim ki ne gerek söylesene lorin!"

Hemen ardından İrina öfkesiyle bağırarak konuşmuştu.
"Kes sesini agra ve sana gelicek olursak lorin. Bence yeter artık bu olayın dışında kal, hicbirinize katlanamıyorum!! "

Lorin hayal kırıklığıyla;
"Ne saçmalıyorsun sen masum bir kızı öldürmenize izin veremem!!"

Demesinin ardından ares'in sert sesi taht salonunu doldurmuştu.
"YETEEEEEER!!"

Aresin sesiyle üç kardeşte susmuştu. O an ares kafasını kaldırıp kardeşlerine baktı , tehditkar şekilde uyarıcı bir ses tonuyla bağırdı.
"Bir daha o kız hakkında hiç birşey duymayağım!!"

Lorin üzgünce;
"Ama Ares!"

Ares hızla lorin'in gözlerine bakıp sertçe lafını kesti.
"Duymicam dedim lorin!!"

İrina dudağını yana kıvırıp lorin'in düştüğü duruma gülümseyerek yerine geçti ve bacaklarını üst üste atıp kollarını koltuğun'un kenarlarına koyduğu gibi keyifle tartışmayı izlemeye başladı. Agra ise sessizce olan biteni izliyordu. Lorin devam edip;
"Ares buna hakkın yok o masum bir kız bu kadar acımasız olamazsın!!"

Dedi. O sırada ares öfkeyle lorine bağırmıştı, bütün sarayın duyabileceği şekilde.
"Nasıl davranıcağım seni ilgilendirmez lorin ve bence bu zamana kadar susuyordun şimdi yine sus!!"

Son kelimesinde resmen tıslayarak söylemişti Ares, lorin söylediği kelimeyle duraksadı, gözleri buğulandığında , çenesini sıkıp başını aresin karşısında dikleştirip aklına gelen fikirle meydan okurcasına, konuştu.
"O zaman burda kalmama da gerek yok kral ares!!"

Diyip arkasını dönüp çıkacaktı ki. Ares kız kardeşinin gitmesine izin veremezdi bu yüzden prensesin zindandan çıkmasına izin vererek lorine bunu ima ettiği gibi konuştu. Ares yutkunup çenesini sıktığı gibi sinirle;
"Sakın ikinizin de yanlış bir hatasını görmicem lorin!!"

Demesiyle lorin hızla arese döndü. Prenses ve ondan bahsettiğini anlamıştı, buğulu gözlerle gülümseyip;
"Merak etme ve teşekkür ederim beni dinlediğin için."

Diyip gülümseyerek, arkasını dönüp elena'nın yanına yol almıştı. İrina ise sinirle yerinden kalkıp;
"Ne demek bu , o kız sarayda rahatça dolaşacak mı? yani!!"

Ares usanmışcasına ;
"İrina yeter!!"

İrina daha da sinirle taht odasından çıkmaya başladığında arkasına bakmadan öfkeyle bağırdı.
"Eğer o kız karşıma çıkarsa kafasını bedeninden ayırırım."

Diyip bir hışım çıkmıştı. Ares tahtına oturup kafasını yine tavana kaldırdı. Derin bir nefes aldığı gibi de bıraktığında, kardeşi agra durgun ve sakince arese doğru konuşmuştu.
"Neden izin verdin"

Ares tavana bakmaya devam ederek sakince cevap vermişti.
"Neden'ini biliyorsun kardeşim."

Agra içindeki öfkeyi beli etmemeksin.
"Lorin'i göndermemekle yanlış yapıyorsun, sonuçta o babamızın bir elften dünyaya getirtiği bir piç."

Ares sinirle gözlerini tavandan alıp kardeşine yöneltti.
"Agra yeter, siz nasıl kardeşimseniz oda öyle aynı kanı taşıyoruz, onu bırakamam."

Agra yerinden sakince kalkıp.
"Bence kararlarını bir kez daha gözden geçir kardeşim."

Diyip taht salonundan çıkmıştı. Ares tekrar derin bir nefes aldı. Ağrıyan başını bir eliyle ovalayıp , tekrar derin bir nefes alıp ayağa kalktı. O sırada odaya en yakın dostu ve şekil değiştirenlerin betası olan dare girmişti. Ares kafasını dare'ye çevirip baktı. Dare aresin kaşına geçtiği gibi konuşmuştu.
"Kızı öldürecek misin?"

Ares kendinden emin bir şekilde çenesini sıkarak cevap vermişti.
"Zamanı geldiğinde evet , görünmez ay gecesinde onu öldüreceğim."

Dare yanındaki duvara yaslanıp kollarını birbirine bağlayarak konuşmuştu.
"Peki bu nasıl olacak, o gece kendimizde olamicaz yine, onu nasıl öldüreceksin."

Ares sesinde öfke ve intikam duygusuyla konuştu, darenin gözlerine bakarak;
"O gece kızı tam yanımda tutucam ilk onu öldürmek için."

"Peki ya lanet bozulmazsa, ya yanılıyorsak ,lorin doğruyu söylüyor olabilir. Masum bir kızı öldürmüş olacağız."

Ares tahtında dikleşip;
"Umrumda değil, görünmez ay gecesine az kaldı, halkımın tekrar birbirini öldürmesine izin veremem o yüzden lanetleyen büyücüyüde bulmam lazım, hemde hemen."

Dare sakince kollarını çözüp arese doğru yürüdü.
"Kızı gördün söylentiler doğruydu. Kız olan üstü bir güzellikte, peki ya onun laneti nolucak."

Ares darenin lafından sonra öfkeyle;
"Ama o kalbini hissediyorum, zayıf atışları ve inan laneti umrunda değil, sadece öldürmemek için zor duruyorum "

Ve devam etti;
"Zamanı geldiğinde kızın kanını akıtacağım"

🐉

Lorin heyecanla uzun kolidordan elenaya doğru giderken , kardeşi irina'nın sesini duyduğu gibi duraksadı. Yüzünde bıkkınlık varken irinaya döndü.
"Ne var irina, yine ne oldu?"

İrina sertçe dişlerini sıkarak lorine adım adım yaklaşıp konuşmuştu.
"Sen ne hakla o kızı çıkartmaya çalışıyorsun ha!!"

Lorin dikleşip gülümseyerek;
"Duyduğun ve gördüğün gibi kral ares izin verdi. Bu yüzden sen karışmazsın."

İrina daha da öfkelenerek lorinin sol kolunu tutup tehtitkar bir biçimde konuştu.
"O kız benim annemin ve babamın katilinin kızı, onun bu sarayda öylesine dolaştıracağımı mı? sanıyorsun ha!!"

Lorin çenesini sıkıp hızla kolunu irina'nın elinin arasından çekmip;
"Babamız demek istedin her halde , senin olduğu kadar da benimde babam. Ayrıten o kızın bir suçu yok, annesinin bedelini o kıza ödetemeyiz."

İrina sertçe;
"Görücez bakalım. O kızın kanında yıkanıcam."

Diyip lorinin omzuna sertçe çarparak uzaklaşmıştı. O anda lorin irina'nın ardından düşündü. Kardeşlerinin öfkesi bitmek bilmeyen bir tufan gibiydi. Peki gerçekten de kayıp prensesi kurtarabilecek miydi?.


 

Loading...
0%