Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@nesimisubha

Bulunduğum yere biraz daha sığındım. Kalbim prangalarından kurtulmuşcasına adına atıyordu. İçimde tarif edemediğim bir korku bedenimi esir etmişti. Kirpiklerimi kırpıştırarak biraz daha yana kaydığımda önümde yığılı olan çuvalların arasından artık kapıyı daha iyi görebilecek bir konumdaydım.


Koridor da yankılanan adım sesleriyle nefesimi tutarken ellerimin buz kestiğini hissedebiliyordum. Elindeki silahla içeri giren kadın gözleriyle etrafı tararken bir yandan da birşeyler mırıldanıyordu. Bakışları bulunduğum tarafa yönelince başımı hızla aşağı eğdiğimde korkuyla yutkunurken kadının boğucu sesi çuvallarla dolu olan odayı doldurdu.


"Burada kimse yok!"


Uzaktan gelen erkek sesi "O halde gidelim." dediğinde kadının uzaklaşan postallarının sesi koridor da yankılanırken elimi hızla çarpan kalbimin üzerien koyarak sakinleşmeye çalıştım.


İçeri girdiğim de hava gayet güneşliyken ben olduğum yerde üşümeye başlamıştım ellerimi birbirine sürterek ağzımdan boğucu havaya karışan buharla ellerimi ısıtmaya çalıştım.


Sanırım üşümemin ve ellerimin buz gibi olmasının tek sebebi fazlasıyla korkmuş olmamdı.


Kadın ve adamın gittiğinden emin olduğum da usulca saklandığım yerden çıktım adımlarımı sessiz atamaya çalışarak karidora çıktığımda önümde sonu görünmeyen bir koridor vardı.


Sessiz ve tedirgin adımlarla ilerlemeye devam ettim bir çok kapıya sahip olan koridor oldukça ürkütücü dururken lamba olmamasına rağmen yeterince aydınlıktı. Seslerin olduğu kapıda duraksadığımda kulaklarımı dolduran sesler karmakarışıktı.


Daha fazla durmamam gerekirken gitmek için bir adım attığım da kapının bir anda açılmasıyla korkuyla sıçradım.


Yakalanmıştım, kaçamayacaktım.


Kapıyı açan kadını bulan bakışlarım acı bir çehreyle karşılaşmıştı.


Bu kadar ızdırap dolu bir çehreyle karşılaşmayı beklemiyordum.


Kadın üzgün bir ifadeyle birşeyler söylerken ne söylediğini anlamamıştım ona ifadesizce baktığımda eliyle içeriyi işaret ederken sanırım içeri girmemi söylüyordu. Tereddütle kadına bakınca bir dost edasıyla omzuma dokundu. Bu dokunuş bana bir nebze olsun güven verirken düşüncelerim allak bullak olmuştu. Hayır deyip geri dönsem ne yapacaktım ki? Kaçma işlemine devam mı edecektim, nasıl devam edeceğimi bile bilmiyordum ki? Üstelik buradan çıkınca beni nelerin beklediğini bile bilmiyordum.


Buraya geldiğimden beri neyi bilebiliyordum ki?


Tedirginlikle bir attığımda içerideydim, onlarca kadının kümeler halinde gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemedim ağlayan çocukların sesleri de buna eklenince içeri girdiğimde pişman olmaya başlamıştım. Kadınların gözleri beni bulduğunda bakışlarımı onlardan kaçırıp endişeyle yutkundum.


Kolumun tutulup aniden aşağı çekilmesiyle olduğum yere oturmak zorunda kaldım beni aşağı çeken ellerin sahibine baktığımda kadının esmer yüzüne tebessüm yayıldı. Sanki beni rahatlatmak ister gibi


"Korkma, dua edelim bizi kurtarmaya gelsinler." dediğinde Türkçe konuşmasına bir hayli şaşırmıştım, Türk olduğumu nereden bilebilirdi üstelik bizi buradan kim kurtarabilirdi ki.


"Türkçe biliyor musunuz?"dedim.


"Çok değil?"dedi.


Biraz Türkçe bilmesi bile kendimi güvende hissetsem de korkum bütün damarlarım da kol geziyordu.


Bu güven meselesi kendimi kandırmaktan başka birşey değildi.


İnsan diğer insanlara rağmen en kolay kendini kandırabiyordu.


Dalgın bakışlarım çevremi incelerken buranın oldukça büyük bir yer olduğunu fark ettigimde kulaklarımı dolduran kalabalığın uğultulu ve çocukların ağlama sesiydi. Az ileride ki kadının çocuğunu susturmaya çalışmasını içim burkularak izledim. Muhtemelen çocuk açtı ve onu susturabilecek tek şey şuanda var olmayan yemekti.


Derin bir nefes almaya çalışırken gözlerimi kapadım.


Kim bilir ailem nasıl merek etmişlerdir.


Kapı sertçe açıldığında duvara çarpma sesi kadınların bir an susmasını sağlarken benim ise korkuyla irkilmeme sebep olmuştu.


Esmer kadın teskin edercesine omzuma dokundu.


Kadın ingilizce bağırarak"Hepiniz dışarı!"dediğinde olduğum tarafı işaret etti.


Kadınlar ne söylediğini anlamadıkları için hiçbir hareket göstermediler ben ise kadınlara ayak uydurarak yerimden kıpırdamadım.


Kadın mırıldanarak elindeki silahı havaya kaldırıp bir el ateş edince kadınların boğuk çığlıkları koca oda da kaybolurken ellerim buz kesmişti.


Korku dolu gözlerle kadına bakıyordum aynı ses tonuyla onların dillerinde bağırarak birşeyler söylediğinde bütün kadınlar ayağa kalkmaya başladı.


Bende esmer kadına itaat ederek ayağa kalktım. Elinde ki silahı beline koyarak kapının yan tarafına geçip durdu bir eliyle hızlı olmamızı işaret ederken kadınların dilinden birşeyler söylemeye devam ediyordu.


Kalabalık halinde koridora çıktığımızda,kadınlar ne yöne gidiyorsa onları takip ediyordum esmer kadından da ayrılmaya çalışıyordum. Büyük bir kapının önüne geldiğimizde arkamızdan gelen kadın yüksek sesle birşeyler söyler söylemez kapı büyük bir gürültüyle açıldı.


Kasvetli havaya eşlik eden çiseleyen yağmur insanların içindeki hüzne eşlik eder gibiydi. Dışarıdaki manzarayı gördüğümde ne yaparsam yapayım hiçbir şekilde kaçışımın mümkün olmadığını hüsranla anlamıştım. Kamyonetlere bindirilen insan kalabalığı korkutucu dururken endişeyle yutkunmama sebep olmuştu. Teselli etmek istercesine yüzüme usulca konan yağmur damlaları ağlama isteği uyandırıyordu. Yürümeyi unutmuş gibiydim. Kendimi kalabalığın eline bıraktığımda yeniden burada olmamak için dua ederken gözlerimi kapadım.


Herkes ait olduğu beldesinde mutlu,huzurlu olmalıydı. Ne ben,ne de diğer bütün insanlar bunu hak etmiyordu.


Özgürlük kavramının altını çizip kendi cümleleriyle tanımlayanlar insanların özgürlüğünü ellerinden alıyorlardı. Şimdi bu özgürlüğe kim inanırdı ki? Onlar gibi olanlar mı? Yoksa onlara inananlar mı?


Tabir caizse insanları kurbanlık koyun gibi Kamyonetlere bindiriyorlardı.


Gözlerimi açtığımda etrafımdaki kalabalığın azaldığını fark ettim tedirginlikle çevreme bakmaya başladım. Esmer kadını ve diğerlerini kamyonete bindiriyorlardı aynı sonun beni de beklediğini biliyordum. Boşalan etrafımı tekrardan kalabalık doldururken bir toz parçası kadar yokluk içinde olduğumun farkındaydım. Kendimi yeniden kalabalığın eline bırakırken dilimde yine aynı duam vardı. Birinin bana seslendiğini duymamla kalabalık yüzünden pek de mümkün olmasa da zorlukla heyecan ve şaşkınlıkla arkama döndüm.


Burada benim adımı kim bilebilirdi ki?


Büyük ihtimalle kalabalıkta ki uğultuların ürettiği bir sesti,kısacası koca bir yanılgı dan ibaretti.


Bakışlarımı yana çevirirken meraklı sert ve keskin karanlığa davet eden bakışlarla göz göze geldim.


O bakışlar bir çok duygu barındırıyordu.


Karanlık gözlerde en çok acı ve öfke hüküm sürüyordu.


Keskin yüz hatlarında hiçbir oynama yokken yüzündeki morluk esmer tenine rağmen belli oluyordu dudağının kenarı patlamış, kaşındaki çizikler den ne kadar işgence gördüğünü anlamamak mümkün değildi. Sağ ve sol yanında duran adamların varlığı adamın heybetli ve vakarlı duruşunun karşısında hiçbir şeydi.


Önümdeki kadının beni itmesiyle bakış açımdan çıkan adamı tekrar görebilmek için çaba sarf etmedim.


Kamyonetin hemen yanında duran adam elindeki silahla kamyoneti işaret ederek birşeyler söyledi. Sanırım binmemizi söylüyordu bugün bu kelimeyi çok duymuştum. Adımlarım hızlanırken son kez başımı çevirip arkama baktım bir çok araç ve binmeye zorlanan insan silsilesi.


Loading...
0%