Savaş çanları çalarken, Nardusun başkentindeki ayaklanmalar yüzünden tarihinin en zayıf olduğu anda kraliyet ailesindekilerden sinsice kurtulma planları yapan ve tahta oturmayı amaçlayan Dük Pelez, kraliçenin ve kardeşinin gözünün yaşına bile bakmadan onları infaz ettikten sonra küçük oğlan ve bohçadaki bebeğe döndüğünde kraliyet ailesinin bu ikisiyle biteceğini bildiği için memnundur. Ancak bilmediği bir şey vardır. O da ailenin sessiz ve gizemli beşinci üyesi artık sonunda mühürlendiği gerçeklikten güçlü bir istek doğrultusunda uyanmıştır. Küçük Luliq, içindeki kendisinin bile bilmediği bu yeni güç ile tarihin kaderini tekrardan mı yazacaktır? Yoksa içinde uyanan güç onu tamamıyla kasıp kavurup boş bir kabuğa mı çevirecektir?