Yeni Üyelik
15.
Bölüm

♧BENİM KADINIM♧

@nghn__

Merhaba, iyi günler! Hikayemiz son hızıyla devam ediyor.

Favori karakterleriniz kimler merak ediyorum, buraya yazabilirsiniz.

Bölümlere bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Herkesi çok seviyorum, iyi okumalar dilerim!

*************

Günün güzelliği gözler önüne serilmiş sokaklar yavaş yavaş doluyordu. Yeni umutlar, farklı hayaller, verilen sözler ve daha niceleri günü doldururken insanlara düşen bunları yaşamaktı. Bütün gaye bize biçilmiş zamanda var olmaktı. Mirza'nın uyanmasını beklerken Baran ağabey gelmiş bir şeyler yemem için beni kafeteryaya göndermişti. Baran ağabey orada dururken ben bir şeyler atıştırmıştım. Baran ağabey geldiğinden beri durgundu. Üzerindeki kamuflajını çıkarmamış olması işten döndüğünü gösterirken yorgun olduğu fazlasıyla belliydi. Vakit kaybetmeden odaya dönmek için ayaklandım. Bedenim yorgundu üstüne hamile olmam daha fazla yoruyordu. Birkaç haftadır bedenimin hissettirdikleri birkaç gün önce anlam kazanmıştı. Hareketini hissedemiyordum fakat orada olduğunu biliyordum. Düşüncelerim beni meşgul ederken odaya çoktan varmıştım.

 

Baran ağabey ve Mirza'nın sesi kulaklarıma dolarken sinirli bir Mirza göreceğime emindim fakat içeriden gelen ses bunun tam aksini söylüyordu. Mirza ile burada olduğumuz süre içinde gelip giden hiç eksilmemişti. Her gün birçok geçmiş olsun dileği alıyorduk, Mardin ağasına gerçekten değer veriyordu. Derin bir nefes alarak kapıyı açıp arkamdan kapattım. Yavaş adımlarla ilerlerken Mirza odağıma girmişti. Yatakta doğrulmuş oturur şekilde gülerek Baran ağabey ile sohbet ediyordu. Mirza gülerken Baran ağabeyin kahkahası odada yankılanmıştı.

 

 

''Siz geleceksiniz diye evde annem seferberlik ilan etti. Hatice abla bir aşağı kata bir sizin odaya koşturup duruyor. Günde en az üç kere odanın tozunu aldırıyor. Dün akşam yeter anne kadın yoruldu dedim, oğlum tozlu tozlu yerde mi yatsın diye tavır yaptı.''

 

 

Mirza göğsünü tutarak gülerken muhabbetlerine dahil oldum.

 

 

''Neşeniz bol olsun.''

 

 

İkisi de bana dönerken Mirza ciddileşmiş hemen sorularını sıralamaya başlamıştı.

 

 

''Yemeğini düzgün yedin mi? İyi misin, doymadıysan dışarıdan söyleyelim.''

 

 

Derin bir nefes alarak sandalyeye oturup cevap verdim.

 

 

''Yedim ve iyiyim siz nasılsınız? Sesiniz koridordan duyuluyordu, pek neşeliydiniz.''

 

 

Baran ağabey gülerek bana döndü.

 

 

''Ağabeyim çıkacağını duyunca duygu yoğunluğu yaşadı.''

 

 

Kaşlarım çatılırken Mirza'ya döndüm. Sabah doktoru ikna etmeye çalışmış fakat başarısız olmuştu. Çıkması için nasıl izin aldığını düşünmeye başlayacakken sormaya karar verdim.

 

 

''Bir hafta boyunca burada olacağını söyleyen doktora ne oldu?''

 

 

Mirza gülümseyerek arkasına yaslandı. Baran ağabey dalmıştı, gözleri kapıdaydı.

 

 

''Yarın sabah çıkmaya ikna ettim, evde bakım yapılacak.''

 

 

Mirza'nın gülümsemesi genişlerken onu onaylayarak sandalyeye yaslanmıştım. Gözlerim Baran ağabeye takılmıştı, sessizliği hala sürüyordu. Kafamı Mirza'ya çevirdiğimde onunda benimle aynı şeyi düşündüğünü anlamıştım. Yeşil gözleri Baran ağabeyi incelerken kaşlarını çatmıştı. Sesimi alçaltarak Mirza'ya yaklaştım.

 

 

''Baran ağabeye ne oldu?''

 

 

Mirza sıkıntıyla bir nefes aldı. Sessizlik odada kol geziyordu. Nefes seslerimiz birbirine karışırken yeşil gözleri odağını bana çevirmişti.

 

 

''Bilmiyorum Buğlem. Uyandığımda pencereden bakıyordu, biraz konuştu fakat zaman zaman dalıyor. Bir sıkıntısı olduğu belli, şimdilik anlatmıyor. Konuşmayı denedim ama konuyu anlayınca kapattı. Sen konuşur musun güzelim? Baran seninle anlaşıyor, anlatabilir.''

 

 

Baran ağabey ile anlaştığımız doğruydu. Akşamları geldiğinde herkesle uğraşır sonra benimle bir olmaya kalkıp Mirza'ya laf atıyordu. Evin büyük oğlu olsa da küçük bir çocuğun neşesi vardı üzerinde, herkesi kendine uyduruyordu. Şimdiye kadar sinirlendiğini birkaç kez görmüştüm. Sürekli gülen adam gidiyor yerine bambaşka birisi geliyordu. Alazlar güçlerini büyüttükleri öfkeden alıyordu. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp Mirza'yı onayladığımda Baran ağabey ayaklanmıştı.

 

 

''Ağabeycim, yengeciğim ve küçük Alaz kalmayı isterdim fakat çok yorgunum. Yarın sabah sizi ben alacağım, kendinize iyi bakın.''

 

 

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Mirza'ya dönmüştüm. Neşeyle yüzüme bakmış Baran ağabeyi uğurlamıştı. Uyandığından itibaren böyleydi, söylediği gibi miladımız olmuştu. Her şeyi toparlamak için yeni günler bizi bekliyordu, belki de dünya artık bizim için dönüyordu.

 

*************

Bazı anlar gelirdi ne kelimeler iş görür ne cümleler anlam kazanırdı. Dünya dönmeyi bırakır, herkes olacakları beklerdi. Zaman bir girdap misali seni içine çeker bir daha bırakmazdı. Yüzyıllar gibi süren o dakikalar hiç bitmeyecek bir film gibi sürekli sıralanır dururdu. Anılar akıp giderken o süre içinde bize düşen yalnızca izlemekti...

 

Bir çift yeşil gözü izlerken geleceğimi gözlerinden okuduğum adamın nefesiyle can buluyordum. Şükürlerimin sebebi, kalbimin sahibiydi... Kalbimi yoran yegane insanın verdiği sevgi yorgunluğun tüm kırıntılarını süpürüp atıyordu. Gözlerindeki alevler bu defa sevgiyle tutuşuyordu. Gülümsemesini saklamıyor gözlerime korkmadan bakıyordu, canıma canan olmuştu. Elimde hiçbir şey yokken birden bire her şeyim olmuştu. Şimdilerde kalbim bir çift yeşil göz için atıyordu. Kalbinin bağını veren adamı kendime bağlamıştım. Onun nefretini aşkımla sarmış aşktan başka eser bırakmamıştım.

 

Canımı yaktığı gibi canını yakmıştım, yorduğu kadar yorulmuştu. Mirza ALAZ'ın en büyük pişmanlığı gösterdiği nefretti. Yeminlerimin sebebi olan adam yaptıklarını yaşıyordu fakat kalbim onun kadar güçlü değildi. Sevda yaraladığı kadar güçlendiriyordu. Biz gücümüzü yaşadıklarımızdan alırdık, onlarla ayakta kalırdık. Geçmişin gölgesi geleceğin bekçisiydi ve belki de geçmiş geleceğin müjdesini veriyordu.

 

Tüm bunlar ruhumda yankılanırken benim yaptığım yalnızca onu izlemekti. Kapalı gözlerinin ardında gizlediği yeşillerin sıcaklığını hissediyordum. Kemikli suratına yerleşen sert ifade her zaman yerindeydi. Uyurken bile kaşları düzelmiyordu, sert çehresi uykunun bilinmez kollarında hükmünü yitirmiyordu. Yerimden kalkarak yanına yaklaştım.

 

Ellerim ellerini bulurken derin bir nefes almıştım. Gözlerim elindeki oyuntulu gümüş yüzüğe takılırken gülümsememe engel olamamıştım. Odaya girdiğimde yüzüğünü istemiş daha sonra takarak diğer eşyalarını çekmeceye koymuştu. Sahiplik halkası ellerimizden çıkmayacaktı, bugüne kadar da asla çıkarmamıştı. Derin bir nefes alarak ellerimi gür saçlarına uzatıp varla yok arası dokunmuştum. Ellerim yüzüne inerken uzamış sakallarında gezinmiştim. Parmak uçlarım sakallarına değerken mırıltısıyla irkildim.

 

 

''Ellerin böyle dolaşacaksa o sakalları kesmeye hiç niyetim yok...''

 

 

Gözlerini yavaşça açarak yüzünü elime bastırdığında hızla nefes alıyordum. Göğsüm irkilmenin etkisiyle inip kalkarken o yalnızca elini elimin üzerine getirerek avuç içime dudaklarını bastırmıştı. Mutluluk damla damla birikiyordu elimi bıraktığında yavaşça çekmiştim. Yerinde doğrulurken boğazını temizleyerek konuştu.

 

 

''Beni çok bekletme olur mu Aşeka, sevdayı geç bulmuşken erkenden alma ellerimden.''

 

 

Dudaklarım aralanırken kolumdan tutarak yavaşça yatağa oturmamı sağlamıştı. Elleri dudaklarımı bulduğunda yavaşça üzerinde gezinen parmaklarıyla gözlerimi kapatmıştım. Gözyaşları bu defa mutluluktan dolarken sağ gözümden süzülen bir damla ile gözlerimi açmıştım.

 

 

''Dökme incilerini, seni yeterince ağlattım. Bu azabı yaşatma bana...''

 

 

Elleri gözyaşlarımı silerken dudakları bu defa anlımı bulmuştu. Elleri saçlarımda dolaşırken her solukta kokusu ciğerlerime doluyordu. Mirza aşk kokuyordu, onun kokusu sevdanın kendisiydi. Dudaklarımdan dökülen yakarış onun nefesine karışırken karşılığını çoktan almıştım.

 

 

''Seni seviyorum...''

 

 

Allah'a bir kez daha şükretmiştim. Sevdayı yaşamama izin verip bana dünyayı verdiği için binlerce kez şükrediyordum. Kısa sürede kendimi toparlamış Mirza ile konuşmuştuk. Her şey yavaş yavaş toparlanıyordu. Ellerim sırtına giderken terlediğini fark etmiştim. Aklıma annemin getirdiği eşyalar gelirken yerimden kalktığımda Mirza sorar gözlerle bana bakmıştı.

 

 

''Nereye gidiyorsun?''

 

 

Dolaba doğru dönerken bir yandan da Mirza'ya cevap veriyordum. Annemin verdiği çantanın içinden kıyafetleri alıp ona doğru döndüm.

 

 

''Terlemişsin üzerini değiştirelim.''

 

 

Üzerine bakarken kafasını sallayarak onayladı.

 

 

''Tek başına yapamazsın, vücudum ağır Buğlem. Önce sen üzerini değiştir sonra Giray'ı çağırırsın o yardım eder.''

 

 

Vücudunun ağır olduğunu biliyordum ama yapabileceğimi düşünüyordum. Önce kendi üzerimi değiştirip sonra Mirza'nın yanına döndüm. Annem ikimize de aynı renkte takımlar koymuştu, bu duruma gülümsemiştim. Elimdeki askılı sporcu atletini yatağın üzerine bırakarak Mirza'ya baktım. Hemşire serumunu çıkarmıştı, bu yüzden dikkat etmem gereken sadece yarasıydı.

 

 

''Ben yapabilirim, rahatsız etmek istemiyorum.''

 

 

Mirza sesini çıkarmadan doğrulduğunda yarasına dikkat ederek üzerini çıkarmaya başladığımda bir anlık ani nefes sesini duyduğumda hareketime son vermiştim.

 

 

''Canını mı yaktım? Özür dilerim ben Giray ağabeyi çağırayım.''

 

 

Beni durdurup sakin bir sesle cevap verdi.

 

 

''Yok bir şey güzelim, devam et.''

 

 

Yavaşça üzerini çıkardığımda derin bir nefes almıştım. Zor kısmı bitmişti, atletini giydirmekten vazgeçip bol tişörtünü kafasından geçirerek yavaşça kollarını giymesine yardım ettim. Sonunda giydirip geri çekildiğimde Mirza rahatsızca üzerini düzeltip kafasını yavaşça geriye doğru atmıştı. Alnına düşen birkaç tutan saç rahatsız ediyordu. Dudaklarımdan firar eden kahkahaya engel olamazken Mirza tek kaşını kaldırarak bana baktı.

 

 

''Kocana güleceğine bozduğun saçlarını düzeltsen daha iyi olacak hatun.''

 

 

Saçlarını geriye doğru düzeltip yatağın üzerindeki alt pijamaya uzanırken gerilmiştim. Üzerini değiştirebilirdim fakat alt pijamasını giydirmek beni utandırıyordu. Zihnim onun eşim olduğunu hatırlatırken pijamayı alıp kendimi rahatlatmak için bir nefes aldım. Bacaklarını kapatan örtüyü uzanacakken Mirza durdurmuştu.

 

 

''Ben hallederim, sen Giray'ı çağırır mısın?''

 

 

İtiraz edecekken beni durdurup sözlerini tekrar ederek göndermişti. Koridora çıkıp asansöre yöneldiğimde dolu olduğunu görerek merdivenlere yöneldim. Odası üst kattaydı, biraz merdiven çıkmam gerekecekti.

 

Odaya ulaştığımda danışmadan müsait olduğunu öğrenerek kapıyı tıklatıp bekledim. İçeriden ses gelmeyince bir kez daha çaldım. İçeriden gelen birkaç tıkırtıdan sonra kapı açılmış uykulu gözlerle bana bakan Giray ağabeyi görmüştüm. Beni görünce kaşları çatılmıştı.

 

 

''Bir şey mi oldu yenge?''

 

 

Yarı açık gözlerini elleri ile ovup uykulu gözlerini kısarak bana baktı.

 

 

''Mirza terleyince üzerini değiştirdim ağabey sonra Mirza gerisini kendinin halledeceğini söyleyip seni çağırmamı istedi. Uyuyordun sanırım kusura bakma rahatsız ettim.''

 

 

Elleri saçlarını bulurken yavaşça boynunu ovup gülümseyerek bana baktı.

 

 

''Ne rahatsızlığı yenge, bakalım ne istiyor ağabeyim.''

 

 

Odaya gittiğimizde Mirza altını giymiş eli göğsünde yavaşça nefes alıyordu. Hızla yanına gittiğimde kafasını kaldırarak bana baktı. Elini göğsünden çekip sorun olmadığını söyleyerek Giray ağabeye döndü.

 

 

''Uyuyor muydun?''

 

 

Giray ağabey onaylayarak konuştu.

 

 

''Nöbetim var, biraz uyuyayım dedim. Buğlem gelince uyandım bir sorun mu var?''

 

 

Mirza anladığını belirten bir ses çıkardığında ben koltuğa geçmiştim. Yerimde geriye doğru yaslanıp gözlerimi ağabey kardeşe çevirdim.

 

 

''Kusura bakma ağabeycim. Biraz dışarıya çıkmak istiyorum odada bunaldım, doktorum sen değilsin ama sürekli gelip giden öğrencilerden sıkılınca seni çağırmak istedim.''

 

 

Giray ağabey anlayışla Mirza'yı onaylarken yüzünü sıvazladı.

 

 

''Anladım ağabey. Dışarıya çıkabilirsiniz ama kendini zorlamamak şartıyla... Biraz dolaşmak ikiniz içinde iyi olur.''

 

 

Mirza Giray ağabeye teşekkür ederek tekrar uyuması için gönderip yataktan çıkmak için üzerini açmıştı. Yerimden kalkıp ona yardım ederek ayağı kaldırmıştım. Dolaptan örgü hırkasını alıp omuzlarına attığımda bana dönmüştü.

 

 

''Dışarısı serin olur, üzerinde kalsın.''

 

 

Gülümseyerek beni onayladığında bende hırkamı alıp üzerime giyinmiştim. Hastanenin bahçesinde ellerim ellerinde yavaş adımlarla dolaşırken ilerideki banka oturmuştuk. Yüzümüzü okşayan esinti ruhuma işlerken derin bir nefes alıp gülümsedim. Mirza'nın gözlerini üzerimde hissederek ona döndüm.

 

 

''Ne düşünüyorsun?''

 

 

Aklımdan geçen tek şey böyle bir havada onu düşünerek Yalım ile gezdiğim gündü. Tepenin oradan geçerken görmüştüm onu, aklıma her düştüğünde karşıma çıkmıştı. Yalım benim için çok farklıydı. Kendimi bildim bileli onunlaydım, ateş parçam hep benimle kalmıştı.

 

 

''Yalım'ı özledim, sen?''

 

 

Kolunu belime sarıp beni kendine çekerek saçlarımın üzerine küçük bir buse koydu. Çenesini yaslayarak derin bir nefes aldı. Hayatımın en güzel dakikalarını yaşıyordum. Sevdanın hediyesi olan hayatı yaşamanın değeri paha biçilmez oluyordu. Elleri karnımı bulurken yavaşça avucunu yerleştirerek bekledi.

 

 

''İstediğin zaman görmeye gideriz güzelim... Buğlem, sana çok benziyordu. Sadece gözleri, onlar benim gözlerim gibiydi ama senden parçalar taşıyordu. O yeşil harelere karışmış kahverengi çizgiler vardı. Senin kadar güçlü duruyordu, kararlıydı. Beni hayata siz bağladınız güzelim. O gün o odadan çıkmak zorunda olmasaydım seni öylece bırakıp gitmezdim. Şimdi ne kadar özür dilesem de fayda etmeyecek biliyorum ama sen beni affet olur mu?''

 

 

''Ben seni hep affettim Mirza ama hiçbir zaman unutmadım...''

 

*************

 

....Birkaç hafta sonra......

 

Günler birbirini kovalarken yaşamın verdiği koşuşturmaya ayak uydurmaya çalışıyorduk. Bizim için verilen kadere ayak uydurmak kolay değildi zaten hayatın kolay olacağını kimse söylememişti. Hayat geçilmesi zor engellerle doluydu. Acıyı da tatlıyı da yaşıyorduk fakat sonrasında hayatın sana verdiği güzellikler ile her şeyi unutuyordun. Hayat aldıklarının yanında birçok şey veriyordu.

 

Kollarının arasında yeni güne uyandığım sevdamı izlerken mutluluğum ruhuma sığmıyordu. Her şey geride kalmıştı... Mirza söz verdiği gibi her şeyi toparlamıştı, miladımızın devamını getirmiş sevgimizi büyütmüştü. Gözlerim yüzüne kayarken yeşil gözlerini gördüğümde gülümsememe engel olamamıştım.

 

 

''İyice uykucu oldun hatun, ne yapacağım ben seninle?''

 

 

Yatakta doğrulurken kendini belli eden karnım üzerine Mirza kahkaha atarak eğilip dudaklarını bastırdı.

 

 

''Günaydın uykucu annenin aslan oğlu.''

 

 

Kaşlarımı çatarak Mirza'ya baktığımda gülmeyi bırakarak yataktan kalkıp yanağımı öperek doğruldu.

 

 

''On dakika fazla uyumuşum, sen bana uykucu diyorsun Mirza. Hafta sonuda bende senin uyumana izin vermeyeceğim. Hem sen nereden biliyorsun oğlun olacağını, bir rüya ile anlaşılmaz.''

 

 

Hamilelik beni kesinlikle değiştirmişti. Mirza ile daha özgür konuşuyordum fakat bunun yanında duygusallığı da beraberinde getirmişti. Mirza göz kırparak bana döndü.

 

 

''Verme güzelim, verme. Hadi hazırlan kahvaltı edelim sonra hastaneye gideceğiz ayrıca ben babayım hissediyorum.''

 

 

Mirza'yı onaylayarak kısa sürede hazırlanmış kahvaltıya inmiştik. Bütün aile kahvaltımızı ederken sohbetimizde beraberinde geliyordu. Mirza bugün izinliydi, önce hastaneye gidip bebeğimizi görecektik daha sonraysa aşiret toplanacaktı. Bugün Şiyar'ın bittiği gündü...

 

Hastaneye vardığımızda heyecanım iki katına çıkmıştı. Her kontrolde aynı heyecanı yaşıyordum. Mirza elimden tutarak odaya doğru yöneltirken kapıdaki kadınlar görüş açıma girmişti. Çoğunun karnı deyim yerindeyse burnundaydı. Kısa süreli beklememenin ardından adımın söylenmesi ile içeriye girmiştik. Mirza özellikle kadın doktor seçmiş hastane yönetimine de el atmıştı. Randevu saatleri sistemli bir şekilde ayarlanmıştı hepsiyle Giray ağabey uğraşmış sonucunda Mirza'nın isteği yerine getirilmişti. İçerideki masaya doğru oturduğumuzda doktor güler yüzle karşılamıştı.

 

 

''Hoşgeldiniz Buğlem Hanım, sizde hoşgeldiniz Mirza Bey. Bugün nasılsınız bakalım, bebeği görmeye hazır mıyız?''

 

 

Mirza gülümseyerek doktora selam verip bana döndüğünde bende Mehtap Hanım'a cevap vermiştim.

 

 

''Hoşbulduk teşekkür ederiz.''

 

 

Sedyeye geçmiş soğuk jelin üzerinde gezinen ultrason aletinin serinliği ile ürperiyordum. Bir şey anlayacak gibi dikkatle karartılara bakarken sabırsızlığımı gören doktor gülümseyerek bize baktı.

 

 

''Bebeğimiz gayet sağlıklı hiçbir sorunu yok hatta cinsiyetini bile söyleyebilirim. Öğrenmek istiyor musunuz?''

 

 

Gözlerim Mirza'ya dönerken gülerek beni seyrettiğini görmüştüm. Tekrar doktora dönüp kafamı onaylar biçimde salladım. Bir süre dikkatle baktığında peçete uzatarak karnımı temizlememi bekledi. Sabırsız gözlerle ağzından dökülecek kelimeleri bekliyordum. Mirza'nın sabrı tükenmiş olacak ki sıkıntıyla konuştu.

 

 

''Cinsiyetini söyleyecek misiniz doktor hanım?''

 

 

Doktor gülümseyerek bizi odasına yönlendirirken sözlerine başladı.

 

 

''Yeni ailelerin bu neşesine ortak olmak mesleğimin en güzel yanı olsa gerek. Merak etmeyin Alaz bebek gayet sağlıklı ve şunu söyleyebilirim... Bir oğlunuz olacak, hayırlı olsun.''

 

 

Gözlerim şaşkınlıkla doktora bakarken Mirza bana yaklaşıp anlımdan öpmüş kulağıma söylemiştim diye fısıldamıştı. Gülümsememe engel olamazken doktorun söylediği diğer şeyleri dinliyordum. Her kontrolde dikkat etmem gerekenleri sıralıyor ve bunların üzerinden birçok kez geçiyordu. Üçüncü ayın ilk haftalarındaydım ve karnım kendini belli edercesine büyümüştü. Bu süre içinde gardırop yenilenmiş daha geniş elbiseler alınmıştı. Yol boyunca Mirza'nın imalarını dinlemiş kahkahalarla eve varmıştık.

 

Avlunun ortasında Efken karşımıza dikilirken aşiretin toplandığını söyleyip yerine geçmişti. Mirza derin bir nefes alıp belimden tutarak odaya yönlendirdi. Dolaptan aldığım şalı saçlarımın üzerine çekerek onun hazırlanmasını bekledim. Banyodan çıkıp yanıma geldiğinde dikkatle beni inceledi.

 

 

''Ters bir hareket yapmanı istemiyorum Buğlem, gereken cevabı ben vereceğim bundan şüphen olmasın. Senden yalnızca yanımda kalmanı istiyorum, anlaşıldı mı?''

 

 

Mirza'yı onaylarken odadan çıkıp üst kata ulaşmıştık. İçeriye girdiğimizde aşiretin ileri gelenleri toplanmıştı. Gözlerim köşede ayakta bekleyen Şiyar'a takıldığında nefretle yüzüne baktım. Kafasını yerden kaldıramıyordu, yüzüme bakacak yüzü yoktu. Mirza beni yönlendirip kendiside oturarak topluluğa hitaben konuştu.

 

 

''Hoşgeldiniz ağalar! Herkes niye sizi buraya topladığımı biliyor lafı uzatmanın manası yok.''

 

 

Herkesten onaylayan nidalar döküldüğünde benim gözlerim yalnızca Mirza'daydı. Elini dizine koyarak öne doğru durmuş konuşmasına devam etmişti.

 

 

''Şiyar BERDAN'IN elindeki toprakları aldım. Kimsenin ona borcu yoktur, onunda Mardin'de yeri kalmamıştır. Bu günden sonra Mardin'e atımını attığını görürsem yaşatmam... Ağalığa göz koyanlarınızda iyi dinlesin. Çocuğum erkektir, Alazların varisi doğacak... Başka sözüm yok. Sözümün üzerine söz olmayacak, dağılabilirsiniz!''

 

 

Loading...
0%