Yeni Üyelik
22.
Bölüm

♧KÜÇÜK MUCİZELER ♧

@nghn__

Herkese merhaba! Bir önceki bölümün yorumları çok çok az lütfen yorum yapmayı unutmayın. Emek karşılığı olarak görmek istiyorum.

Bol bol oy vermeyi, satır içi ve genel yorum yapmayı unutmayın...

Sizi seviyorum, iyi okumalar!

****************

İnsan hayatı boyunca birçok şeye şahitlik ederdi. Her yaşında kendinden bir şeyler kaybederek olgunlaşır bu olgunlaşmayı bir kazanç sayardı. Sona adım adım yaklaşırken gidenlerden çok gelenlere yoğunlaşırdı. Oysa ki hayat bir oyundu. İnsana her sonda bir başlangıç yaşatırdı.

 

Zihnim geçmişin tozlar arasında bıraktığı anılara dalarken gözlerim boşluğa dalmıştı. Göğsümde usulca nefes alan canıma sarılmış düşünüyordum. O gece mahşer gibiydi.Sessizlik dört bir yanı sarmıştı. Her yeri çevrelemiş kara dumanını üstümüze salmıştı. Cam kırıkları arasına düşen metal kovanın sesi bıçak gibi keskindi. Gözlerim şaşkınlıkla izlerken çevrem de benden farksızdı. Giray ağabey önündeki adama silah doğrultmuştu. Ne dediğini ayırt edemeyecek kadar kulaklarım uğulduruyordu. Sözlerini bitirip elindeki silahı beline taktı. Arkasını dönüp yavaş hareketlerle bana doğru gelen bedenle arkasında bıraktığı bedenin Mirza tarafından esir alınması uzun sürmemişti. Derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Oğlum sakinleşmiş gelen kurtarıcısına bakıyordu. Kahverengi gözlerin odağı olduğumda sakin sesi kulaklarıma dolmuştu.

 

"Bu cenneti bende tadacağım... Bunu yaptığım için beni pişman etme, ona iyi bak..."

 

Bir şey söylememe fırsat vermeden can eşinin elinden tutup odasına gitmişti. Kapanan kapı sesiyle kendimize gelmiştik.

 

Konağın ortasında bembeyaz kesilmiş adamın tam karşısında bütün heybetiyle Mirza duruyordu. Her yer kırık cam parçaları ile dolmuş bütün konak toplanmış olanları izliyordu. Herkes şaşkınlıkla az önce olanları sindirmeye çalışıyordu. Giray ALAZ ilk defa eline silah almış bir bedene doğrultmuştu. Canını yakmamış ama can alacağı korkusunu vermişti. Mirza'nın arkasında bembeyaz kesilen adam bunun kanıtıydı. Yere düşen kovan bir bedene değil bir düşünceye denk gelmiş ve saf gerçeklikle paramparça etmişti.

 

Zihnim andan kopup aydınlanırken beynimde sadece tek bir söz yankılanıyordu. Candan önce canının parçası vardı. Bu öyle bir parçaydı ki bir kez tadına vardığında onun için her şeyi göze alıyordun. Olmaz dediğin ne varsa oluyor, yapmam dediğin ne varsa yapıyor, dünyayı onun için en güzel hale getirmeye çalışıyordun. Her şeyden herkesten önce o vardı ve olmaya devam edecekti.

 

****************

Günler ayları kovalar her yeni doğan güneşe bir hikaye bahşederdi. Binlerce hayat binlerce insana şahitlik eder serüvenine devam ederdi. Gözlerimin önünde geçip giden zamanın tüm acısına rağmen gözlerim gülüyordu. Eskiye bir sünger çekip yeni günüme oğlumun paytak adamlarına şahitlik ederek başlıyordum. Zamanla büyümüş babasının kopyası haline dönüşmüştü. Yemyeşil ormanlarını yaşına büyük gelen bir karakterle karşısındakine çeviriyor bu kocaman dünyaya küçük mutluluklar ekliyordu. Konak kapısının sesini duyunca hızlanan oğlumun arkasından gülümseyerek baktım.

 

"Baba!"

 

Küçük ormanlarında meşk eden hayranlıkla çınarının kollarına atlamıştı. Mirza yüzünden eksik etmediği gülümseme ile kucağına aldığı oğluyla sohbet ediyordu.

 

Her gün konak bu görüntüye şahit olurdu. Azer Mir babasının yolunu gözler gelir gelmez kucağına atlar yarım konuşması ile kahkahalara boğardı. Mirza bir kolunu oğluna dolamış boşta kalan koluyla bana sarılmıştı.

 

"Hoş geldin Mirza."

 

Ona hep adıyla sesleniyordum. Aşk dediğin birkaç sevgi sözcüğüne sığacak kadar sıradan değildi gözümde... Mirza demek bütün hepsini karşılıyor ruhumdaki filiz ilk günkü gibi aşkla salınıyordu. Yeşil gözlerinin içine serilen kahverengilerde kendimi görüyordum. Aşkın sevdanın yansıması gerçekliği bu kadardı benim için, bir çift yeşil göze sığıyordu. Yüzüne yerleşen gülümseyi bozmadan her zamanki gibi buyuruma cevabını verdi.

 

"Hoş buldum hatun."

 

Dudakları alnıma imzasını bırakırken yine bir çığlık bizi ayırmıştı.

 

"Hatuyn diyil baba. Anneym beniym. Öpüjüyk yapma!"

 

Mirza kaşlarını şaşkınlıkla kavislendirerek oğlumuza baktı.

 

"Senin annen benim hatunum. İstediğim zaman öperim aslan parçası."

 

Küçük kaşları çatılırken hırçın tavrına bürünmüştü. Sanki o küçük bedende kocaman bir adam saklıyordu. Sevdiği ve onun olan hiçbir şeyi paylaşmayı sevmiyordu. Yeşil gözlerini babasının gözlerine dikerek sinirli ve yarım yamalak cümlelerini sıraladı.

 

"Beniym adıym Ajey Miy asyan deyiy! Beyn öpüjüyk yapayıym!"

 

Babasının kucağından atılıp dudaklarını yanağıma değdirdiğinde zafer kazanmışcasına babasına baktı. Küçük kolları boynuma dolanırken hemen kafasını omzumun üstüne yaslamıştı. Alazların konağında Mirza'ya kafa tutan tek kişi oğluydu. Herkesi dize getiren biri olurdu ve bu şüphesiz kendi canı olmuştu.

 

****************

Geceler insanların kusurlarını örterdi. Geceler herkese en güzelini gösterirdi. Mardin semalarında gece her yerden daha güzel olurdu. Gökyüzü simsiyah örtüsünü bütün şehre örter bu güzel şehri gerdanlık takmış bir kız gibi ışıl ışıl parlatırdı. Sıralı ışıklar sanki bir kolyenin işlemesi gibi görünürken gökyüzüde yeryüzünü kıskanmış en doğal takısını takmıştı. Yıldızlar bütün ışıltısıyla gökyüzünde asılı duruyor seyirlik bir görüntü sunuyordu.

 

Omzuma bırakılan şalla izlemeyi bırakarak yeşil gözlerin sahibine döndüm. Anlaşılan Azer Mir uyumuştu. Kolları arasına aldığı bedenimi ona çevirerek başımı göğsüne yasladım. Elleri saçlarımın arasında dolanırken dudaklarını bastırdı.

 

"Saf değiştiriyorsun hatun, gözümden kaçıyor sanma."

 

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken yüzünü ellerimin arasına aldım.

 

"Hangi konuda Mirza Ağa?"

 

Tek kaşı alayla kalkarken belindeki kollarını sıklaştırdı. Yüzünü elime yaslarken dudakları kelimeleri serbest bıraktı.

 

"Sen daha iyi biliyorsundur hangi konuda olduğunu hatun. Bu konakta benim sözüm geçer küçük benin değil. Unutma bunu..."

 

Dudakları hafifçe dudaklarıma dokunurken aşk dört bir yanımı sarmış beni büyüsü içine çekmişti. Bedenim bedenine daha çok yaklaşırken dudaklarını ayırıp alnını alnıma yasladı. Söylediklerine cevap vermemi beklemeden kendi konuşmasına devam etmişti.

 

"Madem benim sözüme eş söz söyleyecek bir oğlum oldu o zaman birde sana eş bulalım hatun."

 

Kolları arasına aldığı bedenimi yatak odasına taşırken kollarımı boynuna doladım.

 

Sevda bütün büyüsünü üzerimize salmış aşkın iki bedende can bulmasına izin vermişti. Ömrümüzü birbirine katarken hayat yeni güzelliklere kucağını açıyordu. Solukların birbirine karıştığı anlarda semaya ışığını saçmaya hazırlanıyordu. Hayat karşımıza gelecekleri hazırlıyor bizi buna şahit tutuyordu.

 

Loading...
0%