@nghn__
|
Herkese merhaba! Yeni bir bölümle karşınızdayız. Fikirlerinizi ve bölüm hakkındaki yorumları çok merak ediyorum. Bu bölümde karakterleri biraz daha tanıyacaksınız. Karakterler hakkında merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Oy vermeyi unutmayalım herkese iyi okumalar diliyorum. *************** Zihin bin bir karmaşadan oluşan karanlık bir girdaptı. Hatıralar orada bir süre yaşar daha sonra üstünü tozlar kaplardı. Bazen bir yel eser o tozları kaldırırdı. Tozlar uçuşup zihnini bir fırtınaya bırakırken sen sadece gülümserdin. Kimi zaman acı bir gülümseme peydah olurdu yüzünde kimi zaman yaşanmışlıkları selamlar gibi güzel bir tebessüme ev sahipliği yapardın. Karanlık geceye karışan şarkının sözlerine eşlik eden adamın sigarasından usul usul dağılan duman tıpkı zihninden kalkan tozlar gibiydi. Kimi kandırıyordu? O yeşil gözler asla tozlu bir hatıraya dönüşmüyordu. Günlerdir gözünü her kapattığında o zümrütler karanlığa bir ışık gibi doğuyordu. İnsan her rüzgar estiğinde aynı kokuyu alır mıydı? Mardin bu gece çok rüzgarlıydı ve adam artık uzaktan uzağa bu kokunun müptelası olmaktansa gidip doyasıya içine hapsetmek istiyordu. “Zümrüt gözlüm koru kendini… Bizim gibilerin bitmez kederi.” Şarkı sözleri avluda yankılanırken düşünceleri kafasını kurcalıyordu. Bugüne kadar asla bir kadının evi olmak istememişti. Her soluğunu hissetmek, saçının her teline ayrı ayrı sevdalanmak ona çok uzaktaydı. Aşk mantığına sığmayan aptal bir his gibi geliyordu. Yanlış anlaşılmasın ilk defa gördüğü kadına aşık değildi ama bu içindeki hissin adını ne koyması gerektiğinden de emin değildi. Vatan sevgisini bilirdi hem de gözünü kırpmadan canını verecek kadar… Bir kadını sevmek vatan sevmeye benzer miydi? Sigarasından son bir nefes alarak dudakları arasından dumanı serbest bıraktı ve izmariti küllüğe bastırdı. Eli radyoda çalan şarkıyı durdurmak adına uzanırken çoktan ayaklanmıştı. “Nereye gidiyorsun, hani sohbet etmek istiyordun?” Gözleri avluya giren kardeşine dönerken tebessüm etti. Normalde sohbet etmekten hoşlanmazdı. Çenesi sadece dönme ihtimalini düşük bulduğu görevlere gideceği zamanlarda veya çok mutlu olduğunda düşerdi. Bunu evdeki herkes bilirdi ama sohbet etmek istiyorum dediğinde geri çevirmezlerdi. Ceketini dikkatle giyerken kardeşini cevapladı. “Hastaneye gidiyorum.” Kardeşi kaşlarını şaşkın bir şekilde kavislendirerek konuştu. Birkaç gündür kendi kabuğundan çıkmayan adamın neden sohbet etmek istediği belli olmuştu. Biraz uğraşmak istiyordu. “Ben genel cerrahi uzmanı Giray ALAZ. Meziyetlerim arasında pansuman yapmakta vardır.” Genç adam gözlerini devirdi. “Memnun oldum sevimsiz, ben kendi doktoruma gidiyorum.” Giray ağabeyinin kendi doktoruna neden gittiğini biliyordu. Besbelli Zeran onun dikkatini çekiyordu ama zihninde bir yerlerde Baran’ın bu işten eli boş döneceğine dair düşünceler dolaşıyordu. Zevzekliği bırakarak anlatmak adına konuştu. “Ağabey seni baştan uyarmak istiyorum. Zeran’ı neredeyse bir yıldır tanıyorum ve yakın arkadaşım. O hayatını birini almaz. Bu işten elin boş dönebilirsin… Hem hani senin dünyanda ikinci bir kişiye yerin yoktu. Dünyanı ters düz etmeye değecek mi?” Baran bir süre ifadesiz bir suratla kardeşini dinledi. Söylediklerinde haklı olabilirdi ama her şey gibi bu da bir ihtimaldi. Denemeden sonucunun ne olacağını bilemezdi. Bu sefer aklıyla değil belki de uzun zaman sonra ilk defa kalbiyle hareket edecekti. İhtimaller dahilinde dünyasını ters düz edecekse bile bu kadına ne olursa olsun ev olmak istiyordu. Belindeki silahı kontrol ederek kardeşine göz kırptı ve avluda ilerledi. “Denemeden ne bileceğim tersinin düzünden güzel olup olmadığını?” Genç adam kardeşi tarafından durdurulduğunda bedenini sakince ona çevirdi. “Madem bu kadar niyetlisin önce otur, bildiklerimi dinle sonra istersen gidersin.” Duyacağı şeyler onu ne denli etkilerdi bilmiyordu ama içinden bir ses ağabeyi için bu kadının bir hayal kırıklığı olacağını söylüyordu. En azından sohbetleri arasında Zeran’ın hayatında birini istemediğini söylediğini ağabeyine anlatsa belki vazgeçerdi. “Bak aslanım… Seni senden iyi bilen, tanıyan yoktur. Sen bana ne söylersen söyle O’nu O’nun anlatacağı kadar bilemezsin, tanıyamazsın. Ben ne varsa kendisinden duymak istiyorum.” Sözleri biter bitmez yoluna devam etmişti. En nihayetinde kadın ona hayır diyecek olsa bile hayatını kendisinden dinlemek isterdi.
***************************** Hayatınızda atacağınız adımlar her zaman çok önemlidir. Baran için bu ekstra önem taşıyordu. Her saniyeyi her detayı ayrı ayrı düşünür A’dan Z’ye planlardı. İlk defa hesapsız kitapsız gidiyordu. Bu zamana kadar yeterince hesaplama yapmıştı. Arabasını durdururken sevdiği bir kitaptan okuduğu cümle zihninden geçti. “Yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan, iyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan, o nefeste boğulmaktan sıkıldım.” Karşıdan hep öyle görünürdü. Hep ortada dolaşan bir algı vardı ve Baran için bu algı çoğu zaman değişmezdi. Asker adam ona bir şey olmaz. Bu durum özel kuvvetlere mensup olduğunuzda daha farklı bir boyuta evriliyordu. Yıkılmaz, yenilmez, bitmez, tükenmez ve daha nice sıfatlar adınızın önüne mesken kuruyordu. Elbette hepsi doğruydu ama bir yerde insan olduğunuz unutulurdu. Baran insan olduğunu hatırladığı şu kısa süre içinde -mış gibi yapmaktan biraz yakınsa kimseye bir zararı olmazdı. Elinde çevirdiği telefondan bakışlarını çektiğinde zihni için bir mola verdi. Tam karşıda acil kapısının önünde geceye inat kadının savrulan siyah saçlarını izledi. İçindeki bu his ne diye sorsanız inanın cevap veremezdi. Tek istediği tek düşündüğü karıncalanan parmak uçlarını o saçlara daldırmak ve sonsuza dek o ince güzel boyunda nefes almaktı. Hastaneden ayrıldıktan sonra ara ara pansumana gitmiş tanımaya çalışmıştı. Biz şimdi neyiz gibi saçma sorular sormak yerine hayatı olduğu gibi yaşamak için aralarında sessiz bir anlaşma yapmışçasına ikisi de uyum sağlıyordu. Derin bir nefes alarak araçtan indi. Genç kadın biraz nefes almak için dışarı çıkmıştı. İçerideki karmaşadan belki üstüne bulaşan kandan ya da bir şeylerden sıyrılmak nefes almak istiyordu işte. Hayatını düşündü. Yaşamı boyunca kendini kurtarmak için çabalamış başarmış ve daha sonra bu döngü başkalarını kurtarmak olarak evrilmişti. Gözleri karşıdan ona yaklaşan adamı bulduğunda içinde tarifsiz bir huzur peydah oldu. Beklediği nefes gelmişti. Şu sıralar içindeki en büyük korkusu adamın kendisini tanıdıktan sonra uzaklaşacak oluşuydu. Bugün anlatmalı inceldiği yerden kopmasını sağlamalıydı. Bunları düşünürken bedeni devasa gövdenin kolları arasına alınmıştı. Şimdilik karşıdan bakıldığında iki arkadaşın dostça sarılmasına benziyordu. Zeran derince bir nefes aldı. “Barut kokmuyorsun…” Adamdan gelen erkeksi gülüş sesiyle kafasını kaldırarak gözlerine baktı. “Doktorum bir süre barut yerine parfüm kokmamı istiyormuş.” Kadının kahkahası kulaklarını şenlendirirken göğsünde duran ellerini nasırlı ellerinin arasına aldı. Avuçları içinde küçücük kalıyordu. Dudaklarını ıslatarak güzel kadına geliş amacını söylemek için dudaklarını araladı. “Zeran sa-…” Sözlerini kesen henüz yeni tıraş ettiği yüzünde dolaşan ellerdi. “Buraya neden geldiğini biliyorum Baran… Önce şu dikişlerini alalım daha sonra sözümü kesmeden dinleyeceksen eğer, sakin bir yere geçmek istiyorum.” Kadın sözünü bitirir bitirmez Baran onu onaylamış ve birlikte içeriye yönelmişlerdi. Hastane koridoruna birlikte girdiklerinde personellerin bakışları ikisini bulmuştu. Anlaşılan her yerde olduğu gibi hastane içinde de dedikodular çabuk yayılıyordu. Babası bu hastanenin sahibiydi fakat tüm kardeşlerin hastane üzerinde hissesi vardı. Hastaneye gelmese bile hastane personellerinin bu hastanenin sahiplerini tanıdığına emin oldu. Ağabeyi ve kardeşlerini tanımaları doğaldı fakat Baran ile tanışmaları onun vurulduğu gün gerçekleşmişti. Bakışları önemsemeden Zeran’ın girdiği odanın kapısından içeri girdi. “Hastanede baya popülersin üsteğmen.” Genç kadının eğlenen ses tonuna karşın tek kaşını alayla kaldırdı. “Bak sen, öyle mi doktor?” Zeran onaylayarak muayene eldivenlerini giydi. “Evet, tüm hastane seni öyle merak ediyordu ki sonunda görebildiler. Söylenenlere göre daha önce hiç gelmemişsin.” Baran tek eliyle sırtından çekerek çıkardığı tişörtünü sedyenin üstüne bırakarak oturdu. Çıplak kalan göğsünde kadının gözleri dolaşırken elindeki malzemelerde kendine yaklaşmıştı. O işiyle ilgilenirken aynı zamanda sohbet ediyorlardı. “Beni sadece tek bir kişinin merakı ilgilendiriyor.” Zeran gizlemediği gülümsemesiyle yaradaki dikişleri inceleyerek dikkatle almaya başladı. Baran ile hastaneden çıktığı günden itibaren sık sık konuşuyorlardı. Başlarda Baran acemice bahanelerle onunla vakit geçirmek adına her fırsatı değerlendiriyordu. İlaç kullanımı, yarasının neden ağrıdığı, pansuman için kendisinden başkasına güvenmediği bunlardan sadece bazılarıydı. Zamanla birbirlerine alışmaya başlamışlardı. Henüz ikisinin de bir isim koyma çabası yoktu fakat bir nevi sevgililerdi. Dikişleri alıp eldivenleri çıkarırken gülümsemesi hala yüzündeki yerini koruyordu. “Evet üsteğmen, hastane serüveninin sonuna geldik.” Baran gülümseyerek tişörtünü giydiğinde derince bir nefes aldı. Hastaneleri zaten hiç sevmezdi ama bu sefer bu kadar sık ziyarette bulunmasının sebebi tam karşısında duruyordu. “Benden kurtulabileceğini mi sanıyorsun doktor? Ben yine seni sık sık ziyarete gelirim tabii sende istersen.” Zeran malzemeleri yerine koyup Baran’a döndü. Devam edip etmeyecekleri bundan sonrasında belli olacaktı. “Mesaim bitti, kıyafetlerimi değiştirip geleceğim. Beni bekler misin?” Baran onu onaylayarak arabasına doğru ilerlemek adına yol alırken Zeran soyunma odasına yönelmişti. Genç kadın Baran’ı fazla bekletmemeyi umarak hızlı davranıp kıyafetlerini değiştirerek makyajını tazeleyip aşağıya indi. Baran arabanın içinde kendisini bekliyordu. Yavaş ama kendinden emin adımlarla arabaya ilerledi. İçinden geçen tek şey her şeyin güzel olmasıydı.
*************************************** Gecenin karanlığı yeryüzünü esareti altına almıştı. Issız yolda ilerleyen araba ilerideki sapaktan dönerken içerisinde sessizlik hakimdi. Genç adam cebinden sigarasını çıkararak dudakları arasına aldığında kendisine uzanan ele müdahale etmedi. “Kullandığın ilaçların etkisini azaltıyorsun, bir süre içme.” Onaylar nitelikte kafasını sallayarak sigarayı almasına müsaade etti. Kadın elinde tuttuğu sigarayı dudaklarının arasına gelişi güzel yerleştirdi. Arabanın çakmağını alarak sigarasının ucunu tutuşturmak için derin bir nefes çekti. Sessizliğin hakim olduğu arabada cılız bir çıtırtı duyulduğunda Baran gözlerini birkaç saniyeliğine kadına çevirdi. Sigaranın dumanı ardından gördüğü yeşil gözlerle sessiz bir iç çekti. Bu kadının gözleri onu içine çekiyordu. Arabayı yavaşlatarak arazinin içindeki tek evin önünde durdu. Kafa dinlemek için geldiği bu eve ilk kez yanında birini getiriyordu. Sessizce boğazını temizleyerek sigarasını içen kadına döndü. “Seni dinleyeceğim. Tek istediğim ne olursa olsun bana dürüst olman Zeran çünkü yalan söylersen bunu anlarım.” Baran daha öncesinde ufak çaplı bir araştırma yapmıştı fakat sıradan bilgiler dışında pek bir şeye ulaştığı söylenemezdi. Genç kadın onaylayarak adama döndü. Zaten yalan söylemeye niyeti yoktu. Karşısındaki adam her ne kadar inkar etmeye çalışsa bile ilgisini çekiyordu. Onu ilk gördüğü günden bu güne bir saniye olsun aklından çıkmıyor, ciğerleri sürekli onu solumak istiyordu. Ona olan ilgisini kabul etmişti. Sigarasından bir nefes daha alarak zehirli dumanı dudakları arasından aheste aheste serbest bıraktı. “Adım Zeran HANBEY, Urfa’da doğmuşum. Annem ya da babam kim bilmiyorum. 3 yaşındayken ailem trafik kazasında hayatını kaybetmiş ve devlet korumasına alınmışım. Klasik hikayelere girmeyeceğim… Devletimin bana ailemle ilgili söylediği tek şey soyumda yaşayan tek kişinin ben olduğum gerçeğiydi. Urfa’nın hatırı sayılır topraklarının tek sahibiyim.” Genç adam duyduğu şeyleri ilk defa öğrenmişçesine bir şaşkınlıkla birkaç dakika sessiz kaldı. Şaşkınlığını yüzünden silerek ifadelerini seyreden kadına uzun uzun baktı. Demek bu yüzden onu detaylı araştırdığında istediği verileri elde edememişti, kadın devlet korumasındaydı. Elbette hayatında her gün çok normal şeylerle karşılaşmıyordu. Bu yüzden sınırları içine aldığı herkesi araştırır en ince detayına kadar öğrenirdi fakat bu kadının dosyasında kafasına oturmayan bazı boşluklar vardı. Bir türlü çözemediği gibi her geçen gün ona bağlanmasına karşı koyamıyordu. İçinden bir ses anlatacaklarının bununla kalmayacağını söylerken kadın sözlerine devam etti. “Okul hayatım ve tüm gençliğim vatanıma hizmet etmek adına kendimi geliştirdiğim eğitimlerle geçti. Anlayacağın beni araştırdığını, yüzündeki yapay ifadeleri çözümleyebiliyorum. Benimle ilgili araştırdığın şeyleri yalnızca ben izin verdiğim kadar öğrenebilirsin.” Genç kadın sözlerini bitirdiğinde adamın sesi arabada hayretle yankılandı. “Has…”
**************************************
Hayatın her zaman durağan gitmemesi ve inişli çıkışlı halleri çoğu kişinin hoşuna gitmezdi. Baran için durum tam tersiydi. Bunca yıldır durağan geçen bir zaman dilimi olmamıştı. Her zaman ele avuca sığmayan, sürekli ceza alan ipe sapa gelmez bir adamdı. Ortamda az önce ettiği küfrün etkisi sürerken yanındaki kadının kahkahası kulaklarını şenlendirdi. İşte o an taşlar yerine oturmuştu, bu güzel kadın belli ki yalnızca kendi halinde bir doktor değildi. Kafasındaki ihtimalleri değerlendirirken bir yandan da doktoru dinliyordu. “Sen askerim dediğinde küfür ettiğimi hatırlamıyorum üsteğmen.” Yeşil gözleri ışıl ışıl bana bakıyor güzel yüzüne yayılan tebessümü gizlemiyordu. Adam gece karası saçlara dokunmak için uyuşan parmak uçlarının isyanını bastırmak için yavaş hareketlerle kadının saçlarını okşadı. Uzun süredir devam eden bu isyan güzel bir sonuç vermişti. “Sana gelirken dünyanı ters düz etmeye değer mi dediler Zeran, belli ki sende dünyamı terse çevirecek çok şey var sana asıl mesleğini sormayacağım. Sen söylemek isteyene ya da şartlar müsait olana kadar… Şimdi birazda ben sana kendimi anlatayım, gel hadi.” Zeran sessizce onu onayladı. Arabadan inen iri cüssesiyle kadının tarafına yönelerek inmesine yardım etti. Baştan aşağı süzdüğü kadının ayağındaki sivri topuklar arazi için uygun olmadığını söylerken çevik bir hareketle kadını kucağına aldığı anda şaşkın haykırışı kulaklarına doldu. “Baran yaralısın!” Kadının hayretine aldırmadan kendi bedeninde durum değerlendirmesi yaptı. O sırada indir beni diyen kadını sessize almayı unutmamıştı. Hasar tespitine başladığında iyi olduğuna kanaat getirdi. Hadi ama bir kurşunla yıkılacak adam değildi ve üzerinden günler geçmişti. Kadının sesini tekrar duymak istediğinde çoktan kapıya ulaşmış küçük bedeni yere bırakmıştı. “İstersen tekrar aldığım yere bırakabilirim ama o sivri topuklara kesinlikle yazık olacak.” Kadın kaşlarını çatarak bataklık yola ve kendi ayağındaki stiletto ayakkabılara baktı. Servetler döktüğü ayakkabısındaki gözleri bu defa tam karşısında tahminen kırk beş numara postallara çevrildi. Adam gerçekten büyük ve haklıydı. Gözleri aheste aheste yüzüne çıktığında istifini hiç bozmadan savurduğu saçlarıyla dev adamın göğsünü dövdü. “Kapıyı açmayacak mısın?” Genç adamın dili dişleri üzerinde gezinirken yüzünde eğlenen bir sırıtış peydah olmuştu. Kapı üzerindeki parmak izi okuyucusuna elini uzatıp açıldığında geri çekildi. Hayatında her zaman güvenliği üst seviyede tutmayı severdi. En başta söylediğimiz gibi tüm planlarını A’dan Z’ye hazırlar adımlarını sağlam atardı. Açılan kapıdan içeri geçen bedenlerden biri alışmışlıkla ilerlerken diğeri dikkatle onu takip ediyordu. Karanlık salonu aydınlatan ışıklar ile tamamen siyah ve beyazın hüküm sürdüğü basit bir salon genç kadını alışılmamış bir sıcaklıkla kucakladı. İlk defa bir eve girmemişti ama ilk defa bir ev ona biraz olsun evi gibi hissettirmişti. O hissetmese de adam her an yüzünü inceliyor ve tepkilerini okuyordu. Gözleri gördüklerinden memnun bir şekilde kadını izlerken amerikan mutfağa doğru ilerledi. Buraya gelmeden önce en güvendiği adamı arayıp eve biraz alışveriş yaptırmıştı. Yavuz tam istediği gibi her şeyi eksiksiz halletmişti. Dolabı açıp malzemeleri tezgaha koyarken odanın ortasında çevreyi inceleyen kadına seslendi. “Bir şeyler hazırlayacağım, rahatına bak.” Topuklu ayakkabılarını çıkarmış çıplak ayaklarıyla kalmıştı. Üstündeki yazlık elbisenin eteklerini düzelterek önündeki eti dikkatle doğrayan adamı izlemeye başladı. Yüzü ilk gördüğü günkü gibi solgun değildi. Gözaltları eskiye nazaran daha iyi durumdaydı, canlı gözüküyordu. Onu gördüğü günden bugüne kadar yaklaşık beş altı hafta olmuştu. Bu süreçte neredeyse her gün bir bahane ile görüşüyorlar ve aralarındaki iletişimi kuvvetlendiriyorlardı. Hatta adam artık işine bile dönmüştü bunu ara sıra yanına geldiğinde barut kokusundan anlamıştı. Hasta yatağında ellerini gezdirdiği saçlarını kestirmişti, düzensizliği sevmediğini anlamıştı. Her işi bir tertip düzen içinde devam ettiriyordu. Masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturarak seyretmeye devam etti. Doğradığı etleri özenle marine ederken bir yandan da yanına koyacağı sebzeleri hazırlıyordu. Asla dağınık değildi, temiz biri olduğu çok belliydi. Zeran geçirdikleri zaman boyunca onu izlemiş karakteri hakkında fikir sahibi olmuştu. Nihayetinde bir karar vermişti. Bu adamın ona vermek istediği aile sıcaklığını istiyordu. Zihnindeki aitlik duygusu tüm bedenine yayılırken sesini duydu. “Adımı, yaşımı, nerede ne yaptığımı biliyorsun ben sana bilmediğin kısımlarını anlatacağım… Her zaman ele avuca sığmayan, başı beladan kurtulmayan bir çocuktum. Çok konuşur çok belaya bulaşırdım. Babam artık beni sokaktan toplamaktan yorulmuştu, ceza ile uslandıramayacağına karar vermek üzereyken annem işleri biraz hızlandırdı. Okuldaki hocalarla konuşup beni zorla askeri liseye gönderdiler. Kuzenim var Serhan, hastanede yanımda kalan adam. Onunla aynı anda başladık okula, teyzemle annem karar verip başıma çorap ördüler anlayacağın.” Genç adam hatırladığı şeylere üzülmeyi çoktan bırakmıştı. Annesinin ondan sıkıldığını küçük yaşta öğrenmesi o zamanlar biraz canını sıkmıştı ama şimdilerde çokta umursamıyordu. Onu dikkatle dinleyen kadına göz kırparak devam etti. “Askeri lise disiplinli yerdir duymuşsundur, herkesi adam edecek potansiyeli vardır. İşin kısası döve söve bende adam oldum. Ne zaman konuşup ne zaman susacağımı ve daha nicesini acı tatlı tecrübe ederek öğrendim. Lise bittikten sonra artık baya baya bu mesleği sevmeye başladım. Akademide Serhan ile çok çalıştık, dereceyle bitirince özel kuvvetlere aldılar. O okula girdiğimden beri canımdan bir parça oldu. Ben kesildim o kanadı derler ya öyle işte…” Gözlerinden binbir türlü duygu geçerken yaşadıkları şeyleri hatırlayınca yüzüne bir gülümseme yayıldı. Elindeki yemeği ocağın üstüne bırakırken dolaptan içecek bir şeyler almak için tezgaha arkasını döndüğünde kadının sesini duydu. “İlk defa bu kadar uzun cümleler kuruyorsun yoksa yanımda çocukluğuna mı döndün üsteğmen?” Duyduğu sesle yüzünden geçen acı tebessümü silip arkasını dönerek cevap verdi. “Çocukken bu kadar konuşamazdım. Ailemin kafası pek ses götürmezdi.” Zeran sessiz kalmayı tercih etti. “Ben alkol kullanmıyorum doktor ama istersen senin için bir şeyler ayarlayabilirim.” İşte buna çok şaşırmıştı nedense alkol kullanma ihtimali yüksek gibi gelmişti. Zeran alkol kullanmaktan hoşlanmazdı, aklını ya da zihnini uyuşturacak hiçbir şeyden hoşlanmıyordu. “Ben alkol kullanmam ama senin kullanmamana şaşırdım.” Baran kadına dönerek neden dercesine bir mimikle bakmıştı. Zeran kayıtsız kalmayarak devam etti “Genelde bir süreliğine unutmak için içerler… Senin unutmak istediğin şeyler yok mu?” “Tekrar hatırlayacaksın. Boş bir çaba için zihnimi bulandırmaya gerek duymayı uzun süre önce bıraktım.” Eskiden yani henüz yirmilerinin başında dostlarıyla ufak kaçamaklar yapardı ama zamanla zihnini uyuşturmaktan hoşlanmadığını anlamıştı. Boş heveslerinden arınmaktan hoşlanırdı alkolde onun için bu hevesler arasındaydı.
Aralarındaki sohbet ilk baştaki kadar yoğun olmasa da devam ederken yemekleri çoktan hazır olmuştu. Masada karşılıklı bir şekilde yemek yerlerken Baran kadını izlemeyi ihmal etmiyordu. Oturuşundan, kalkışından, yemek yerken sarf etiği hareketlerden devlet terbiyesi aldığı açıkça belli oluyordu. Masada aralarındaki mesafenin fazla yakın olmasını fırsat bilerek kenarda duran boş bardağa çarpıp kadının kullandığı elinin aksi yönünde düşmesini sağladı. Zeran’ın hemen sol eliyle bardağı düşürmeden yakalamasını izledi. Dili bir tur dişlerinin üzerinden geçerken o sırada Zeran sakince bardağı yerine koydu. Kadın izlendiğinin farkında olduğunu açıkça belli ediyordu. Gözlerinde eğlenen pırıltılarla ağzındaki lokmayı yutarak karşısındaki adama baktı.
“İncelemen bitti mi üsteğmen, buldun mu aradığını?” Baran elindeki çatal bıçağı bırakarak rahat bir şekilde arkasına yaslandı. Sol elinin baş parmağı yavaşça dudağının kenarını kaşırken kahverengi gözlerini kısarak kadını süzdü, yüzündeki tehlikeli sakinlikle biraz önceki soruyu cevapladı.
“Normalde sağlaksın fakat sol elini de en az onun kadar aktif kullanıyorsun. Reflekslerin fazlasıyla kuvvetli. Profesyonel bir şekilde bıçak kullanabildiğin aşikar ve bu sadece cerrah olduğun için değil. Bulunduğun her ortamı inceleyip kaç çıkış olduğuna bakıyorsun, sürekli bir gözlem halindesin. Oturuşun, kalkışın, hareketlerin devlet terbiyesi aldığını net bir şekilde ifade ediyor. Bana karşı bu kadar rahat tavır sergilemen, kendini açık etmen biraz gururumu kırdı. Bu oyunu biraz daha sürdürürsün diye umuyordum. Şimdi söyle bakalım aradığımı bulmuş muyum doktor?
|
0% |