@nghn__
|
Herkese merhaba! Hikayemiz aartık yavaş yavaş ilerliyor. Bu kısma bölüm hakkındaki düşünceleri bırakabilirsiniz. Bu kısma ileride görmek istediğiniz sahneleri yazabilirsiniz, fikirlerinizi merak ediyorum. Satır arası yorumları arttırarak yazma hevesimi desteklediğinizi lütfen unutmayın. Sizleri seviyor bol oy ve yorum istediğimi belirterek iyi okumalar diliyorum!
******************************************************************* Sözcüklerin birkaç dakika dinlendiği kısa bir süre geçmişti. Odadaki iki bedende gözlerini birbirlerine odaklamış uzun uzun bakıyorlardı. Zeran karşısındaki adamla görüşmeyi kafasına koymadan önce gerekli kişilerle istişare etmiş bir karara varmıştı. Karşısında yüksek güvenlik derecesine sahip bir özel kuvvetler mensubu vardı. Üslerinden aldığı izin sayesinde adama kim olduğunu söyleyebilirdi. Bu güne kadar onu izlemek dışında herhangi bir şey yapmayan adam bugün onu küçük bir testle sınamaya belki de mesleği hakkında şüphelerini gidermeye karar vermişti. Baran artık cevap bekleyen gözlerle bakarken Zeran arkasına yaslanarak dudakları ıslattı. “Çok iyi bir gözlemci olduğunu söylemişlerdi üsteğmen. Kim olduğumu buldun demek.” Baran kafasıyla yavaşça onayladı. “Başta araştırdığımda dosyandaki eksiklikler gözüme çarpmıştı, sen anlatırsın diye üstünde durmadım. Senin beni araştırıp karar vermende biraz uzun sürünce bende kendi yöntemlerimle kurcaladım yine de senden duymak istiyorum.” Kadının kaşları karşısındaki hareketi takdir edercesine kavislenirken ne kadar doğru bir karar verdiğine tekrar emin olmuştu. Ona karşı yapacağı açıklamayı ertelemenin artık bir önemi yoktu. Ayrıca tüm detayları bilse dahi ondan dinlemek istemesi hoşuna gitmişti. “Operasyonda yaralanıp hastaneye geldiğinde zaten bilgilerini bana vermişlerdi. Üst düzey güvenlik derecesine sahip, özel kuvvet mensubu Üsteğmen Baran ALAZ… Bana gelen tek emir seni ne olursa olsun yaşatmamdı, bende elimden gelenin en iyisini yaptım. Sen bilinçsiz yattığın her gün ben üslerime rapor geçiyor, bir saniye olsun senin başından ayrılmıyordum. Anlaşılan Süleyman baba seni çok seviyormuş bana kök söktürdü diyebilirim.” Zeran biraz durup soluklanırken Baran’ın yüzünden duygularını okumak imkansızdı. Dümdüz bakıyordu, herhangi bir his ya da duygu barındırmıyordu. Oluşan sessizlik uzamadan sakince devam etti. “Sen uyanıp taburcu olduktan sonra her şey bitecekti. Bana verilen görevi başarıyla tamamlamış olacak normal hayatıma devam edecektim fakat planladığım gibi gitmedi. Senin yanında kalırken içten içe sana bağlanmıştım, uyanıp karşılık alamayacağıma o kadar emindim ki… Şimdi bulunduğumuz durum ortada, seni daha fazla oyalamak istemiyorum. Ben istihbarata bağlı çalışıyorum.” Dudakları geriye doğru kıvrılırken yüzündeki gülümseme genişleyip gözlerine dek ulaştı. Fazlasıyla keyiflenmişti. Kendisi gibi deli dolu bir adama denk gelecek en güzel rastlantı olduğunu düşünüyordu. “Sen tam benim kalemimsin doktor, beni de başkası paklamazdı zaten.” İkisinin kahkahaları evde yankılanırken her iki tarafta bulunduğu durumdan oldukça memnundu. Sohbet devam ederken Baran kendiyle ilgili biraz daha bilgi veriyordu. “Bir süre eğitim subaylığı yaptım özel kuvvetler kursunda, sonra sıkılmaya başladım. Baktılar ben başlarına bela olacağım doğuya sürdüler. Bana bir tim verdiler hatta lakap bile taktılar sinirlenince ortada bir şey bırakmadığım için Kasırga diyorlar.” Yemeklerine devam ederken Zeran keyifle adamı dinliyordu. “Birde başka bir tim var sadece rütbelilerden oluşan, Süleyman baba yönetiyor. Baktı beni özel timle de zaptedemiyor, ele avuca sığmıyorum beni oraya dahil etti. Kuzenim var bir sürü operasyona çıktık birlikte şu hastanede yanımda kalan kalas vardı, o işte... Adı Serhan, onu da aldı. Onun rütbesi benden yüksek ben ceza ile durdurma aldım, oralar karışık sonra anlatırım.” Bu ceza konusunda hala haksızlık olduğunu düşünüyordu ya neyse… Devletinin verdiği her karara boynu kıldan inceydi bu yüzden sorgulamıyordu. Haksızlık olduğunu kendisi hariç kimseye söylememişti. Yine de rütbe alamamak o dönem epey canını sıkmıştı. Zeran karşısındaki adamın bu konudan hoşnutsuz olduğunu görüyordu. Onun gibi başarılı bir askerin bu durumdan hoşnutsuz olması gayet doğal bir tepkiydi. Ceza almasının sebebi zaten dosyasında yazıyordu ama kurcalamak istemedi. Zamanı gelince kendisi anlatırdı. Ne de olmasa aynı saygıyı Baran onun için göstermişti. Elini yüzüne yaslayarak konuşan adamı ilgiyle dinlemeye devam etti. “Her ne kadar adam ettilerse de arada benim cıvatalar atıyor. Gel zaman git zaman Kasırga yine dağda gezerken bir kurşuna rast geldi. İşte seninle öyle karşılaşma fırsatı buldum doktor. Operasyon sırasında vurulunca beni sana getirdiler, iyileştirdin. Buradan sonrasını sende izin verirsen seninle yaşamak ve öyle anlatmak istiyorum.” Genç adamın sözleri bittiğinde kadın uzun uzun suratına baktı. Saçlarına uzanan ele izin verirken kafasını huzurla avcuna yasladı. Baran incitmekten korkarcasına usulca okşamaya devam etti. İçinden adama karşı akan hislere engel olmayı bırakmıştı. Bu koca adamın içinde, karanlıkların arkasına sıkışmış çocuğu görebiliyordu. Yüzüne daha dikkatli bakmaya başladı. Gür kirpiklerinin arasından ona umutla bakan gözlere karşılık vermek bu hayatta kendi için yapabileceği en güzel şeylerden biri olacaktı. Oturduğu sandalyeden inerek masanın diğer tarafına ulaşıp adamın karşısına geçti. Elleri yüzünü kavrarken yeni çıkmış sakalları avuçlarında tuhaf bir his bıraktı. Bu his sanki yıllardır içinde açığa çıkmayı bekleyen tanıdık bir histi. Adamın huzurla kapanan gözleriyle Zeran’ı kucağına çekmesi aynı anda olmuştu. Elleri beline dolanıp usulca bel oyuntusunu okşarken bu hareketlerinin iznini yüzünü okşayan ellerin sahibinden çoktan aldığının farkındaydı. Zeran oturduğu kucağa iyice yerleşerek, yüzündeki elleri çekmeden kafasını adamın geniş göğsüne yasladı. Kalbinden geçenleri diline dökerek hikayelerinin başlamasını sağladı. “Sen elimi bırakmadığın sürece beraber yaşar, anlatırız Baran…” Yüzünde gezinen elleri alarak her iki avucuna da derin bir buse konduran adam burnunu göğsünü süsleyen saçların arasına daldırıp derin bir nefes çekti. İçine kazınan bu koku onu asla terk etmesin istiyordu. Dudaklarını kafasına bastırarak kolları arasındaki kadına açtığı göğsüne iyice yerleştirdi ufak bedenini… Nasıl da yakışmıştı oraya, hayret ediyordu. Göğsünde hissettiği dudakların baskısı vücudunu amansız bir ateşe atarken kalbinden geçenler diline döktü. “Sen elini benden çekmedikçe ben o eli bırakmam Zeran…” *******************************************************************
Saatler ilerlerken birlikte masayı toplamışlardı. Amerikan mutfakta sadece sessiz adımlar yankılanıyordu. Zeran’ın çıplak ayaklarının sesi, mutfaktaki bedeninin varlığı Baran’ı durdurup bir köşeden izleme isteğiyle doldurdu. Elindeki bezi usulca çöpe atarak durup kadını izledi. Saçlarını özensizce bir topuz yapmış elindeki tabakları yıkamak için hazırlanıyordu. O özensiz topuz bile o kadar özenli görünüyordu ki adamın gözlerine, saatlerce hayranlıkla izleyebileceğini fark etti. Zamanın birinde gerçek sevgiye inanmadığını, bunun bir alışkanlıktan doğduğunu söylediğini hatırlayıp eşekliğine içten içe güldü. Bu sözleri söylediği gün dostu Yavuz ona aklını dahi unutturacak bir kadın bulacaksın ve ben sana bu sözlerini hatırlatacağım demişti. O kadını bulmuştu ve tükürdüğünü yalamaktan pişman değildi. Zeranla vakit geçirirken aklını unutmuyordu belki ama zaman kavramını unuttuğu, onunla farklı bir dünyada gibi hissettiği doğruydu. Kadının mutfağında, evinde dolaşmasının keyfini daha sonra süreceğine dair kendine bir söz vererek tezgaha doğru yanaştı. “Tek başına yapma, yardım edeyim.” Gülümseyerek bana döndüğünde mutlu gözlerle yüzümü inceledi. “Yemeği sen yaptın, bunları ben hallederim.” Zeran süngeri biraz su ile ıslatıp deterjan ile köpürtürken yanındaki beden üstündeki tişörtün kollarını geriye doğru sıyırdı. “Olmaz öyle, sen köpükle bende durularım.” Zeran’ın içi mutlulukla dolup taşıyordu. Uzun süredir yaşadığı tek kişilik dünyaya hiç alışamamıştı ama varlığı kısa süredir hayatında olan bu adamla yaşadığı dünyaya çabuk alışıyordu. İtiraz etmeden önce küçük parçaları köpüklemeye başladı. Çatal bıçakları güzelce deterjanlayarak Baran’a uzattı. Çeşmeyi sıcak tarafa çevirerek azıcık açtığı suyun altında dikkatle elindekileri durulayan adamı izleyerek bardakları köpüklüyordu. Bulaşık yıkarken bile ciddiydi. Kaşlarını kavisle çatmış tüm köpüklerin gittiğine emin olduktan sonra tezgahın üstündeki ızgaralı bulaşıklığa diziyordu. Bıçakları bir tarafa, çatalları bir tarafa sırayla dizdiğinde lavabonun içindeki bardakları da alarak dikkatle durulamaya başladı. Zeran bu ciddiyetle biraz uğraşmak istiyordu. Adam yemek yaparken ne kadar özenliyse bulaşık durularken de öyleydi. Üstüne bir damla dahi su sıçratmamıştı. “Hareketlerin bana biraz takıntılıymışsın gibi hissettiriyor, temizlik ve düzen takıntın mı var yoksa üsteğmen?” Baran çattığı kaşlarını düzeltmeden kadına baktı. Kendisinin temizlik takıntısı falan yoktu. “Hayır, neden böyle düşündün?” Zeran son tabakları da vererek ellerini suyun altında duruladı. “Yemek yaparken çok düzenliydin, ortada tek bir dağınıklık bile bırakmadın. Bulaşık yıkarken de öyle… Her şeyi bir sıraya göre diziyorsun. Önce bıçaklar sonra çatallar, bardaklar ve tabaklar… Üstüne üstlük kıyafetinde tek bir damla su bile yok. Bu bir erkeğe göre fazlasıyla sırıtan bir özellik üsteğmen.” Baran önce dizdiği bulaşıklara sonra kıyafetine baktı. Bu bir takıntı değildi ki alışkanlıktı. Kız kardeşi ve en küçük erkek kardeşi temizlik ve düzene fazlasıyla takıntılı olduklarından abisi ve kendisi de ister istemez onlara karşı alışkanlık kazanmıştı. Ondan cevap bekleyen kadına dönerken ellerini havlu peçete ile kurulamak için birkaç parça kopardı. Birazını Zeran’a kurulanması için vererek kalanını kendisi kullandı. “Giray’ı zaten biliyorsun birde en küçüğümüz var Beyhan, onlar oldukça titizdir. Onlarla yaşaya yaşaya bize de bulaştı. Takıntıdan ziyade alışkanlık çünkü aksi olduğunda kıyamet koparırcasına kavga ediyorlar.” Zeran kafasını onaylayarak salladı. Giray ile arkadaştı ve o adam ciddi bir temizlik takıntısına sahipti. Hastanedeki herkes onun bu dikkatini bilirdi. Her yerde yemek yemez, her görevlinin getirdiği kahveyi içmezdi. Doktorların dinlenme odasında kendine ait bardağı intörnlerden biri başka bir doktora kahve götürürken kullandı diye bardağı çöpe attığını bilirdi. Aklına gelen bir diğer anı ile kahkahasına engel olamadı. Yüzüne anlamsız gözlerle bakan adama anlatmak için elinden tutup salondaki koltuğa oturttu. “Giray ile bir anımız aklıma geldi. Benim hastanedeki ilk zamanlarımdı birlikte bir ameliyata girdik. Ameliyatı izlemek için birkaç intörn seçmiştik hem bize yardımcı olacaklardı hem de ameliyatı izleyeceklerdi. Başladık, her şey güzel gidiyor derken ameliyathanedeki hemşire elindeki makası yanlışlıkla yere düşürdü. Bizim intörnlerden biri makası yerden alıp hemşireye uzatınca Giray’da ipler koptu. Küfür kıyamet çocuğu kapı dışarı etmişti, şok içinde kalmıştım.” Baran duyduklarıyla kahkaha atarken Zeran neşeyle devam etti. “Beni onun ameliyathanede fazla sert olmasıyla ilgili uyarmışlardı ama hiç böylesini beklemiyordum. Çocuk bir süre Giray’ın gözüne görünmemek için köşe bucak kaçmıştı. Tabii tanıdıkça onun temizliğe ekstra takıntılı olduğunu öğrendim sonrasında da güzel bir arkadaşlık kurduk.” Baran eğlenen sözlerle sohbete devam ediyordu. Kardeşinin ne tür bir arıza olduğundan haberdardı. “Giray farklıdır biraz, anlamışsındır. Evde de her şeyi ayrı onun, herkes ona alıştı. Hele nöbet ertesi olunca daha bir çekilmez oluyor, o zamanlarda bizde çevresinde dolanmıyoruz.” Zeran koltukta Baran’a doğru dönerek merakla sordu. Dosyasındaki bilgilerin ötesinde şeyler öğrenmek istiyordu. “Sen peki? Giray’ın bahsettiği kadarıyla kız kardeşiniz ve abin henüz yeni evlilermiş. Hepiniz konakta kalıyormuşsunuz, senin evin neden ayrı?” Genç adam bu sohbetten oldukça keyif alıyordu. Kadının sorularını sabaha kadar yanıtlayabilirdi. “Doğru, genelde hepimiz konakta kalıyoruz ama orası bazen çok kalabalık oluyor. Geleni gideni bitmiyor bende kafa dinlemek için böyle bir çözüm buldum.” Zeran onaylarcasına kafasını salladı, makul bir cevaptı. Hemen aklındaki diğer soruyu yöneltti. “Peki senin kardeşlerin gibi huyların var mı?” Baran kadını kolları arasına çekerek şakağına bir öpücük bıraktı. “Bilmem, yaşayıp öğrenirsin.” Zeran kollarını adamın vücuduna dolayarak iyice sokuldu. Saçlarında gezinen ellerin keyfini sürerken konuşan adamı dinliyordu. “Cerrahlar genelde huysuz olur derler sen pek uysalsın doktor.” Kadının kaşları kavisle havalandığında ışıldayan gözlerini adama çevirdi. “Biz huysuz değil özeliz. Herkes cerrah olamaz üsteğmen, cerrah olmak bir ayrıcalıktır.” Adam takdir edercesine yüzüne baktığında onu onayladı. “Eyvallah.” Zeran aldığı cevabı umursamadan kollarına sokulmaya devam etti. Mesleğini her zaman çok sevmişti. Okulda büyük bir özveriyle çalışıp başarılar elde ederek erkenden bitirmiş uzmanlığını eline almıştı. Çok sevdiği bir hocası onlara her zaman cerrahların ayrıcalıklı olduğunu söylerdi. Sözleri kafasında yankılanırken onun her zaman ne kadar haklı olduğunu bir kere daha hatırladı. Kalp ve damar cerrahisini seçtiğinde bir gün ellerine aldığı kalbe tutulacağını söyleseler güler geçerdi. Kafasını adamın göğsüne yaslayarak ritmik atışları dinledi. Bu kalp ellerinde durmuş onun sayesinde hayata tekrar bağlanmıştı. Bunun huzuruyla gözlerini kapatarak saçlarında gezinen eller altında atışları dinlemeye devam etti. Sessizliğin derin kuytusu zamanla daha da büyüyerek ortamı etkisi altına alırken, kolları birbirine dolanmış iki beden huzurla gözlerini kapatmıştı. Koltuğa yaslanmış iri bedenin kolları arasında küçücük kalmış kadının kokusu burnuna doluyor, göğsüne çarpan nefesleri ile Baran'ın içinde uzun süredir uyuyan duyguları açığa çıkarıyordu. Hayatında kardeşinden sonra ilk defa bir kadını göğsünde dinlendiriyordu. Parmaklarını kadının yüzüne dökülen dalgalara daldırarak geriye çekti. Beyaz teni, artık daha net görünüyordu. Zeran gözlerini kapatmış, huzurla sakin nefesler alıyordu. Her nefeste ciğerlerine dolan bu koku, garip bir tanıdıklık hissi uyandırıyordu.
Kadının parmakları, usulca adamın yarasının bulunduğu noktaya kadar geldi. Gözlerini yavaşça açarak oraya baktı. Tişörtünün ardında görünmüyordu fakat elini biraz bastırınca parmak uçlarındaki yara izini fark edebiliyordu. Yavaşça doğrularak adamın bedeninde artık etkisi kalmayan ama Zeran'ın evini bulmasını sağlayan ize dudaklarını bastırdı. Dudakları altında gerilen bedene gözlerini kaldırdığında, adamın kısılan kahverengi gözlerinin, gür kirpikleri ardından kendisini izlediğini gördü. Vücudunu uyardığını anlamayacak kadar saf değildi. Göğsünde soluk alıp verdiği adam sağlıklı bir erkekti ve bedeni uzun süredir böyle duygulara uzak olduğundan aldığı uyaranlara hızlı tepki veriyordu.
“Ateşle oynuyorsun doktor…” diye fısıldadı Baran, sesi hafif bir uyarı taşırken tonu değişmişti. Zeran kulaklarına dolan erkeksi sese kayıtsız kalmayarak masum ama kendinden emin bir gülümsemeyle derinliğinde kaybolmak üzere olduğu kahverengi gözlerin sahibine baktı. Elleri hala yara izinin olduğu yerdeydi.
“Ben ateşten korkmam üsteğmen…” Baran bu cesur kadının geçen zamanda ne kadar içine işlediğinden biraz önce daha da emin olmuştu. Güzel yüzünü kavrayarak kendine çekti ve dudaklarının yanına ufak bir baskıyla dudaklarını bastırarak fısıldadı.
“Ya ateş, seni yakar diye korkuyorsa?...” Zeran adamın çenesine dudaklarını yerleştirip hisli bir öpücük bıraktığında altındaki beden iyice kasılmış sertçe yutkunmuştu. Yemyeşil gözleri bu defa kahverengi gözlere takılı kaldı. Bedeninde uyanan bu ihtiyacı karşılıksız bırakmayacağından emin olarak fısıldadı.
“Ben o ateşte yanmaya razıyım…” |
0% |